SONUÇ: Elde edilen bulgular hastada mikrovasküler endotel fonksiyon bozukluğunun yanı sıra periferik arteriyel
sistem fonksiyonlarının da kusurlu olduğunu düşündürmektedir.
Anahtar Kelimeler: İskemik optik nöropati, Ön kol deri kan akımı, Detrended fluctuation analiz, LDF, Endotel
fonksiyon bozukluğu
Fractal analysis of skin blood flow regulation in an adolescent with
ischemic optic neuropathy
OBJECTIVES: Although the regulation of the ocular circulation might be different from forearm skin
microvascular beds, there is evidence for a relationship between them. The aim of this study was to assess the
impaired mechanisms of cutaneous blood flow regulation in a patient with ischemic optic neuropathy (ION),
potentially representative of the condition of ischemic etiology.
MATERIALS
&
&
&
&
METHODS: Skin blood flow (SBF) was measured with a laser Doppler flowmeter (LDF) on the
volar site of the forearm with the subjects in supine position. After 15 min baseline recording, local thermal
stimulus (42°C) was applied for another 15 min to assess the reactivity of the skin microvascular beds, and LDF
signal was recorded continuously. The regulatory mechanisms of SBF in patient were compared with the age-
matched healthy control by studying the detrended fluctuation analysis (DFA) of LDF time series. DFA is a
method used to find the fractal correlation coefficients (scaling exponents, α) of a time series (LDF) by filtering
out trends.
RESULTS: DFA of a LDF signal yields different scaling exponents (α). We found α
L
= 0.985±0.019 for the
scaling exponent corresponding to the local regulatory mechanisms of blood flow and it did not change with
local heating in the control. However, α
L
= 0.793±0.016 was significantly smaller in the patient compared with
control (p<0.001). The scaling exponent that reflects the cushioning function of peripheral arterial tree was α
C
=1.488±0.020 and was increased to 1.637±0.021 with local heating in the control (p<0.001). In contrast, this
scaling exponent, α
C
, was already increased to 1.694±0.021 in the patient and it did not change significantly
with local heating.
CONCLUSION: Our findings suggest that the local regulatory and the cushioning peripheral vascular functions
are impaired in patient with ION.
Keywords: Ischemic optic neuropathy, Forearm skin blood flow, Detrended fluctuation analysis, LDF,
Endothelial dysfunction.
Poster Bildiriler / Poster Presentations
222
P129
İskemik sıçan beyninde ERK/pERK ekspresyonlarının araştırılması
Melih Dağdeviren
1
, Mesude İşcan
2
, Pelin Kelicen-Uğur
3
1
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, İzmir
2
ODTÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü, Ankara
3
Hacettepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji Ana Bilim Dalı, Ankara
1
Ege University, Department of Biology, Faculty of Science, Izmir, Turkey
2
METU, Department of Biological Sciences, Faculty of Arts and Sciences, Ankara, Turkey
3
Hacettepe University, Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Ankara, Turkey
AMAÇ: İnme, ağır nörodejeneratif sonuçları olan önceden tahmin edilemeyen bir durumdur. Mitojence
aktifleştirilmiş protein kinazlar ve hücre dışı sinyalle düzenlenen kinazlar (ERK) sinyal iletiminde görevlidir. Bu
çalışmanın amacı karotid arterleri oklüde olmuş (CAO) sıçan beyninde ERK1/2 ekspresyonları ve
fosforilasyonlarının zaman içinde nasıl değiştiğini incelemektir.
GEREÇ ve YÖNTEM: 48 erkek Wistar sıçan (250–300 g) sekiz gruba rasgele ayrılmıştır. Gruplar reperfüzyon
sürelerine göre (h saati, w haftayı, C kontrolü tanımlar): 24h-C, 24h-CAO, 1w-C, 1w-CAO, 2w-C, 2w-CAO, 4w
C, 4w-CAO belirlemiştir. Bilateral karotid arterler 10 dakika boyunca oklüde edilmiş ve bu sürede hipotansiyon
oluşturulmuştur. Kontrol gruplarına gerçek olmayan operasyon uygulanmıştır. Beyinler çıkarılmış ve homojenize
edilmiştir. Sitozolik ekstraktlarda ERK1/2, fosfo (p) ERK1/2 ve GAPDH proteinleri western blot ile incelenmiştir.
BULGULAR: Bir ve iki haftalık reperfüzyon süreleri sonunda ERK1 ekspresyonu anlamlı olarak artmıştır. ERK2
ekspresyonu sadece bir haftalık süreç sonunda artmış, ikinci haftada bu yükseliş kontrol grubu seviyesine
dönmüştür. ERK1 in fosforile formu (pERK1), anlamlı olarak ikinci hafta sonunda artmıştır. ERK2’ nin forforile
formu (pERK2) ise hem birinci hem ikinci hafta sonunda kontrollerden anlamlı olarak yüksektir.
SONUÇ: ERK-pERK sinyalizasyonu nöroprotektif mekanizmalar için önemlidir. Elde ettiğimiz sonuçlara göre, 24
saatlik reperfüzyondan sonra ERK-pERK sinyalizasyonu, iletimde rol almamaktadır. Fakat ERK-pERK yolu bir
haftalık reperfüzyondan sonra aktive olmuştur. Akut faz sonrası, hem ekspresyonlardaki hem
fosforilasyonlardaki artışlar rejeneratif mekanizmalarla ilişkili olabilir.
Anahtar Kelimeler: İskemi, Karotid arter oklüzyonu, ERK1/2, pERK1/2, Sıçan
Hacettepe Üniversitesi Hayvan Araştırmaları ve Etik Kurulunca onaylanmıştır (2002/63-5). ODTÜ Araştırma
Fonunca desteklenmiştir (Proje No: BAP-07.02.2009.00.01).
Investigation of ERK/pERK expressions in ischemic rat brain cortex
OBJECTIVES: Stroke is an unpredicted case resulting in severe neurodegeneration. Mitogen activated protein
kinase and extracellular signal-regulated kinase (ERK) take place in signal transduction. The aim of this study is
to study how protein expressions and phosphorylation of ERK1/2 occur in carotid artery occluded (CAO) rat
brain in a time course.
MATERIALS & METHODS: 48 male Wistar rats (250 – 300 g) were divided into eight groups randomly.
Groups were categorized according to the reperfusion periods, (h represents hours, w represents weeks, and C
represents control): 24h-C, 24h-CAO, 1w-C, 1w-CAO, 2w-C, 2w-CAO, 4w C, 4w-CAO. Bilateral carotid arteries
were occluded for 10 minutes + hypotension was applied. Control groups were sham operated. Brains were
removed and homogenized. In cytosolic extracts western blot analyses of ERK1/2, phospho (p) ERK1/2 and
GAPDH were done.
RESULTS: ERK1 expression levels increased significantly after one and two weeks of reperfusion periods. ERK2
expression increased only after one week, the increase came back to control level after two weeks.
Phosphorylation of ERK1 increased significantly after two weeks of reperfusion. Phosphorylation of ERK2 was
significantly higher than controls after both one and two weeks of reperfusion periods.
CONCLUSION: ERK-pERK signaling is important for neuroprotective mechanisms. According to our results,
after 24 hours of reperfusion, ERK-pERK signaling does not take place in signal transduction. However ERK-
pERK pathway activated after one week of reperfusion. Increases in both expression and phosphorylation of
these kinases after acute phase may be related to the regenerative mechanisms.
Keywords: Ischemia, Carotid artery occlusion, ERK1/2, pERK1/2, Rat
Approved by Hacettepe University Committee for Ethics in Animal Research (2002/63-5). Supported by METU
Research Foundation (Project number: BAP-07.02.2009.00.01).
Poster Bildiriler / Poster Presentations
223
P130
PAI-1 4G/5G polimorfizmi inme ile ilişkili değil: Bir ön çalışma
Firdevs Eraslan
1
, Sibel Benli
1
, Hasibe Verdi
2
, Minüre Kılınç Toprak
1
, Yaprak Yılmaz
2
, Ufuk Can
1
,
Yıldız Kaya
1
, Fatma Belgin Ataç
2
1
Başkent Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Ankara
2
Başkent Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Ankara
1
Baskent University, School of Medicine, Department of Neurology, Ankara, Turkey
2
Baskent University, School of Medicine, Department of Medical Biology, Ankara, Turkey
AMAÇ: Fibrinolitik sistemdeki bozukluk inme riski ile ilişkilidir. Plasminojen aktivatör inhibitörü-1 (PAI-1)
fibrinolitik sistemin ana bileşenidir ve transkripsiyonel düzeyde regüle edilmektedir. 4G alleli plazmadaki yüksek
PAI-1 aktivitesi ile ilişkilidir ve aterosklerozu tetikleyen bir faktör olduğu bildirilmiştir. Ancak, serebrovasküler
hastalık açısından sonuçlar çelişkilidir. Bu ön çalışmada inme ile PAI-1 4G/5G polimorfizmi arasındaki ilişki
araştırılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEM: PAI-1 4G/5G genotiplemesi 100 inme hastası ve normal popülasyonu temsil eden 100
sağlıklı kontrol örneğinde PCR-RFLP analizi ile gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: İnme ve inme alt gurupları ile kontrol örnekleri arasında PAI-1 genotipi dağılımı açısından anlamlı
bir fark bulunamamıştır.
SONUÇ: İnmenin karmaşık ve multifaktöriyel doğası nedeni ile PAI-1 varyantlarının uygun çevresel ve
moleküler faktörler ile birlikte inme riskinin gelişimini etkileyebileceği düşünülmektedir. İnmeye neden
olabilecek moleküler yatkınlık faktörlerinin saptanması için aday genler ile yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
Bu çalışmalar yeni tedavilerin geliştirilmesine yardımcı olabilir.
Başkent Üniversitesi Araştırma Fonu KA08/29’ nolu proje çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
PAI-1 4G/5G polymorphism is not associated with stroke: A preliminary report
OBJECTIVES: Impairment of fibrinolytic system may be particular relevance to the risk of stroke. Plasminogen
activator inhibitor (PAI-1) is the central component of the fibrinolytic system and regulated at transcriptional
level. The 4G allele was associated with higher plasma PAI-1 activity and reported as a promoting factor of
atherothrombosis. But results for cerebrovascular disease have been conflicting. In this preliminary study the
relation between PAI-1 4G/5G polymorphism and stroke was investigated.
MATERIALS & METHODS: The PAI-1 4G/5G polymorphism was genotyped by PCR-RFLP analysis in 100 stoke
patients and 100 healthy control subjects, representative of the general population.
RESULTS: No significant difference in PAI-1 genotype distribution between neither the stroke nor the stroke
subtypes and control subjects was observed.
CONCLUSION: We may speculate that PAI-1 variants may affect the development of stroke risk only in concert
with other environmental and molecular factors due to the multifactorial and complex nature of stroke. Further
studies with other genes are required for the identification of molecular predisposing factors for stroke that may
help in the development of new treatments.
Supported by the Baskent University Research Fund (Project Number KA08/29).
Poster Bildiriler / Poster Presentations
224
P131
10 mm uzunluğundaki Y tüp yardımıyla yapılan hipoglossal-fasiyal anastomozun
sinir oluşumu ve kollateral dallanmanın azaltılmasına katkısı
Umut Özsoy
1
, Bahadır Murat Demirel
1
, Arzu Hizay
1
, Özlem Özsoy
2
, Janina Ankerne
3
, Srebrina
Angelova
4
, Levent Sarıkçıoğlu
1
, Yaşar Uçar
1
, Doychin N. Angelov
3
1
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Antalya
2
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Antalya
3
Köln Üniversitesi, Anatomi Enstitüsü, Köln, Almanya
4
Köln Üniversitesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Köln, Almanya
1
Akdeniz University, Faculty of Medicine, Department of Anatomy, Antalya, Turkey
2
Akdeniz University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Antalya, Turkey
3
Köln University, Anatomy Institute, Köln, Germany
4
Köln University, Department of Otolaryngology, Köln, Germany
AMAÇ: Cerrahi gerektiren periferik sinir yaralanmalarının onarım sonuçları foksiyonel açıdan genellikle
yetersizdir. Çalışmamızda n.hypoglossus’un proksimal ucunun, n.facialis’in zygomatic ve buccal dallarına Y-tüp
ile entübüle edilmesinin aksonal yol bulma, kas innervasyonu ve vibrissal hareketlerin kalitesi üzerine etkisini
araştırdık.
GEREÇ ve YÖNTEM: Kırk sekiz inbred dişi sıçan kullanıldı. Y tüpü (izogenik abdominal aorta) yardımıyla
yapılan hipoglossal-fasyal anastomozda (HFA) n. hypoglossus’un proksimal ucu Y tüpün uzun bacağına, n.
facialis’in buccal ve zygomatic dalları da tüpün kısa bacaklarına entübüle edildi. HFA Y-tüpün vibrissal motor
performans, kollateral aksonal dallanmanın derecesi ve nöro-musküler kavşağın innervasyon paterni üzerine
etkileri HFA-koaptasyon (direk dikim) metoduyla dördüncü ayın sonunda karşılaştırıldı.
BULGULAR: HFA-Y-tüp ile onarım metodu HFA-koaptasyonla karşılaştırıldığında, HFA-Y-tüpün kollateral
dallanmayı istatistiksel olarak anlamlı şekilde azalttığı belirlendi (%21±7’den %11±6’ya). Nöro-musküler
kavşakta poli innervasyonu azaltamadığı ve fonksiyonel iyileşmeyi sağlayamadığı gözlemlendi.
SONUÇ: Kesik sinir uçlarının Y tüp yardımıyla birleştirilmesinin, koaptasyonla meydana gelen baskıyı ortadan
kaldırarak aksonal yol bulmayı kolaylaştırdığı düşünülebilir. Ancak vibrissal kasların biometrik analizlerinin
fonksiyonel bir düzelmeyi işaret etmemesi, poli-nöronal innervasyonun fonksiyonel iyileşme üzerinde kollateral
dallanmadan daha belirleyici bir rol oynadığını göstermektedir. Kas liflerinin poli innervasyonun aktiviteye
bağımlı olması ve manipüle edilebilmesi sebebiyle, bu çalışmanın sonuçları HFA sonrası klinik olarak
uygulanabilir ve etkili tedavilerin tasarlanması ve uygulanması umudunu doğurmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Motor nöron, Sinir onarımı, N. facialis, N. hypoglossus, Fonksiyonel iyileşme
Hypoglossal-facial anastomosis over a 10 mm gap bridged by a Y-tube-conduit
enhances neurite regrowth and reduces collateral axonal branching
at the lesion site
OBJECTIVES: The outcome of severe peripheral nerve injuries requiring surgical repair (transection and
suture) is usually poor. Study’s main objective is to test whether or not entubulation of the hypoglossal nerve
into a Y-tube conduit connecting it with the zygomatic and buccal facial nerve branches would improve axonal
pathfinding at the lesion site, quality of muscle reinnervation and recovery of vibrissal whisking.
MATERIALS & METHODS: Fourty-eight young adult female inbred rats were used. For hypoglossal-facial
anastomosis (HFA) over a Y-tube (HFA-Y-tube) the proximal stump of the hypoglossal nerve was entubulated
and sutured into the long arm of a Y-tube (isogeneic abdominal aorta with its bifurcation). The zygomatic and
buccal facial branches were entubulated and sutured to the short arms of the Y-tube. Restoration of vibrissal
motor performance, degree of collateral axonal branching at the lesion site and quality of neuro-muscular
junction (NMJ) reinnervation were compared to animals receiving HFA-Coaptation (no entubulation) after 4
months.
RESULTS: HFA-Y-tube reduced collateral axonal branching (from 21±7% to 11±6%). However it failed to
reduce the proportion of polyinnervated NMJ and did not improve functional outcome when compared to HFA-
Coaptation.
CONCLUSION: Elimination of compression by tightly opposed nerve fragments improved axonal pathfinding.
However, biometric analysis of vibrissae movements did not show positive effects suggesting that polyneuronal
reinnervation - rather than collateral branching – may be the critical limiting factor. Since polyinnervation of
muscle fibers is activity-dependent and can be manipulated, the present findings raise hopes that clinically
feasible and effective therapies after HFA could be soon designed and tested.
Keywords: Motor neuron, Nerve repair, Facial nerve, Hypoglossal nerve, Functional recovery
Poster Bildiriler / Poster Presentations
225
P132
Dorsal kök gangliyonu nöron kültürlerinde aksotomi izlenimleri
Nureddin Cengiz
1
, Aydın Him
2
, Gürkan Öztürk
3
, Ender Erdoğan
4
, Elif Kaval-Oğuz
5
1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Van
2
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Van
3
İstanbul Medipol Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
4
Selçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Konya
5
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Sinirbilim Araştırma Birimi, Van
1
Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Histology and Embryology Department, Van, Turkey
2
Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Physiology Department, Van, Turkey
3
Istanbul Medipol University, Faculty of Medicine, Physiology Department, Istanbul, Turkey
4
Selcuk University, Faculty of Medicine, Histology and Embryology Department, Konya, Turkey
5
Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Neuroscience Research Unit, Van, Turkey
AMAÇ: Nöronların sitoplazmik uzantılarının hasarlanması durumunda perikaryonda ve hasar yerinin hem
proksimal hem de distal kısmında çeşitli değişiklikler tanımlanmıştır. Akson hasarlanması sonrasında, kimi
zaman geri dönüşümsüz dejeneratif yolaklar üzerinden nöronların ölümü gerçekleşirken, bu tür durumlarda
büyük oranda kalsiyumun baş rol oynadığı çeşitli mekanizmalar sorumlu tutulmuştur. Ancak aksonal lezyonlar
her zaman nöron ölümüne neden olmaz. Distal parçanın tekrar rejenere olması ile fonksiyon kayıplarının tekrar
kazanılması da mümkündür. Bu çalışma kültür ortamında, dorsal kök gangliyonları nöronlarında aksotomi
sonrasında proksimal dalların ve kesi uzaklığının hayatta kalmaya etkilerini araştırmak için planlandı.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışmada ergin, Balb-C farelerinden elde edilen dorsal kök gangliyonlarının hücre kültürü
protokolleri sonucu izolasyonu yapılan nöronlarının kültürleri kullanıldı. 48 saat sonra, kültüre edilen, farklı
oranlarda aksonal dallanmalara sahip ve canlı nöronlardan farklı mesafelerden (50, 100, 150 mikrometre) lazer
mikrodiseksiyon mikroskobu altında aksonal kesiler yapılarak zaman aralıklı mikroskopta 24 saat süreyle takibe
alınarak 5 dakika aralıklarla görüntülendi.
BULGULAR: Yapılan değerlendirmeler sonucunda aksotomi mesafesinin perikaryona uzaklığı ile nöronların
hayatta kalma oranları ve aksotomi yapılan noktanın proksimalindeki var olan aksonal dalların sayısının artması
ile nöronların hayatta kalma oranları arasında doğru bir orantının olduğu gözlendi.
SONUÇ: Bu bulguların ışığı altında travmaların perikaryona olan uzaklıklarının ve proksimal dallarının varlığının
nöronların hayatta kalmasında önemli bir etken olduğu ve hayatta kalan nöronların sayısının artması dolayısıyla
kaybedilen nöronal fonksiyonların tekrar kazanılabilmesi ihtimalinin daha fazla olabileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Dorsal kök gangliyonu, Hücre kültürü, Aksotomi, Nöron ölümü
Axotomy of cultured dorsal root ganglion neurons
OBJECTIVES: Changes occurring in the proximal and distal parts of the cut and changes in the soma after
lesioning the cytoplasmic processes have been described. After axotomy neuronal death occurs often via
irreversible degenerative pathways and mechanisms involving calcium are mostly responsible for the death.
However axonal lesions do not always result in neuronal death. It is sometimes possible to reverse the
functional loss by regeneration of the distal part. The aim of this study was to investigate the effects of
proximal branches and the distance of the lesion on neuronal survival.
MATERIAL & METHODS: Isolated cell cultures were prepared from dorsal root ganglia of adult Balb-C mice.
After 48 h culturing period, axons were transected with a laser micro dissection beam at different distances
from soma (50, 100 and 150 micrometers). The cut axons were observed every 5 minutes for 24 h with time-
lapse microscopy.
RESULTS: The findings showed that closer cuts from the soma resulted in a higher ratio of neuronal death.
There was a relation between the presence and number of branches proximal to the site of the lesion and the
ratio of neuronal survival.
CONCLUSION: The distance of the lesion from soma and the presence of proximal branches were important
factors for neuronal survival and this would increase the chance of functional recovery from neuronal damage.
Keywords: Dorsal root ganglion, Cell culture, Axotomy, Neural death
Poster Bildiriler / Poster Presentations
226
P133
Omurilik yaralanmasına bağlı olarak mesanede oluşan değişikliklere
alfa lipoik asidin etkisi
Arif Ekiz
1
, Hale Z. Toklu
1
, Zarife Nigâr Özdemir
2
, Mehmet Erşahin
3
, Halil Tuğtepe
4
, Elif Demirören
5
,
Derya Özsavcı
6
, Ayliz Velioğlu-Öğünç
7
, Dilek Akakın
8
, Demir Kıran
8
, Berrak Yeğen
2
1
Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji Anabilim Dalı, İstanbul
2
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
3
Samsun Eğitim Araştırma Hastanesi, Beyin Cerrahisi, Samsun
4
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul
5
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Ankara
6
Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, İstanbul
7
Marmara Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, İstanbul
8
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
1
Marmara University, School of Pharmacy, Department of Pharmacology, Istanbul, Turkey
2
Marmara University, School of Medicine, Department of Physiology, Istanbul, Turkey
3
Samsun Education and Research Hospital, Department of Neurosurgery, Samsun, Turkey
4
Marmara University, School of Medicine, Department of Pediatric Surgery, Istanbul, Turkey
5
Hacettepe University, School of Medicine, Ankara, Turkey
6
Marmara University, School of Pharmacy, Department of Biochemistry, Istanbul, Turkey
7
Marmara University, Vocational School of Health Related Sciences, Istanbul, Turkey
8
Marmara University, School of Medicine, Department of Histology and Embriyology, Istanbul, Turkey
Dostları ilə paylaş: |