Keywords: Parkinson’s disease, Parkin mutation, Event-related potentials, Event-related oscillations.
The study was approved by the Ethical Committee of the Istanbul Faculty of Medicine, Istanbul University
(2009/157) and supported by Scientific Research Projects Coordination Unit of Istanbul University. Project
number: T-3318/2009.
Sözel Bildiriler / Oral Presentations
71
S15
Şizofreni Hastalarında Beynin Manyetik Rezonans Görüntülerinden Stereolojik
Yöntemlerle Niceliksel Değerlendirilmesi
Amani Elfaki
1
, Tahir Osman
2
, Abdelgani Elsheikh
2
, Anas Hamdoun
3
, Bünyamin Şahin
1
1
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Samsun
2
Ribat Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi ve Psikiyatri Anabilim Dalları, Hartum, Sudan
3
Cezire Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Vad Medeni, Sudan
1
Ondokuz Mayis University, Faculty of Medicine, Department of Anatomy, Samsun, Turkey
2
Ribat University, Faculty of Medicine, Departments of Anatomy and Psychiatry, Khartoum, Sudan
3
Gazira University, Faculty of Medicine, Department of Radiology, Wad Medani, Sudan
AMAÇ: Bu çalışmada manyetik rezonans (MR) görüntüleri kullanılarak beyin ve beyine ait yapıları hacimsel
değişiklikleri kontrol ve şizofreni hastaları arasında karşılaştırıldı.
GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmaya 57 şizofreni hastası (30 erkek/27 kadın) ve 88 kontrol (51 erkek/37 kadın)
dahil edildi. Her iki gruba da yapısal MR görüntüleme işlemi yapıldı. Morfometrik ölçümler ImageJ programı ile
kör olarak yapıldı. Beyin hemisferleri, ak ve gri madde ile lateral karıncıkların hacim ve hacim oranları
stereolojik olarak hesaplandı.
BULGULAR: Kontrol şizofren ve grubunun ortalama toplam beyin hacmi 1101 ve 1025 cm
3
’tü. Sağ hemisferin
hacimleri kontrol ve şizofrenlerde 550 ve 513 cm3 olarak hesaplandı. Sağ hemisferin hacimleri kontrol ve
şizofrenlerde 550 ve 512 cm3 olarak hesaplandı. Kontrol ve şizofrenlerde gri ve ak maddenin toplam hacmi
sırası ile 514 ve 451 cm
3
, 586 ve 574 cm
3
olarak hesaplandı. Hacim verileri gruplar arasında istatistiksel
anlamda farklılık göstermekteydi (p˂0.05). Kontrol ve şizofrenlerde gri ve ak maddenin hacim oranı sırası ile
%47 ve %44, %53 ve %56 olarak hesaplandı. Lateral karıncıkların hacim oranları ise kontrol ve şizofrenlerde
%1,3 ve %1,5 olarak bulundu. Hacim oranı verileri gruplar arasında istatistiksel anlamda farklılık
göstermekteydi (p˂0.05).
SONUÇ: Sonuçlarımız kontrol ve şizofrenler arasında hacim ve hacim oranlarında farklılıklar olduğunu ortaya
koydu. Bu şizofrenlerde dejenerasyonun derecesinin niceliksel olarak ortaya konulabileceği anlamına
gelmektedir. Niceliksel yöntemler kullanılarak bölgesel değişikliklerin incelenmesiyle hastalığın detayları
değerlendirilebilir.
Anahtar Kelimeler: Niceliksel değerlendirme, Stereoloji, Şizofreni
Quantitative evaluation of the cerebrum in schizophrenic patients using
stereological methods on magnetic resonance images
OBJECTIVES: In the present study, the changes in the volume of the cerebrum and cerebral structures in
schizophrenic patients were compared with the controls using magnetic resonance (MR) images.
MATERIALS & METHODS: 57 schizophrenic patients (30 male/27 female) and 88 controls (51
male/37
female) were included
in the study. Structural MR imaging was done for both groups. Morphometric
measurements were conducted blindly using ImageJ software. The volume and volume fraction of the brain
hemispheres, gray and white matter, and lateral ventricles were estimated stereologically.
RESULTS: The total volume of control and schizophrenics were 1101 and 1025 cm
3
, respectively. The
volume of right hemisphere in controls and schizophrenics were 550 and 513 cm
3
, respectively. The volume
of left hemisphere in controls and schizophrenics were 550 and 512 cm
3
, respectively. Total volumes of
white and gray matter of controls and schizophrenics were 514 and 451 cm
3
, 586 and 574 cm
3
,
respectively. The volume data between groups were statistically different (p˂0.05). The volume fraction of
the white and grey matter of controls and schizophrenics were 47% and 44%, 53% and 56%, respectively.
The volume fraction of the lateral ventricle of controls and schizophrenics were 1.3% and 1.5%,
respectively. The volume fraction data between groups were statistically different (p˂0.05).
CONCLUSION: Our data indicated that there are volume and volume fractional differences between the
controls and schizophrenics. This means the degree of degenerations in schizophrenics could be assessed
quantitatively. Regional alterations may be evaluated on the details of disease using quantitative methods.
Keywords: Quantitative Evaluation, Stereology, Schizophrenia
Sözel Bildiriler / Oral Presentations
72
S16
Temporo medial yapılar endoskop yardımlı supraserebellar transtentorial
yaklaşım: bir anatomik çalışma
Suat Boyacı
1
, Aşkın Şeker
2
, Fatih Atik
2
, Davut Ceylan
2
, Murat Coşar
2
, Yaşar Bayri
2
, Kaya Aksoy
1
,
Türker Kılıç
2
1
Acıbadem Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul
2
Marmara Üniversitesi, Nörolojik Bilimler Enstitüsü, İstanbul
1
Acıbadem University, School of Medicine, Department of Neurosurgery, Istanbul, Turkey
2
Marmara University, Institute of Neurological Sciences, Istanbul, Turkey
AMAÇ: Tümörler, vasküler lezyonlar ve epilepsi cerrahisi gibi nedenlerle posterior temporomedial bölge
patolojilerine yaklaşım güçtür ve bu bölgeye yaklaşımda oksipital interhemisferik, subtemporal veya temporal
transventriküler yaklaşımlar gibi pek çok yaklaşım önerilmiştir. Bu yaklaşımlarla ilgili başlıca morbiditeler görme
alanı defektleri ve afazidir. Amacımız temporomedial yapılara supraserebellar transtentorial (EASCTT)
transparahippokampal yaklaşımın endoskopik ve mikroskopik anatomisini çalışmak ve bu bölgeye olan
yaklaşımların morbiditelerinden kaçınmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmada 5 formalin ile tespitlenmiş kadavra başı kullanıldı. Damarlar renklendirilmiş
silikon ile dolduruldu. Örnekler cerrahi mikroskop ve endoskop altında adım adım diseke edildi, her adım
dokümante edildi. Temporomedial yapılara EASCTT yaklaşımı uygulandı.
BULGULAR: EASCTT yaklaşım temporomedial yapılara temporal ve oksipital yapıların çekilmesine gerek
olmadan basit ve minimal invazif yaklaşım yapılmasını kolaylaştırır. Kraniatomi paramedian yapılmalı ve
transfers sinüs yukarıya devrilmeli. Tüm örneklerin her iki tarafında serebellumdan tentorial sinüslere olan en az
bir köprü veni saptandı. Tentoriumun kesilmesinden sonra parahippokampal girusa ulaşıldı. P2-P3 bileşkesi
seviyesinde yapılan diseksiyon ile lateral ventrikülün temporal horn’una doğrudan girildi. Transvers sinüsün orta
hattından P2-P3 bileşkesine olan ortalama uzaklık 69.4 mm olarak ölçüldü.
SONUÇ: Kadavrada yapılan EASCTT transparahippokampal yaklaşım parahippokampal gyrus, hippokampus,
amygdala ve unkusa geniş bir ulaşım sağlar; bu da cerrahın tüm ameliyat boyunca yapıları direk olarak görerek
müdahalesini sağlar. EASCTT yaklaşım Posterior Serebral Arterin P2-P3 kavşağına kolay ulaşımı sağlar.
Anahtar Kelimeler: Supraserebellar transtentorial yaklaşım, Endoskopik cerrahi, Amygdalahippokampektomi
Endoscope assisted supracerebellar transtentorial approach to the
temporomedial structure: an anatomic study
OBJECTIVES: Approaching to posterior temporomedial region pathologies such as tumors, vascular lesions and
epilepsy surgery is challenging and many approaches to this region such as occipital interhemispheric,
subtemporal, or temporal transventricular approaches are favored. Morbidity associated with this approaches
are mainly visual field deficits and aphasia. Our aim is to study the endoscopic and microscopic anatomy of the
supracerebellar transtentorial (EASCTT) transparahippocampal approach to temporomedial structures and to
avoid the morbidities of approaches to this region.
MATERIALS & METHODS: Five formalin fixed cadaveric head were used in this study. The vessels were
injected with colored silicon. The specimens were stepwise dissected under surgical microscope and endoscope,
each step was documented. The EASCTT approach to the temporomedial structure was performed.
RESULTS: The EASCTT approach facilitates simple and minimally invasive access to temporomedial structures
without requiring retraction of the temporal or occipital lobe. The craniotomy should be placed paramedian and
transverse sinus should be retracted superiorly. At all specimen’s both sides, at least one bridging vein from
cerebellum to the tentorial sinuses were detected. All of the specimens both sides had temporal sinuses (6 of
them were large, 4 of them were small size) were detected. After dividing the tentorium parahippocampal gyrus
were reached. Dissection at the level of P2-P3 junction lead to temporal horn of the lateral ventricule. The mean
distance from midpoint of the transverse sinus to the P2-P3 junction is 69.4 mm.
CONCLUSION: The EASCTT transparahippocampal approach provides wide access to the parahippocampal
gyrus, hippocampus, amygdala, and uncus allowing the surgeon to remove the structures under direct
visualization throughout the operation in the cadeveric studies. It provides ease of access to the P2-P3 junction
of the PCA.
Keywords: Supracerebellar transtentorial approach, Endoscopic surgery, Amygdalahippocampectomy
Sözel Bildiriler / Oral Presentations
73
S17
İmatinib içeren biyobozunur poli (laktik-glikolik asit) kopolimeri (plga)
mikrokürelerinin kraniofarengiomlarda anjiyogenez inhibisyonu ile rekürrensi
engelleyebilirliğinin araştırılması
Emel Akgün
1
, Okşan Karal Yılmaz
2
, Manolya Küküt
2
, Kemal Baysal
2
, Türker Kılıç
1,3
1
Marmara Üniversitesi, Nörolojik Bilimler Enstitüsü, İstanbul
2
TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Entitüsü, İstanbul
3
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Ana Bilim Dalı, İstanbul
1
Marmara University, Institute of Neurological Sciences, İstanbul, Turkey
2
TÜBİTAK Marmara Research Center, Genetic Engineering and Biotechnology Institute, İstanbul
3
Marmara University, Faculty of Medicine, Department of Neurosurgery, İstanbul, Turkey
AMAÇ: Daha önceki çalışmalarımızda, kraniofaringiom tümörlerin rekürrensinde yoğun anjiogenik aktivitenin
etkin olduğu ve PDGF yolağının aşırı aktif olduğu belirlenmişti. Bu çalışmada, PDGFR blokörü olan imatinib
mesylate içeren uzun salınımlı biyobozunur poli(laktik-glikolik asit) kopolimeri (PLGA) mikrokürelerin, anjiogenik
aktivitenin yoğun olarak görüldüğü nüks kraniofarengiomlarda rekürrensi engelleyebilirliği araştırıldı.
Gereç ve YÖNTEM: Marmara Üniversitesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı ve Marmara Üniversitesi Nörolojik
Bilimler Enstitüsü bünyesinde 1999-2010 yılları arasında cerrahi olarak çıkarılmış olan 6 nüks eden
kraniofarenjiom dokusu kullanıldı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde her biri farklı salınım özelliklerinde
ve farklı konsantrasyonlarda imanitib içeren 8 farklı mikroküre sentezlenmiştir. Mikrokürelerin tümör örnekleri
üzerindeki anti-anjiojenik etkinlikleri sıçan kornea anjiojenez modeli ile belirlenmiş ve beşer gün arayla 30 gün
boyunca görüntülenerek, derecelendirildi. Kontrol grubu olarak serum fizyolojik ve imatinib içermeyen
mikroküre-M21 kullanıldı.
BULGULAR: M23 ve M48 mikrokürelerinin anti-anjiojenik etkinliği ile kontrol grupları arasında anlamlı bir fark
bulunamadı. M09 ve M40 mikrokürelerinin anti-anjiojenik etkinliği 10. günden sonra ve M50 mikroküresinin
anti-anjiojenik etkinliği 15.günden sonra anlamlı olarak bulundu. M11 ve M38 mikrokürelerinin ise tüm takip
günlerinde kontrol grupları ile anlamlı olarak farklılık gösterdiği görüldü.
SONUÇ: Yoğun anjiogenik aktivitenin görüldüğü nüks eden kraniofarenjiom tümörleri üzerinde imanitibin
etkileri uzun salınımlı mikroküreler kullanılarak gösterilmiştir. Bulgularımız, cerrahi rezeksiyon sonrası tümör
lojuna konulacak biyobozunur mikroküreler ile kraniofaringiomlarda nüksü anti-anjiojenik aktivite göstererek,
engellemek için olumlu önverileri oluşturmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kraniofarengiom, Nüks, Anjiogenez, Kornea anjiojenez modeli, Biyobozunur mikroküre,
PLGA
Inhibition of recurrence of craniopharyngiomas with imatinib mesylate-loaded
poly (lactide-co-glycolide) (plga) microspheres
OBJECTIVES: Recurrence is highly seen in craniopharyngiomas. Due to their close proximity to the vital
structures, gross-total resection, which is thought to be the major determinant of the recurrence, is not always
possible for craniopharyngiomas. So, post-operative long-term effective therapy approaches are needed to
prevent the recurrence. Besides, our recent studies showed that there is a positive correlation between the
recurrence and angiogenic potential of craniopharyngioma through over activation of PDGF (platelet-derived
growth factor) signaling pathway. In this study, we aimed to investigate the inhibitory potential of local, long-
term delivery of imatinib mesylate (PDGFR-B blocker) on recurrence of adult craniopharyngiomas via PLGA-type
biodegradable microspheres.
MATERIALS & METHODS: Imatinib mesylate containing PLGA polymers composed of different lactic/glycolic
acid concentrations, molecular weights and drug compositions were synthesized by modified double
emulsion/solvent evaporation technique. After in vitro characterization of protein holding, surface morphology,
entrapment efficiency and drug release kinetics, inhibitory potential of microspheres on neovascularization was
tested on craniopharyngioma tumor samples implanted in rat cornea.
RESULTS: Imatinib containing PLGA microspheres in different LA:GA ratios (LA:GA, 50:50 (M38); 75:25(M70);
85:15(M71)) considerably reduced the neovascularization induced by recurrent tumor samples in an in vivo rat
cornea angiogenesis model, p<0,01.
CONCLUSION: Long-term, local delivery of imatinib mesylate to the post-surgical tumoral cavity using
biodegradable microspheres is promising approach to prevent the recurrence of craniopharyngiomas.
Keywords: Craniopharyngioma, Tumor recurrence, Imatinib mesylate, PLGA microspheres, Neovascularization,
PDGFR, Cornea angiogenesis model, Controlled drug release
Sözel Bildiriler / Oral Presentations
74
S18
Deneysel hipertiroidili sıçanlarda hipokampal uzun süreli potansiyasyondaki
inhibisyon
Nazan Dolu, Cem Süer, A. Seda Artış, Soner Bitiktaş, Erdem Başaran
Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Kayseri
Erciyes University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Kayseri, Turkey
AMAÇ: Tiroid hormonlarının anne karnında fetüsün gelişim döneminde veya erişkin dönemde eksikliğinin
öğrenme ve hafızayı bozduğu birçok literatürde bildirilmiştir. Ancak, normal erişkin sıçanlara tiroid hormonu
verildiğinde öğrenme ve hafızada meydana gelen değişikliklerle ilgili elektrofizyolojik çalışmalar yeterli
bulunmamaktadır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışma, 12 erişkin (9-10 aylık) Wistar sıçanlarda gerçekleştirildi. Sıçanlar rastgele
hipertiroidili (0,2 mg/kg/day intraperitoneal tiroksin enjeksiyonu, 21 gün, n=6) ve kontrol grubu (n=6) olarak
ikiye ayrıldı. Uretan anestezisinden sonra sıçanlar stereotaksik alete yerleştirildi. Bipolar tungsten elektrot ile
medyal perforan yol uyarıldı. Aynı hemisferdeki dentat girusun granül hücre tabakasına yerleştirilen cam
mikropipet ile eksitatör postsinaptik alan potansiyelleri (EPSP) kaydedildi. 15 dakikalık baseline EPSP kaydından
sonra, uzun süreli potansiyasyon (LTP), yüksek frekanslı tetanik uyarı ile 5 dakikada bir 4 kez uyarılarak
kaydedildi.
BULGULAR: Hipertiroidili sıçanların dentat giruslarında, tetanik uyaran sonrası elde edilen sinaptik aktiviteler
ile uzun süreli potansiyasyon analiz edilmiştir. Hem indüksiyon [(populasyon spike (PS) genliği, alan
potansiyelleri (fEPSP) eğimi, Z=2.88, p=0.004)] hem de sürdürme fazlarında (PS; Z=2.72, p=0.006, fEPSP;
Z=2.88, p=0.006) fEPSP eğimi ve PS genliklerinde kontrol grubuna göre anlamlı azalma bulunmuştur.
SONUÇ: L-Tiroksin enjeksiyonu ile hipertiroidi oluşturulan sıçanlarda uzun süreli potansiyasyonda inhibisyon
meydana gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Uzun süreli potansiyasyon, Hipokampus, Hipertiroidi, EPSP
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu tarafından desteklenmiştir (Proje numarası: 108S244).
Inhibition of hippocampal long term potentiation in rats with experimental
hyperthyroidism
OBJECTIVES: It is well known that thyroid hormones play a vital role in the process of early growth and
development of most organs, especially the brain. While a large body of literature is available on the effect of
thyroid hormone deficiency on learning and memory functions during the developmental stage or adult-onset
hypothyroidism; electrophysiological findings are not satisfactory, particularly on thyroxin administration to
adult normothyroid animals.
MATERIALS & METHODS: The experiments were carried out on 12 adult male Wistar rats of 9-10 months.
Rats were randomly divided into the hyperthyroid (0,2 mg/kg/day intraperitoneal thyroxine injection, for 21
days) and control groups (n=6 in each group). Rats were anesthetized with urethane and placed
in a
stereotaxic frame. A bipolar tungsten electrode was used to stimulate
the medial perforant path. A glass
micropipette was inserted in the granule cell layer of the ipsilateral dentate gyrus to record field excitatory
postsynaptic
potentials. Long-term potentiation, after a 15 min baseline recording of field excitatory
postsynaptic potentials, was induced by four sets of tetanic trains.
RESULTS: The synaptic activity of dentate gyrus neuron of hyperthyroid rats showed significantly decreased
responses to tetanic stimulation from control rats in induction phase (for PS and fEPSP slope Z=2.88, p=0.004)
and maintenance phase of LTP (Z=2.88, p=0.006 for fEPSP slope and Z=2.72, p=0.006 for PS amp).
CONCLUSION: As a result, the present study clearly provides the in vivo evidence for action of L-thyroxine
leading to inhibition in the plasticity of dentate gyrus neurons in adult rats.
Keywords: Long term potantiation, hippocampus, hyperthyroidy, EPSP
Supported by the Scientific and Technological Research Council of Turkey (Project number: 108S244).
Sözel Bildiriler / Oral Presentations
75
Sözel Bildiriler 4 / Oral Presentations 4
S19
Vitamin D reseptörünün Aβ tarafından baskılanması ve vitamin D’nin Aβ ile
uyarılan LVSCC-A1C ekspresyonu ve NGF salınması üzerine etkileri
Erdinç Dursun, Duygu Gezen-Ak, Selma Yılmazer
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, İstanbul
Istanbul University, Cerrahpasa Faculty of Medicine, Department of Medical Biology, Istanbul, Turkey
AMAÇ: Alzheimer patolojisini oluşturan esas yapılardan biri olan amiloid plakların ana bileşeni beta amiloid
peptididir. Beta amiloid, membran hasarı oluşturarak, hücre içi kalsiyum dengesini bozarak ve nörotrofik faktör
seviyelerini değiştirerek toksik etki göstermektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda vitamin D’nin oksidatif
stresi baskılayarak, nörotrofik faktör sentezini, hücre içi kalsiyum dengesini ve immün cevabı düzenleyerek
nöronlar üzerinde koruyucu etki gösterebileceği ileri sürülmüştür.
GEREÇ ve YÖNTEM: Bu çalışmada sıçan primer kortikal nöron kültürlerine beta amiloid 1-42 uygulayarak
Alzheimer hastalığı benzeri bir model oluşturuldu. Beta amiloidin L tipi kalsiyum kanalı LVSCC-A1C ve vitamin D
reseptörünün (VDR) gen anlatımı üzerine etkisi qRT-PCR, protein seviyeleri üzerine etkisi Western blot
yöntemiyle, sinir büyüme faktörü (NGF) ve sitotoksisite seviyeleri üzerine etkileri ise ELISA yöntemiyle
saptandı. Beta amiloid aracılığıyla oluşan bu değişikliklere karşı vitamin D uygulamasının koruyucu ve tedavi
edici etkileri araştırıldı.
Dostları ilə paylaş: |