[77]
[78]
arama ruhsatları.”
1989’da Amoco, Bahreyn hükümeti ile
denizde petrol arama hakları için pazarlık
yapmaktaydı. Bu sırada Başkan Yardımcısı
Bush, başkan seçildi. Bahreyn’e yeni atanan
ABD
Büyükelçisi
Charles
Hostler’i
bilgilendirmek üzere görevlendirilmiş bir İçişleri
Bakanlığı danışmanı olan Michael Ameen kısa
bir süre içinde, Bahreyn hükümetiyle Harken
arasında görüşme ayarladı. Birdenbire Amoco
gitmiş, yerine Harken gelmişti. Her ne kadar
Harken, daha önce Güneydoğu Amerika dışında
bir yerde ve hiçbir zaman denizde petrol
aramamış olsa da, Arap dünyasında duyulmamış
bir şekilde, Bahreyn’de hem de tek başına,
toprak altı arama haklarını kazandı. Birkaç hafta
içerisinde Harken’in hisseleri %20’den fazla
değer kazanarak, hisse başına 4.50 dolardan,
5.50 dolara çıktı.
Sektörde
kaşarlanmış
insanlar
bile
Bahreyn’de olanlardan şaşkına dönmüştü.
Enerji
[79]
sektöründe
uzman
ve
aynı
zamanda
Cumhuriyetçi
Parti
destekçisi
bir
avukat
arkadaşım “G.
W’nun,
sonradan babasının
ödemek zorunda kalacağı bir şeyler peşinde
olmadığını umarım,” dediğinde, Wall Street’in
yanında, Dünya Ticaret Merkezi’nin tepesindeki
bir barda kokteyllerimizin tadını çıkartıyorduk.
Endişe içindeydi. “Gerçekten değer mi diye
merak ediyorum,” diye devam etti, başını
hüzünle
sallayarak.
“Oğlunun
kariyeri,
başkanlığı riske atmaya değer mi?”
Meslektaşlarımdan daha az şaşırmıştım ama
sanırım özel bir bakış açısına sahiptim. Kuveyt,
Suudi Arabistan, Mısır ve İran hükümetleri için
çalışmıştım, Ortadoğu politikalarına yabancı
değildim. Bush’un da tıpkı Enron yöneticileri
gibi, ben ve ET meslektaşlarım tarafından
yaratılan ağın bir parçası olduğunu biliyordum;
onlar feodal lordlar, büyük toprak ve çiftlik
sahipleriydi.