Ekonomik Tetikçinin Vicdanı üzerinde çalışmayı
sürdürdüm. Ama yine de, onun bir gün
yayınlanacağını
düşünerek
kendimi
hiç
kandırmadım.
1991 yılında, çevre korumacılığı ve yerel
tedavi
teknikleri
hakkındaki
bilgilerini
paylaşmaya hevesli Shuarlar ile vakit geçirip,
onlardan bir şeyler öğrenmeleri için küçük
grupları Amazon’a götürmeye başladım. Sonraki
birkaç sene boyunca, bu geziler için talep hızla
artarak, Rüya Değişimi Koalisyonu (Dream
Change Coalition) adında, kâr amacı gütmeyen
bir şirketin kurulmasına neden oldu. Kendini,
sanayileşmiş ülkelerdeki insanların dünyaya ve
dünyayla
olan
ilişkilerine
bakışlarını
değiştirmeye adamış olan Rüya Değişimi, tüm
dünyada kendine sadık bir izleyici kitlesi
oluşturdu ve birçok ülkede, insanları benzer
misyona sahip kuruluşlar yaratmaya yöneltti.
TIME dergisi onu, web sitesi Dünya Günü’nün
[94]
(Earth Day) ideallerini ve hedeflerini en iyi
yansıtan 13 kuruluştan biri olarak seçti.
1990’lı yıllar boyunca, yeni kuruluşların
oluşumuna yardımcı olarak ve bazılarının
yönetim kurullarında yer alarak, kâr amacı
gütmeyen kuruluşlar dünyasının içine daha fazla
girdim.
Koalisyon’daki
hevesli
insanların
çalışmaları
sonucunda
ortaya
çıkan
bu
oluşumların çoğu, Latin Amerika’daki yerli halk
- Amazon’da Shuar ve Achuar kabilelerini, And
Dağlarında
Quechua
insanlarını
ve
Guatemala’daki Mayalar- ile birlikte çalışmayı
ve Amerikalılar ile Avrupalıları bu kültürler
hakkında eğitmeyi içeriyordu.
SWEC,
bu
hayırsever
çalışmaları
onaylıyordu;
çünkü
Birleşik Yol’da kendi taahhütleri ile de tutarlıydı.
Bu arada, yerel öğretilere odaklanmaya ve ET
faaliyetlerime değinmekten uzak durmaya hep
dikkat ederek, başka kitaplar da yazdım. Can
sıkıntımı geçirmenin yanı sıra bu önlemler, Latin
Amerika ve benim için önemli politik konularla
ilişkimi sürdürmeme yardımcı oluyordu.
Ama bu yazma ve kâr amacı gütmeyen
faaliyetlerimin bir denge sağladığına, geçmiş
eylemlerimin yanlışlarını düzeltmekte olduğuma
kendimi ne kadar inandırmaya çalışsam da, bu
giderek daha zorlaşıyordu. Yüreğimde, kızıma
karşı
olan
sorumluluklarımdan
kaçtığımı
biliyordum. Jessica, milyonlarca çocuğun hiçbir
zaman ödeyemeyeceği bir borç yükü ile
doğduğu bir dünya mirasını devralıyordu. Ve
ben,
bunun
sorumluluğunu
kabullenmek
zorundaydım.
Kitaplarım,
özellikle
de
Dünya,
Onu
Düşlediğin Gibidir,
giderek daha popüler
oluyordu. Onun başarısı, seminerler düzenleyip
konferanslar vermem için gelen taleplerin
giderek artmasına neden oldu. Bazen, Boston
veya New York ya da Milano’da bir dinleyici
kitlesinin önünde dururken, bunun ironisi
dikkatimi çekerdi. Eğer dünya onu düşlediğin
gibi ise neden böyle bir dünya düşlemiştim?
Böyle bir karabasanı gerçekleştirmekte bu kadar
aktif bir rol oynamayı nasıl becermiştim?
1997 yılında, Karayipler’deki
St.
John
Adası’nda bir tatil köyünde bir hafta sürecek
Omega
Enstitüsü seminerleri için anlaşma
yapmıştım. Oraya gece geç saatlerde vardım.
Ertesi sabah uyanıp odanın önündeki küçük
balkona çıktığımda, kendimi 17 sene önce
MAIN’den ayrılmaya karar verdiğim küçük
koya bakarken buldum. Duygulanmıştım. Bir
sandalyeye çöktüm.
Hafta boyunca, serbest zamanımın çoğunu o
balkonda,
Leinster
Koyu’na
bakarak
ve
duygularımı
anlamaya
çalışarak
geçirdim.
Ayrılmış olmama rağmen, bir sonraki adımı
atmadığımın ve ortada bir yerde durma
kararımın bana çok pahalıya mal olmaya
başladığının bilincine vardım. Hafta bittiğinde,
etrafımdaki dünyanın düşlemek istediğim dünya
olmadığı ve aynen öğrencilerime söylediğim
şeyi yapmam, yani düşlerimi, hayatta gerçekten
istediklerimi yansıtacak şekilde değiştirmem
gerektiği sonucuna varmıştım.
Eve döndüğüm zaman, kurumsal danışmanlık
işimden ayrıldım. Beni işe alan SWEC başkam
artık emekli olmuştu. Onun yerinde yeni bir
adam vardı. Benden daha genç ve görünürde
öykümü anlatmamda sakınca görmeyen biri. Bir
masraf azaltma programı başlatmıştı ve bana
artık
o
saçma
ücreti
ödemek
zorunda
kalmayacağını öğrenmek onu memnun etti.
Böylece, uzun süredir üzerinde çalışmakta
olduğum kitabı bitirmeye karar verdim; sadece
bu kararı vermek bile şahane bir rahatlama
hissine neden oldu. Bu fikrimi, çoğu kâr amacı
gütmeyen kuruluşlarda olup, yerel kültürler ve
yağmur ormanlarının korunması ile uğraşan
yakın arkadaşlarımla paylaştım.
Beklemediğim bir şekilde, bundan rahatsız
oldular.
Bu
konuda
konuşmamın
eğitim
çalışmalarıma
zarar
vereceğinden
ve
desteklediğim kâr amacı gütmeyen kurumları
risk altına sokacağından endişe duyuyorlardı.
Çoğumuz, Amazon kabilelerine, topraklarını
petrol şirketlerinden korumaları için yardım
ediyorduk;
şimdi
gerçeği
söylemek,
bu
konudaki inanılırlığıma zarar verip, tüm hareketi
engelleyebilirdi. Bazıları desteklerini çekmekle
bile tehdit ettiler.
Böylece, bir kez daha, yazmaya ara verdim.
Onun yerine, insanları Amazon’un derinliklerine
götürmeye
ve
onlara
modern
dünyanın
çoğunlukla dokunmadığı bir mekânı ve bir
kabileyi göstermeye odaklandım. 11 Eylül
200l’de de oradaydım.
|