Sadece para için bu iştesiniz. Howard’ın
sözleri beynimde yankılanıyordu. Can alıcı bir
yerimden vurmuştu beni.
Çocuklar neşe içinde birbirlerine su atmaya
devam ediyordu. Ne yapabileceğimi düşündüm.
Beni de onlar gibi tasasız kılmak için ne
gerekirdi? Leş gibi suyun içinde aldıkları riskin
farkında olmadan, o çocuksu masumiyetleriyle
oynaşmalarını izlerken içim sızladı. Kamburu
çıkmış yaşlıca bir adam eğri büğrü bastonuyla
kanal boyunca aksayarak yürüyüp geldi. Durdu,
çocukları izlemeye daldı ve yüzü dişsiz bir
gülümsemeyle aydınlandı.
Belki Howard’a açılabilirdim; belki meseleye
birlikte çözüm bulabilirdik. Birden bir rahatlama
hissettim. Küçük bir taş alıp kanala attım. Ama
coşkum, taşın suda yarattığı dalgalarla birlikte
söndü.
Öyle
bir
şey
yapamayacağımı
biliyordum.
Howard
yaşlı
ve
buruktu.
Kariyerinde ilerlemek için önüne çıkan fırsatları
daha önce de tepmişti. Herhalde şimdi pes
etmeyecekti. Bense gençtim, hayata yeni
başlıyordum ve kesinlikle onun gibi olmak
istemiyordum.
O kokuşmuş kanalın sularına bakarken, diğer
oğlanlar sosyete balolarına giderken, benim
tatillerimi
tek
başına
geçirdiğim
New
Hampshire’deki günlerim ve tepenin üstüne
kurulmuş okulun görüntüleri bir kere daha
gözümün önüne geldi. Üzücü gerçek yavaş
yavaş
kendini
kabul
ettiriyordu:
Yine
konuşabileceğim kimse yoktu etrafımda.
O gece yatağımda, hayatımdaki insanları
-Howard, Charlie, Claudine, Ann, Einar, Frank
amca- ve onlara rastlamış olmasam o anda
hayatımın nasıl olacağını uzun uzun düşündüm.
Nerede
yaşıyor
olurdum?
Endonezya’da
olmayacağı kesindi. Geleceğimi, nereye gittiğimi
ve
vermem
gereken
kararı
uzun
uzun
düşündüm. Charlie, Howard ile benim yıllık en
az %17’lik bir büyüme hızı tahmin etmemizi
beklediğini açıkça belli etmişti. Nasıl bir tahmin
yapacaktım?
Birdenbire içimi rahatlatan bir düşünce geldi
aklıma.
Bunu
niye
daha
önceden
düşünememiştim ki? Aslında karar bana ait
değildi. Howard benim varacağım sonuçlar ne
olursa olsun kendi doğru bulduğunu yapacağını
söylemişti.
Ben
patronlarımı
yüksek
bir
ekonomik tahminle memnun ederken, o da
kendi kararını verecekti; benim yaptıklarımın
nâzım plan üstünde hiçbir etkisi olmayacaktı.
İnsanlar rolümün önemini vurgulayıp duruyor
ama yanılıyorlardı. Omuzlarımdan büyük bir
yük kalkmıştı. Derin bir uykuya daldım.
Birkaç gün sonra Howard ciddi bir virütik
hastalığa yakalandı. Onu hemen bir hastaneye
kaldırdık. Doktorlar gerekli ilaçları verdikten
sonra derhal ABD’ye dönmesini tavsiye etti.
Howard da bizi, gereken tüm verilere sahip
olduğu ve yük tahmini çalışmasını Boston’da da
kolayca tamamlayabileceği konusunda ikna etti.
Ayrılırken bana söyledikleri daha önceki
uyarısının bir tekrarı idi. “Rakamlar üzerinde
oynamaya gerek yok,” dedi.
“Ekonomik
büyümenin mucizeleri hakkında ne dersen de,
ben bu dümenin bir parçası olmayacağım!”
|