Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə53/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   59

zakâr Düşünce45-46 (Temmuz-Aralık 2015), s. 53-64.

Yılmaz, Ali, “Ahmed-i Yesevî, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Velî’nin Islam Çizgisin-

deki Bütünlük”, Bilig(Bahar 1999), s. 65-83.

Yılmaz, Durali, Ahmed Yesevî, Istanbul 2015.

------------------, Yesevî Irmakları, Istanbul 1995.

Yoldaş, Kazım, “Ahmed Yesevî’nin Divan-ı Hikmet’inde Hz. Muhammed Sevgisi”, 



Hikmet Yurdu5 (Ocak-Haziran 2010), s. 59-79.

Zeybek, Namık Kemal, Allah’a Aşk İle Ulaş: Hoca Ahmed Yesevî ve Hikmet-



leri, Istanbul 2015.

Duygusal Zekâ Teorisine Göre  

Divân-ı Hikmet Çözümlemesi



İlhan GENÇ

*

 

Giriş

Modernizm, temelde bilimsel yönteme dayanmakta bilimin gerçekleştirdi-

ği buluşlar, inovasyonlar teknolojiyi geliştirmekte ve hayat bir yandan kolay-

laşırken bir yandan da zorlaşmaktadır. Post Modern dünyada yeni bakış açı-

ları ortaya çıkmış, modernizmin bir bakış açısı pek çok bakış açıları meydana 

getirmiştir. Bilgi, internet üzerinden saniyelerle yarışarak dünyanın herhangi 

bir yerindeki alıcıyı bulmakta, aynı şekilde onun da bilgileri bizi bulmaktadır. 

Artık sohbet ağları denilen bir kavramla insanlar sanal dünyada tanımadıkla-

rı, yüzlerini görseler bile tanıyamayacakları insanlarla sohbet etmektedirler.

Endüstri Devrimiyle başlayan süreçte materyalizmin yani maddeci felse-

fenin  endüstriyi  kuşatmasıyla  her  şey  kâr  ve  zarar  ikilemine  dönüşmüştür. 

Üretime katkısı olan nesne değerli, üretime katkısı olmayan nesne değersiz 

olmuştur. Aynı şekilde neredeyse aileler de aile bireyleri arasında değerli ço-

cuk, değersiz çocuk, değerli eş, değersiz eş ikilemine yönelmiştir. 

Bilgi çağı ise her şeyi tekrar değersizleştirdi, dün ahlaklı olan bugün ahlak 

değeri olmaktan uzaklaşmıştır. Home-ofis kavramıyla insanlar bilgi alıp sat-

makta, akıllara durgunluk verecek biçimde para kazanmaktadır. Para kazan-

ma hırsı ve daha ilerisinde ihtirası iyilik, vefa, kavramlarını yok etmektedir. 

Esasen her çağda iyi ve kötü kavramları olmuş, zalimler kötüyü ve kötülüğü 

temsil ederken Peygamberler, bilgeler, filozoflar, şairler iyinin ve iyiliğin tem-

silcisi olmuşlardır. 

*

   Prof. Dr., Düzce Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim 



Üyesi, ilhangenc@duzce.edu.tr 

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 595


 “Duygusal Zekâ”, 1995’ten itibaren Descartes’in “düşünüyorum, o hal-

de varım” ilkesine karşı terimleşen bir kavram olarak “duyuyorum, o halde 

varım” ilkesini geliştirdi. Çünkü 1995’ten itibaren deneysel alanda beyinde 

duygu  merkezleri  keşfedilerek  duygular  da  bilimsel  yöntemle  incelenmeye 

başlandı. Howard Gardner 1980’lerin başlarında IQ yaklaşımını sorgulamaya 

başladı. “Frames of Mind” adlı kitabında yaşamdaki başarı açısından hayati 

derecede önem taşıyan yalnızca tek bir zekâ türü olmadığını, ancak zekâ tür-

lerinin daha geniş bir yelpazede ele alınabileceğini öne sürüyordu:



“Kişiler arası ilişkilerde zekâ, diğer insanları anlamaktır. Onları ne harekete 

geçirir, nasıl çalışırlar, onlarla nasıl işbirliği yapılabilir? Başarılı satıcılar, poli-

tikacılar, öğretmenler, klinik doktorlar ve dini liderler büyük olasılıkla yüksek 

düzeyde kişiler arası zekâya sahiptir. Birey içindeki zekâ… içe dönük, karşılıklı 

bir  yetenektir.  Kişinin  kendisi  hakkında  dikkatli,  doğru  bir  model  oluşturup 

bunu etkili bir yaşam sürebilmek için kullanma becerisidir.”

1

Bu alandaki öncü isimlerden bir diğeri de Robert Sternberg’dir. Sternberg, 



yüksek IQ’nun akademik başarı getirebileceğine fakat hayatın diğer alanların-

da hedefe yönelik eylemlere yol açmayacağına inanmaktadır. Kendi standart-

ları veya başkalarının standartları doğrultusunda başarıyı yakalamış insanlar 

sadece  okullarda  değer  verilen  hareketsiz  zekâya  güvenmekten  çok  birçok 

alanda beceri sahibi olmuş, bu becerileri geliştirmiş ve uygulamış kişilerdir.  

Duygusal Zekâ kavramı ilk kez Mayer ve Salovey tarafından ortaya konmuş-

tur. Kavramın yaygınlaşmasını ve akademik çevrelerin dışına yayılmasını sağ-

layan ise Daniel Goleman’ın 1995 yılında çıkardığı Duygusal zekâ, neden IQ’dan 



önemlidir? adlı kitabı olmuştur.

2

 



“Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dür-

tüleri  kontrol  ederek  tatmini  erteleyebilme,  ruh  halini  düzenleyebilme,  sıkın-

tıların düşünmeyi engelleyebilmesine izin vermeme, kendini başkasının yerine 

koyabilme ve umut besleme… Neredeyse yüz yıldır, yüz binlerce kişi üzerinde 

yapılmış araştırmalara dayanan IQ’nun aksine, duygusal zekâ yeni bir kavram-

1

  Daniel Goleman, Duygusal Zeka, Çev. Banu Seçkin Yücel, Varlık Yayınları, Istanbul, 2016, s.69.



2

  Geniş bilgi için bkz: Öztürk Keleşoğlu, Duygusal Zekâ, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler 

Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı,  Erzurum, 2007.


596  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



dır. Ancak eldeki veriler, oldukça güçlü hatta zaman zaman IQ’dan daha güçlü 

bir belirleyici olduğunu gösteriyor.”

3

1. Ahmed-i Yesevî ve Duygusal Zekâ Yetkinlikleri

Insan kendisini tanıyabildiği ölçüde kendi dışındaki evrende yaşamasını 

sürdürür. Kendisini tanıyan birey iradesini kullanır, sosyal hayatın içinde rol-

lerini yerine getirir. Irade, kişinin iç dünyasının farkına vararak potansiyelini 

kullanmasının yolunu açar. Ahmed-i Yesevî (ö.1166), yaşadığı devrin ümmî 

veya az yetişmiş insanlarına en çok kendisini tanımasını önermiştir. Kendi-

sini tanıyan insan hem kendi sınırlarını hem de, Tanrı iradesinin sınırsızlığı-

nı, onun gücünü bilir ve gücünü ona göre kullanır. Materyalizmin maddeye 

önem vermesi, bilişsel zekâyı güç haline getirmesi sonucunda duygu teme-

linde  merhameti,  merhametli  olmayı  ihmal  etmiştir.  Sonuçta  insan  iradesi 

“Süpermen” vasıflı insanlara meyletmiş ve gücü kutsayan çizgi filmler, film 

karakterleri, Rambo gibi sanal kahramanlar özendirilmiştir. Ahmed-i Yesevî, 

, bütün hikmetlerinde madde severliği özendirmez, insanın duygusal zekâsı 

denilen yönüne hitap eder.



1.1. Ahmed-i Yesevî ve Kişisel Yetkinlikler 

Duygusal Zekânın önem verdiği kişisel yetkinlikler kişinin doğrudan ken-

di varlığı ve yetenekleriyle ilgili olup kişinin eğitiminde, üzerinde yoğunlaş-

manın gerekli olduğu hususlardır. Ahmed-i Yesevî, insan-ı kâmil denilen ve 

her yönden insan olgunluğuna önem vermiş bir mürşit olarak bireyin duygu-

larını denetlemeye ve kemale erdirmeye özen göstermiştir: 



1.1.1. Ahmed-i Yesevî ve Kendiyle İlgili Farkındalık

Birey aczini bilmeli, sınırlarını tayin etmelidir. Sınırlarını tayin etmeyen 

birey  kendine  olduğu  kadar  çevresine  de  zarar  verir.  Özbilinç  de  denilen 

kendiyle  ilgili  farkındalık  “kısaca  bireyin  ruh  halinin  ve  o  ruh  hali  hakkın-

daki düşüncelerinin farkında olabilmesidir. Özbilinçli birey, duygusal haya-

tı hakkında belli bir anlayışa sahiptir. Özerk, kendi sınırından emin, hayata 

olumlu  bir  gözle  bakabilen,  kötü  bir  ruh  haline  girdiğinde  bile,  bunu  dert 

edinip kafasına takmayan ve kısa bir süre içinde kendini bu durumdan kurta-

rabilen bir yapıya sahiptir. Kişisel bütünlük kavramı özbilincin kalesi olarak 

adlandırılmaktadır.”

4

3

  Goleman, age, s.62- 63.



4

  Psk. Dr. Ayşegül Önk Eray, “Duygusal Zeka Nedir?”, aynapd.com.tr›?p=342



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 597


Ahmed-i  Yesevî,  Hikmetlerinde  insanın  farkındalığına  vurgu  yapar.  Ne-

dir bu farkındalık? Insanın ölümle hayat arasındaki sınırlı oluşunu bilmesi 

farkında olmaktır. Mal mülk sahibi olmak bir gösterge olarak maddeyi, gücü 

temsil eder, aynı zamanda insanın denetimsizliğine de yol açabilir. Bir uyarı 

var ölümlü olmaya ve dolayısıyla kendi sınırlı gücüne… Onun için de ömrün 

sınırlı olması bir farkında olmaya davet ediştir, ardından kulluk görevini ye-

rine getirmek üzere ibadet eylemeye yöneltip teşvik ediyor. Insanın aslı su ve 

toprak ise ve yine toprağa gidiyorsa o halde kendisinin farkına varmayacak 

mıdır?  “Bireyin  kendi  duygu,  düşünce  ve  davranışlarını  tanıması  ve  içgörü 

kazanmasını, ilgi, yetenek ve değerlerini fark edip şekillendirmesini sağlar. 

Eğitimde  kişinin  güçlü  ve  zayıf  yönlerini  öğrenebilmesi,  değiştirebilece-

ği  ve  değiştiremeyeceği  kişilik  özellikleri  konusunda  farkındalık  kazanması 

öğretilir.”

5

 



Ahmed-i  Yesevî,  insanın  duygu  ve  düşüncelerini  tanıma  noktasında  ça-

ğının göçebe bir hayat süren insanlarına bir vâiz tarzında öğüt verme yerine 

şiirin estetiği içinde, kafiye ve ölçü kalıplarının sağladığı düzen işlevinde duy-

gusal zekâsına hitap ediyor. Atanın ananın gittiği öbür âlemin sorulması insa-

nın kendisiyle yüzleşmesi ve kendini bilmesidir. Düşündürmek Yesevî’nin en 

önemli ifade tarzıdır, düşündürerek farkına vardırmak ise sonuç aldırmaktır:

Bîşek biling bu dünya barça halkdın öter a

İnanmağıl malıngga bir kün koldın keter a 

Ata ana karındaş kayan ketli fikir kıl

Tört ayaklığ çubın at bir kün senge yeter a

Kul Hâce Ahmed tâat kıl ömring bilmem neçe yıl

Aslıng bilseng âb u gil yene gilge keter a

Şüphesiz bilin, bu dünya bütün halktan geçer ha

İnanma malına bir gün elden gider ha

Ata ana kardeşler nereye gitti fikir kıl

Dört ayaklık tahta at bir gün sana yeter ha

Kul Hoca Ahmed ibadet eyle ömrün bilmem kaç yıl

Aslını bilsen su ve toprak yine toprağa gider ha

6

5

  Nevzat Tarhan, Mesnevi Terapi, Timaş Yayınları, Istanbul, 2014, s.95.



6

  Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice, TDV Yayınları, Ankara, 1998, s.183.



598  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



1.1.1.2. Ahmed-i Yesevî ve Duygusal Farkındalık 

Insan duygularıyla da yaşamını sürdürür. Modern hayat bir yandan hayatı 

kolaylaştırırken bir yandan da duygularını ihmal etmektedir. 

“Zekâ  puanında  artış  yükselirken,  duygusal  ve  sosyal  becerilerde  tam  tersine 

düşüş görülmektedir. Bilişsel zekâya (IQ) verilen aşırı önem ve Duygusal zekâ 

ile ilgili eksikliklerin yarattığı problemleri günümüzde birçok toplumsal alanda 

tespit edebiliriz; madde bağımlılığı, suç işleme, depresyon, intihar, şiddet, vb. 

çeşitli ruh sağlığı bozuklukları konularında istatistikî araştırmalar eskiye göre 

artış olduğunu göstermektedir.”

Ne yazık ki araştırma bulgularına göre; bu kuşağın çocukları, önceki dönem-

lere göre daha fazla duygusal problemlerle uğraşıyorlar. Bu yüzden daha yal-

nız, daha kızgın, kuralsız, sinirli, hassas, saldırgan ve depresif olmaya eğilimli 

büyüyorlar.”

7

 

Eğitimin hedefi sadece zihni geliştirmeye yönelmemeli, aksine duyguların 



aşırılığa yönelmesi ve denetimsiz kalma tehlikesi üzerinde olmalıdır. Günü-

müzde maddî olarak hiçbir sorunu olmamasına rağmen psikiyatrik sorunları 

olan onlarca insanın varlığı duyguların ihmale gelmemesinin göstergesidir. 

Ahmed-i  Yesevî,  tarihin  meşhur  zalimlerine  telmihte  bulunarak  onların 

zalimliğini hatırlatır ve yine onların Allah’ın peygamberi Hz. Musa’nın öğüt-

lerini dinlememesine, ona kulak vermemelerine dikkat çeker. Gerek Firavun, 

gerekse Kârûn güçleriyle ve mallarıyla ihtiraslarına yenilerek halka zulmet-

mişlerdir. Halbuki Musa Peygamber onlara insan olduklarını, asla mabut ola-

mayacaklarını, hakkı, hukuku nasihat etmiş, iyiliği, doğruluğu önermişti. 

Firavn Kârûn şeytan sözin mehkem  tuttı

Bul sebebptin yer yarıldı anı yuttı 

Musâ Kelîm nâsih bolup sözler ayttı 

Kulak tutmay ol ikisi öldi murdar 

Firavn Kârûn şeytan sözünü sıkı tuttu

Bu sebepten yer yarıldı onu yuttu

Musâ Kelîm öğüt verici olup sözler söyledi

Kulak tutmadan ol ikisi öldü murdar

8

7



  Psk. Dr. Ayşegül Önk Eray, “Duygusal Zeka Nedir?”, aynapd.com.tr›?p=342

8

  Hoca Ahmed, age., s.117.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 599


1.1.1.3. Ahmed-i Yesevî ve Kendini Değerlendirme

Birey hayatta sürekli başarılı olmak ister ve bunun için çeşitli aşamalardan 

geçmek üzere çeşitli ortamlarda öğrenim görür, ama insanın karşısına yete-

nekler  çıkar.  Insan,  yeteneklerinin  gücünü  bilmeli  ve  hangi  yeteneğe  sahip 

olduğunun sınırlarını bilmelidir. Ahmed-i Yesevî, insan nefsinin yani egosu-

nun  doyumsuzluğuna  dikkat  çeker.  Bu  bağlamdaki  “Yüz  bin  türlü  yemek” 

imgesiyle mâsivâyı olduğu gibi sınırsız dünya nimetlerini ifade etmiştir. Şair, 

nefsine  karşı  iradesinin  gücünü  test  ediyor,  insan  nefsi  bilindiği  üzere  do-

yumsuzdur, nefsi köpeğe benzeterek nefsini kontrol edemediğini anlatıyor ve 

Allah’tan yardım istiyor:

Nefsim meni ot dek yanıp yolum urdı

Yüz minğ türlük taam tilep dükan kurdı

Ağzın açıp her eşikge meni sürdi

Himmet berseng it nefsimni uşlasam men

Nefsim benim ateş gibi yanıp yolumu kesti

Yüz bin türlü yemek isteyip dükkan kurdu

Ağzını açıp her kapıya beni sürdü

Himmet versen köpek nefsimi yakalasam ben

9

1.1.1.4. Ahmed-i Yesevî ve Özgüven

Özgüven kişinin kendisine güven duyarak davranışlarında hata yapmama-

sıdır. Kendisini tanıyan insan, yetenekleriyle doğru bildiği yolda kendi irade-

sini kullanarak menziline gidebilir. Gideceği hedefe varmak kişinin özgüve-

niyle de alakalıdır. Peygamberler, özgüvenleriyle tüm engelleri aşabilmişler, 

ufukta görünmeyen aydınlık geleceklere varabilmişlerdir. Onların kendisine 

inananlara önerdikleri din öğretileri özgüven de içermektedir. 

Ahmed-i  Yesevî  aşağıdaki  mısralarda  Hz.  Peygamberin  kime  ümmetim 

diyeceğini yüksek bir özgüvenle ifade etmektedir. Dinin temeli doğruluk ve 

Hakkı arayıp bulmaktır. “Sırat-ı müstakîm” yani doğru yol Kur’an’ın ve dola-

yısıyla onun insanlığa önerdiği temel ilkelerin başında gelir. Hz. Peygamberin 

çağrısı insanlara doğru yola uymaları ve bu yolda hayatlarını sürdürmeleridir. 

Ümmet olmak onun buyruğuna uymak, o buyrukları ifa etmektir, aksi takdir-

de şekilde kalan bir dindarlık ümmet olmaya yeterli olmaz. 

9

  Hoca Ahmed, age., s.71. 



600  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Toğrı yürgen kulını Haknı izlep yolını

Râst yürgen kulını ümmet degey Muhammed

Ümmetmen dep yürürsen buyruğını kılmazsen

Neçük ümîd tutarsan anda sormas Muhammed

Doğru giden kulunu, Hakk’ın arayıp yolunu,

Doğru yürüyen kulunu ümmet diyecek Muhammed

Ümmetim diye yürürsün, buyruğunu yapmazsın

Nasıl ümit yutarsın orada sormaz Muhammed

10

1.1.2. Ahmed-i Yesevî ve Kendini Yönetme

Bireyin kendisini yönetmesi eğitim ve öğretimin hedeflerindendir. Bireyin 

kendisini  yönetmesi  akılla  ve  iradesiyledir.  Birey  duygularıyla  aklı  arasında 

zor bir süreç yaşar. Öfkeyi, kıskançlığı, kötülüğü seçen birey isterse akl-ı se-

lim sayesinde doğru yolu bulur. Kendini yönetme iradeye bağlıdır, irade in-

sanı kontrol eder, kötü duygularını denetleyerek iyiye ulaşır. Irade duyguları 

yönetemez, duygular iradeyi yönetirse insan için felaket dolu günler başlar.

Ahmed-i Yesevî insan-ı kâmil adı verilen ideal bir insan modeli için hik-

metlerindeki  mısralarda  imalarda  bulunur.  Dünya  nimetlerine  yani  kesrete 

sevgi duymak insani bir duygudur. Insan bu duygusunun tutsağı olarak ah-

reti unutur. Dünya sevgisi esasen kötü bir duygu değildir, ama insan aşırılığa 

yönelip Allah’ın emirlerini unutabilir ve ondan uzaklaşır, kendi iradesinden 

kopar. Allah’a duyduğu sevgiyle o sevgi pazarında ahiret sevdasına tutulmak 

ister. Ama duyguları onu dünya sevgisine yöneltir; mal, mülk, makam, mevki 

gibi “izzetler”, yani yücelikler karşısında ahreti unutabilir. Kendini yönete-

meyecek  durumda  kalır  insan…  Tespih  çeker,  tehlilde  bulunur,  oruç  tutar, 

namaz kılar ama bunlar kâr etmez, çünkü bunları içten yapmadığına inan-

maktadır, bunları şekilde yapmaktadır. Ahmed-i Yesevî bir şeyin farkındadır, 

yalandan yani biçimsel bir ibadet yaptığının farkındadır, artık mesele kolayla-

şır, duygularını tanımaktadır, kendisini yönetme aşamasına, yani duygularını 

iradesiyle yönetme düzeyindedir.

10

  Hoca Ahmed, age., s.57.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 601


Bu yolarda hârlık-zârlık derkâr ermiş

Tesbih tehlil, roze, namaz bî-kâr ermiş

Yalgançıdın Hüdâ Resûl bîzâr ermiş

Yalğan namaz namaz riyâlarnı taşlasam ermiş

Bu horlanma ağlama kârlı imiş

Tesbih, tehlil, oruç, namaz kâr etmezmiş

Yalancıdan Allah, Resulü şikayetçi imiş

Yalan namaz gösterişini bıraksam ben

11

1.1.2.1. Ahmed-i Yesevî ve Kendini Denetleyebilme

Insanın kendini denetlemesi esasen duygularının denetlenmesidir. Psika-

nalizmin bilinçaltını keşfetmeye başlamasıyla birlikte bilinçaltının ne derece 

karmaşık  ve  o  ölçüde  tehlikeli  bir  alan  olduğu  anlaşılmaktadır.  Yesevilik’te 

olduğu gibi bütün tarikat eğitimlerinde murakabe denilen iç denetim kişinin 

kendisini denetlemesidir. Sadece bu eğitimde değil modern eğitimde de kişi 

kendisiyle yüzleşebilmeli, kendisini sorgulayabilmeli ve kendi hayatına eleş-

tirel bakabilmelidir. 

Ahmed-i Yesevî tahta üzerinde yani tabutta beden ile canının ayrı olmasını 

kendini denetlemede bir gösterge olarak kullanır. Bu sahneyi imge olarak şi-

irleştirmesi, esasen kendini denetlemesi içindir ve duygusal zekânın özbilinç 

değeridir. Kişi bu mısralarla mahşer gününü hatırlar ve o da kendisini aşırılı-

ğa sürükleyecek kötü duygularını denetlemeye yönelir.

Cânım cüdâ bolğanda tenim munda kalğanda

Tahta üzre alğanda ne kılğaymen Hudâ yâ

Kul Hâce Ahmed sen bende nefs eklide şermende

Mahşer küni bolğanda ne kılğaymen Hudâ ya

Canım ayrı olduğunda, bedenim burada kaldığında

Tahta üzerine aldığında ne eylerim Allah’ım?

Kul Hoca Ahmed sen kul, nefs elinde pişman

Mahşer günü olduğunda ne eylerim Allah’ım?

12

11



  Hoca Ahmed, age., s.70.

12

  Hoca Ahmed, age., s.47.



602  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



1.1.2.2. Ahmed-i Yesevî ve Güvenirlik

Ahlaklı,  dürüst  ve  tutarlı  olmak  güvenilir  olmakla  eşdeğerdir.  Bilindiği 

gibi emin olmak Hz. Peygamberin peygamberlik öncesindeki en önemli vas-

fıdır. Güvenilir olma duygularla ilgilidir, insanlara emin olmayı öğretmektir, 

benden sana zarar gelmez, bana her bakımdan güvenebilirsin diyebilmektir. 

Kişinin özünün sözünün, söylemiyle eyleminin bir olmasıdır.  

Ahmed-i Yesevî Allah adını anmanın güven kaynağı olduğuna ve bu gü-

venle büyüklenmenin yıkılacağına içten inanır. Bu güvenle şeyhlerin tekkeler-

de zikir halkaları düzenlediğini ve kendisinin de o halkada olmak istediğini, 

Allah diyerek kötülükten iyiliğe yöneleceğini ifade eder. 

Allah yâdı tekebbürni üyin buzdı

Meşâyıhlar bu halkanı görklük düzdi

Çün hu dedim ma’siyetler tüzge tozdı

Men hem teki ul halkada bolgum kelür

Allah yâdı tekebbürün evini bozdu

Şeyhler bu halkayı görkemli düzenledi

Çünkü hu dedim kötülükler doğruluğa yöneldi

Ben dahi o halkada olasım gelir

13

1.1.2.3. Ahmed-i Yesevî ve Öfke, Stres ve Zaman Yönetimi

Öfke, stres duyguların bir yansımasıdır ve insanî boyutta herkesin yaşa-

yabileceği anlardır. Ahmed-i Yesevî önce insanı ruhsal bakımdan rahatlatıyor. 

Insanla hayvan arasındaki fark dert kavramının anlamlandırılmasındadır. Yani 

hayvan, bir canlı olarak derdi bilmez, anlamaz; insan ise dertsiz olmaz, derdi 

vardır, derdini aklıyla çözer, duygularını ifade eder. Sadece aklıyla değil, aşk 

ile çözer. Bilindiği gibi sevgi sahibi anneler evlat aşkı gibi aşkın en sade biçimi 

olan çocuklarının en karmaşık dertlerine katlanır ve asla bunalmazlar. 

Ahmed-i Yesevî öfkesini, stresini yönetmede insana aşk sahibi olmasını 

öneriyor. Daha ileri giderek gönlünde aşk olmayan kimselere acır ve kendi 

gerçek aşkı olan Allah aşkını tanıması, idrak etmesi için gerçek aşkını ona 

vermeyi vaat etmez , “hediye eyledim” diyerek ifadesine kesinlik kazandırır. 

Böylece duygusal zekâ yoluyla insan düşünce ve duygu planında bütünleşir, 

duygu ona kanat olur:  

13

  Hoca Ahmed, age., s.68.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 603


Dertsiz âdem âdem ermes, muni anlang

Işksız âdem hayvan cinsi munı tınglang

Könglüngizde ışk bolmasa menge yığlang

Giryanlarğa hâs ışkımnı atâ kıldım

Dertsiz insan insan değil, bunu anlayın

Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinleyin

Gönlünüzde aşk olmasa, bana ağlayın

Ağlayanlara gerçek aşkımı hediye eyledim



1.1.2.4. Ahmed-i Yesevî ve Denetim Odağı İçinde Olmak

Kişinin çok yüksek sorumluluk anlayışıyla kendisini denetlemesi duygusal 

zekânın değerlerindendir. Tarikatlardaki murakabe terimini de bu çerçevede 

anmak gerekir. Günümüzde kişinin egosunu kontrol altında tutmasıyla eşde-

ğerdeki bu kavram Yesevî’nin hikmetlerinde sık sık geçmektedir. Duygusal 

zekâ sorumluluğa değer verir, bireyin başkalarını suçlamak yerine hatada payı 

olup  olmadığını  sorgulaması  ve  bu  duyguyu  içselleştirmesi  çok  önemlidir. 

Bu bakımdan aşağıdaki hikmette Ahmed-i Yesevî kendini kontrol ettiği halde 

hatalı olabileceğinin kaygısını duyar ve affı için Allah’a yalvarır.

İzzet u ikrâm-ı Kur’annı becâ keltürmesem

Bî-edeplik bî-ibâlığ mendin ötse afv kıl

Hazretingde men kebi kulnı hatâsı köb erür

Rosiyalık her hatâlar mendin ötse afv kıl

Kur’an’ın izzet ve ikramını yerine getirmesem

Edepsizlik, akılsızlık benden geçse affeyle

Hazretinde ben gibi kulun hatası çoktur

Yüz karası her hatalar benden geçse affeyle

14

 



Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin