Cennet : Âl-i İmrân Suresi



Yüklə 3,33 Mb.
səhifə3/36
tarix29.03.2017
ölçüsü3,33 Mb.
#12849
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36



Türkçe Transcript (*)

Veyâ âdemu-skun ente vezevcuke-lcennete fekulâ min hayśu şi/tumâ velâ takrabâ hâżihi-şşecerate fetekûnâ mine-zzâlimîn(e)

Ali Bulaç Meali

Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

Edip Yüksel Meali

"Adem, sen ve eşin cennette durup dilediğiniz yerden yeyin. Şu ağaçtan yemeyin; yoksa zalimlerden olursunuz."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Süleyman Ateş Meali

(Sonra Allah, Adem'e hitabetti): "Ey Adem, sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."

Yusuf Ali (English)

"O Adam! dwell thou(1003) and thy wife in the Garden, and enjoy(1004) (its good things) as ye wish: but approach not this tree, or ye run into harm and transgression." *

M. Pickthall (English)

And (unto man): O Adam! Dwell thou and thy wife in the Garden and eat from whence ye will, but come not nigh this tree lest ye become wrong doers.


A’râf Suresi
20


فَوَسْوَسَ

derken fısıldadı



لَهُمَا

onlara


الشَّيْطَانُ

şeytan


لِيُبْدِيَ

göstermek için



لَهُمَا

kendilerine



مَا وُورِيَ

kendilerinden gizlenmiş olan



عَنْهُمَا

onların


مِنْ سَوْآتِهِمَا

çirkin yerlerini (bedenlerinden-vücutlarından edep yerlerini/EY+HK)



وَقَالَ

dedi


مَا نَهَاكُمَا

sizi men'etti



رَبُّكُمَا

Rabbiniz


عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ

şu ağaçtan



إِلَّا

sırf


أَنْ تَكُونَا

olursunuz diye



مَلَكَيْنِ

ikiniz de birer melek



أَوْ

ya da


تَكُونَا

olursunuz diye



مِنَ الْخَالِدِينَ

ebedi kalıcılardan























Türkçe Transcript (*)

Fevesvese lehumâ-şşeytânu liyubdiye lehumâ mâ vûriye ‘anhumâ min sev-âtihimâ vekâle mâ nehâkumâ rabbukumâ ‘an hâżihi-şşecerati illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ mine-lḣâlidîn(e)

Ali Bulaç Meali

Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: 'Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.'

Edip Yüksel Meali

Şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan bedenlerini ortaya çıkarmak için onlara fısıldadı: "Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesinin sebebi, ikinizin birer melek veya birer ebedi varlık olmamanız içindir," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

Süleyman Ateş Meali

Derken şeytan, onların, kendilerinden gizlenmiş olan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek, ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men'etti" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."

Yusuf Ali (English)

Then began Satan(1005) to whisper suggestions to them, in order to reveal to them their shame(1006) that was hidden from them (before): he said: "Your Lord only forbade you this tree, lest ye should become angels or such beings as live forever." *

M. Pickthall (English)

Then Satan whispered to them that he might manifest unto them that which was hidden from them of their shame, and he said: Your Lord forbade you from this tree only lest ye should become angels or become of the immortals.

A’râf Suresi
21


وَقَاسَمَهُمَا

ve onlara yemin etti



إِنِّي

elbette ben



لَكُمَا

size


لَمِنَ النَّاصِحِينَ

öğüt verenlerdenim diye





Türkçe Transcript (*)

Vekâsemehumâ innî lekumâ lemine-nnâsihîn(e)

Ali Bulaç Meali

Ve: 'Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim' diye yemin de etti.

Edip Yüksel Meali

Kendilerine yemin de etti: "Ben size öğüt veriyorum."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

Süleyman Ateş Meali

Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve onlara, "-Ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.

Yusuf Ali (English)

And he swore to them both, that he was their sincere adviser.

M. Pickthall (English)

And he swore unto them (saying): Lo! I am a sincere adviser unto you.



A’râf Suresi
22


فَدَلَّاهُمَا

onları aşağı sarkıttı



بِغُرُورٍۚ

aldatarak



فَلَمَّا ذَاقَا

tadınca


الشَّجَرَةَ

ağac(ın meyvasın)ı



بَدَتْ

göründü (açıldı/YNÖ)



لَهُمَا

kendilerine



سَوْآتُهُمَا

çirkin yerleri (edep yerleri/HK)



وَطَفِقَا

ve başladılar



يَخْصِفَانِ

üst üste yamayıp örtmeğe



عَلَيْهِمَا

üzerlerine



مِنْ وَرَقِ

yapraklarını



الْجَنَّةِۖ

cennet


وَنَادَاهُمَا

onlara ünledi



رَبُّهُمَا

Rableri


أَلَمْ أَنْهَكُمَا

ben sizi men'etmedim mi?



عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ

o ağaçtan



وَأَقُلْ

ve demedim mi?



لَكُمَا

size


إِنَّ

şüphesiz


الشَّيْطَانَ

şeytan


لَكُمَا

sizin için



عَدُوٌّ

düşmandır



مُبِينٌ

apaçık







Türkçe Transcript (*)

Fedellâhumâ biġurûr(in)(c) felemmâ żâkâ-şşecerate bedet lehumâ sev-âtuhumâ vetafikâ yaḣsifâni ‘aleyhimâ min veraki-lcenne(ti)(s)venâdâhumâ rabbuhumâ elem enhekumâ ‘an tilkumâ-şşecerati veekul lekumâ inne-şşeytâne lekumâ ‘aduvvun mubîn(un)

Ali Bulaç Meali

Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: 'Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?'

Edip Yüksel Meali

Böylece onları yalanlarla aldattı. Ağacı tadınca bedenleri kendilerine göründü. Üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri kendilerini çağırdı: "O ağaçtan ikinizi menetmedim mi ve şeytanın ikinize düşman olduğunu söylemedim mi?" *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"

Süleyman Ateş Meali

Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı, (önceki mevkilerinden indirdi). Ağac(ın meyvasın)ı tadınca çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerine örtmeğe başladılar. Rableri onlara ünledi: "Ben sizi o ağaçtan men'etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"

Yusuf Ali (English)

So by deceit he brought about their fall: when they tasted of the tree, their shame became manifest to them, and they began to sew together the leaves of the garden over their bodies. And their Lord called unto them: "Did I not forbid you that tree, and tell you that Satan was an avowed enemy unto you?"

M. Pickthall (English)

Thus did he lead them on with guile. And when they tasted of the tree their shame was manifest to them and they began to hide (by heaping) on themselves some of the leaves of the Garden. And their Lord called them, (saying): Did I not forbid you from that tree and tell you: Lo! Satan is an open enemy to you?


A’râf Suresi
27


يَا

Ey


بَنِي

oğulları


آدَمَ

Adem


لَا يَفْتِنَنَّكُمُ

sizi de bir belaya düşürmesin



الشَّيْطَانُ

şeytan


كَمَا

gibi


أَخْرَجَ

çıkardığı



أَبَوَيْكُمْ

ana babanızı



مِنَ الْجَنَّةِ

cennetten



يَنْزِعُ

soyarak


عَنْهُمَا

onlardan


لِبَاسَهُمَا

elbiselerini



لِيُرِيَهُمَا

onlara göstermek için



سَوْآتِهِمَاۗ

çirkin yerlerini (beden/edep yerleri/HK)



إِنَّهُ

muhakkak


يَرَاكُمْ

sizi görürler



هُوَ

o


وَقَبِيلُهُ

ve kabilesi



مِنْ حَيْثُ

yerden


لَا تَرَوْنَهُمْۗ

sizin onları göremeyeceğiniz



إِنَّا

muhakkak


جَعَلْنَا

biz yaptık



الشَّيَاطِينَ

şeytanları



أَوْلِيَاءَ

dostları


لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ

inanmayanların




















Türkçe Transcript (*)

Yâ benî âdeme lâ yeftinennekumu-şşeytânu kemâ aḣrace ebeveykum mine-lcenneti yenzi’u ‘anhumâ libâsehumâ liyuriyehumâ sev-âtihimâ(k) innehu yerâkum huve vekabîluhu min hayśu lâ teravnehum(k) innâ ce’alnâ-şşeyâtîne evliyâe lilleżîne lâ yu/minûn(e)

Ali Bulaç Meali

Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.

Edip Yüksel Meali

Adem oğulları, şeytan, ana babanızın vücutlarını kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. O ve kabilesi sizin onları görmediğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmıyanların dostları yaptık.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık.

Süleyman Ateş Meali

Ey Adem oğulları, şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ey âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı, edep yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sakın size de bir fitne musallat etmesin. Çünkü o ve kabilesi sizi, onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları, inanmayanlara dostlar yaptık.

Yusuf Ali (English)

O ye Children of Adam! Let not Satan seduce you, in the same manner as(1009) He got your parents out of the Garden, stripping them of their raiment, to expose their shame: for he and his tribe watch you from a position where ye cannot see them: We made the evil ones friends (only) to those without faith. *

M. Pickthall (English)

O Children of Adam! Let not Satan seduce you as he caused your (first) parents to go forth from the Garden and tore off from them their robe (of innocence) that be might manifest their shame to them. Lo! he seeth you, he and his tribe, from whence ye see him not. Lo! We have made the devils protecting friends for those who believe not.


A’râf Suresi
40


إِنَّ

şüphesiz


الَّذِينَ كَذَّبُوا

yalanlayan



بِآيَاتِنَا

bizim ayetlerimizi



وَاسْتَكْبَرُوا

ve kibirlenenler var ya



عَنْهَا

onlara


لَا تُفَتَّحُ

açılmayacak



لَهُمْ

onlara


أَبْوَابُ

kapıları


السَّمَاءِ

gök


وَلَا يَدْخُلُونَ

ve onlar giremeyeceklerdir



الْجَنَّةَ

cennete


حَتَّىٰ

kadar


يَلِجَ

geçinceye



الْجَمَلُ

deve


فِي سَمِّ

deliğinden



الْخِيَاطِۚ

iğne


وَكَذَٰلِكَ

işte böyle



نَجْزِي

cezalandırırız



الْمُجْرِمِينَ

suçluları


















Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin