Cennet : Âl-i İmrân Suresi



Yüklə 3,33 Mb.
səhifə14/36
tarix29.03.2017
ölçüsü3,33 Mb.
#12849
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   36



Türkçe Transcript (*)

İnnemâ nut’imukum livechi(A)llâhi lâ nurîdu minkum cezâen velâ şukûrâ(n)

Ali Bulaç Meali

'Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür.'

Edip Yüksel Meali

"Biz sizi ALLAH rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür beklemiyoruz."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz."

Süleyman Ateş Meali

Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;

Yusuf Ali (English)

(Saying),"We feed you for the sake of Allah alone: no reward do we desire from you, nor thanks.(5840) *

M. Pickthall (English)

(Saying): We feed you, for the sake of Allah only. We wish for no reward nor thanks from you;

İnsan Suresi
10


إِنَّا

çünkü biz



نَخَافُ

korkarız


مِنْ رَبِّنَا

Rabbimizden



يَوْمًا

bir günde



عَبُوسًا

suratsız


قَمْطَرِيرًا

çok katı






















Türkçe Transcript (*)

İnnâ neḣâfu min rabbinâ yevmen ‘abûsen kamtarîrâ(n)

Ali Bulaç Meali

'Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz.'

Edip Yüksel Meali

"Biz, suratsız ve belalı bir günden ötürü Rabbimizden çekiniriz."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.

Süleyman Ateş Meali

Çünkü biz suratsız, çok katı bir gün(ün azabın)dan ötürü Rabbimizden korkarız. (derler).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden Rabbimizden korkarız." derler.

Yusuf Ali (English)

"We only fear a Day of distressful Wrath from the side of our Lord."(5841) *

M. Pickthall (English)

Lo! we fear from our Lord a day of frowning and of fate.

İnsan Suresi
11


فَوَقَاهُمُ

onları korumuştur



اللَّهُ

Allah


شَرَّ

şerrinden



ذَٰلِكَ

o


الْيَوْمِ

günün


وَلَقَّاهُمْ

ve onlara vermiştir



نَضْرَةً

parlaklık



وَسُرُورًا

ve sevinç

















Türkçe Transcript (*)

Fevekâhumu(A)llâhu şerra żâlike-lyevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.

Edip Yüksel Meali

Nitekim, ALLAH onları o günün kötülüğünden korur ve onlara neşe ve sevinç verir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.

Süleyman Ateş Meali

Allah da onları, o günün şerrinden korumuş, onlar(ın yüzlerin)e parlaklık ve (gönüllerine) sevinç vermiştir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah da onları o gününün şerrinden korumuş ve kendilerini bir parlaklığa, bir sevince ulaştırmıştır.

Yusuf Ali (English)

But Allah will deliver them from the evil of that Day, and will shed over them a Light(5842) of Beauty and (blissful) Joy. *

M. Pickthall (English)

Therefor Allah hath warded from them the evil of that day, and hath made them find brightness and joy;

İnsan Suresi
12


وَجَزَاهُمْ

onların ödülleri



بِمَا

dolayı


صَبَرُوا

sabrettiklerinden



جَنَّةً

cennettir



وَحَرِيرًا

ve ipektir





Türkçe Transcript (*)

Ve cezâhum bimâ saberû cenneten ve harîrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.

Edip Yüksel Meali

Direndikleri için onları bahçe ve ipekle ödüllendirir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.

Süleyman Ateş Meali

Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle ödüllendirmiştir!

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sabretmelerine karşılık olarak da onları bir bahçe ve ipekle ödüllendirmiştir.

Yusuf Ali (English)

And because they were patient and constant, He will reward them with a Garden and (garments of) silk.(5843) *

M. Pickthall (English)

And hath awarded them for all that they endured, a Garden and silk attire;

İnsan Suresi
13


مُتَّكِئِينَ

yaslanırlar



فِيهَا

orada


عَلَى

üzerinde


الْأَرَائِكِۖ

divanlar


لَا يَرَوْنَ

görmezler



فِيهَا

orada


شَمْسًا

(yakıcı) güneş



وَلَا زَمْهَرِيرًا

ne de dondurucu soğuk

















Türkçe Transcript (*)

Mutteki-îne fîhâ ‘alâ-l-erâ-ik(i)(s) lâ yeravne fîhâ şemsen velâ zemherîrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne dondurucu bir soğuk görürler.

Edip Yüksel Meali

Orada koltuklara yaslanırlar; orada ne (yakıcı) güneş ne de dondurucu soğuk görürler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.

Süleyman Ateş Meali

Orada divanlar üzerinde yastıklara dayanırlar. Orada ne (yakıcı) güneş görürler, ne de dondurucu soğuk.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...

Yusuf Ali (English)

Reclining in the (Garden) on raised thrones,(5844) they will see there neither the sun´s (excessive heat) nor (the moon´s) excessive cold.(5845) *

M. Pickthall (English)

Reclining therein upon couches, they will find there neither (heat of) a sun nor bitter cold.

İnsan Suresi
14


وَدَانِيَةً

ve yaklaşmıştır



عَلَيْهِمْ

üzerlerine



ظِلَالُهَا

onun gölgeleri



وَذُلِّلَتْ

ve eğdirilmiştir



قُطُوفُهَا

meyvaları



تَذْلِيلًا

aşağı eğdirilerek























Türkçe Transcript (*)

Ve dâniyeten ‘aleyhim zilâluhâ ve żullilet kutûfuhâ teżlîlâ(n)

Ali Bulaç Meali

(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.

Edip Yüksel Meali

Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak koparılmaları kolaylaştırılmıştır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.

Süleyman Ateş Meali

Cennetin gölgeleri, üzerlerine yaklaşmış, meyvaları da aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bahçenin gölgeleri üzerlerine eğilmiştir. Ve bahçenin meyveleri iyice yaklaştırılmıştır.

Yusuf Ali (English)

And the shades of the (Garden) will come low over them, and the bunches (of fruit), there, will hang low in humility.(5846) *

M. Pickthall (English)

The shade thereof is close upon them and the clustered fruits thereof bow down.

İnsan Suresi
15


وَيُطَافُ

ve dolaştırılır



عَلَيْهِمْ

yanlarında



بِآنِيَةٍ

kablar


مِنْ فِضَّةٍ

gümüşten


وَأَكْوَابٍ

ve kupalar



كَانَتْ

olan


قَوَارِيرَا

billur



















Türkçe Transcript (*)

Ve yutâfu ‘aleyhim bi-âniyetin min fiddatin ve ekvâbin kânet kavârîrâ

Ali Bulaç Meali

Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır.

Edip Yüksel Meali

Onlara gümüş tepsiler ve şeffaf bardaklarda sunulur.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.

Süleyman Ateş Meali

Yanlarında gümüş kablar, billur kupalar dolaştırılır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Çevrelerinde, gümüşten ve billurdan kaplar dolaştırılır. Kupalardır onlar.

Yusuf Ali (English)

And amongst them will be passed round vessels of silver(5847) and goblets of crystal,- *

M. Pickthall (English)

Goblets of silver are brought round for them, and beakers (as) of glass

İnsan Suresi
16


قَوَارِيرَ

kadehler


مِنْ فِضَّةٍ

gümüş


قَدَّرُوهَا

onları takdir etmişlerdir



تَقْدِيرًا

istedikleri ölçüde





Türkçe Transcript (*)

Kavârîra min fiddatin kadderûhâ takdîrâ(n)

Ali Bulaç Meali

Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir.

Edip Yüksel Meali

Gümüşten yapılmış şeffaf bardaklar... Onları tam olarak haketmişlerdir. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.

Süleyman Ateş Meali

Öyle gümüş kadehler ki onları istedikleri ölçüde takdir etmişlerdir (istedikleri kadar içki alırlar).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gümüşten kupalar ki, tam diledikleri ölçüde belirlemişlerdir onları.

Yusuf Ali (English)

Crystal-clear, made of silver:(5848) they will determine the measure thereof (according to their wishes). *

M. Pickthall (English)

(Bright as) glass but (made) of silver, which they (themselves) have measured to the measure (of their deeds).

İnsan Suresi
17


وَيُسْقَوْنَ

ve onlara içirilir



فِيهَا

orada


كَأْسًا

kadehten


كَانَ

olan


مِزَاجُهَا

karışımı


زَنْجَبِيلًا

zencefil






















Türkçe Transcript (*)

Ve yuskavne fîhâ ke/sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ(n)

Ali Bulaç Meali

Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.

Edip Yüksel Meali

Orada zencefil (ginger) karıştırılmış bir kadehten içirilirler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.

Süleyman Ateş Meali

Onlara orada, karışımı zencefil olan kadehten içirilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Orada kendilerine karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir.

Yusuf Ali (English)

And they will be given to drink there of a Cup (of Wine) mixed(5849) with Zanjabil,- *

M. Pickthall (English)

There are they watered with a cup whereof the mixture is of Zanjabil,

Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin