T. C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 2,72 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/23
tarix09.04.2020
ölçüsü2,72 Mb.
#30799
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   23

Yasadışılık  haksız  bir  uygulamaya  karşı  bütün  yasal  yollar  tüketildikten  sonra 
girişilen bir yasadışı eylemi ifade eder. Tüm yasal yollar tüketilmeden böylesi bir uygulamaya 
başvurmak doğru değildir. Çünkü sivil itaatsizlik eylemcisi, var olan anayasal düzenin temel 
ilkelerine ya da toplumsal sözleşmeye esastan bir itirazda bulunmaz.  Hatta bunun tam aksine, 
bu temel anlaşmanın temel ilkelerinin çiğnenmesinden duyduğu kaygıyı dile getirmek için bu 
yola başvurur. Bu anlamda sivil itaatsizlik yasadışı ama meşru bir eylemdir.
381
 
Alenilik,  Hesaplanabilirlik  eylemin  gizli  değil  açık/aleni  olmasını  ifade  eder.  Aynı 
zamanda  eylem  kamuoyunca  algılanabilir  özellikte  olmalıdır.  Hesaplanabilirlikten  kasıt  ise 
eylemin seyri ve sonuçlarının eylemin başında söylenenlere uygun olmasıdır.
382
 
                                                           
380
 
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/1470-konformizm-yozlasma-ve-itaatsizlik
  
381
 Coşar Yakup, Age., s. 10 
382
 Coşar Yakup, Age., s.11 

110 
 
Sivil itaatsizlik eylemcisi eylemin politik ve hukuki sorumluluğunu üstlenir. Eylem 
kamuoyunun gözleri önünde olmak durumundadır.
383
 
Şiddet içermemek sivil itaatsizliğin asli özelliklerinden biridir. Çünkü sivil itaatsizlik 
genelde  düşmanlıkları  derinleştirmenin  değil,  düşmanlığı  gidermenin;  karşıtını  yok  etmenin 
değil, ikna etmenin bir yöntemi olarak düşünülür.
384
 
Sivil itaatsizlik çoğunluğa yapılan bir çağrı, gönderilen bir mesaj olması bakımından 
kamu vicdanına bir çağrı’dır. Kendisine ortak adalet anlayışını/kamu  vicdanını temel  alan 
sivil itaatsizlik edimi bireysel çıkarlar ya da toplumun diğer üyelerinin haklarının gaspına yol 
açacak grup çıkarlarıyla gerekçelendirilemez.
385
 
Eylem,  toplumsal  ilişkilerde  sisteminin  tümüne  değil,  tekil  haksızlıklara  karşı 
yapılır.  Bu  anlamda  sivil  itaatsizlik  örgütlenmelerinin  başarısı,  farklı  eğilimlerin  çabalarını 
ortak bir hedefe yöneltme kapasitesiyle doğru orantılıdır. Farklı fikirlere sahip gruplar bile bu 
nedenle  aynı  haksızlıklarla  mücadele  etmek  adına  bir  çatı  altında  toplanabilir.  Ayrıca 
örgütlenmenin  ömrü  haksızlığın  giderilmesiyle  sınırlıdır.  İnsanlar  ortak  ve  somut  bir  hedef 
etrafında geçici olarak bir araya gelir, sorun çözülünce de dağılırlar. 
386
 
Sivil itaatsizliğe ancak ciddi haksızlıklar’a, daha da ötesi diğer haksızlıkların bertaraf 
edilmesinin önünde engel teşkil eden haksızlıklara karşı başvurulur. Yani yasal yollarla sonuç 
alınamayan her durumda yasadışı yola, sivil itaatsizliğe başvurulmaz. Ayrıca eylemler ölçülü, 
amaca uygun, karşı çıkılan haksızlıkla makul bir ilişki içinde olmalıdır.
387
 
Kamu vicdanına/ortak adalet anlayışına çağrı amacını güden sivil itaatsizlik eylemcisi 
haksızlıklarla ilgili çifte standart kullanmaz.
388
 
Coşar’ın  ifadelerinden  de  anlaşılabileceği  üzere  sivil  itaatsizlik  edimi  haksızlıklar 
karşısında spontane (kendiliğinden) gelişen bir eylem değildir. Üzerinde durulan, düşünülen, 
her  aşaması  en  ince  ayrıntısına  kadar  hesaplanan,  sorumluluğu  üstlenilebilen  bilinçli  bir 
eylemdir. Kansas ve California Üniversitelerinde felsefe okutmanlığı yapan Richard Lichtman 
                                                           
383
 Coşar Yakup, Age., s.11-12 
384
 Coşar Yakup, A.g.e., s.12 
385
 Coşar Yakup, A.g.e., s.12-13. 
386
 Coşar Yakup, A.g.e., s.13-14. 
387
 Coşar Yakup, A.g.e., s. 15. 
388
 Coşar Yakup, A.g.e., s. 15. 

111 
 
da  benzer  fikirdedir.  Lichtman,  sivil  itaatsizlik  eyleminin,  alelade  bir  yasayı  ihlal  faaliyeti 
olmadığını, onun belirli özellikleri olan bir ihlal faaliyeti olduğunu dile getirir.
389
 
Ökçesiz de aşağı  yukarı  Coşar’dakine benzer bir  kategorizasyon oluşturur. Ona  göre 
sivil itaatsizlik kavramının belirleyici unsurları şunlardır:  
a) Yasaya Aykırılık  
b) Şiddetsizlik  
c) Kamuya Açıklık 
d) Hukuk Devleti İdesiyle Çelişmeyen Siyasal Ahlaksal Güdülenme 
e) Çiğnenen Pozitif Hukuk Normunun Yaptırımına Katılma ve Katlanma Tutumu
390
 
Tanımın  ne  olduğu  ve  ne  olmadığı  üzerinden  hareket  edersek  (Coşar  ve  Ökçesiz’in 
karşılaştırmalı analizlerinden de yararlanarak) aşağıdaki tabloya ulaşabiliriz: 
 
Yasal protesto biçimleri tercih edilmez.  
Hukuki normun çiğnenmesi amaçlanır. 
Bencil ve olağan hukuk ihlalleri tercih edilmez. 
Dikkate  ve  saygıya  değer  bir  ahlaki-siyasi 
motivasyon aranır. 
Gizlice işlenen kriminal fiiller tercih edilmez. 
Eylemin kamuya açık olmasına özen gösterilir. 
Klasik  direnme  hakkı,  devrim,  ihtilal,  hükümet 
darbesi tercih edilmez. 
Şiddetsizlik amaçlanır. 
Siyasi terör ve dinsel fanatizm tercih edilmez. 
Haksızlığın diğer üçüncü kişilerce de görülebilir, 
anlaşılabilir olması tercih edilir. 
Kaba güç ve samimiyetsizlik tercih edilmez. 
Edimin sonuçlarına katlanılmaya hazır bir tutum 
sergilenir. 
 
 
 
Bayard  Rustin  aslında  sivil  itaatsizlik  eylemlerine  katılan  kişilerin  şu  soruların 
muhatabı olduğuna vurguda bulunur:
391
 
 Bir yasayı sadece ihlal mi ediyorsun yoksa  daha yüksek prensibe bağlanarak ve 
bu prensibe dayanan yeni bir yasa konulacağı ümidiyle mi yasayı ihlal ediyorsun? 
                                                           
389
  Richard  Lichtman,  “Sivil  İtaatsizlik  Üzerine  Görüşler”,  Sivil  İtaatsizlik  ve  Pasif  Direniş,  Çev.  C.  Hakan 
Arslan Fatma Ünsal, Vadi Yayınları, İstanbul, 2015, s.165.   
390
 Ökçesiz, Age., s.134-150 
391
 Bayard Rustin, “Sivil İtaatsizlik Üzerine Görüşler”,  Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş, Çev. Hakan Arslan, 
Fatma Ünsal, Vadi Toplum Yayınları, İstanbul, 2015, s.153-155 

112 
 
 Yasayı  ihlal  etmeden  önce  demokratik  sürece  katılıp  anayasal  imkânlarınızı 
kullandınız mı? 
 Egonu mu tatmin ediyorsun? Bir başka deyişle gazetelerde resmin çıksın diye mi 
yürüyorsun  yoksa  deli  misin  yoksa  annen  bunu  yapmanı  istemiyor  da  sen  ona  kendini  mi 
gösteriyorsun? Yoksa şahsi olmayan, objektif nedenlerle mi buradasın? 
 Feci  bir  yanlışın  içinde  oluğunuzu  düşündüğünüz  oldu  mu?  İsyan,  içinizde  olan 
ama ifade etmeye cesaret edemediğiniz hisleri açığa çıkarmanıza yardım etti mi? 
 Eylemlerinizin sonuçlarına gönül rızasıyla katlanmaya hazır mısınız?  
 İsyanınızla  yeni  bir  sosyal  düzen  mi  getirmeye  çabalıyorsunuz  yoksa  şu  anda 
bulunandan daha iyi olan yeni bir yasa mı istiyorsunuz? 
 Kant’ın  sorusundan  hareketle:  Eğer  herkes,  “sadece  benim  ülkemdeki  insanlar 
değil dünyadaki herkes aynı şekilde davranırsa”  diye sorsa dünya daha iyi bir yer olabilir mi?  
Daha  önce  de  dile  getirdiğimiz  üzere  sivil  itaatsizlik  eylemlerini  insanlar  için 
yalnızca  bir  hak  değil  aynı  zamanda  da  üzerlerine  vazife  olarak  gören  Rustin,  demokratik 
toplumlar  için  bu  edimi  bir  kazanç  ifadesi  olarak  düşünür.  Sivil  itaatsizlik  Rustin’e  göre 
aşağıdaki altı özelliği bünyesinde barındırmaktadır:
392
 
Birincisi,  demokratik  bir  toplumda  sivil  itaatsizliğin  kullanılması  bazen  gizlenen 
adaletsizliğin dramatize edilmesinde ve onu gözler önüne sermede topluma kalan tek çaredir. 
Örneğin  kaçan  köleleri  geri  vermeyi  reddeden  Quakerler,  Birleşik  Devletler’de  milyonlarca 
kişinin  köleliğin  korkunçluğunu  anlamasını  sağlamıştır;  yine  Black  Sash  Hareketindeki 
kadınlar sessiz kalmadıkları ve toplumda kabul edilen ırk ayrımına izin vermedikleri için bir 
bilinç oluşturmuşlardır. 
İkincisi,  Sivil  itaatsizlik,  dini  ve  sivil  özgürlüğü  garanti  etmektedir.  Rustin’e  göre 
Sokrates, ifade özgürlüğü ile özel olarak ilgilenmese de “Şehrimi seviyorum fakat inandığım 
doğruyu söylemekte duraksamam; beni öldürebilirsiniz fakat ben sizi değil Tanrı’yı dinlerim.” 
diyerek;  Sofokles  de  Antigone  de  kardeşini  gömebilmek  için  ölmeye  hazır  olduğunu 
göstererek  dini  özgürlüğün  babası  olmuştur.  Her  ikisi  de  toplumu  derin  bir  şekilde 
etkilemiştir. 
Üçüncüsü,  Sivil  İtaatsizlik,  yasama  organı  adil  yasa  yapmaya  hazır  olmadığı 
zamanlarda bile adil hukuku yaratabilir. 
Dördüncüsü,  Sivil  İtaatsizlik,  kitaplarda  olan  ama  pek  çok  sebepten  görmezden 
gelinen kanunların uygulanmasını sağlar.  
                                                           
392
 Rustin, A.g.m. s.155-156 

113 
 
Beşincisi,  Sivil  İtaatsizliği  kısıtlamaya  çalışmayan,  fakat  buna  rağmen,  ona  katılan 
bireylerin olmayacağı bir toplum güvenli değildir. 
Altıncısı, Sivil İtaatsizlik mahkeme kararlarını etkiler ve yönlendirir; yeni mahkeme 
kararlarının gerekli ve vazgeçilmez olduğu durumlarda uyulacak objektif şartları yaratır. 
Rustin, hiçbir toplumun sivil itaatsizlik eyleminde bulunan insanları olmaksızın canlı 
olamayacağını düşünür. Ona göre nerede bir adaletsizlik varsa orada sivil itaatsizliğe ihtiyaç 
vardır.
393
Ancak  sivil  itaatsizlik  ya  da  isyanların  gerçekleştiği/gerçekleşeceği  toplumların 
siyasal  olgunluğu  eylemlerin  niteliğini  de  büyük  oranda  belirleyen  faktördür.  Demokratik 
toplumlar ve totaliter toplumlarda sivil itaatsizlik eylemleri elbette farklılık arz edecektir. 
 
Hebermas’a  göre  sivil  itaatsizlik demokratik devletler için bir kontrol mekanizması 
görevini üstlenebilir:“…kendinden emin her demokratik devlet, politik kültürünün zorunlu bir 
unsuru  olduğu  için  sivil  itaatsizliği  kendi  yapısının  ayrılmaz  bir  parçası  olarak  görür.” 
394
 
Çünkü  sivil  itaatsizlik  eylemcisi,  vermek  istediği  mesajın  içeriği  ile  demokrasinin  kendini 
geliştirmesine, yurttaşların kendilerini sorgulamasına ister istemez katkıda bulunmaktadır. 
 
John  Rawls  da  sivil  itaatsizliğin  ancak  demokratik  yönetim  biçimlerinde 
uygulanabileceğini savunur:   
 
Bana  göre  genel  anlamda  adil  bir  durumun  ön  şartı  demokratik  bir  yönetim 
biçiminin  varlığıdır  ve  bu  anlamda  teori,  sivil  itaatsizliğin  yasal  demokratik  otorite 
karşısındaki  rolü  ve  uygunluğuyla  ilgilenir.  Bu  nedenle  sivil  itaatsizlik  teorisi  ne  başka 
yönetim biçimlerine uygulanabilir ne de istisnalar bir yana bırakılırsa başka türden sapma ya 
da başkaldırı biçimlerini konu edinir.”
395
 
 
  Nitekim Hans Saner de aynı gerçekliğe vurguda bulunur. Saner, totaliter rejimlerde 
bireylerin  ya  da  grupların  kamuoyuna  çağrı  niteliğindeki  aleni  sivil  itaatsizlik  eylemlerinde 
bulunmalarına olanak vermez: 
 
“… gerçeklikte diktatörlük altında yaşayan insanlara genel bir eylemli direniş ödevi 
yüklenmesi,  bu  insanların  kendilerini  kurban  etmeye  mahkum  edilmeleri  anlamına  gelir. 
Devletin  egemenliğinin  mutlaklaşması  ölçüsünde  insanlardan  sadece,  caniyane  eylemlere 
katılmamaları  ve  baskıyı  içten  onaylamamaları  yolunda  genel  bir  sorumluluk  beklenebilir; 
                                                           
393
 Rustin, A.g.m., s.157-158. 
394
 Jürgen Habermas, “Sivil İtaatsizlik: Demokratik Hukuk Devletinin Denektaşı. Almanya’da Otoriter Legalizm 
Karşıtlığı”, Yakup Coşar, A.g.e., s.122-144. 
395
  John  Rawls,  “Sivil  İtaatsizliğin  Tanımı  ve  Haklılığı”,  Kamu  Vicdanına  Çağrı  Sivil  İtaatsizlik,  Ayrıntı 
Yayınları, İstanbul, 2014, s.56. 

114 
 
politik  olarak  bir  şeyler  yapmaları  değil.  Ölüm  pahasına  değişime  değil,  hayatta  kalma 
şansına oynama yolunu seçmiş kişiye, ahlaki olarak, aktif direnme beklemeden, içsel direnişle 
var olma hakkı tanınmalıdır. Kahramanlık yapmak gibi genel bir sorumluluk yoktur. Herkesin 
siyasi  direnişe  katılma  sorumluluğu,  ödenecek  bedelin  azalması  ve  hedefleri  gerçekleştirme 
şansının  yükselmesiyle  artar.  Bu  da  ancak  insanın  her  şeye  rağmen  iyi  kötü  hayatta 
kalabileceği  sistemlerde  geçerlidir:  Genel  politik  direniş  ödevinin  olduğu  yer 
demokrasidir.”
396
 
 
   Hannah  Arendt’e  göre  de  totaliter  rejimlerde  insandan  beklenebilecek  tek  şey 
meşru olmayan işlere bulaşmamış olmaktır, insan kötülük yapmamak adına kamusal alandan 
çekilmelidir.  Bu  tür  rejimlerde  demokrasilerde  olduğu  gibi  sivil  itaatsizlik  eylemlerinin 
beklenmesi pek de akla uygu değildir: 
 
“…diktatörlük  yönetimi  altında  kamusal  yaşamda  yer  almayanlar,  aynı  zamanda, 
itaat  prensibine  dayanılarak  bu  tür  bir  desteğin  talep  edildiği  “sorumluluk”  alanlarından 
kaçınarak  diktatörlüğü  desteklemeyi  reddedenlerdir…  Sonuç  olarak  işbirliği  yapan  ve 
emirlere  uyanlara,  “neden  itaat  ettin?”  sorusunun  değil,  “neden  destekledin?”  sorusunun 
sorulması gerekir.”
397
 
 
O halde sivil itaatsizlik eylemlerinin demokratik ilişkilerin hüküm sürdüğü toplumlar 
için  öngörülebilir  bir  eylem  tarzı  olduğunu  ifade  edebiliriz.  Çünkü  demokratik  toplumlarda 
etik bir değer olan adalet kavramı üzerine inşa edilmiş bir hukuk sistemi işlerdir, işler olması 
beklenir. “Tek bir yurttaşa yapılan haksızlık tüm yurttaşlara yapılmış sayılır.”
398
Sayılmalıdır. 
Yine  “özgürlük”  de  sivil  itaatsizliğin  hareket  alanı  için  aranan  niteliklerden  bir  tanesidir. 
Mevcut  iktidarın  uyguladığı  siyaset  eleştirilebilir  olmalıdır.  İnsanların  fikirlerini  özgürce 
beyan edemediği, düşüncenin/yahut düşündüğünü dile getirmenin suç addedildiği toplumlarda 
“sivil itaatsizlik” eylemleri beklenemez. Demokratik olmayan toplumlarda ise sivil itaatsizlik 
yerine haksızlıklara, kötülüklere ortak olmama durumu yeterli görülmüştür.  
 
Bir  diğer  önemli  nokta  ise  Rawls’ın  deyişiyle  sivil  itaatsizliğin  aleni  (kamusal)  bir 
eylem  olmasıdır.  Rawls’a  göre  sivil  itaatsizlik  sadece  kamusal  prensiplere  dayanmakla 
kalmaz,  ayrıca  kamuya  açık  bir  biçimde  gündeme  getirilir.  Gizli  değil,  tersine  kamuoyu 
tarafından yeterince algılanabilecek bir biçimde uygulanır. Bu haliyle sivil itaatsizlik herkese 
                                                           
396
  Hans  Saner,  “Demokrasilerde  Direnme  Sorumluluğu  Üzerine”,  Çev.  Lenos  Yayınları,  1988  Basel,  Kamu 
Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014, s.181. 
397
  Hannah  Arendt,  “Diktatörlük  Dönemlerinde  Kişisel  Sorumluluk”,  Kamu  Vicdanına  Çağrı  Sivil  İtaatsizlik, 
Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014, s.194, 
398
 Nazım Onat, Önsöz, Sivil İtaatsizlik, Henry David Thoreau, Say Yayınları, İstanbul, 2015, s.9. 

115 
 
açık bir hitapla, vicdani, derin politik kanaatlerin ifade edildiği bir çağrıyla  karşılaştırılabilir 
ve bu çağrı kamuoyu önünde yapılır.
399
 
 
Sivil itaatsizlik, anayasanın, hukuk düzeninin yahut rejimin bütününe gösterilmiş bir 
itiraz değildir. Yalnızca haksızlık taşıdığına inanılan tikel yasalara itirazdır. Onat’ın ifadesi ile 
bu;  bir  anlamda  devlet  düzeninin  evrensel  hukuk  normlarına  göre  demokratikleşmesine 
yönelik bir  eylem biçimidir.
400
Pire için yorgan yakmak sivil  itaatsizliğin  gayesi  değildir. Bu 
nedenle Thoreau’da da belirttiğimiz üzere eylem, militan/anarşist bir yapıya bürünmez. Rawls 
da bu hususa şöyle dikkat çeker: 
 
sivil itaatsizlik, yasaya itaatin sınırında yer alan bir nonkorformizm biçimidir. Bu 
anlamıyla  sivil  itaatsizlik  açık  biçimde  militan  eylemden  ve  engellemeden  farklı,  şiddete 
dayalı organize direnişten ise tümüyle uzaktır. Militan birey, örneğin var olan politik sistemle 
çok  daha  derin  bir  karşıtlık  içindedir  ve  sistemi  adile  yakın  ya  da  belli  ölçüde  adil  olarak 
değerlendirmez. O, ya sistemin kendi temel ilkelerinden önemli ölçüde saptığına ya da yanlış 
adalet  tasarımı  üzerine  kurulduğuna  inanır.  Militanın  eylemi  kendi  ölçülerine  göre 
vicdanidir,  ancak  onun  çoğunluğun  (ya  da  siyasi  iktidar  sahiplerinin)  adalet  duygusuna 
başvurmak  gibi  bir  amacı  yoktur;  onların  adalet  anlayışlarını  yanlış  ya  da  etkisiz  bulur. 
Bunun  yerine  militan  organize  yıkıcı  eylemler  ve  farklı  direniş  eylemleri  ile  hâkim  adalet 
anlayışına saldırmaya ya da bir hareketi istenen doğrultuya yöneltmeye çalışır. Militan, yasa 
ihlalinin hukuki sonuçlarını üstlenmeye hazır olmadığı için cezadan kurtulmaya çalışır; çünkü 
böyle  bir  şey  sadece  güvenmediği  güçlerin  eline  düşmek  değil,  aynı  zamanda  reddettiği 
anayasayı tanımak anlamına gelebilecektir…”
401
 
 
Özcan  Yeniçeri,  organik  ve  mekanik  sistemlerin  ne  kadar  mükemmel  olurlarsa 
olsunlar zamanla bozulma ve  yok olma eğilimine gireceğini iddia eder. 
402
 Buna demokratik 
yönetimler  de  dâhildir.  Her  türden  iktidar  sahipleri  zamanla  amaçlarına  ihanet  ederek 
demokratik zorbalara dönüşebilirler. Yeniçeri, “demokratik entropi” adını verdiği bu durumun 
sebebini Robert Michels’den hareketle demokrasinin bünyesinde var olan oligarişik eğilimlere 
bağlar. Michels bu saptamaya “Oligarişinin Tunç Kanunu” adını vermiştir.
403
 İktidar, gücünü 
                                                           
399
  John  Rawls,  “Sivil  İtaatsizliğin  Tanımı  ve  Haklılığı”,  Çev.  Yakup  Coşar,  Kamu  Vicdanına  Çağrı  Sivil 
İtaatsizlik, İstanbul, 2014, s.60. 
400
 Onat, A.g.m, s.44 
401
 Rawls, A.g.m., s.61-62 
402
 
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/1470-konformizm-yozlasma-ve-itaatsizlik
 
403
 
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/1470-konformizm-yozlasma-ve-itaatsizlik
 
 

116 
 
çoğunluktan  alsa  da  ahlâka,  adalete  ve  insani  ilkelere  dayanarak  yönetmelidir.  İtirazı  isyan; 
dalkavukluğu  itaat;  fikirleri  özgürce  ifade  etmeyi  ihanet  olarak  görmek  diktatörlük 
özleminden  başka  bir  şey  değildir.  İtiraz  ve  itaatsizlik  statükoyu  tehdit  eden  yapılardır. 
Zamanla  laçkalaşan,  bozulan  ya  da  etkisiz  kalan  sosyal  tutum  ve  uygulamalar  itirazların 
ortaya koyduğu alternatiflerle kurumsallaşmadan terk edilebilir.
404
 
 
Terimsel  olarak  her  ne  kadar  19.  yüzyıla  ait  bir  kavram  olsa  da  sivil  itaatsizlik, 
içerdiği  mana  itibarı  ile  kökenini  Eski  Yunan’da  bulur.  Kavramın  özgül  bir  durumdan 
(Thoreau’nun  sivil  itaatsizlik  manifestosu)  yola  çıkarak  şekillendiğini  de  daha  önce  ifade 
etmiştik.  Ancak  kavramın  “özgül”  bir  değer  taşıyor  oluşu  bu  kavramın  kullanım  alanını 
daraltmaz;  aksine  haklılığı  ölçüsünde  genişletir.  Çünkü  sivil  itaatsizlik  eylemleri  “etik” 
temellidir.  Nazım  Onat  da  Kuçuradi’nin  bu  duruma  vurguda  bulunduğunu  dile  getirir. 
Kuçuradi Etik adlı eserinde şunları dile getirmiştir: 
 
“Bir  kişi  eylemde  bulunurken,  karşı  karşıya  olduğu  veya  yüzünü  görmediği, 
yakınındaki-uzağındaki  insanlarla  –kişi  olarak  kim  olduğunu  bilmediği  insanlarla-  ilgili  bir 
şey yaparken de hep bir etik ilişki içindedir:  yaptığını hep belirli bütünlükte bir  kişi olarak 
yapmakta, hep değer sorunlarıyla yüklü eylemlerde bulunmaktadır.”
405
 
 
Bu nedenledir ki insanlar, hiç tanımadan Sokrates’e, Thoreau’ya, Gandi’ye, Marthin 
Luther  King’e  (özgül  eylemlerinden  ötürü)  hak  veriyorlarsa  bu,  şüphesiz  onlarla  aynı  etik 
kaygı”yı paylaştıkları içindir. 
 
2.3.1 Sokrates Örneği (İ.Ö. 469-399) 
 
Kendisine ait hiçbir bilgi ve yazılı eser bırakmayan Sokrates, sivil itaatsizliğin sınır 
taşlarından birisi olarak kabul edilir. Onun baldıran zehrini içerek ölüme yürüyüşü öğrencisi 
Platon’un  “Apologia  Sokratus”  ve  “Kriton”  adlı  eserlerinde  konu  edilmektedir.  Ökçesiz, 
Platon’un  bu  eserlerinin  iki  farklı  ‘neden’e  cevap  verdiğini  belirtir:  “Sokrates’in 
Savunması”nda Sokrates’in eyleminin nedeni; Kriton’da ise cezaya rıza gösterişinin nedenleri 
anlatılmaktadır.
406
 
                                                           
404
 
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/konuk-yazarlar2/1470-konformizm-yozlasma-ve-itaatsizlik
 
405
 Bkz. Nazım Onat bu pasajı, Kuçuradi’nin Etik adlı eserinin 86. sayfasından alıntıladığını beyan etmiştir. Sivil 
İtaatsizlik, Say Yayınları, İstanbul, 2015, s. 
406
  Sivil  İtaatsizlik,  Hayrettin  Ökçesiz,  Legal  Kitabevi  Yayınları,  İstanbul,  2011,  s.23-33;  Ayrıca  Bakınız, 
Hannah Arendt, Sivil İtaatsizlik, Kamu Vicdanına Çağrı, Sivil İtaatsizlik, Çev. Yakup Coşar, Ayrıntı Yayınları, 
s.85. 

117 
 
 
Sokrates’in  “itaatkâr  bir  itaatsiz”,  “yahut  itaatsiz  bir  itaatkâr”  olarak 
nitelendirilmesine yol açan ve onun ölümü ile neticelenen olaya baktığımızda yukarıda bahsi 
geçen  etik  değer  konusu  daha  da  anlam  kazanacaktır.  Sokrates,  70  yaşında  iken  devletin 
tanrılarının  yerine  yeni  kutsal  yaratıkları  ortaya  atmakla  ve  bu  yolla  gençleri  baştan  çıkarıp 
doğru yoldan ayırmakla suçlanmış, yargılanmıştır.  
 
Macit  Gökberk’e  göre,  Sokrates’in  mahkemeye  verilmesinde  kendi  düşmanlarının 
rolü  olmakla  birlikte,  o  sıralarda  Atina’da,  demokrasinin  yeniden  kurulmasıyla  başkaldıran 
dini  gericiliğin  onun  kişiliğinde  en  popüler,  en  sözü  geçer  bir  Sofisti  ortadan  kaldırmanın 
tasarlamış  olmasının  da  etkisi  vardır.  Çünkü  Gökberk’e  göre  onu  suçlayanlar 
anlayışsızlıklarından,  düşünceleri  ayırt  etmeyi  bilmediklerinden  Sokrates’i  Sofist 
sanıyorlardı.
407
 
 
Elbette bu yargılamayı sıra dışı kılan ve diğer yargılamalardan ayıran pek çok önemli 
anekdot vardır, çünkü mahkeme, tarihte eşine ender rastlanır bir savunmaya tanıklık etmiş; bir 
diyalog ustası olan Sokrates’in zekasıyla başa çıkmak durumunda kalmıştır. Bunu ne ölçüde 
başardıkları  ise  tartışılır.  “Ben  Tanrı  tarafından  bu  devlete  (site)  musallat  edilmiş  bir  at 
sineğiyim.  Koca  bedeni  ile  yavaş  hareket  eden  devleti  ve  sizleri  bütün  gün  boyunca 
uyandırıyorum;  ikaz  ve  ikna  ediyorum”
408
  diyerek  aslında  kendisini  suçlayanların  ne  için 
suçladıklarını da bize bildirmektedir. 
 
 “Sokrates’in  Savunması”na  sivil  itaatsizlik  penceresinden  bakarsak  bu  itaatsizliğin 
yalnızca “haksız” yasa’ya yönelik bir eylem olduğu kanaatine ulaşabiliriz. Hannah Arendt, bu 
görüşü şöyle dile getirir.  
 
“Öncelikle  belirtilmesi  gereken  bir  gerçeklik,  Sokrates’in  dava  sırasında  yasaları 
değil, sadece belirli hukuksal hatayı, kendi deyişiyle ona rastlayan “felaketi” tartışma konusu 
etmiş  olmasıdır.  Kendi  kaderinden  yola  çıkarak,  yasalarla  olan  ‘sözleşmesini  bozmayı, 
yasalara  bağlılıktan  vazgeçmeyi  düşünmüyordu;  onun  davası  yasayla  değil;  yasayı 
uygulayanlarla yani hâkimlerledir.”
409
 
 
Sokrates haksız yasaya itaat etmemiş (iç tutum), onu çiğnemiştir (gözlemlenebilir dış 
sonuç).  Lakin  akabinde  cezaya  itaat  etmiş  (iç  tutum),  ceza  normunun  öngördüğü  davranışı 
                                                           
407
 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2005, s.43-44. 
408
 Eflatun, Sokrates’in Savunması, 2. B., Çev. Numan Özcan, Şule Yayınları, İstanbul, 1988, s.77. 
409
 H. Arendt, A.g.m., s.85. 

118 
 
izlemiştir  (dış  tutum,  sonuç).
410
  Bu  durumda  haksız  yasayı  çiğneyerek  “itaatsiz”;  cezanın 
yaptırımını adil bularak da “itaatkâr” olarak tarihe geçmiştir: “itaatsiz itaatkâr”. 
Ökçesiz, bu durumu şöyle izah etmiştir:  
“…  o  adil  saymadığı  bir  yasaya,  öngördüğü  davranış  kuralını  yerine  getirmeyerek 
itaatsizlik  etmiş,  bir  başka  yasaya  da,  kendisine  verilen  cezanın  haksız  olduğunu  bilmesine 
rağmen itaat göstermiştir. İlk durumda belirli bir davranışı buyuran ve uyulmadığı takdirde 
belirli  bir  tarzda  ve  sonuçta  bir  yaptırım  içeren  somut  bir  buyruk  söz  konusudur.  Burada 
Sokrates  devletin  yahut  yönetenlerin  her  bir  buyruğunu  adil  olup  olmadıkları  bakımından 
irdelemekte,  onları  izlemeye  ancak  adil  oldukları  sonucuna  varmışsa  karar  vermektedir. 
Çiğnediği  buyrukların  öngördükleri  yaptırımlara  da  haklı  ya  da  haksız  olsunlar,  bir  genel 
yasanın koşulsuz adil olması ve onun da sitenin verdiği yargı hükümlerine kesinlikle uymak 
gerektiğine  işaret  etmesi  nedeniyle  katlanmaktadır.  Yani  haksız  olduğu  takdirde  yasaya  her 
hâlükârda  itaatsizlik  beslemekte  fakat  en  kapsamlı  itaatini  devletle,  siteyle  yaptığı;  onun 
yasalarına, yargı hükümlerine uyacağına dair sözleşmeye ya da genel ve soyut yasaya karşı 
göstermektedir.”
411
 
Sokrates’in  devletle,  siteyle  yahut  genel  hukuk  normları  ile  alıp  veremediği  hiçbir 
şey  yoktur.  O,  itaatkâr  bir  yurttaştır.  Fakat  etik  olarak  vicdanını  rahatsız  eden  yasalara  da 
seyirci  kalmamıştır.  Ökçesiz’e  göre  Sokrates’in  edimine  vermiş  olduğumuz  itaatkâr  yahut 
itaatsiz nitelemeleri yalnızca bizim yaftalamalarımızdan ibarettir. Sokrates bu edimi ile sadece 
“adil”
412
 olmak istemiştir. 
Nişancı  da Sokrates’in  birey-ahlak-devlet anlayışını her şeyden önce insanlık adına 
yeni  bir  dönüm  noktası  olarak  görür.  Çünkü  bilinçli  seçme  Sokrates’in  sisteminde  ahlaki 
hayat  tarzı’nın  ön  koşulu  olarak  kabul  edilmektedir.
413
  Seçimin  olmadığı  durumda  ahlaktan 
bahsetmek mümkün değildir. Öyleyse bu bilinçli seçimi ile Sokrates, Ökçesiz’in dile getirdiği 
manada adil olmak istediği kadar; ahlaklı da olmak istemiştir. 
Sokrates’e göre erdemli olmanın ölçütü bilgili olmaktır; bilen insan kötülük yapmaz. 
Gökberk’e göre Sokrates’te ahlakta üstün, erdemli olmak bilgiye bağlıdır; ancak doğru bilgi –
ama  gerçekten de doğru olan bilgi- doğru eyleme vardırır.  Böylece  ahlaklılığın  özü, “iyi”yi 
                                                           
410
 Ökçesiz, A.g.e., s.29. 
411
 Ökçesiz, A.g.e., s.32 
412
 Ökçesiz, A.g.e., s.33. 
413
 Nişancı, A.g.e., s.21. 

119 
 
bilmek olur. Artık felsefe, herkes için “iyi”nin yasası üzerinde bir düşünmedir… Onun içindir 
ki Sokrates, “Hiç kimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin eksikliğinden ötürüdür.”
414
 
der. 
Yargılama  esnasında  Kriton’un  kendisini  kaçırma  fikrine  Sokrates  karşı  çıkmıştır; 
çünkü onun hayatta kalmak gibi bir derdi zaten yoktur. “Beni ister dinleyin ister dinlemeyin, 
ister serbest bırakın veya bırakmayın; ne yaparsanız yapın, fakat şunu bilin ki, yüzlerce defa 
ölmem  gerekse  de  bu  yoldan  dönmeyeceğim.”
415
  Zira  böylesi  bir  cezayı  (sürgüne 
gönderilmeyi) eğer isterse mahkeme ona zaten sunacaktır; fakat o, onurlu bir ölümü onursuz 
bir sürgüne tercih etmiştir. Çünkü kaçması mahkeme önünde savunduklarını yalnızca teorikte 
bırakacak; söylemlerinin pratikte bir karşılığı olmayacaktı. Macit Gökberk de aynı gerçekliğe 
vurgu için şöyle der: 
“Sokrates  hafif  bir  ceza  ile  kurtulabilirdi;  ama  boyun  eğmek  bilmeyen  onuru 
yüzünden  yargıçları  kızdırıp  ölüm  cezasına  çarptırılmıştır.  Tutukevinde  de  kaçabilirdi, 
dostları  bunun  için  gereken  bütün  önlemleri  almışlardı;  ancak  sarsılmaz  ödev  duygusu  ile 
Sokrates bunu da reddetmiş ve 399 yılının mayısında zehir içerek ölmüştür.
416
 
Burada  dikkat  çeken  bir  başka  noktada  Sokrates,  yerleşik  değerler  ve  gelenekler 
konusunda  araştırmalarına  bir  son  vereceğini  beyan  etse  muhtemeldir  ki  hayatta  kalacaktı; 
ancak  bilindiği  üzere  Sokrates  için  araştırılmayan  bir  hayat  zaten  yaşanmaya  değmezdi.
417
 
Her  ne  kadar  kendisine  verilen  cezanın  adil  olmayacağını  bilse  de  sözleşme  gereği  sitenin 
verdiği karara rıza göstermekten geri durmamıştır. 
Sokrates,  yaşamı  boyunca  içinde  tanrısal  bir  sesin  varlığına  inanmıştır.  Daimonion 
adını verdiği bu ses onun vicdanının sesidir; işte seçimlerde bulunurken kendisini uyaran ve 
yönlendiren  de  bu  sestir.  Bedeli  ne  olursa  olsun  insan  bu  sese  kulak  vermelidir.  Gökberk, 
Sokrates’in mahkemeye verilmesinde işte bu sesin de etkisi olduğunu düşünmektedir. Çünkü 
Sokrates’in ileri sürdüğü görüş Yunanlılara yabancıdır: 
“Sokrates’in  ölümüne  yol  açan  mahkemeye  verilmesinde  bu  daimonion’un  da  rolü 
olmuştur.  Suçlamadaki  Sokrates’in  Atina’ya  yeni  Tanrılar  getirmek  istediği  iddiası  buna 
dayatılmıştır. Sokrates’in dinsiz ya da küfre sapmış bir kimse olduğu hiç de söylenemez. Olsa 
                                                           
414
 Gökberk, A.g.e., s.46. 
415
 Eflatun, A.g.e., s.76. 
416
 Gökberk, A.g.e., s.44. 
417
 H. Arendt, A.g.m., s.86. 

120 
 
olsa,  o  da,  Ksenophanes’ten  beri  gelişen  bir  din  anlayışının  içinde  yer  almıştı.  Yani  halk 
dininin  boş  inançlarına  bağlı  değildi;  halk  dininin  arınmasını,  bunun  için  de  Tanrılar  için 
yakışıksız tasavvurların ortadan kalkmasını o da istiyordu. Daimon’u ile demek istediği belki 
de  bu  idi:  Tanrıların  sesini  içimizde  gönlümüzde  duymalıyız;  onları  dış  belirtilerde 
aramamalıyız; dinliliğimiz bir dış görünüş olmamalı.”
418
 
Sokrates  başta  da  söylediğimiz  gibi  sivil  itaatsizliğin  kilometre  taşı  olarak  kabul 
edilmektedir.  Kendisinden  sonra  pasif  direniş  eyleminde  bulunanlar  için  de  ilham  kaynağı 
olmuştur. 
Yüklə 2,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin