Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi


EP-339 SUNİTİNİB İLE TEDAVİ EDİLEN METASTATİK KANSERLİ



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə70/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   73

EP-339
SUNİTİNİB İLE TEDAVİ EDİLEN METASTATİK KANSERLİ 
HASTALARDA KORONER AKIM REZERVİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ
FATMA ŞEN 
1
, İBRAHİM YILDIZ 
1
, MERT BAŞARAN 
1
, MELTEM 
EKENEL 
1
, LEYLA KILIÇ 
1
, FAHRETTİN ÖZ 
2
, HUSEYİN OFLAZ 
2

SEVİL BAVBEK 
1
 
 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ, 
KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI
Amaç:
Sunitinib  bir  anjiogenez  inbitörüdür  ve  metastatik  renal 
hücreli kanserler (mRHK) ve gastrointestinal stromal tümörler 
(mGIST) başta olmak üzere çeşitli solid tümörlerin tedavisinde 
etkili  bir  hedefe  yönelik  ajandır.  Hipertansiyon  başlıca  yan 
etkilerinden  biridir.  Endotel  disfonksiyonu  ateroskleroz 
patogenezinde erken fakat reversibl bir olaydır ve anjiyogenez 
inhibitörlerinin  neden  olduğu  hipertansiyona  neden  olan 
olası  mekanizmalardan  biri  olabileceği  ileri  sürülmektedir. 
Trans-torasik  Doppler  ekokardiyografi  (TTDE)  ile  koroner 
akım  rezervinin  değerlendirilmesi,  koroner  mikrovasküler  ve 
endotel fonksiyonları yansıtır, kolay ve ucuz bir tarama testidir. 
Bu  çalışmada  mRHK  ve  mGIST  nedeni  ile  sunitinib  tedavisi 
almakta olan hastaların endotel fonksiyonlarınının ve koroner 
mikrovasküler  fonksiyonlarınının  TTDE  ile  değerlendirilmesi 
amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Onsekiz  metastatik  kanserli  (16  mRHK  ve  2  mGIST)  sunitinib 
tedavisi  almakta  olan  hasta  ve  27  sağlıklı  birey  bu  kesitsel 
çalışmaya  alındı.  Hastaların  TSH,  lipid  düzeyleri,  kreatinin, 
hemoglobin,  glukoz,  C-reaktif  protein  (CRP)  ve  eritrosit 
sedimentasyon  hızı  (ESH),  antropometrik  ve  fiziksel 
parametreleri  kaydedildi.  Koroner  kan  akım  hızları  Vivid  7 
ekokardiyografi  cihazı  ile  ölçüldü.  Ortalama  diastolik  pik  hız 
(ODPH) bazal ve hiperemik durumda olmak üzere 2 kez ölçüldü. 
Koroner  akım  rezervi  hiperemik  durumda  ölçülen  ODPH’ın 
bazal ODPH’a oranı olarak tanımlanır.
Bulgular:
Koroner  akım  rezervi,  kontrollere  (2.71±0.8)  göre  hastalarda 
(1.82±0.4) belirgin düşük bulundu (P < 0.001). Koroner akım 
rezervi  13  hastada  (%72)  düşük  bulunurken  kontrollerin 
hepsinde  normal  bulundu.  Koroner  akım  rezervi  sunitinib 
kullanma süresi (r = -0.36, P = 0.01), hsCRP (r = -0.574, P = 0.01) 
ve ESH (r = -0.5, P = 0.02) ile ters orantılı bulundu.
Sonuç:
Sunitinib  tedavisi  almakta  olan  kanser  hastalarında  koroner 
akım  rezervi  belirgin  olarak  bozuk  bulunmuştur.  Tedavi 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
295
süresinin uzaması ile koroner akım rezervinin azalması ilişkilidir. 
Sunitinib almakta olan hastalarda non-invazif bir yöntem olan 
TTDE ile koroner akım hızı ölçülmesi ile erken kardiyovasküler 
yan etkiler değerlendirilebilir.
EP-340
ERİŞKİN WİLMS TÜMÖRÜ
VEHBİ ERÇOLAK 
1
, İ.OĞUZ KARA 
1
, ÇİĞDEM USUL AFŞAR 
1

MERAL GÜNALDI 
1
, ŞEYDA ERDOĞAN 
2
, BERNA TOTAN ATEŞ 
2
  
 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BİLİM DALI 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANA 
BİLİM DALI
Amaç:
Wilms Tümörü(WT) çocuklarda en sık görülen primer malign 
renal  tümörü  iken  erişkinlerde  nadir  görülür.  Metanefrik 
blastemin  totipotansiyel  hücrelerinden  gelişen  böbreğin 
malign  embriyonik  tümörüdür.  Erişkinde  daha  agresiftir  ve 
tedaviye  cevabı  daha  kötüdür.  Tedavi  stratejilerinin  pediatrik 
gruplara  göre  düzenlenen  bu  tümör  nedeniyle  vakayı  klinik 
karakter ve evresine göre tedavisini literatürü gözden geçirerek 
tartışıldı.
Gereç ve Yöntem:
Erişkin  Wilms  Tümörü  olan  hastayı  tanı,  tedavi  yönüyle  olgu 
sunumu olarak paylaştık.
Bulgular:
Hasta 31 yaşında kadın, yaklaşık son 3 yıldır sağ yan ağrısı tarif 
ediyor.  Bu  nedenle  yapılan  Batın  USG’de  sağ  böbrekte  solid 
kitle  lezyonu  izlenmiş  ve  ilk  planda  Renal  Hücreli  Karsinom 
düşünülmüş.  Abdominopelvik  MR’da  sağ  böbrek  orta-alt  pol 
düzeyinde böbrek parankimini destrükte eden en geniş yerinde 
14x12x8 cm boyutlarında dev kitle ve retrokaval yumuşak doku 
kitlesi (metastatik LAP)  saptandı. Toraks CT’de her iki akciğerde 
metastaz  ile  uyumlu  lezyonlar  mevcuttu.  Hastaya  Üroloji 
tarafından  sağ  radikal  nefrektomi+sürrenalektomi  yapıldı. 
Patolojisi Wilms Tümörü Trifazik Tip anaplazi içermeyen olarak 
raporlandı.  İki  adet  perikaval  bölge  metastatik  lenf  nodülü, 
8  adet  perikaval  reaksiyoner  lenf  nodülü  vardı  ve  tümörde 
nekroz  yoktu.  Böbrek  kapsülü,  perinefritik  yağ  dokusu  ve 
sinuslerin  infiltreydi,  sürrenal  intaktı  ve  lenfovasküler  tümör 
invazyonu vardı. İmmünohistokimyasal yöntem ile uygulanan 
üreter  cerrahi  sınırlar  intakttı.  Cerrahi  sonrasında  bakılan 
Toraks  CT’de  her  iki  akciğerde    subplevral  yerleşimli  nodüler 
yaygın yumuşak doku kitleleri, karaciğer sağ lobda yaklaşık13 
mmçaplı düzgün sınırlı hipodens alan saptandı.  Hastaya SIOP-9 
protokolü  başlandı. Hastanın tedavisinin 5. haftasında  EMG’de 
üst ve alt ekstremite incelemesinde motor sinirlerin etkilendiği 
polinoropati  bulguları  saptanmasıyla  Vincristine  7.  haftaki 
dozunda kesildi. Hastanın 9. hafta tedavisinden sonra kontrol 
CT’de tedavi öncesi ile karşılaştırıldığında her iki akciğerde ve 
karaciğer sağ lobdaki lezyon boyutunda da belirgin regresyon 
izlenmişti, sağ nefrektomi, operasyon  lojunda  nüks saptandı. 
Hastaya  üroloji  tarafından  cerrahi  düşünülmedi.  Bunun 
üzerine  tümör  alanına  ve  lenfatiklere  eksternal  radyoterapi 
verildi.  Tedaviye  radyoterapi  sonrası  devam  edildi.  Hastaya 
radyoterapi sonrası yapılan MR’da operasyon lojunda  yumuşak 
doku  lezyonunun  yeni  tetkikte  mevcut  olmadığı,  fakat  sağ 
alt  kadranda  4x2  cm  ve  sağ  over  yan  lojda  2cm  boyutunda 
tariflenen  kitlesel  lezyonlar  öncelikle  nüks    ile  uyumlu 
düşünüldü. Toraks CTde mediastende subkarinal, prevasküler 
karinal  lenfadenopatiler,  parankimal  yerleşimli  metastatik 
lezyonlar  saptandı.    Bu  sonuç  üzerine  hastanın  24.  haftada 
ki tedavisi sonlandırıldı. Hastaya yüksek doz KT ve kök hücre 
nakli düşünüldü. Hastaya Ifosfomide-Carboplatin-Etoposid’den 
oluşan protokol verildi.
Sonuç:
Primer tümörün histolojisi ve hastalığın yaygınlığı yani evresi 
adjuvan  tedaviyi  yönlendirir.  Bu  grup  hastalar  için  Avrupa’da 
SIOP  ve  Kuzey  Amerika  için  NWTS  olmak  üzere  iki  farklı 
tedavi  modaliteleri  mevcuttur.  Vincristine,  dactinomisin  ve 
doksorubisin  WT’ün  tedavisi  için  birçok  kombinasyonun 
omurgasını  oluşturur.  Renal  kitle  ve  yan  ağrısı  ile  gelen 
erişkin  bir  hastada  Adült  WT  olasılığı  düşünülmelidir.  Tedavi 
protokollerinin  pediatrik  gruplara  göre  yapılması  ve  yüksek 
hasta  sayılarına  sahip  randomize  çalışmaların  olmaması 
nedeniyle erişkin Onkologlar tarafından zorlanılan bir hastalık 
grubu olarak WT çocuklara göre daha kötü prognozlu olsa da 
sonuçlar sürekli iyileşmektedir.
EP-341
GENÇ ERKEK HASTADA SAĞ OMUZDA DEV KİTLE İLE 
PREZENTE OLAN,PRİMERİ BİLİNMEYEN KARSİNOM OLGUSU; 
PROSTAT ADENOKARSİNOMU
FATOŞ DİLAN KÖSEOĞLU 
1
, MENİCE GÜLER ŞEN 
1
, MEDİHA 
TÜLİN BOZKURT 
2
, GÖNÜL DEMİR PİŞKİN 
2
, İLKAY TUĞBA 
ÜNEK 
3
, ÇAĞATAY ARSLAN 
3
 
 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ 
HASTALIKLARI KLİNİĞİ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
RADYASYON ONKOLOJİSİ BÖLÜMÜ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
Amaç:
Genç  erkek  hastada  omuzda  dev  kitle  ile  prezente  olan 
primeri bilinmeyen metastaz araştırmasında saptanan prostat 
adenokarsinomunu sunmak.
Gereç ve Yöntem:
49 yaşında erkek hasta, nisan 2010 da  sağ omuzda kitle, ağrı 
şikayeti ile başvurdu. Fizik muayenede sağ omuzun hareketini 
kısıtlayan,  sert  kitle  olduğu  görüldü.  Sağ  omuz  MRG’de 
omuz  ekleminde,  skapula  kökenli,  primer  veya  metastatik 
kemik  tümörü  olabileceği  düşünüldü.  Trucut  biyopsi,  sonucu  
metastatik adenokarsinom olarak geldi. 18-FDG PET-BT çekildi. 
Prostat  bezi  sol  tarafında  tümöral  kitlede,  omurgada  yaygın 
litik  kemik  lezyonlarında  artmış  aktivite  tutulumları  izlendi. 
Hastanın PSA değeri 300 ng/ml olarak tespit edildi.
Bulgular:
Olgu  metastatik  prostat  karsinomu  tanısı  aldı.  Sağ  omuzdaki 
kitleye ve T 7-8 vertebraya  RT  aldı. Zoledronik asit, goserelin 
ve  bicalutamid  tedavisi  başlandı.  Tedavinin  3.  ayında  PSA 
değerleri  saptanamayacak  değerlere  indi,  sağ  omuzdaki  kitle 

296
küçüldü ve hareket açıklığı arttı. Bicalutamide kesilerek sadece 
goserelin  ile  tedaviye  devam  edildi.  3.  ay  MRG  kontrolünde 
parsiyel yanıt olduğu görüldü. Hasta halen tama yakın parsiyel 
yanıt ile  hormonoterapiye devam etmektedir.
Sonuç:
Erkek  primeri  bilinmeyen  karsinomlu  olgularda  yaş  genç  de 
olsa  prostat  kanseri  akılda  tutulmalıdır  ve  PSA  rutin  olarak 
istenmelidir. Bu olgunu prezentasyonu primer kemik tümörünü 
taklit  etmiştir.  Hormon  duyarlı  bir  solid  tümör  olan  prostat 
karsinomunun başlangıç tedavisinde endokrin tedavi ile yanıt 
oranları yüzgüldürücüdür.
EP-342
METASTATİK RENAL HÜCRE KARSİNOMLU HASTALARDA 
SUNİTİNİB ETKİNLİK VE TOKSİSİTESİNİN BELİRLENMESİ
BURCU ÇAKAR , UĞUR MUSLU , UMUT VAROL , DİDEM 
TUNALI , PINAR GÜRSOY ÖNER , ZEKİ GÖKHAN SÜRMELİ , 
BURÇAK KARACA , CANFEZA SEZGİN , BÜLENT KARABULUT , 
RÜÇHAN USLU  
 
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TÜLAY AKTAŞ ONKOLOJİ 
HASTANESİ
Amaç:
Metastatik  renal  hücre  karsinomlu(RCC)  hastalarda  mevcut 
verilerle  sitokin  tedavisi  ile  vasküler  endotelyal  büyüme 
faktörü  ve  mTOR  yolağını  etkileyen  hedef  ajanlar  tedavi 
seçeneklerinin    başında  yeralmaktadır.  Biz  çalışmamızda 
metastatik  RCC’li  hastalarımızda  sunitinibin  etkinlik  ve 
toksisitesini değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
Onkoloji ünitemizdeki  RCC hastalarının klinikopatolojik verileri 
retrospektif olarak gözden geçirildi. Tanı esnasında metastatik 
olan  ve  herhangi  bir  hat  seçeneğinde  sunitinib  kullanan 
hastalar  çalışmaya  alındı.  Hastaların  tamamında  sunitinib 
başlangıç  dozu  50  mg/gün,  4  hafta  ve  takibinde  2  hafta  ara 
şeklinde planlanmıştı. Hastalardaki klinik yanıt, progresyonsuz 
sağkalım (PFS) ve yan etkiler kaydedildi.
Bulgular:
Toplam 40 hasta çalışmaya alındı (kadın n:10, %25; erkek n:30, 
%75). Ortalama yaş 58.55 idi. 7 hastaya (%17.5) ilk hatta, 33 
hastaya(%82.5) 2.hatta sunitinib başlandı. 33 hastanın 31’i ilk 
hat tedavide interferon kullandı. Sunitinib toleransı genellikle 
iyi  olmakla  birlikte  gözlenen  grade  3-4  yanetkiler  tablo  1  de 
gösterilmektedir.  Hepatotoksisite,  kardiyotoksisite  ve  ciddi 
hipertansiyon  hiçbir  hastada  izlenmedi.  Üç  hastanın  tedavisi 
yan  etkilerle  ilişkili  olarak  kesildi(%7.5).  Doz  redüksiyonu  24 
hastaya uygulandı(%60). Bu hastaların 10(%25)’unda doz 37.5 
mg’a, 14 (%35)’ünde 25 mg’a düşürüldü.  Ortalama PFS 1. ve 2. 
hatta sunitinib alanlarda sırasıyla 13.57 ve 11.36 ay idi (p>0.05) 
(Şekil 1)
Sonuç:
Sunitinib metastatik RCC li hastalarda yan etki profillerine göre  
doz modifikasyonu optimal şekilde uygulandığında hastaların 
büyük bir kısmında PFS avantajı sağlayabilmektedir. Diğer hedef 
tedavilerle  karşılıklı  değerlendirileceği  çalışmalar  sunitinibin 
rolünü daha net ortaya koyacaktır.
Tablo 1: Tedavi ile ilişkili grade 3- 4 yan etkiler
Tedaviyle ilişkili yanetki
Grade 3 n(%)
Grade 4 n(%)
Halsizlik
   5 (12.5)
 
Dermatit
   2 (5.0)
 
Trombositopeni
   3 (7.5)
1 (2.5)
Şekil I1. ve 2. hatta sunitinib alan hastaların PFS değerleri
EP-343
METASTATİK RENAL HÜCRELİ KARSİNOMDA İNTERFERON 
ALFA TEDAVİSİ SONRASI SUNİTİNİB İLE TEDAVİ EDİLEN 
HASTALARDA HEMATOLOJİK PARAMETRELERİN PROGNOSTİK 
VE PREDİKTİF ÖNEMİ
AHMET DİRİCAN , YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK , IŞIL SOMALİ , 
ÇİĞDEM ERTEN , K.BAHRİYE PAYZIN , LÜTFİYE DEMİR , ALPER 
CAN , İBRAHİM VEDAT BAYOĞLU , MURAT AKYOL , MEHMET 
KÖSEOĞLU , M.OKTAY TARHAN  
 
İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTENESİ
Amaç:
Lokal ileri ve metastatatik renal hücreli karsinomda uzun süreli 
sağkalım elde edilememektedir. Renal hücreli karsinom (RCC) 
tedavisinde    küçük  moleküllü  tyrosine  kinase  (TK)  inhibitorü 
olan  sunitinib  tedavide  kullanılmaktadır.Metastatik  RCC 
tedavisinde  sunitinib  ikinci  basamak  tedavide  kullanımı  ile 
ilgili  datalar  sınırlıdır.RCC  lu  hastalarda  prognozu  göstermek 
üzere  MSKCC  kriterleri  sıklıkla  kullanılmaktadır.Son  yıllarda 
bir  çok  kanserde  kullanımı  kolay    daha  ucuz  prognostik 
faktörler  geliştirilmeye  çalışılmaktadır.  Periferal  hematolojik 
parametreler bir çok kanser çeşidinde prognostik ve prediktif 
önemi gösterilmiştir
Gereç ve Yöntem:
Bu  çalışmada  birinci  basmak  interferon  alfa  (IFN-α)    tedavisi 
ile progresyon gelişen ve sonrasında ikinci basamak sunitinib 
tedavisi  alan  23  metastatik  RCC  tanılı  hastanın  dataları 
retrospektif olarak tarandı ve sunitinib tedavisinin etkinlik ve 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
297
yan  etki  profili    değerlendirildi.Metastataz  tespit  edildiğinde 
hematolojik parametreleri ( nötrofil , lenfosit , trombosit , mean 
platelet volümü ,  nötrofil / lenfosit oranı , trombosit / lenfosit 
oranı)  kaydedildi.  Hematolojik  parametrelerin  prognostik  ve 
prediktif  faktör olup olmadığı değerlendirildi.
Bulgular:
Overall  response  rate  (ORR)    %  34,8    saptandı  (7  Partial 
Response  ,  1  Complet  Response  ).Median  progression-free 
survival (PFS)   16,53 ay (95% CI, 0 to 34,5 ay)saptandı. Median 
overall  survival  (OS)    25,71  ay  (95%  CI,  10,82  to  40,01  ay)
saptandı .En sık hematolojik yan etki nötrepeni (n:12 52,2%) 
ve non-hematolojik yan etki ise stomotit (n:6 26,1%) ve hand-
food  sendrom  (n:6  26,1%)  saptandı.Nötrofil  /lenfosit  ratio 
(NLR)>3 vs NLR≤3 olan hastalarda PFS değerleri 3,13 ay vs 17,09 
ay (p:0,012) saptandı (şekil 1). NLR>3 vs NLR≤3 göre median 
overall survival (OS) değerleri ise 6,96 ay vs 27,12 ay (p:0,001)
saptandı (şekil 2). Sunutinib tedavisine yanıt   ( PR ,SD ,CR ) 
alınan hastaların 75% ‘de NLR≤3 ve sunitinib yanıt alınamayan 
hastaların 72%’de NLR>3 saptandı (p:0.036). MSKCC kriterleri 
ile NLR oranı araşında ilişkiye bakıldığında kötü risk grubunda 
hastalarının hepsinde NLR>3 saptanmıştır ve iyi risk grubundaki 
hastaların 77% ‘de NLR≤3 , orta risk grubundaki hastaların ise 
70%’de NLR≤3 saptanmıştır (p:0,022).
Sonuç:
Metastatik RCC tanılı hastalarda sitokin tedavisi sonrası ikinci 
basamak  tedavide  sunitinib  kullanımının  dataları  sınırlıdır.
Çalımamıza  göre  IFN-α  tedavisi  sonrası  sunitinib  tedavisinin 
etkin  ve  yan  etki  profili  açısından  tolere  edilebilir  olduğu 
görüldü.  NLR  değerinin  prognostik  ve  prediktif  olduğu 
gösterilmiştir.
EP-344
İSKELET KASI METASTAZI İLE BAŞVURAN RENAL HÜCRELİ 
KARSİNOM: OLGU SUNUMU VE LİTARATURUN GÖZDEN 
GEÇİRİLMESİ
İ.VEDAT BAYOĞLU , YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK , AHMET DİRİCAN , 
LÜTFİYE DEMİR , ALPER CAN , MURAT AKYOL , IŞIL SOMALİ , 
M. OKTAY TARHAN  
 
İZMİR ATATÜRK E.A.H TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Renal hücreli karsinom (RHK) genelikle erken dönemde 
belirgin semptom ve klinik bulgusu olmayan bir tümör olup, 
sitotoksik kemoterapi ve radyoterapiye dirençli olması en 
önemli özelliğidir.
Gereç ve Yöntem:
RHK’  nin,  bölge  ve  organ  ayrımı  gözetmeksizin  her  bölgeye 
metastaz yapma potansiyeli  vardır.  En  sık gözlenen metastaz 
bölgesi akciğerler, lenf nodları, kemikler ve beyindir. 
Bulgular:
Yapılmış otopsi serilerinde RHK’ nin iskelet kası metastazı %0,4 
olarak tespit edilmiştir.
Sonuç:
Bu  olgu  sunumunda  57  yaşında  sağ  alt  extremitede  yavaş 
büyüyen  şişlik  şikayeti  ile  başvuran  ve  yapılan  tetkikler 
sonucunda RHK metastazı tanısı konan olgu sunulmuştur.
EP-345
NADİR GÖRÜLEN BİR BÖBREK TÜMÖRÜ: RENAL EPİTELOİD 
ANJİOMYOLİPOM
MEHMET METİN ŞEKER 
1
, TUĞBA KÖŞ 
2
, BURAK CİVELEK 
2

SERCAN AKSOY 
2
, NURİYE ÖZDEMİR 
2
, DOĞAN UNCU 
2

NURULLAH ZENGİN 
2
 
 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BİLİM DALI 

ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Renal  epiteloid  anjiomyolipom  (REA)  nadir  bir  böbrek 
tümörüdür. Hastalık “Tuberous Sclerosis Complex”in bir parçası 
olabilir veya sporadik olarak da görülebilir.
Semptomatik olanlarda veya 4cm’den büyük tümörlerde parsiyel/
total nefrektomi veya anjiografik embolizasyon önerilmektedir. Bazı 
vakalarda nüks/metastaz görülebilir. Kontrollü çalışma olmamasına 
rağmen  doksorubisin,  dakarbazin,  ifosfamid,  siklofosfamid  ve 
sisplatinin etkin olabileceğini gösteren vaka takdimleri vardır.
Vaka :
Otuzaltı  yaşında  erkek  hasta.  Sol  böbrekte  7x7cm  kistik  kitle 
saptandı  ve  sol  nefrektomi  uygulandı.  Tümör  perirenal  yağ 
dokuya ve medüller damarlara invazeydi. İmmünhistokimyasal 
incelemede  HMB-45  ve  melan-A  (+),  S-100,  HMWCK,  EMA, 
CK-7 ve sitokeratin (-) idi.
Ameliyat  sonrası  4.  ayda  sol  iliak  boşlukta  ve  sol 
hipokondriumda  solid  kitle  ve  intraabdominal  multipl 
lenfadenopati  saptandı.  Hastaya  3  kür  doksorubisin 
uygulandı.  Progresyon  saptanan  hastaya  sisplatin/dakarbazin 
planlandı. Üçüncü kür sonunda stabil yanıt elde edildi. Altıncı 
kür sonunda progresyon saptandı.
Bulgular:
REA epitelyal membran antijenleri ve sitokeratin içermemesi, 
HMB-45,  melan-A  içermesiyle  böbrek  hücreli  karsinomdan 
ayrılır.  Klasik  anjiomyolipomların  aksine  epiteloid  varyant 
agresif  seyre  sahiptir.  L’Hostis  ve  ark.  renal  anjiomyolipomu 
olan  46  hastanın  sadece  birinde  REA  saptamışlardır. 
Takiplerde  fatal  seyreden  tek  vaka  bu  olmuştur.  Varma 
ve  ark.  total  nefrektomiden  9  yıl  sonra  multipl  karaciğer 
metastazı ile prezenteolan bir vaka bildirmişlerdir. Cibas veark. 
nefrektomiden 3 yıl sonra nüks eden bir vakada doksorubisin ile 
%50 küçülme elde etmişlerdir. Higa ve ark. sirolimus uygulamış 
ancak yanıt elde edememişlerdir.
Sonuç:
REA’nın  RCC’den  ayrımı  için  mutlaka  tüm  vakalarda 
immünhistokimyasal inceleme yapılmalıdır. Tedavide ilk tercih 
cerrahi olmasına rağmen yüksek nüks/metastaz riski nedeniyle 
adjuvan  tedavi  düşünülmelidir.  Ancak  ideal  rejim  halen  net 
değildir.

298
EP-346
BLEOMİSİN’E BAĞLI AGRESİF PULMONER TOKSİSİTE
AKIN ÖZTÜRK , MUSTAFA BOZKURT , ESAT NAMAL , KEZBAN 
NUR PİLANCI , KÜBRA AYDIN , OSMAN GÖKHAN DEMİR  
 
İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ
Amaç:
Bleomisin’in  ileri  yaş  hastalarda,  hızlı  pulmoner  toksisite  ve 
agresif  pulmoner  fibrozis  ile  sonuçlandığını  ve  tedavi  için 
hala güncel, etkin yaklaşımların yetersiz kaldığını vurgulamak 
istedik.
Gereç ve Yöntem:
Evre IIIc mixt germ hücreli testis tm tanılı hastanın dördüncü 
siklus  kemoterapi  sonrası  başlayan  ve  hızla  ilerleyen  nefes 
darlığı şikayeti oldu.
Bulgular:
PA  AC  grafisinde  bilateral  intersitisyel  patern,  PET  BT’de  alt, 
orta zonlarda pnömonitis gözlendi. 
Sonuç:
Bleomisin renal ve akciğer fonksiyonları bozuk, yaşlı hastalarda 
dikkatle  kullanılmalıdır.  AC  toksisitesi  geliştiğinde  tedavide 
kullanılan  ajanların  etkinliği  sınırlıdır.  Bleomisin  uygulanan 
hastaların  böbrek  ve  AC  fonksiyonlarının,  yaşlarının  mutlaka 
bazal  olarak  değerlendirilmesi  ve  takibi  daha  da  önem 
kazanmaktadır.
EP-347
DOSETAKSEL’E DİRENÇLİ PROSTAT KANSERİ HÜCRE 
HATLARINDA DOSETAKSEL’İN SİTOTOKSİK VE APOPTOTİK 
ETKİSİNİN ZOLEDRONİK ASİT ÖN MUAMELESİYLE 
ARTTIRILMASI
UMUT VAROL 
1
, ZEKİ SÜRMELİ 
1
, PINAR GÜRSOY 
1
, BURCU 
ÇAKAR 
1
, UĞUR MUSLU 
1
, ASLI KISIM 
2
, EMİR BOZKURT 
2

HARİKA ATMACA 
2
, CANFEZA SEZGİN 
1
, BÜLENT KARABULUT 
1

RÜÇHAN USLU 
1
, BURÇAK KARACA 
1
 
 

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ,TÜLAY AKTAŞ,ONKOLOJİ 
HASTANESİ,İÇ HASTALIKLARI AD, MEDİKAL ONKOLOJİ BD, 
BORNOVA/İZMİR/TÜRKİYE 

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ, FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ, 
BİYOLOJİ BÖLÜMÜ,MURADİYE/MANİSA/TÜRKİYE
Amaç:
Dosetaksel (DOC) içeren rejimlerin prostat kanserli hastalarda 
sağ kalımı uzattığı kanıtlansa da, direnç gelişen prostat kanseri 
hastalarında  etkili  bir  ikincil  kemoterapi  rejimi  yoktur.  Bu 
nedenle  DOC’un  etkinliğini  arttıracak  yeni  kemoterapotik 
ajanlar  araştırılmaktadır.  Zoledronik  asit  (ZA),  çeşitli  kanser 
hücrelerinde  etkinliği  kanıtlanmış  güçlü  bir  bifosfonattır.  Bu 
çalışmada DOC dirençli insan prostat kanseri hücre hatlarında 
(PC-3 ve DU-145),  ZA ön muamelesiyle DOC’un sitotoksik ve 
apoptotik etkilerinin arttırılması amaçlanmıştır. 
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin