KeçİÖren caferilerinde öLÜM ADETleri ve uygulamalari


F.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 18:1 (2013)



Yüklə 410,6 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/25
tarix07.08.2022
ölçüsü410,6 Kb.
#63040
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25
7 39

F.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 18:1 (2013) 
173 
____________________________________________________________________________ 
makamının zorluklarından temkîn makamına ulaştırır.
86
Zâkirin nefsinin fenâ 
hâlinden bekâya çıkması, onun nefsindeki kötü sıfatların zâil olması ve iyi 
sıfatların bâki olması anlamına gelir.
87
Renkten renge girme, değişme ve kararsız 
olma anlamına gelen telvin, hâl sahibi olanların sıfatıdır. Mekanda yerleşme
karar kılma, istikrar ve devamlı olma manalarına gelen temkin ise hakîkat ehlinin 
sıfatıdır. Telvîn durumunda nefis bir hâlden diğer bir hâle, bir vasıftan diğer bir 
vasıfa geçerken, temkîn hâline ulaşınca vuslata ermekte ve makamda 
yerleşmektedir.
88
Yukarıdaki ifadeleri kısaca özetlemek gerekirse nefis 
mutmainne makamında kötü sıfatlarından uzaklaşıp iyi sıfatlarla vasıflanmak 
suretiyle temkîn sahibi olmaktadır. 
Trabzonî, mutmainne mertebesinde sâlike “Hak” isminin mazharı olan 
bazı sırların açılabileceğini ve kendisinde kerâmet gibi bir takım olağanüstü 
hadiselerin vuku bulabileceğini söyler. Bu gibi hadiseler karşısında, sâlikin nasıl 
davranması gerektiği konusunda uyarılarda bulunur. Ona göre, sâlik, mutmainne 
mertebesinde vahdet sırrını ifşâ etmemeli ve kerâmet gösterme çabasına 
girmemelidir. Kendisinde meydana gelebilecek herhangi olağanüstü bir durumu 
hilâfet ve şöhret elde etmek için kullamamalı ve insanların kendisine 
yönelmesinden sakınmalıdır. Sâlik her durumda mütevâzı olmaya gayret etmeli 
ve Allah ile olan edebini muhafaza etmelidir. Çünkü bu mertebede yolculuğu 
Allah’la beraber olan sâlik mukarrebûn
89
makamında olması dolayısıyla en küçük 
bir edep ihlâlinden bile hesaba çekilir. Sâlikte nefs-i mutmainnenin nurunun 
ortaya çıkması ve vuslata ulaşması hâlinde şeyh onun nefsini, nefs-i râdıye 
mertebesine çıkarır ve ona beşinci ismi telkin eder. Ayrıca sâlikin nefsi, 
mutmainne makamına çıkınca şeyhin ona hilâfet vermesi ve başka sâlikleri 
terbiye etmek için mürşid olarak görev vermesi câiz olur. Buna “hilâfet-i suğra” 
denir. “Hilâfet-i kübrâ” ise seyr u sülûk tamamlandıktan ve nefis kemâle 
ulaştıktan sonra verilir.
90
Hilâfet, şeyhlik makamıdır ve hemen hemen bütün 
tarîkatlarda bu amaçla kullanılmıştır. Hilâfet-i suğrâ, makamında kendisine hilâfet 
görevi verilen sâlik, bağlı bulunduğu tarîkat dairesi içinde görev yapar. Hilâfet-i 
kübrâ makamı ise, tarîkatta kol oluşturma yetkisine sahip olmayı ve görevini bu 
86
Trabzonî, Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 214a. 
87
Yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarîkatlar, s. 217. 
88
İmam-ı Rabbânî, Mektûbat I, m.no: 18, s. 66 
89
Allah’a yakın olan velîlere verilen isimdir. Peygamberler ve melekler ilgili olarak da 
kullanılmaktadır. Seccâdî, Tasavvuf ve İrfan, s. 334. 
90
Trabzonî, Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 215a. 



Yüklə 410,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin