İsim Okul Numarası


Biopsi ve otopsi materyalleri



Yüklə 380,99 Kb.
səhifə5/9
tarix13.04.2017
ölçüsü380,99 Kb.
#13947
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Biopsi ve otopsi materyalleri : Alınan materyalin bir kısmı, %10 formalin (veya diğer fiksatiflerle) ile tespit edilerek histolojik muayeneler için kullanılır. Hazırlanan kesitler Gridley, Gomori, PAS, vs. boyama tekniklerinden biri ile boyanarak muayene edilirler. Materyalin diğer kısmından alınanlardan formolsuz ise yukarıda bildiren yöntemlerden birine göre preparatlar hazırlanır ve aynı zamanda ekimler için kullanılır.

Kraşe ve bronşial eksudat :Bu materyaller  önce steril fizyolojik tuzlu su içinde 3-4 kez iyice yıkanarak oral flora ve yabancı materyallerin uzaklaştırılmasına çalışılır. Sonra yıkanmış materyallerden, çok temiz lâm üzerinde preparatlar hazırlanarak, hem boyanmadan ve hem de boyanarak mikroskop altında incelenirler. 

Pleura ve periton eksudatları : Bu materyaller de, duruma göre, santrifüje edilmeden ve edildikten sonra dipteki tortudan, yukarıda bildirilen yöntemlere göre muayene edilirler.

Subkutan ve sistemik mikozeslerde direkt mikroskobik muayenelerde görülebilecek mantar elementleri, mantar türlerine göre değişiklikler gösterirler. Bunlar infeksiyonlara göre kısaca aşağıdaki gibidir.



Rhinosporidiosisde : Mikroskop altında, R.seeberi 'ye ait sporangium (sferula) 300-400 m.m çapında ve sporlar (7-9 m m) görülür. Sporangiumlar kalın duvarlıdırlar.

Sporotrichosisde : İnfekte materyallerde, S. schenckii 'ye ait uzunca oval, puro biçiminde, maya benzeri ve bazıları tomurcuklu hücrelere        (2-3.6 m m) rastlanır.

Aspergillosisde : Dokularda veya eksudatlarda, bu mantara ait branşlı miselyumlar, konidiofor ve sporlara rastlanabilir.

Blastomycosisde : Mikroskop altında, büyük, yuvarlak veya oval, çift cidarlı ve bazıları tomurcuklu hücreler (8-20 mm çapında) görülebilir.

Candidiasisde : Patolojik materyaller içinde oval veya yuvarlak, bazıları tomurcuklu hücreler (2-5 mm) ve septumlu miseller bulunur.

Coccidioidomycosisde : Vücuttan elde edilen marazi maddeler içinde, oval veya yuvarlak (15-90 mm çapında), çift cidarlı ve içleri granüllü hücreler (sferulalar) ve bunların bazılarından çıkmış endosporlar görülebilir.

Cryptococcosisde : Dokulardan yapılan preparatlarda, kalın duvarlı ve kapsüllü, oval veya yuvarlak hücreler (5-20 mm) bulunur.

Histoplasmosisde : Patolojik materyaller içinde, mikroskop altında, oval veya yuvarlak, küçük (2-4 m m) hücreler ve bunların etraflarında bir veya birden fazla tomurcuk gözlenebilir.

Nocardiosisde : Lezyonlar, sekretler veya eksudatlar içinde branşlı ve asidorezistans küçük çomakçıklar tarzında N. asteroites 'e rastlanabilir.  

Materyallerin Ekilmesi

Laboratuvara gönderilen materyallerden, şüphelenilen infeksiyonun türüne göre uygun besi yerlerine ekimler yapılır. Eğer, marazi madde yeterli ise, bunları 4 gruba ayırmak iyi bir tedbir olur. Materyal, 1-Mikroskobik muayeneler için, 2-Ekimler için, 3-Histopatolojik yoklamalar için, 4-Muhtemelen, tekrar gerekli olabilecek muayeneler için olmak üzere gruplandırılır. Laboratuara gönderilen patolojik materyal, hemen ekilemeyecek veya muayene edilemeyecekse, bu takdirde buzdolabı ısısında muhafaza edilirler. Ancak, 0°C ile 4° C arası ısısı, bazı flamentöz mantarlar için uygun olmayabilirler. Mantar örnekleri rutubetli bir ortamda, veya rutubetli bir tüpte, petri kutusunda, şişede, vs. kaplar içinde bulundurulmamalı veya muhafaza edilmemelidir. Çünkü, bazı saprofitik mantarlara ait sporlar, rutubetli ortam içinde filizlenebilir ve bu durum, etkilen besi yerlerinin kısa bir süre içinde kontaminasyonlarına neden olabilir. Böylece patojenik mantarların üremesini ve izolasyonunu güçleştirir veya imkansız hale gelir.

Kutan mikozes olgularından alınan materyallerin ekimlerinin bir kaç gün sonra yapılmasının bakteri kontaminasyonlarını azaltacağını bildiren araştırmacılar bulunmaktadır. Ancak, üretme ortamlarına antibiyotikler katıldığından, bakteri kontaminasyonlarının önemli bir engel oluşturamayacakları açıktır. Bu nedenle, laboratuvarlara materyaller ulaşır ulaşmaz ekilmeleri gereklidir.

Muayene materyallerin ekimlerinde, aynen bakteriyoloji laboratuarlarında uygulanan steril çalışma kuralları, burada da, izlenir. Ekim malzemesi ve besi yerleri steril olmalıdırlar.

Materyallerin laboratuvarlarda açılması ve ekimleri, mutlaka, özel kabinet (inokulasyon kabineti) içinde yapılmalıdır.

Kutan Mikozesler

Kutan mikozes olgularında, genellikle, kıl, tüy, deri ve tırnak kazıntıları gönderilir. Bu materyallerden petri kutusundaki besi yerlerinin 4-5 yerine, steril pensle ekimler yapılır. Kıl veya deri kazıntılarının, besi yerlerinin içine biraz batırılmasının, üreme şansını artırması bakımından önemi fazladır. Özellikle, kıl follikülleri pensle agarın içine biraz daldırılmalıdırlar. İzolasyonlar için, tüp veya şişeler yerine, daha geniş bir alan oluşturan, iyi bir mikroskobik görünüm sağlayan ve daha fazla ekimlerin yapılmasına olanak veren, petri kutularının kullanılması yerinde olur. Ayrıca, kontaminantları veya saprofitik olanları zamanında ve agarın yüzeyini kaplamadan görerek bunları uzaklaştırmak olanağını da sağlar.

İlk izolasyonlarda, sıvı besi yerlerinden pek yararlanılamaz.  

Subkutan ve Sistemik Mikozesler

Bu infeksiyonlarda çeşitli patolojik materyallerden ekimler uygulanır. Vesikül sıvıları, irin ve bunun gibi materyaller, petri kutusundaki katı besi yerinin yüzeyine iyice yayılarak ekilirler. Serobrospinal sıvı, pleural ve peritoneal eksudatlar, hem sanrfüje edildikten sonra tortudan ve hem de sanrfüje edilmeden ekimleri yapılır. Doku parçaları iyice ezildikten veya çok küçük parçalara ayrıldıktan sonra ekilirler.

Sistemik infeksiyon oluşturan mantarlardan, H. capsulatum, C. immitis, B. dermatitidis, vb., ekimler petri kutusu yerine tüpteki katı ortamlara yapılması daha uygun olur.

İnokulasyonlar için kullanılacak besi yerleri, hastalık etkenini en iyi şekilde üretebilme yeteneğine sahip ve aynı zamanda selektif olmalıdırlar. Ayrıca, her türlü optimal koşullar sağlanmalıdır.

Mantarlar genellikle aerobik bir karaktere sahiptirler.

Kültürler, inkubasyonda 15-20 günden aşağı olmamak üzere tutulurlar. Ancak, bu süre mantarların türüne göre değişebilir. Bazı hallerde kültürün yüzeyi saprofitik mantarlarla kaplanabilir. Bu zaman, kısa bir süre içinde ve besi yerinin yüzeyini kaplamadan ya başka ortama ekim yapılmalı veya saprofitik mantar spor oluşturmadan, besi yerinden uzaklaştırılmalıdır.

Mantar hastalıklarına neden olan etkenleri izole etmek için kullanılacak besi yerlerinin türü, şüphelenilen hastalığa göre değişebilir. Ancak, son yıllarda çeşitli ticari firmalar tarafından pratiğe sunulan, özel ve selektif izolasyon ve identifikasyon besi yerleri bulunmaktadır. Bunlardan da aynı tarzda yararlanılabilir.

Dermatofitozeslere neden alan etkenlerin ilk izolasyonu için, direk marazi maddelerin muayene sonuçları ne olursa olsun, uygun besi yerlerine ekilmelidirler. Besi yerinin seçimi aranan etkene göre değişir. Her ne kadar besi yerlerine anti bakteriyel  (kloramfenikol veya streptomisin + penisilin karışımı) ve antifungal (cyclohexamide =actidione) maddeler katılsa bile, hastalardan alınan örneklerde bakteriler ve özellikle saprofitik mantar kontaminasyonlarını önlemek önemli bir sorun olarak bulunmaktadır. En fazla kontaminant mantarlar Phycomyceteslere ait türler arasındadır. Bunlar üremelerinin başlangıcında, ayni dermatofitlere benzer koloni formu oluşturmakta ve bazen yanlış teşhise yol açmaktadırlar. Bu yönden dikkatli bulunmak gerekmektedir.

Laboratuarlarda, dermatofit ve diğer patojenik mantarların ilk izolasyonu için, bileşiminde kloramfenikol ve siklohekzamid (cyclohexamide) bulunan, Sabouraud dekstroz agar (SDA ) kullanılır. Bu ortamın pH'sı düşük olduğundan ve içerdiği antibakteriyel ve antifungal substanslardan dolayı, birçok bakterilerin ve saprofitik mantarların üremesini inhibe eder. Ancak, bu maddelere rağmen özellikle, saprofit bazı mantar üremesine rastlanabilir. Ortama, aktidion (actidione, 0.5 g/ lt),  kloramfenikol (0.05 g / litre) veya bunun yerine streptomisin (40 mcg. / ml) ve penisilin (20 ui / ml.) karışımı konabilir. Bazı araştırıcılar, antifungal olarak, fungicidini önermektedirler (100 mcg. / litre). Bu madde, % 1 oranında dimethylformamide içinde eritildikten sonra kullanılır.

Dermatomikozese neden olan etkenleri izolasyonda, bazı laboratuarlar, Sabouraud dekstroz agarın yanı sıra veya ayrı olarak Littman-Oxgall agarından da yararlanılmaktadır. Ancak, bu ortamda koloniler, birinci besi yeri kadar tipik bir görünüme sahip değildirler. Bu nedenle, özellikle, identifikasyon için SDA besi yeri yeğ tutulmaktadır.

T. violaceum, T. verrucosum, T. concentricum, T. ferrugineum ve T. tonsurans gibi dermatofitleri üretmede besi yerine tiamin ( 0.05 g / litre ) katılması üreme şansını artırır. Ayrıca, T. equinum için nikotinik asit ve T. gallinae için histidin üretme faktörü olarak kullanılmalıdır.

Subkutan ve sistemik mantar infeksiyonlarında da genellikle, Sabouraud dekstroz agar kullanılırsa da, bundan ayrı olarak, Beyin-kalp infusyon agarı veya aynı ortamın kanlı agarı, Sabhi agardan da büyük ölçüde yararlanılır. Bu ortamların bileşiminde, siklohekzamid (0.5 g. / litre) ve kloramfenikol (0.05 g. / litre) bulunabilir. Ancak, antifungal madde, Cryptococcus ve Candida türlerinin izolasyon ve identifikasyon besi yerlerinde bulunmamalıdır. Üremeyi inhibe edebilir.

İnokule edilen besi yerleri, dermatofit izolasyonu için 25o - 26o C. aralarında inkubasyona konurlar. Ekimlerin çift olarak yapılması ve birinin 37oC tutulması gereklidir. Ancak, bu ısı (37oC) dermatofitlerin çoğunu inhibe eder. Sistemik infeksiyonlara neden olan mantarların izolasyonu için de çift ekimler yapılır ve biri 37oC. tutulur. Bu ısıda dermatofit mantarların parazitik formu (maya benzeri form) elde edilir.

Kontamine olmuş kültürleri temizlemek için sulandırma (bir özeye 10-15 spor düşecek tarzda) yöntemi kullanılır. Bu miktar inokulum, 45oC'ye kadar ılıklaştırılmış agarla iyice karıştırıldıktan sonra petri kutusuna dökülür. Bir kaç gün sonra (veya koloniler görülmeye başladıktan sonra) seçilen koloni veya koloniler başka bir besi yerinin ortasına inokule edilir. Uygun bir süre inkubasyonda tutulduktan sonra (koloni iyice görüldükten sonra ) kenarlarından alınan inokulum taze bir ortama aktarılır. Bazı durumlarda, işlemi birkaç kez yinelemek gerekebilir.

Primer kültürlerde, dermatofit mantarlar, genellikle, 4-15 gün içinde koloni oluştururlar. Kültürler 4 günden sonra her gün veya gün aşırı, sabah ve akşam, düzenli olarak kontrol edilir ve 3 hafta kadar inkubasyonda bırakılır. Bu arada patojenik mantarlar bakımından şüpheli görülen koloniler, zaman geçirmeden ve kontaminantların bulaşmasına meydan vermeden, başka ortama aktarılırlar. Üç hafta sonra, her hangi bir üreme görülmeyen besi yerleri negatif kabul edilirler. Ancak, marazi maddelere bir şans daha tanımak istenirse, bu sefer 15 - 20 gün sonra, tekrar ekilmelidirler. Bu zaman, iki ayrı izolasyon besi yeri kullanılmasının yararı bulunabilir. Kültürlerde kontaminasyonun varlığı anlaşılırsa, hemen subkültür yapılmalıdır. Eğer birden fazla koloni varsa, bunlar ayrı ortamlara nakledilmelidirler. Kültürleri muayene ederken çok yavaş hareket etmeli ve petri kutuları, mümkünse, pek fazla kıpırdatılmamalıdır. Aksi hallerde saprofitik mantar (Aspergillus, Penicillium, Mucor, v.s.) sporları, patojenik mantar kolonilerini kontamine edebilirler.

Besi yerlerini petri kutularında kullanmak, geniş bir yüzey sağlaması ve görmeyi kolaylaştırması bakımından çok faydalıdır. Ancak, insanlara bulaşan sistemik mikozeslerde ağzı kapaklı tüp kullanmak iyi bir tedbir olur.

Çeşitli mantar hastalıklarında alınacak materyalin ve izolasyon için kullanılacak besi yerlerinin türü aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir.

Mantarların antifungal ve antibiyotikli ortamlarda izolasyonu sağlandıktan sonra, subkültürlerinin yapılması için ayrı besi yerleri kullanılmalıdır. Bu besi yerinde antifungal madde konmayabilir. Pasajlar aynı bakterilerde uygulanan yöntemlerle devam ettirilir. Eğer identifikasyon yapılacaksa, alınan inokulumlar, diğer besi yerinin tam ortasına ekilmelidirler. Üreme meydana geldikten sonra kültürler muayene edilir. İdentifikasyon için özel selektif besi yerlerinden yararlanılabilir.



MANTAR KÜLTÜRLERİNİN MUAYANELERİ

01.Kutan Mikozesler

01.01. Koloni Makromorfolojisi

01.02. Koloni Mikromorfolojisi

02. Subkutan ve Sistemik Mikozesler

02.01. Koloni Makromorfolojisi

02.02. Koloni Mikromorfolojisi

01. Kutan Mikozesler

Uygun bir süre ve ısıda tutulan saf kültürlerin incelenmesinde, genellikle, aşağıdaki sıra izlenir:                                                                                                                                         



01.01. Kolonilerin Makromorfolojisi

Dermatofitlerin identifikasyonunda kolonilerin makromorfolojilerinin incelenmesi önemli yer tutar. Bu muayenede, üreyen saf mantar kolonileri, morfolojik olarak çeşitli yönlerden tetkike tabi tutulur. Bunlar da;



1- Üreme durumu: Kolonilerin gelişme durumu çaplarının ölçülmesi ile saptanır. Üreme durumu inkubasyon ısısı, süresi, besi yerinin bileşimi ve miktarı ile ilişkili olması yanı sıra, türlerinin kendine özgü bir gelişme kapasitesine de bağlıdır.Ayrıca, ilk izolasyonlarda yavaş bir üreme gösteren ve küçük koloni çapına sahip olan bazı mantarlar, pasajları yapıldıktan sonra daha çabuk üreme yeteneği kazanabilirler.

Bazı mantarlar  (M. canis, M. gypseum) genellikle çabuk ürer ve 10-13 gün içinde koloni çapı 3-4. cm. büyüklüğe ulaşır. Buna karşılık T. verrucosum ve T. violaceum daha yavaş ürer ve aynı süre içinde 1.0-1.5cm. kadar olur. T. schonleinii, T. soudanse, T. yaoundei, ilk pasajda bile çok yavaş ürer ve 20 gün sonra olgunlaşır. T. gallinae, E. floccosum, M. ferrugineum ise ancak, 15 günden sonra olgunlaşır. Bu olgunlaşma dönemi mantarların teşhisine yarayacak en iyi periyoddur.



Bazı mantarlar da laboratuarlarda, devamlı pasajlar sonu, mutasyona (kromozomal değişmelere) uğrayarak koloni görünümünde bazı değişmeler meydana gelir. Böyle kolonileri teşhis etmek oldukça güçtür. T. audouinii ve T. megninii kültürleri, diğerlerine oranla daha sabit bir karaktere sahiptirler.

2- Koloni şekli: Dermatofit kolonilerinin şekli, genellikle, yuvarlak veya ovaldir. Bazılarının kenarları loblu, çentikli, asteroid, vs. olmasına karşın, bir kısmının da düzdür. Ancak, bu görünümler varyasyonlar sonucu değiştiğinden, türlere özgü bir sabit karakter göstermezler ve bu nedenle de kolonilerin identifikasyonunda, koloni şekli yanı sıra, diğer özelliklere daha fazla önem verilir. Aşağıdaki çizelgede, dermatofitlerin koloni morfolojileri gösterilmiştir.

3- Koloni topografisi: Dermatofit mantarlarının koloni topografisi çok değişiklik gösterir. Koloniler, genellikle, yassı ve hafifçe kabarık bazılarının ortası belirgin şekilde çıkıntılı, bazı dermatofitler de, merkezden yanlara doğru sathi veya derince çizgili, katlı, bazılarının üzeri düzensiz kıvrımlı ve kırışıktır.

http://www.mikrobiyoloji.org/tr/genel/resimgoster.aspx?dil=1&belgeanah=3503&resimisim=g110014000_1.gif

4- Koloni yapısı: Dermatofitler başlıca, 4 koloni yapı karakteri gösterirler:

a) Maya-benzeri yapı: Bu özellikteki koloni yapısına, Candida türlerinde ve dimorfik mantarların (Blastomyces, Coccidioidomyces, Histoplasma, vs.) 37 oC'de üreyen kolonilerinde rastlanır. Bu tarz koloniler kabarık, kenarları yuvarlak, oval veya düzensiz, mukoid karakterdedirler ve hifalara rastlanmaz.

http://www.mikrobiyoloji.org/tr/genel/resimgoster.aspx?dil=1&belgeanah=3503&resimisim=g110014000_2.gif

b) Flamentöz yapı: Böyle koloniler, pamuk veya kadife gibi tüylü bir görünüme sahiptirler. Aerial hifalardan oluşan bu yapıda, sporulasyona veya konidioforlara fazlaca rastlanmaz.

c) Granüler yapı: Aerial hifaların az bulunduğu veya görülmediği bu dönemde sporulasyona fazlaca rastlanır. Bu yapı özelliği koloniler olgunlaştıktan sonra meydana gelir. Kolonilerin üzeri ince granüler bir görünümdedir. Bazen aynı kolonilerin bir bölgesi (daha ziyade orta kısmı) granüler bir yapı gösterirken, kenarları flamentöz bir özelliğe sahip olabilmektedir.

d) Tüysüz membranöz yapı: Bu koloni yapısında, tüysüz deri gibi bir görünüm vardır. Ancak, koloni kenarlarında hifalara rastlanabilir.

5- Koloni rengi (üstten) : Koloniler olgunlaştıktan sonra yüzeyde görülen renk bazen tek ve bazen de birçok renklerin kombinasyonu halinde bulunabilir. Bazı dermatofitler de, ortama yayılabilen pigmentler meydana getirebilirler. Mantarların renk oluşturması bir genetik karakter olmakla beraber, ortamın yapısı ve pH’sı ile de ilişkilidir. T. mentagrophytes, T. rubrum ve T. violaceum ’un pigmentleri antrakinon yapısındadır. Dermatofitler açıktan koyu renge kadar değişebilen kanarya sarısı, limon sarısı, portakal rengi, açık kırmızı, koyu kırmızı, kahverenginin çeşitli tonları, siyah, menekşe rengi, vs.), bir renk skalasına sahiptirler.

Koloni rengi (alttan): Bazı dermatofitlerin (T. gallinae, T. megninii, vs) koloni arka yüzünün pigmentasyonu ile karakterize olmaktadırlar. Bazen de koloninin üstten görünümü ile alttan görünümü ayrı renk tonundadır (E. floccosum, T. violaceum, vs.). Dermatofitlerin arka yüzü görünümü de çok çeşitli renkler (sarı, oranj, kırmızı, kahverengi, yeşilimsi ve renklerin açık ve koyu formları) gösterirler. Arka yüz rengi koloni identifikasyonunda daha fazla işe yaramaktadır.



6- Pleomorfizm: Granüler veya membranöz karakterdeki kolonilerin, genellikle, orta kısımlarında bazen de kenarlara yakın yerlerinde, beyaz pamuk veya tüy gibi oluşumlara rastlanır. Bunlar steril hifaların oluşturduğu topluluklardır (pleomorfizm veya pleomorfik dejenerasyon). Bazı hallerde, pleomorfizm, bütün koloniyi kaplayabilir. Böyle durumlarda, mantar, orijinal makro-ve mikrokoloni morfolojisini ve pigmentasyon yeteneğini kaybeder. Dejenerasyonun ilk başlangıçında makrokonidiumlar, sonra da mikrokonidiumlar ve bununla beraber diğer strüktürler gelişemezler veya oluşamazlar. Koloni sadece miselyum halinde kalır. Bu değişmelere, fizyolojik ve biyokimyasal varyasyonlar da katılır. Pleomorfik dermatofit şuşları, orijinallerinden daha fazla nitrojenli madde kullanırlar. Pleomorfizm, daha ziyade, kültürlerde spontan mutasyonlar sonucu meydana gelir ve pasajlar bu durumu kolaylaştırırlar.

Bazı hallerde, lezyonlardan ilk izole edilen mantar kolonilerinde de pleomorfik dejenerasyonlar görülebilir. Böyle mantarları pasaj etmek ve identifikasyonunu sağlamak olanak dışıdır. Eğer koloni tam pleomorfik değilse, ancak, bir kaç pasajdan sonra sporulasyon görülebilir. Böyle durumlarda, özel sporulasyon ortamları (patates dekstroz agar, vs. gibi) kullanmak iyi bir tedbir olur. Tam pleomorfizm oluşmuşsa, bunu geriye, sporlu formuna döndürmek çok zordur veya imkansızdır.

Pleormorfik dejenerasyon pasajlarla arttığından, bunu laboratuarlarda önlemek için, her 10-15 gün içinde (veya mantarın olgunlaştığı dönemde) subkültür yapılır. Bu amaçla, inokulumlar, normal görülen koloni bölgelerinden seçilmelidir. Ayrıca pleomorfizme mani olmak için, mantarlar, -20oveya -60oC'de muhafaza edilebilirler.

7- Faviform dejenerasyon: Bazı mantarların orijinal tüylü veya kadife gibi olan kolonilerinin kenarları, tüysüz membranöz bir durum gösterir. Bu tarz değişikliğe ƒaviform dejenerasyon adı verilmektedir. T. rubrum kolonilerinde bazen, ve T. violaceum'da da, genellikle, kolonilerin ilk başlangıçında bu tarzda oluşumlarına rastlanabilir.

01.02. Kolonilerin Mikromorfolojisi

Dermatofitlerin makromorfolojik karakterleri, kolonilerin birbirlerine bir çok yönden benzemeleri sonu, identifikasyonda önemli ip uçları verememektedir. Bu nedenle mikroskop altında muayene edilmeleri ve türlere ait bazı özelliklerin saptanması gereklidir. Kolonilerin mikromorfolojisi başlıca iki tarzda saptanabilir.

1- Tüm koloninin, stereoskopik mikroskop altında ve küçük büyütme ile muayene edilmesi, genellikle, mantarların identifikasyonuna pek yararlı bilgi vermemekle beraber, koloni hakkında kabaca bir fikir edinilmesi bakımından önem taşır. Bu muayenede, koloninin şekli, topografisi, yapısı ve dejenerasyonlarına ait bazı bilgiler elde edilebilir.

2- Üremiş kolonilerin çeşitli yerlerinden alınan materyallerden, tekniğine uyularak, boyalı veya boyasız preparatlar hazırlanarak 200 X veya 500 X büyütme ile (veya gerekiyorsa daha fazla büyüterek) mikroskop altında muayene edilir ve koloninin mikroskopik yapısı incelenir. Bu muayenede, hifalar, makrokonidium, mikrokonidium ve mikroskop altında görülebilen ve mantara ait diğer yapılar (klamidospor, artrospor, blastospor, v.s.) iyice incelenirler.



a) Hifalar: Mantarların hifa durumuna ve yapısına bakarak teşhis konulamaz. Çünkü, bu oluşumlar çok değişkendir ve çok değişiklikler gösterirler. Dermatofitlerin hifaları septumlarla bölünmüş olup branşlıdırlar. Bazı mantarlardan (M. ferrugineum, T. tonsurans) hifaların yanlarından küçük veya kısa dallanmalar görülebilir (pektinate hifa). Favik şamdanı adı verilen hifa tarzına, M. distortum, M. ferrugineum,T. concentricum, T. schoenleinii, T. verrucosum ve T. violaceum kolonilerinde rastlanabilir. T. mentagrophytes’de, özellikle, spiral hifa oluşumuna tesadüf edilir. Bazı dermatofitlerde de noduler yapı  bulunabilir. Bunların yanı sıra raket hifa, formlarına da bazı dermatofit mantarlarında rastlanabilir.

http://www.mikrobiyoloji.org/tr/genel/resimgoster.aspx?dil=1&belgeanah=3503&resimisim=j110014000_3.jpg

Yandaki şekilde hifa türleri gösterilmektedir.



b) Mikrokonidiumlar (microconidiae) : Dermatofitlerin önemli ve tek hücreden oluşan reprodüktif elementlerinden birisi de mikrokonidiumlarıdır (microaleuriospor). Bunlar, çok sayıda, az veya hiç bulunmayabilirler. E. floccosum, T. concentricum, M. ferrugineum ve T. schoenleinii, genellikle, mikrokonidium oluşturmazlar. Mikrokonidiumların hifa üzerinde veya serbest olarak, morfolojik yapılarının ve dizilişlerinin, mantarların identifikasyonunda rolleri pek azdır. Ancak, M. persicolor, T. mentagrophytes, T. tonsurans, T. rubrum, T. terrestre, T. georgiae, gibi dermatofitlerde, mikroaleuriosporların şeklinden yararlar sağlanabilir. Biçim bakımından, genellikle oval, yuvarlak ve armut görünümündedirler. Hifalardan tek tek çıktıkları gibi bazen toplu olarak da bulunabilirler.

Uygun koşullar altında, mikrokonidiumlardan, bir veya birkaç tane jerm tüpü oluşur, bunlardan hifalar ve sonra da miselyumlar meydana gelir.



c) Makrokonidiumlar (macroconidiae) : Dermatofitlerin mikroskopik morfolojilerinin incelenmesinde, üzerinde durulması ve iyice gözlenmesi gereken reprodüktif elementlerin başında makrokanidiumlar (macroaleuriospor) gelmektedir. Bu oluşum, bazen çok fazla, bazen de az veya hiç bulunmayabilir.

M. ferrugineum, T. concentricum, T. soudanese, T. ycoundei, genellikle, makrokonidium oluşturmazlar. Diğer dermatofitler de az veya çok sayıda (M. canis,M. cookei, M. gypseum, M. nanum v.s.) makrokonidium meydana getirirler. Bunların mikroskop altında, şekli, büyüklüğü, içindeki hücre sayısı, kenarlarının durumu ve diğer özellikleri çok iyi incelenmelidir. Şekilleri, daha ziyade, mekik, puro, kayık, lobut, yumurta görünümünde ve uçları sivri veya hafifçe yuvarlakçadır. Bazıları orta eksene göre bükülmüş (M. distortum) olmasına karşın diğer mantarların ki, genellikle, düzdür. Boyutları, mantar türlerine göre değişmek üzere, 6-20 x 30-150 mikrometre arasındadır. T. gallinae, M. persicolor, M. audouinii ve M. vanbreuseghemi 'nin makrokondium  hücre duvarları ince olmasına karşın, M. canis ’in kalındır. Bazılarının kenarlarında da özel dikensi çıkıntılar bulunur.

Makrokonidiumlar birden fazla hücreye sahiptirler. Hücreler, birer septumla birbirlerinden ayrılmışlardır. Bunların sayıları, M. nanum ve E. floccosum ’da genellikle 2-3 tane olmasına karşın, diğerlerinde 4-12 arasında değişebilir. Hücre sayıları türler için önemli bir ayırıcı karakter taşımazlar. Ancak, M. nanum’da oval veya yumurta biçiminde olan makrokonidiumlarda 2-3 taneden fazla hücre bulunmaz. E. floccosum ’da benzer yapı özelliği gösterir.

Mikroskopik preparatlarda kullanılan solüsyonların, makrokonidiumların morfolojik karakteri üzerine etkisi vardır. Bu nedenle, bazı araştırıcılar fazla değişiklik yapmaması ve çabuk öldürmesi bakımından Lugol solusyonunu (veya iyot sol.) uygun bulmaktadırlar. Ancak, muayenelerin 10-30 dakika içinde bitirilmesi gereklidir. Bu süre, lugol solusyonunun etkilemesi için yeterli bulunmaktadır. Fizyolojik suyun kullanıldığı hallerde, makrokonidiumların yapısını iyice görmek olanaksızdır. Lugol solusyonu, sporun hücre duvarını, genellikle,10-15 dakika içinde kalınlaştırır. Bu kalınlaşma, standart ve her tarafta aynı olduğu için, herhangi bir sakınca yaratmaz.

Aynı mantara ait aynı koloni içinde oluşan makrokonidiumlar morfolojik olarak bir örneklik göstermeyebilirler. Bu nedenle de sadece makrokonidiuma dayalı teşhis sakıncalıdır. Bu konuda M. cookei üzerinde yapılan araştırmalar, özetle, aşağıdaki gibidir.

- Aynı koloninin çeşitli yerlerinden yapılan preparatlarda, birbirinden önemli derecede ayrı mikroskopik görünümde, makrokonidiumlara rastlanmaktadır.

- Aynı koloninin ortasından aynı uzaklıktaki çeşitli yerlerden 12-41 gün sonra yapılan preparatlarda, makrokonidiumların uzunluk ve genişliği önemli derecede farklar göstermektedir.

- Makrokonidiumların ortalama uzunluğu, 41 günlük kolonide, merkezden (koloninin ortasından) uzaklaştıkça azalmaktadır.

- Preparatta rastlanılan makrokonidium sayısı, koloninin yaşı, preparat için örneğin alındığı yer  ve besi yerinin, makrokonidiumun genişliği ve hücre duvarı kalınlığı üzerine, diğer değişiklikler kadar, büyük oranda etkilememektedir.

- Makrokonidiumlardaki hücre sayısı, koloni yaşlandıkça artmakta ve aynı zamanda, preparat yapmak için alınan örneğin yerine göre değişmektedir.

Yukarıda bildirilen durumlar, makrokonidiumların morfolojileri, sayıları, kalınlığı ve içlerindeki hücre sayısını etkilediğinden, teşhiste çok dikkatli bulunmak gereklidir.

Uygun koşullar altında, makrokonidiumlardan bir veya birden fazla jerm tüpü meydana gelebilir. Bu gelişerek hifayı oluşturur.

Bazı dermatofitlerin makrokonidium sayısı,  boyutları ve şekilleri bahsin sonunda çizelgelerde gösterilmiştir.


Yüklə 380,99 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin