Dİl nöropsikolojiSİ Özlem ÖZTÜRK


Konuşma alanlarındaki binişikliklerin varoluşu, bu durumun konuşulan dillerin yapılarının birbirine benzer olmasından kaynaklanıyor olma ihtimalini düşündürmektedir



Yüklə 446 b.
səhifə4/19
tarix18.04.2017
ölçüsü446 b.
#14409
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

Konuşma alanlarındaki binişikliklerin varoluşu, bu durumun konuşulan dillerin yapılarının birbirine benzer olmasından kaynaklanıyor olma ihtimalini düşündürmektedir.

  • Konuşma alanlarındaki binişikliklerin varoluşu, bu durumun konuşulan dillerin yapılarının birbirine benzer olmasından kaynaklanıyor olma ihtimalini düşündürmektedir.

  • Bunun için benzer dilleri (mesela Hint Avrupa dil aileseinden) bilen kişilerle çalışmalar yürütülmüş, konuşma üretimi sırasında aynı sol hemisfer bölgede aktivasyon saptanmıştır

  • Farklı yapılardaki dilleri (çince-ingilizce) bilen kişilerle yapılan çalışmalarda ise yine aynı bölgede aktivasyon gözlenmiştir.



İki PET çalışmasında, Paulesu ve diğerleri (2000) altı İngiliz, altı İtalyan üniversite öğrencisinden kelimeleri ve kelime olmayanları (bir kelime gibi gözüken ya da duyulan ama anadil konuşucuları tarafından kelime olarak kabul edilmeyen bir harf grubu ya da konuşma sesleri) yüksek sesle okumalarını (deney 1) ya da sunulan kelimelerin kendilerinden çok fiziksel görünümlerine dikkat etmeyi gerektiren özellik bulma görevinde (feature detection task) performans göstermelerini (deney 2) istemişlerdir. İkinci deneyde kelimeleri okumaları istenmemiştir. İtalyanca konuşanların ses birimlerini işlemeden sorumlu bölgelerde (sol temporal alan) daha yüksek aktivasyon bulunurken, İngilizce konuşanların temporal ve frontal korteksin diğer tarafında (sözcük isimlendirme ve kelime hatırlama sırasında aktif olan bölgeler) daha yüksek aktivasyon gösterdikleri bulunmuştur. Bu çalışma, sağlıklı bireylerde, kültürel etkilerin dille bağlantılı beyin fonksiyonları üzerindeki etkisini göstermesi açısından ilktir ve bu nöropsikolojik farklılığın kelime okuma hızı çalışmalarındaki davranışsal bulguları destekleyebileceği önerilmiştir.

  • İki PET çalışmasında, Paulesu ve diğerleri (2000) altı İngiliz, altı İtalyan üniversite öğrencisinden kelimeleri ve kelime olmayanları (bir kelime gibi gözüken ya da duyulan ama anadil konuşucuları tarafından kelime olarak kabul edilmeyen bir harf grubu ya da konuşma sesleri) yüksek sesle okumalarını (deney 1) ya da sunulan kelimelerin kendilerinden çok fiziksel görünümlerine dikkat etmeyi gerektiren özellik bulma görevinde (feature detection task) performans göstermelerini (deney 2) istemişlerdir. İkinci deneyde kelimeleri okumaları istenmemiştir. İtalyanca konuşanların ses birimlerini işlemeden sorumlu bölgelerde (sol temporal alan) daha yüksek aktivasyon bulunurken, İngilizce konuşanların temporal ve frontal korteksin diğer tarafında (sözcük isimlendirme ve kelime hatırlama sırasında aktif olan bölgeler) daha yüksek aktivasyon gösterdikleri bulunmuştur. Bu çalışma, sağlıklı bireylerde, kültürel etkilerin dille bağlantılı beyin fonksiyonları üzerindeki etkisini göstermesi açısından ilktir ve bu nöropsikolojik farklılığın kelime okuma hızı çalışmalarındaki davranışsal bulguları destekleyebileceği önerilmiştir.





Normal konuşma; duyusal, motor ve bellek işlemelerinin kompleks etkileşiminin ürünüdür.

  • Normal konuşma; duyusal, motor ve bellek işlemelerinin kompleks etkileşiminin ürünüdür.

  • Bu işlemelerden herhangi birindeki bir bozulma afazi (kavrama ve konuşma üretiminde bozukluk), disgrafi (yazmada ya da kendini yazarak ifade etmede güçlük) veya disleksi (okuma güçlüğü) gibi dil bozukluklarına neden olur.



Beynin özellikle sol yarısında oluşan lezyonlardan ötürü bütün dil modalitelerini (konuşma, yazma, okuma, mimikler, dili anlama, sembolleri,mimikleri yorumlama vs.) etkileyen ve dille ilgili yetilerin kısmen ya da tamamen kaybedilmesine neden olan organik dil kusurlarının genel adıdır.

  • Beynin özellikle sol yarısında oluşan lezyonlardan ötürü bütün dil modalitelerini (konuşma, yazma, okuma, mimikler, dili anlama, sembolleri,mimikleri yorumlama vs.) etkileyen ve dille ilgili yetilerin kısmen ya da tamamen kaybedilmesine neden olan organik dil kusurlarının genel adıdır.

  • Afazi olaylarının yaklaşık olarak %85’i beynin konuşma alanlarındaki serebrovasküler kazaların (inme gibi) sonucudur.

  • Diğer nedenler ise tümörler, organik beyin hastalıkları ve kafa yaralanmalarıdır.



Afazi teşhisi; duyusal rahatsızlıkların (az görme ya da işitme) , algısal bozuklukların (agnozi), hareket bozukluklarının (apraksi), ya da düşünce bozukluklarının (otizm, demans, şizofreni) bulunmadığı durumlarda konulur. Bu durum, dil ve düşünce arasındaki bağda bir bozulmayı ifade eder.

  • Afazi teşhisi; duyusal rahatsızlıkların (az görme ya da işitme) , algısal bozuklukların (agnozi), hareket bozukluklarının (apraksi), ya da düşünce bozukluklarının (otizm, demans, şizofreni) bulunmadığı durumlarda konulur. Bu durum, dil ve düşünce arasındaki bağda bir bozulmayı ifade eder.

  • Afazi teriminin tam karşılığı dilin tamamen hasarı olsa da belki disafazi (dilin bir kısmının kaybı) daha doğru olarak etiketlendirilmesidir. Çünkü afazili hastaların beyinleri dil becerilerinde bazı aşamalara zarar verir. Bu isimlendirme hatasına rağmen afazi terimi en geniş tanımıyla aynı kalır:dil fonksiyonlarının hasarı.



Afaziye ait semptomların yerini belirleme denemeleri problemlidir. Buna rağmen afazinin çok sayıda alt tipi, her bir özel semptom grubuyla ve belli kortikal alanda meydana gelen zararla tanımlanmıştır. Bu alanlar genellikle sol hemisferde bulunurlar.

  • Afaziye ait semptomların yerini belirleme denemeleri problemlidir. Buna rağmen afazinin çok sayıda alt tipi, her bir özel semptom grubuyla ve belli kortikal alanda meydana gelen zararla tanımlanmıştır. Bu alanlar genellikle sol hemisferde bulunurlar.


  • Yüklə 446 b.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin