Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

hayvan ları  Pargo  Kaling" i  geçen yavaş yol larına henüz çıkı­
yorlardı.  Bir  süre  on ların  egzotik  yükleri  üzerinde  durdum; 
fakat arkamdaki yumuşak bir ayak sesiyle engellendim. 
"Çay içeceğiz Lobsang ve o zaman konuşmamıza devam 
edeceğiz" 
ded i, henüz içeri giren Rehberim. Zaval l ı  bir keşişe 
normal olarak  servis ed i lenden  çok fark l ı  yiyecekler yeni len 
yere,  odasına  giderken  onu  izledim.  Çay,  elbette  var;  fakat 
H indistan'dan  tatlı  şeyler  de  vardı.  Benim  ağız  tad ım  için 
hepsi çok fazlaydı .  Normal olarak keşişler yerken asla konuş­
mazlar.  Yiyeceğe saygısızl ık olmaması  göz önüne alınır.  Fa­
kat  Rehberim  bu  fırsatta,  Rusların  Tibet'i  zora  sokmak  için 
saldırdıklarını,  içeriye  casuslar  sızdırmak  için  teşebbüsler 
yaptıkların ı   bana  söyledi.  Az  sonra  yemeğimizi  bitirdik  ve 
sonra yolumuzu,  Dalay  Lama'nın uzak topraklardan  pek çok 
i lginç  aleti  depolad ığı  odalara  çevirdik.  B i r  süre  çevrem ize 
bak ındık.  Lama  M ingyar Dondup, acayip nesneleri işaret etti 
ve  onların  kul lan ı lmalarını  açıkladı.  Sonunda  bir odan ın bir 
köşesinde durdu ve 
"Buna bak Lobsang! " 
dedi .  Onun yanına 
gittim ve gördüğümden hiç etki lenmedim. 
Önümde, küçük bir masada bir cam  kavanoz duruyordu. 
İçinde her biri, bir söğüt ağacı özü olduğu görünen küçük bir 
küre,  uzak  uç larından çekilmiş  bağlı  iki ince  iplik vard ı .  
"Bu 
özdür!" 
ded i  Rehberim,  inc.e  bir  espriyle  maddeyi  işaret 
ettiğim  zaman. 
"Sen  Lobsang" 
dedi  Lama, 
"elektriği  sana 
şok veren bir şey olarak düşünüyorsun.  Başka bir türü ya da 
tezahürü vardır ki,  statik elektrik olarak adlandmrız.  Şimdi 
seyret.' " 
Lama  Mingyar  Dondup masadan  yaklaşık kırk  elli  san­
tim  boyunda  parlak  bir  çubuk  aldı.  Çubuğu  hızla  cübbesine 
123 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
sürttü  ve sonra onu cam  kavanoza yaklaştırdı. Yoğun şaşkın­
lığımla,  iki  süngerimsi öz-küre  şiddetle ayrı aktılar ve çubuk 
geri  çeki ldiği  zaman  bile  ayrı  kaldılar. 
"Seyrelmeye  devam 
et.1" 
diye uyardı rehberim. Elbette, yaptığım şey  oydu. Birkaç 
dakika  sonra  öz  topları  normal  yerçekimi  altında  tekrar 
yavaşça  söndüler.  Az  sonra,  denemeden  önce  oldukları  gibi 
baş aşağı ası l ıydılar. 
"Dene  onu, " 
diye  emretti  Lama,  siyah  çubuğu  bana  u­
zatarak. 
"Kutsanmış Dolma adma! " 
diye haykırdım ! 
"O şeye 
dokunmuyorum.' " 
Rehberim  daha  çok  acı  çeken  ifademe 
kal pten  gülümsedi. 
"Dene  onu Lobsang, " 
dedi  yumuşakça. 
"Sadece hiçbir zaman seni aldatmadığım  için. "  "Evet, " 
diye 
şikayet ettim. 
"Fakat daima bir ilk vardır. " 
Çubuğu  üzerime 
bastırdı. Dikkatle berbat cismi aldım. Gönülsüzce, yarı-istek­
le  (her  saniye  bir şok bekleyerek)  çubuğu cübbeme  sürttüm. 
Algı yoktu, şok yoktu ya da gıdıklanma yoktu.  Sonunda  onu 
cam kaba doğru yaklaştırdım ve harikaların harikas ı !  sünge­
rimsi toplar tekrar bir tarafa aktı. 
"Gözlediğin gibi Lobsang, " 
diye  işaret  etti  Rehberim. 
"Elektrik akıyor, sadece şok hisset­
mek yok.  Beynin elektriği de böyledir.  Benimle gel. " 
Başka bir masa üzerinde yatan  çok  dikkat çekici  bir alet 
için  bana  izin verdi. Üzerinde  sayısız  metal  tabaklar olan bir 
tekerlek olduğu görünüyordu.  Her biri. hafifçe dokunan  me­
tal  tabakların  ikisinden tel lerin  bir  püskürtüşü  için  iki  çubuk 
yerleştirilm işti.  Çubuklardan  kablolar yaklaşık  bir ayak  ayrı 
olan  iki metal küreye uzanıyordu. Nesne, bana bir his verme­
di. 
"Bir şeylamn heykeli" 
diye düşündüm .  Rehberim  sonraki 
hareketiyle  bu  ifadeyi  onayladı. Tekerleğin gerisinden  tasar­
lanm ış  bir sapı  kavrayarak  ona  oldukça  doyurucu  bir dönüş 
verdi.  ÖtKenin  bir  h ırı ltısıyla  tekerlek  havaya  sıçradı:  parla­
yarak  ve  göz  kırparak.  Metal  küre lerden  mavi  ışıktan  büyük 
bir dil, ısl ık çalarak ve çatırdayarak sıçradı. Hava, kendi  ken-
1 24 

"BÖLÜM  ALTI" 
dine yanıyor gibi ilginç bir koku vardı. Bir daha hiç bekleme­
dim. Bu yerin ben im  için uygun olmadığı çok kesindi. En  bü­
yük  masanın altına daldım ve uzak taraftaki kapıya doğru kı­
pırdamaya çal ıştım. 
Islıklar  ve  çatırtılar,  yerini  başka  seslerle  değiştirerek 
sustu.  Kaç ışımı durdurdum  ve  şaşkınl ıkla dinledim. O  gülüş 
sesi  miydi? Asla!  Sin irle  tapınağımdan  baktım.  Orada,  gül­
mekten neredeyse  iki kat olmuş Lama M ingyar Dondup var­
dı. Eğlenmekten yüzü  kıpkırmızı olurken, neşenin gözyaşları 
gözlerinden akıyordu. Güçlükle soluk aldığı da görünüyordu. 
"Oh  Lobsang! " 
dedi  sonunda, 
"Bu,  elektrostatik makinesin­
den korkan birini tanıdığım ilk kişisin.  Bu aletler,  elektriğin 
niteliklerinin kanıtlandığı pek çok yabancı ülkede kullanıltr. " 
Oldukça  aptal  hissederek  sessizce  süründüm  ve  i lginç 
makineye daha yakından baktım. Lama: 
"Ben bu iki teli tuta­
cağım Lobsang ve sen yapabildiğin kadar hızla düğmeyi çe­
vir.  Bütün üzerimde çakanjlaşlart göreceksin.  Fakat o, bana 
ne zarar verecek, ne de acıya sebep olacak. Haydi deneyelim. 
Kimbilir, belki bana gülme firsatını yakalayacaksın!" 
Her biri 
bir el inde  iki  kabloyu  aldı  ve  başlamam  için  başını  salladı. 
Kolu  amansızca  elime  aldım  ve  çevirebi ldiğim  kadar  hızla 
çevirdim. Büyük, mor ve menekşe ışık demetleri, Rehberimin 
el leri ve yüzü boyunca akarken şaşkınl ıktan bağırdım. Olduk­
ça  endişesizdi.  Bu  arada  koku  tekrar  başlamıştı. 
"Ozon,  ol­
dukça tehlikesiz, " 
dedi Rehberim. 
Sonunda Lama kolu çevirirken, tel leri tutmaya ikna edil­
dim. I slık çalan ve çatırdayan  uçta  korkunçtu.  Başka bir şey­
den  daha  çok.  serin  bir  meltem  gi biydi !  Lama,  bir  kutudan 
değişik  cam  nesneler  aldı  ve  bir  bir  on ları  kablolarla  maki­
neye bağladı. O, kolu çevirirken  bir şişe  içerisinde  parlak  bir 
alevin yandığını gördüm ve diğer şişelerde bir atlay ış ve diğer 
metaller, yaşayan ateşin dış  çizgileriyle şekillendi.  Fakat hiç-
1 25 

"ANTiKLER İN 
MAGARASI " 
h i r  yl'nk l' kkırik 
�okunun bir hissini  alamadım.  Bu  Elektro­
�ıaı ik 
m
aki
n
e
s
i
yle  Rehberim, kolorvayant  olmayan  bir  kişi­
n i n  
insan  auras ı  görebileceğini,  fakat  onun  daha  fazlasının, 
sonra nasıl olanaklı kılındığını kanıtladı. 
Sonuç  olarak  ışığın  kaprisi,  deney leri m izi  bırakmam ıza 
sebep oldu ve Lamanın odasına döndüm. Orada ilk önce tek­
rar  akşam  ayini  vardı.  Tibet'teki  hayatımız,  dini  ihtiyaçları 
uygulama  i le  tamamen  sınırlandırılmış  görünüyordu.  Ayini 
arkamızda  bırakarak,  Rehberim  Lama  M ingyar  Dondup'un 
apartman ına bir kere daha döndük. Burada  bizim  bildik bağ­
daş pozisyonunda, küçük bir masay la aramızda belki e l l i  san­
tim yüksekl i kte oturduk. 
"Şimdi Lobsang" 
dedi  Rehberim, 
"bu hipnotizma konu­
suna girmek zorundayız, fakat ilk önce insan beynine ameli­
yata  karar vermek zorundayız.  Orada,  ondan  bir acı ya da 
rahatsızlık tecrübe etmeksizin bir elektrik akımı geçidi olabi­
leceğini sana göstermiştim. Şimdi, bir kişi düşündüğü zaman, 
bir elektrik akımı ürettiğini göz önünde tutmanı istiyorum. Bir 
elektrik  akımının  kas  liflerini  nasıl  uyardığı  durumunu  ve 
nasıl tepkilere sebep olduğuna girmeye gerek yok.  Şu an bü­
tün ilgimiz, elektrik akımıdır. Batı tıp bilimi tara.findan çok a­
çıkça ölçülmüş ve harilalandırılmış olan beyin dalgalarıdır. " 
İtiraf etmeliyim ki, o düşüncen in benim küçük ve alçakgönül­
lü  yolumda  güçlenerek  yeni  ortaya  çıkışı  yüzünden,  bunu 
biraz  ilginç  bulduğumu  keşfettim.  Çünkü,  Lama  manastır­
larında  zamanla  kul lanmış  olduğum  silindirin,  parşömen 
kağıdını kabaca bir dizi deldiğini ve  sadece düşünce gücüyle 
dönmesine sebep olduğumu hatırladım. 
"Dikkatin dağılıyor Lobsang! " 
dedi  Rehberi m. 
"Affeder­
sin saygıdeğer Hocam, " 
diye cevap verdim. 
"Sadece düşünce 
dalgalarının kesin doğası  üzerine  derinlemesine  düşünüyor 
ve  birkaç ay  önce bana tanıttığınız o silindirden aldığım eğ-
126 

"BÖLÜM  ALTI ". 
lence üzerinde düşünüyordum. " 
Rehberim  bana  baktı  ve 
"Sen bir bağımsız varlıksın,  bir 
bireysin ve kendi düşüncelerin var.  O te:-.pihi kaldırmak gibi 
bazı  hareket süreçlerini yapabileceğini düşünmelisin.  Hatta 
bir hareket üzerinde beyninde düşünmek, onun kimyasal öğe­
lerinden elektrik akışına sebep  olur  ve  elektrikten  dalgalar 
olması, yakın hareket için kaslarınızı hazırlar.  Eğer daha bü­
yük bir elektrik gücünün  beyninizde  ortaya  çıkması gereki­
yorsa o zaman,  o tespihi kaldırma asıl niyetiniz engellenmiş 
olacaktır. Eğer seni ikna edersem, o tespihi kaldıramayacağı­

anlaman kolaydır,  o zaman beyniniz -doğrudan  kon/rolü­
nüzün ötesinde olarak- karşı çıkan bir dalga üretecek ve gön­
derecektir.  O zaman tespihi kaldırmak ya da düşünülen hare­
keti yapmaktan  aciz  olacaksınız. " 
Ona  baktım  ve  olayı  dü­
şündüm .  Onu  nasıl  etkileyeceğini,  beynin  ne  kadar  elektrik 
üreteceğini? Bende gerçekten çok fazla bir his uyandır01adı. 
Onun hakkında düşündüm ve şüphemi seslendirmem gerekip, 
gerekmediğini  merak  ettim. Ancak,  onu  sezeceği  için gerek 
yoktu ve beyn ime kalıcı olarak yerleştirmek için acele ettim. 
"Seni  temin  ederim  Lobsang,  söylediklerim  kanıtlanabilir 
gerçeklerdir.  Batı ülkesinde,  üç temel beyin dalgasının hari­
tasını  çıkartabilecek bir  alet parçası  altında  bütün  bunları 
kanıtlayabilirdik.  Burada,  maalesef böyle  imkanlara  sahip 
değiliz.  Sadece  konu  üzerinde  konuşabiliriz.  Beyin  elektrik 
üretir, elektrik o dalgaları üretir ve eğer kolunuzu kaldırmaya 
karar  verdiyseniz,  o  zaman  beyniniz  kararınızın  amacına 
göre  heyin  dalgaları  üretir.  Eğer  beyninizdeki  negatif bir 
akımı besleyebilirsem,  o zaman asıl orijinal niyetiniz geçer­
siz kılınmış olacaktır. Diğer bir deyişle,  hipnotize olmuş ola­
caktınız.' " 
Bu, gerçekten  uygulama yapı larak anlamlı hale gelir.  O, 
Elektrostatik  Makinesini  görmüştüm  ve  onun  yardımıyla 
1 27 

"AN7' i K LER i N   MAGARASI "  
ı ı ı ı l, kd i i m  
dcği�ik  i sratları 
görmüştüm  ve  bir akımın  polari­
l
l·..,
i
ı
ı

dq:-d�ı i rıııcnin 
nasıl mümkün olduğunu ve böylece karşı 
yiiııdc  ak ı � ı nı n 
sebebini  görmüştüm. 
"Saygıdeğer Lama, " 
di
­
ye 
bağı rd ı m :  
"Beynimdeki bir akımı beslemek, senin için nasıl 
mümkün olur? Başımın üstünü çıkaramazsın ve içine biraz e­
lektrik koyamazsın,  o zaman 
ô, 
nasıl olabilir? "  "Benim sev­
gili Lobsang'ım " 
dedi  Rehberim, 
"başmın içine girmeye  lü­
zum yok;  çünkü elektrik üretmek ve senin içine koymak zo­
runda değilsin.  Uygun öneriler yaparak ifademin ya da öne­
rimin doğruluğuna ikna olmuş olacaksın ve o zaman, herhan­
gi bir gönüllü katkın olmaksızm o negat{f akımı kendi kendine 
üreteceksin. 
"  · 
Bana baktı  ve 
"herhangi bir kişiye,  onların tıbbi ve cer­
rahi zaruretleri haricinde  hipnotizmaya karşı son derece is­
teksizim, fakat zannedersem kendi kendine uygulaman,  basit, 
küçük bir hipnotizma halini hayata geçirmen iyi bir.fikir ola­
bilir, " 
dedi.  Aceleyle  bağırdım, 
"Oh!  Evet.'  hipnotizmayı 
deneyimlemeyi  istemem gerekirdi.' " 
Benim  acelecil iğime  ol­
dukça güldü ve 
"Şimdi Lobsang,  normal olarak istek dışı ne 
yapıyor  olmak isterdin?  Bu şeyi yaparken gönülsüz  etkiler 
altında hareket ettiğinden kişisel olarak emin olabilmen için, 
seni  isteyerek yapmayacağın  bir şeyi yapman için hipnotize 
etmek  istediğimden  sana  sordum, " 
dedi.  Bir  dakika  düşün­
düm ve gerçekten ne söylemem gerektiğini kesinlikle bili
y
o
r
­
dum. Yapmak istemediğim o kadar çok  fazla şey  vardı  ki. Bu 
konudaki düşüncemi  Rehberimden daha fazla saklayamadım. 
"Biliyorum " 
diye bağırdım! ... 
"Kangyur'un beşinci cildindeki 
oldukça karışık pasajları okumak için hiç endişelenmzvordun. 
İnanıyorum, seni ele verecek olan bazı terimlerin �ullanılma­
sından ve ö{�retmenin tarqfindan istendiği gibi. o belirli konu 
üzerinde böyle devamlı 
ve 
dikkatli çalışmadığın gen,:eğini ele 
verecej?i iç-in korkuyorsun.' " 
1 28 

"BÖLÜM  ALTI "  
B u  konuda kendimi  oldukça  üzgün  hissettim  ve  itiraf e­
derim, biraz utanmayla yanaklarım ın kızardığını da hissettim. 
Bu  mükemmel  derecede  doğruydu.  Kitapta  beni  son derece 
özel l ikle zorlayan  bir pasaj  vardı. Bununla birl ikte, bilim ilgi­
leriyle onu okumaya  ikna ed ilmiş olmaya oldukça  hazırdım. 
Gerçekten  o,  bel irli  pasaj ı  okumaya  karşı  neredeyse  bir fobi 
oluşmuştu!  Rehberim gülümsedi  ve 
"kitap orada, pencerenin 
tam kenarında.  Onu buraya getir,  o pasajı ç·evir ve onu yük­
sek sesle oku.  Eğer onu okumaya çaltşmazsan -eğer her şeyi 
bozmaya  çalışırsan- o zaman  bu,  çok daha  (yi  bir test ola­
cak. " 
İ steksizce razı  oldum ve  kitabı alıp geldim. Gönül süzce 
sayfaları çevi rdim. Bizim Tibetli sayfaları mız, Batılı kitaplar­
dan daha  büyük, daha ağırdır.  Elle yokladım ve  o  şey i  müm­
kün  olduğunca yavaş  açtım.  Yine  de  sonunda,  uygun  pasaj ı 
çevirdim  ve  itiraf edeyim  ki  bu  bel irli  pasaj,  bir öğretmenle 
daha önceki bazı  olaylar yüzünden, gerçekten beni neredeyse 
fiziksel olarak hasta hissettirdi. 
Önümdeki  kitapla  orada  ayakta  duruyordum  ve okuya­
bilmeye  çalışırken  o  kel imeleri  anlaşılır söyleyemed im.  Bu 
i lginç görünüyordu.  Fakat anlayışs ız  bir öğretmen tarafından 
böyle  hastal ık-al ışkanlığına  sahip  olduğum  için,  o  kutsal 
cümlelere  gerçek  bir  nefret geliştirmiş  bul unduğum  bir  ger­
çekti.  Rehberim  bana  baktı  -daha  fazla  bir şey  değil- sadece 
bana  baktı  ve  daha  sonra  beynimin  içinde  bir şey ler tıkırdar 
gibi göründü. Kendimi büyük bir hayret içinde buldum . Oku­
yordum,  sadece 
"okumuyor " 
aynı  zamanda  teredütten  bir  iz 
olmaksızın  kolayca.  ak ıcı  olarak  okuyordum.  Paragra fın  so­
nuna 
ulaşırken 
�nk 
esrarengiz duygular 
a l d ı m .  
Kitabı  bırak­
tım. Odanın 
ortasına 
g
i
tt
i

\l'  e
l
i

baş ı
mın 
üzerinde  öy lece 
durd u m �  
"

'ı/dırıyomm .1 " 
di> c  düşiind üın . 
''Bıı 
so11 
derce<' 
ap­
ıı 1/ca 
ılc11nımş irinıle 
0/11111111 
irin Rch/ıerim ne 
diişii11111iiş o/o­
cak:' " 

1.a ınaıı. 
Rdıhı · r i ı ıı i ıı  bi\\ k  d:tHil ı ı ırnı ııı ı 
:-.a ğ b d ı ğ ı .  
1 2�J 

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,, 
ben i  etki lediği  aklıma geldi.  Hemen  ayağa  sıçradım  ve  onu 
bana  doğru, son derece yardımseverce gülümserken  buldum. 
"Gerçekten o, son derece kolay  bir olay Lohsang.  Birini  et­
kilemek.  bir kişi temel olayı öğrendiği zaman hiçbir zorluğu 
yoktı11:  Ben sadece  belli şeyleri düşündüm  ve  sen,  düşünce­
lerimi telepatik olarak topladtn.  Benim  öngörmüş  olduğum 
şekilde beyninin tepki vermesine sebep oldu.  Böylece normal 
heyin  kalıhımn sebep olduğu  bazı  iniş-çıkışlar,  bu oldukça 
ilginç sonucu ürelli.1 " 
"Saygıde,i{er Lama! " 
dedim, 
"öyleyse bu,  eğer bir kişinin 
beynine  bir elektrik  akımı  koyabilirsek,  o  kişiye  istediğimiz 
herhangi  bir  şeyi  yaptırahileceğimiz  anlamım  mı  taşır? " 
"fh�Vll'. 
hiç hu anlamı taşımaz " 
dedi  Rehberim. 
"Bunun yeri 
ne,  eğer bir  kişiyi  belli  bir  hareket sürecini yapmaya  ikna 
edebilirsen ve ikna etmeyi arzu elliğimiz hareket süreci, o ki­
şinin inancına karşı değilse. o zaman şüphesiz sadece onu ya­
pacaktır.  ( 'iinkii  onun  heyin  dalgalan  değiştirilmiş oldu  ve 
asıl niyetinin ne olduğunun önemi kalmadı.  Hipnotistin öner­
diği gibi tepki gösterecektir. Bir kişinin, bir hipnotislfen öner­
me aldığı çol?u durumda.  hipnotistin ürelliği önermenin etki­
sinden başka gerçek bir etki yoktur.  Hipnotist,  bazı küçük hi­
lelerle, kurbanı asıl olarak niyetlendiği şeyden zil bir hareket 
sürecine ikna edehilil: " 
Bir dakika ciddi olarak  bana  baktı  ve 
sonra ekledi; 
"Elhelle sen ve hen, ondan haşku güçlere de sa­
hihiz. Sen. bir kişiyi onun isteklerine karşı hile hemen hipno­
tize  edebileceksin.  Bu hediye,  hayattntn özel doğm·ı yüzün­
den. çok hüyük ::orluklar yüzünden, başarmak zorunda olaca­
ğın sıra dışı 
va::[fe 
yüzünden sana veri/�}·oı: " 
Geriye  yaslandı  ve  bana  verm iş olduğu  bilgiyi  öziimsc­
yip 
öziimscmed iğimi tespit edebi lmek  için  bana dik dik baktı. 
()ıiimsı:d iğimden emin ol unca devanı 
ell i ,  
"Sonra -lıenii:: 
de­
/�il- hiımoti::nw  hakkında 
\'l' 
nasıl  çahuk  hipnotize 
eılilclf.�i 
1 30 

"BÖLÜM  ALTI "  
hakkında sana çok daha fazlası ogretılecek. Artırılmış telepa­
tik güçlere sahip olacağını da söylemeliyim.  Çünkü buradan 
çok uzak başka ülkelere seyahate çıktığında,  bizimle her za­
man,  en çabuk ve en kesin yol olan telepatiyle  bağlantı kur­
maya ihtiyaç duyacaksın. " 
Tüm bunlardan sonra kendimi ol­
dukça  kasvetli  h issettim.  B ütün  zamanımda  yeni  bir  şeyler 
öğretilecek gibi görünüyordu. Daha da ötesi, kendim için da­
ha  az  zamanım  olduğunu  öğrendim.  B u  bana,  üzerime  çok 
daha fazla çalışma eklenmiş, fakat hiçbir şey azaltılmamış gi­
bi geldi ! 
"Fakat Saygıdeğer Lama! " 
dedim, 
"telepati nasıl çalışır! 
Aramızda olan hiçbir şey ortaya çıkmadı.  Sadece sen,  nere­
deyse düşündüğüm her şeyi, özellikle senin bilmeni istemedi­
ğim zaman biliyorsun! " 
Rehberim bana baktı  ve  güldü; 
"Te­
lepati,  gerçekten çok basit bir olaydır.  Bir kişi sadece beyin 
dalgalarını  kontrol  etmek  zorundadır.  Ona  bu  şekilde  ba­
kabilirsin; düşünürsün,  beynin düşüncenin değişimleriyle  u­
yum  içerisinde  dalgalanan  elektrik  akımları  üretir.  Normal 
olarak düşüncelerin,  gövdeye  bağlı bir organın kaldırılabil­
mesi ya da indirilebilmesi için bir kası aktive etmeye gider ya 
da uzak bir mesafedeki bir özneyi düşünüyor olabilirsin. Her 
ne yolla olursa olsun zihni-enerji yayınlanır beyninden.  Tüm 
ve  her  bir yöne  rastgele gönderilen enerji-gücü budur.  Eğer 
bazı metotlar vasıtasıyla düşünceni odaklayabilseydin,  o za­
man odak/andan şey yönünde,  çok daha büyük bir yoğunluk 
olacaktı. " 
Ona  baktım  ve  bir süre önce  bana  göstermiş olduğu kü­
çük bir tecrübeyi hatırladım. Şimdiki gibi aynı durumda, yu­
karılarda  Zirve'de  (biz  Tibetl i ler  Potala'yı  böyle  isim lendi­
ririz) daha  fazla bulunmuştuk.  Rehberim, küçük  bir kandi l le 
aydınlatılan  gecenin  karanl ığına  sah ip  oldu  ve  ışık,  etrafını 
solgun,  hafifçe  aydınlatıyordu.  Fakat  sonra,  kandilin  önüne 
1 3 1  

"ANTİKLERİN  MAGARAsI " 
bir büyüteç koymuştu  ve  alevden  büyüteçin mesafesini ayar­
layarak,  kand i l  alevinin çok daha  parlak  bir görüntüsünü du­
vara  yansıtabi lmiş  oldu.  Dersleri  i lerleterek,  kandilin  arka­
sına  parlak  bir yüzey  koydu  ve o  dönerek,  duvardaki  görün­
tüyü daha da  büyütmek  için  ışığı daha  fazla yoğunlaştı rmıştı. 
Ona bundan bahsettim ve 
"Evet! Bu son derece doğru. Deği­
şik hil"elerle,  düşünceyi odaklamak ve ön,ceden tespit edilmiş 
belli hir yöne göndermek mümkündür.  Gerçekten her kişi,  hi­
reysel dalga-boyu dediğimiz şeye sahiptir. Bu, salınımın kesin 
hir düzenini takip eden herhangi hir kişinin beyninden gön­
derilmiş temel dalga üzerindeki enerji miktarıdır. Eğer, başka 
hir kişinin temel heyin dalgasının salınım oranının te!.pit ede­
bilseydik ve o temel salınım dalgasını ayarlayabilseydik,  me­
w�feye  aldırmadan,  telepatzyle mesajımı göndermede her ne 
olursa olsun zorluklarımız olmamalıydı. " 
Ben i  dikkatle göz­
led i  ve  i lave etti : 
"Zihninde onu,  oldukça açık elde etmelisin 
Lohsang.  O mesqfelerin anlamı, telepatinin geliş zamanı hiç­
bir şeydiı'.  Telepati okyanuslar kadar geniş olabilir,  dünyalar 
kadar hile geniş olabilir! " 
İtiraf etmeliyim ki, telepati aleminde daha fazlasını yap­
mak  için  end işeliydim.  Diğer  lama  manastırlarında  bulunan 
örneğin,  Sera  ya  da  daha  uzak  bölgelerdeki  arkadaşlarimla 
bile  konuştuğumu,  kendi  kendime  gözümde  canlandırabil­
dinı .   Yine  de  nesneler.için  adam ış  olmak  zorunda  olduğum 
büti.in  bu  güçlerim,  gelecekte  bana  yardım  edecekm iş  gibi 
geld i. Öyle bir gelecek ki, 
o, 
bütün  kahinlere göre gerçekten 
kasvetli bir olay olacaktı. 
Rehberim  düşüncelerimi tekrar  kesti; 
"Bu telepati konu­
rnno 
d
a
h

sonra 
gireceğiz. Kolorvayansın anormal güçlerine 
sahi/>  olacağın 
için kolorvayans konusuna da gireceğiz ve e­
,i!:er  siirecin 
mekanik/erine dikkat edersen o.  senin  için kolay 
ye rler  olacokıır  lkpsi 
he,ı·in 
do/galon 
etrafindo 
döner 
ve A-
1 32 

"BÖLÜM  ALTI " 
kaşik kayıtları engelleyerek. .. Fakat gece ilerledi. Sohbetimizi 
bir süre  bırakmalıyız.  İlk  ayinine,  geceleyin  tazelendiftimiz 
için uykuya hazırlanalım. " 
Ayağa  ka lktı  ve  ben  de ayağa  kalktım.  Onu  saygıyla se­
lamladım.  Bana bu  kadar arkadaşça  davranmış bu  büyük  in­
san  için hissettiğim derin saygıyı, daha yeterli  gösterebilme­
yi d i ledim. 
Kısa  bir gülümseme  dudaklarından  geçti  ve  öne  doğru 
yürüdü. Omuzumda onun sıcak e l  sıkışını hissettim. Nazik bir 
fiske attı. 
"İyi geceler Lobsang.  Bir daha gecikmeyelim, yok­
sa  tekrar  kavga  edeceğiz  -bağltlıklarımıza  kattlmak  bizim 
için uımanında uyanmak yeteneğidir. " 
Kendi  odamda,  içeri  esen  soğuk  gece  havasıyla pencere 

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin