Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

mu ayırmaya çalıştılar.  Baktım ve titredim. Ve sonra; 
"Korku! 
Bunlar korku yüzünden.'  Elbette bu şeyler  bana zarar vere­
mez.  Onların tezahürlerif!e alışkınım, onların saldırılarından 
muafım! " 
Ve  böyle düşünürken varlıklar gözden kayboldu ve 
bir daha görünmedi.  Beni  fiziksel  bedenime bağlayan  eterik 
Kordon  canlandı  ve  normal  renklerine  döndü.  Kendimi zin­
deleşm iş, hür h issettim ve bil iyordum  ki  bu testten  geçerken 
ve  başarırken,  astralde  olabilen  herhangi  bir  şeyden  tekrar 
korkmamam gerekiyordu. Bu bana, korktuğumuz şeylerin za­
rar vermeleri, korkumuz  içinde onlara  izin vermediğimiz  sü­
rece, bize  zarar veremeyeceklerini kesin. o larak öğretti. 
Gümüş  Kordonumda ani bir çekiş tekrar dikkatimi çekti. 
En  küçük  bir çekinme  olmaksızın, en küçük  bir heyecan  ya 
da korku hissi olmaksızın aşağıya baktım. Parlayan küçük bir 
ışık gördüm  ve küçük bir titreyen  yağ  kand i l inin aydınlattığı 
Rehberim,  Lama  M ingyar  Dondup'u  gördüm. Astral  bedeni­
mi aşağıya çekiyordu. Yavaşça, Chakpori'nin çatısı içinden a­
şağıya süzüldüm. Fiziksel bedenim üzerinde, yatay bulunmak 
için  aşağı lara  aktım.  Sonra  yavaşça,  çok  yavaşça  aşağıya 
1 55 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
süzüldüm.  Fiziksel  ve  astral  bedenlerim  birleştiler ve  bir ol­
dular.  Şimdi  "Ben" olan  bedenim, hafifçe seğirtti  ve kalktım. 
Rehberi m,  yüzünde  sevecen  bir  gülümsemey le  bana  baktı. 
"İyi uyguladm. Lohsang.' " 
dedi. 
"Çok büyük hir sırra girmene 
izin verdik.  İlk  denemende  henden daha  iyi yaptın.  Seninle 
gurur duyuyorum.'" 
Ben  hala,  bu  korku  meselesi  hakkında  oldukça  şaşkın­
dım, bu yüzden  sordum: 
"Saygı değer Lama. gerçekten kor­
kacak ne  var? " 
Rehberim  o ldukça  ciddi  baktı; 
"Oldukça  iyi 
bir yaşam sürdün ve hiçbir korkun olmadı,  hu yüzden korku 
hissetmezsin.  Fakat  suç  işleyenler,  başka/arma  karşı yanlış 
yapanlar var  ve yalmz kaldıklarında şuurları,  onları acıyla 
rahatsız eder. Aşağı astralin yaratık/art kork:ıyla beslenirler. 
Onlarm  rahatsız  şuurlanyla  beslenirler.  İnsanlar,  kötü  dü­
şünce form/art üretir.  Belki gelecekte bazen,  sayısız yıllardır 
ayakta duran yaşlı  katedrallere ya da tapma[!.a girehilecek­
.�in. Bu binalarm duvarlarmdan (mesela kendi Jo Kang'ımız), 
hu binada ortaya çıkan iyiliği hissedeceksin. Ama sonra, ani­
den çok acının. çok ez�vetin çekildiği bir yere, çok eski bir ha­
pishaneye gelirsen,  o zaman gerçekten zıt etkiler alacaksm. 
Bundan yola  çıkarak.  hina  sakinleri,  hinamn  duvarlarına 
işleyen düşünce formları üretirler.  Bu yüzden. iyi bir binanın, 
iyi duygular  veren.  iyi düşünce fhrmlarına sahip olduğu  ve 
kötü yerlerin kötü düşüncelere sahip olduğu açıktır.  Bu yüz­
den yine, sadece kötü düşüncelerin hir kötü evden gelehildi[!.i 
ve  hu  düşüncelerin ve düşünce fhrmlartnın.  as/raf durumun­
da ko/orvayantlar tarafindan göriilehilece[!.i ve dokunulahile­
ceği açıktır. " 
Rehberim bir süre düşündü ve 
"keşişler ve başkaları ken­
di gerç·eklerinden  daha hi�viik şeyler  hayal ettiklerinde,  hir 
düşünce fi>rmu inşa ederler  Fe  ::amanla  hu  düşünce formu. 
onların tüm görüşüyle canlandı{!,t. farkına 
varacağı 
durumlar 
1 56 

"BÖLÜM  YEDİ ,, 
vardır.  Şu anda yaşll bir Birman keşişin bulunduğu -dikkate 
değer  bir  şekilde  cahil  olduğunu da  söylemek zorundayım­
bir olayı anımsadım. Kavrayışı olmayan aşağı seviyeli bir ke­
şişti.  Sadece kardeşimiz ve emrimizde  olduğu  için,  her türlü 
ihtiyacını karşılamak zorunday(lik. Bu keşiş, çoğumuzun yap­
tığı gibi yalnız bir hayal yaşadı.  Fakat zamamnı meditasyona 
derin düşünceye  ve diğer iyi şeylere  adamak yerine,  Burma 
karasında güçlü bir adam olduğunu imajine etli. Aydınlanma 
Yoluna zorla ayak hasmış, düşük seviyeli bir keşiş olmadığını 
imajine  etli.  Bunun yerine,  hücresinde  tek başına,  büyük bir 
Prens, büyük servetlerin, kudretli malikanelerin bir Prensi ol­
duğunu imaj ine etti.  Baştan,  bu tehlikesizdi.  Tehlikesiz fakat 
yararsız bir sapmaydı.  Elbette hiç kimse onu,  birkaç tembel 
imajina.\yon ve özlemler için eleştiremezdi.  Ruhsal görevler­
de çaltşmaya kendini ne e!.pri olarak,  ne de eğitim olarak a­
damadığı için ben eleştiriyorum. Bu adam yıllar boyunca her 
ne zaman yalnız kalsa da,  çok büyük Prens oldu.  Görüşünü 
canlandırdı.  Bu,  onun davranışlarını  etkiledi.  Zamanın ge­
çişiyle alçakgönüllü keşiş yok oldu ve kibirli Prens öne çıktı. 
Sonunda zavallı talihsiz adam, son derece emin olarak Bur­
ma topraklannın bir Prensi olduğuna gerçekten  inandı.  Bir 
gün,  bir Ahhot'la sanki Prensliğine bağlı bir Abhot 'muş gibi 
konuştu.  Ahhol,  bizim  bazılarımız gibi  böyle  barışsever  bir 
Abbot  değildi.  Bunu  söylemekten  üzgünüm,  zavalll  keşişin 
prense dönüşme şokunu sürdürmesi,  onu zihinsel dengesizlik 
durumuna düşürdü. Fakat sen Lobsang. böyle şeylerden endi­
şelenmene gerek yok. Sen değişmezsin ve dengen iyi ve korku­
suzsun.  Uyarı için sadece  bu kelimeleri hatırla:  Korku ruhu 
aşmdıru:  Boş  ve faydasız  imajinwyonlw:  bir kişiyi yılların 
geçip imajinmyonların gerçeklik olmasıyla ve gerçeklerin yi­

ip gitmesiyle yanlış yola sokabilir ve birkaç enkarnasyon bo­
yunca tekrar canlanmaz. Ayaklarını  Yolda  Tut.  ne yabani öz­
lemlerinizin.  ne de ima_jinwyonlarınızın canlanmasına ya da 
1 57 

"ANTİKLERİN  MAGARAsI " 
görünümünüzü çarpıtmasına izin vermeyin. Bu İllüzyon Dün­
yasıdır; fakat bu,  bu bilgiyle yüzleşebilen/erimiz içindir.  Öy­
leyse  illüzyon,  bu dünyadan  uzaklaştığımız zaman gerçeğe 
dönüştürülebilir. " 
B ütün  bunları  düşündüm  ve  itiraf etmeliyim  ki zihinsel 
prense dönüşmüş bu  keşişi, zaten  duymuştum. Çünkü Lama 
Kütüphanesindeki bazı kitaplarda onu okumuştum. 
"Saygıde­
ğer  Rehber! "  
dedim, 
"okült güçlerin  kullanımı nedir öyley­
se? "  
Lama  ellerini  kavuşturdu  ve  bana  doğru  baktı. 
"Okült 
bilginin kullanımı öyle  mi? Elbette,  bu yeterince kolay Lob­
sang!  Yardımımızı istemeyenlere ve yardım  için hazır olma­
yanlara  bu bilgileri sunmaya yetkimiz yoktur.  Okült güçleri 
ya da kabiliyetleri kendi çıkarlarımız için ne ücret, ne de ödül 
karşılığı kullanamayız.  Okült güçlerin bütün amacı,  bir kişi­
nin yukarıya (dikey)  doğru gelişimini hızlandırmaktır.  Bir ki­
şinin evrimini hızlandırmaktır ve sadece  insan  dünyası  için 
değil,  aynı zamanda tabiatın,  hayvanların dünyasını da ele 
alarak, herşeyi bütünün bir parçası olarak görmek ve yardım 
etmektir. " 
Yakınım ızdaki Tapınak binasında başlayan Ayinle kon uş­
mamızı  yarıda  kestik.  Onlar  ibadet  ederken  görüşmeye  de­
vam  etmek,  Tanrılara  saygısızlık  edi liyormuş  gibi  olacağını 
düşündüğümüz için, konuşmam ızı bitirdik ve  yavaşça yanan 
yağ kandilinin titteyen alev inde sessizce oturduk. 
1 58 

BÖLÜM  SEKİZ 
Pargo  Kal ing'in zeminindeki serin, uzun çimenlere  uzan­
mak gerçekten hoştu. Arkamda, antik taşlar göklere doğru sü­
zülüyorlardı ve zemindeki katımın bakış açısından öyle yuka­
rılarda  bir  nokta  ki,  sanki  bulutları  deliyor  görünüyorlardı. 
Yerli  yerinde  olarak 
"lotus'un  Tomurcuğu " 
oluşumu,  Ruhu 
sembol ize  ederken,  "Tomurcuğu  destekleyen  yapraklar"  Ha­
vay ı  temsil eder.  Ben, zeminde 
"Yeryüzündeki Hayatın " 
sem­
bol üne karşı rahatça din lendim. Sadece erişebilecek kadar ö­
temde -ayağa kalkmaksızın-
"Başarı Basamakları " 
vardı. El­
bette, şimdi elde etmeye çalışıyordum !  
Burada,  H indistan,  Çin v e  Burma'dan  güçlükle  yürüye­
rek gelen tacirleri seyrederek uzanmak hoştu. Onların bazıları 
çok uzak yerlerden,  egzotik  mal lar taşıyan  uzun hayvan  ka­
tarlarına  l iderl ik  ederek  yürüyordu.  Diğerleri,  muhtemelen 
daha iri  olanlar,  sadece yoruldular, at sürdüler ve çevreyi gö­
zetledi ler.  Onların küfelerinde ne olduğunu, tembelce tahmin 
etmeye çal ıştım .  Sonra bir titremey le kend imi tamamen çek­
tim; bu nedenle buradayım! Daha fazla farklı insanın aurasını 
görmek için buradayım. Bu adam ların ne yaptığını, ne düşün­
düklerin i  ve  niyetlerinin  ne  olduğunu,  telepatiyle  ve  aurala­
rından sezmek  için  buradaydım. 
1 59 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
Yolun tam  da  karşı  kıyısına  fakir,  kör bir dilenci oturdu. 
Kirle  kap l ıyd ı. Eski püskü giyinm iş, olağan  bir şek ilde  otur­
du  ve geçen yolculardan  di lenmeye başladı. Şaşırtıcı miktar­
da demir para fırlatıldı. Kör,  onları seyretmekten  hoşlanarak. 
eşeleyerek  düşen  paraları arad ı  ve sonunda. yeryüzüne sapla­
nırken çıkarmış oldukları sesten  ve  belki de bir taşa çarparak 
çınlamasından  konumlarını  tespit etti. Gerçekten,  nadiren  az 
bir para  kaçıracaktı ve yolcular onu alacak ve  tekrar  ona  fır­
latacaklard ı .  Düşünerek, aptal  kafam ı  ona  doğru  çevirdim ve 
tam  bir  şaşkınl ıkla  dik  olarak  oturdum.  Onun  auras ı !   Onu 
gözlem lemek  daha  önce  hiç  sıkmamıştı.  Şimdi  dikkatle  ba­
karak, onun  kör olmadığını gördüm. Onun zengin olduğunu. 
uzaklarda gizlenmiş mal ları  ve parası olduğunu gördüm. B i l­
diği  geçinmenin en  kolay  yolu olarak, zaval l ı  kör  bir di lenci 
rolüne soyunmuştu.  Hayır!  Bu  olamazdı; yanı l ıyordum. Ken­
dimden fazla emind im ya  da başka bir şey.  Belki güçlerim a­
zalıyordu.  Böyle  bir  düşünceden  rahatsız  olarak,  isteksiz  a­
yaklarım sendeledi ve karşıda, Kundu L ing'te olan  Rehberim 
Lama M i ngyar Dondup'a, gerçeği  aramaya gittim. 
Birkaç hafta önce, 
"Oçüncü Gözümün " 
daha kapsaml ı  a­
çı lması için bir ameliyat geçirm iştim .  Doğuştan, insan beden­
lerinin,  hayvan ların  ve  bitki lerin etrafındaki 
"aurc�l't " 
görme 
yeteneğiyle, durugörünün olağanüstü  güçlerine sahip olmuş­
tum .  Acı  veren  amel iyat.  Lama  M ingyar  Dondup"un  öngör­
düğünden  bile daha  fazla  güçl�ri mi  arttı rarak  başarıya  ulaş­
mıştı. Şimdi gelişimim. hızlandırı lm ıştı .  ükült konulardaki e� 
ğitimim.  uya11 1k  saatlerim in  tamamın ı  meşgul  ed iyordu.  Şu 
veya bu  lamanın. telepatiyle ve geçerl i  başka  güç lerle şuuru­
ma  bilgi  pompalanm ış gibi  sıkıştırı lmış olduğumu  hiss-;:ttinı: 
şimdi  çok  yoğun 
çal ışıyon.lıırn .  
B i r  k işiye  ıclcpaı iyle  öğreti­
lebi liyorkcn. niçin sı n ı f' ı,:alışırnısı 
yapı lmaz'?  B i r 
kişi. bir insa­
nın aurasını 
göreh i l u i ğ i  
/.a ınaıı. 
onun amaç ları nı  n için ıncrak 
1 60 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
eder?  Fakat  ben, bu  kör adamı  merak  ediyordum ! 
"Saygıdeğer Lama! Nereye? "  
Rehberim i  aray ışı mda, yo­
l un karşısına koşarken bağırdım. Küçük parkın  içinde, istekli 
ayaklarımın üzerinde neredeyse  sendeledim. Rehberi m,  düş­
müş bir ağaç gövdesi  üzerine oturarak bana gülümsedi. 
"Öyle 
heyecanlısın ki,  'kör' adamın, senin kadar iyi gördüğünü yeni 
ke�fettin. 

Haksızlığa, kızgınlıktan ve soluk almakta zorlana­
rak ayakta kaldım. 
"Evet!" 
diye bağırdım, 
"onların iyi kalbi­
ni çaldığı  için bir hırsız,  bir dolandırıcı o;  hapishaneye  ko­
nulmalı!" 
Lama,  kıpkırmızı  ve  kızgın  yüzüme  karşı  kahka­
hayı  patlattı. 
"Fakat  Lobsang, " 
dedi  yumuşakça, 
"bütün  bu 
kargaşa niçin? O adam, dua-çarkları satan adam kadar hiz­
met satıyor.  İnsanlar ona,  kendilerinin cömert olduğunu dü­
şündürtebilen değersiz paralar veriyorlar.  Bu onlarda iyi his­
ler uyandırıyor.  Bir süre için,  bu,  onların moleküler titreşim 
oranını arltırıyor.  Ruhsallık/arını arttırıyor.  Onları tanrılara 
yaklaştmyor.  Onları  iyi yapıyor.  Verdikleri paralar,  hiçbir 
şey! Onları kaybetmiyorlar. " "Fakat o, kör değil!" 
dedim öf­
keyle. 
"O bir hırsız. " "Lobsang, " 
dedi  Rehberim. 
"O, zarar­
sız ibadet satıyor.  Sonra,  Batı dünyasında,  bir kişinin sağlı­
ğını  bozacak,  henüz doğmamış bebeklerin  biçimini bozacak 
ve akit başında kabul edilenleri,  bağıran,  çağıran manyakla­
ra  dönüştürecek yanlışlıkları  talep  edecek  insanların  rek­
lômlarım bulacaksın. " 
Düşmüş ağaca  hafifçe  vurdu  ve  yanına  oturmamı  işaret 
etti.  Oturdum  ve  topuklarımla  ağaç  kabuğu  üzerinde  davul 
çaldım. 
"Aura ve telepatinin birlikte kullanımım uygulamalı­
sın, " 
dedi  Rehberim. 
"Bir kiş�vi kullanarak ve başkaları so­
nuçlarını ç·w1ntmadan. Bir kişinin güçlerinin hepsini kullan­
ması,  bir kişinin getirdiği güç·lerinin hepsini kaldırması.  her 
birimde ve her problemde gereklidir. Simdi,  bu öğleden sonra 
uzaklara gitmek zorundayım ve Mengezak Hastanesi 'nin hü-
161 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
yük  Tıbbi  Laması  Saym  Chinrobnobo  seninle  konuşacak. 
"Ov! " 
dedim, üzgünce. 
"Fakat o,  benimle hiç konuşmadı. Be­
ni asla fark etmedi bile.' "  "Bütün her şey,  bu öğleden sonra 
değişmiş olacak.' " 
Düşündüm. Bu, bana çok tal ihsiz göründü. 
Rehberim  ve  ben; yaşlı,  fakat  daima canlanan  oyuklarla 
yen i lenen kayaya yeniden bakmak için bir an ara vererek, bir­
likte  geriye,  Demir Dağları ' na  doğru  yürüdük.  Sonra,  basa­
makları  ve taşlı yolu tırmandık. 
"Bu yol, hayat gibi Lobsang, " 
ded i  Lama. 
"Bir kişi sadece  inat ederse -kararlı  olunursa· 
zirvenin  elde edilebileceği,  pek çok güçlükler  ve  tuzaklarlt 
zor ve taşlı bir yol izler hayat. " 
Biz yolun üst ucuna varırker 
Tapı nak  Ayi n i   için  çağrı  yapıldı  ve  her  birimiz  kendi  yolu· 
muza gittik.  O,  arkadaşlarının  yanına,  ben  sınıfımdan  olan· 
!arın yan ına. Ayin biter bitmez ve yemek yer yemez,  benden 
bile  küçük,  oldukça  sinirli  bir  chela  geldi. 
"Tuesday  Lob­
sang, 
" dedi  çekinerek; 
"Kutsal Tıbbi Lama Chinrobnobo, Tıp 
Okulu'nda derhal seni görmek istiyor. " 
Takırdayan  sinirlerimi  gevşetebilmek  için  birkaç_ derin 
nefes aldım, cübbemi düzelttim ve Tıp Okulu  üzerine bir şey 
hissetmediğimden emin olarak yürüdüm. 
"Ah.'" 
diye gümbür­
ded i  bir ses.  Bir ses ki, Tapınağın deniz kabuğunun derin sesi­
ni hatırlattı bana. Önünde durdum ve onurland ırıcı bir şekilde 
saygı larımı sundum. Lama; büyük, uzun, iri yarı, gen iş omuz­
lu  ve  bir  bütün  olarak,  küçük  bir  çocuk  için saygı  uyandıra­
cak  bir adamdı.  Başıma  vurarak  om uzlarımdan  ayırabi lecek 
kadar güçlü kollarından  bir  fiske  hissettim.  Bununla  birlikte 
beni  önünde oturmaya davet etti. Öyle cana yakın  bir tarzda 
davet etti  ki, neredeyse bir oturuş pozisyonunda yere düştüm ! 
"Şimdi 
evlat.' "  ded i.  güçlü,  derin  bir  ses;  uzak  dağlar 
arasında çakan bir şimşek gibi.  "Seni çok duydum. 
Onlü 
Reh­
berin 
Lama 
Mingyar  Dondup.  senin  hir dahi oldu/�ıınu.  pa­
ranormal  yeteneklerinin  sonsuz  oldııKunu  iddia  <'iti.  Giire-
1 62 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
ceğiz!" 
Oturdum  ve  titredim. 
"Beni görüyor musun? Ne gö­
rüyorsun? " 
diye  sordu.  Zihnime  giren  i l k   şeyleri  söylerken 
daha fazla bile titredim; 
"Buraya ilk geldiğimde bir dağ oldu­
ğunu  düşündüğüm  çok  büyük  bir  adam  görüyorum,  Kutsal 
Tıbbi Lama. " 
Onun sert gülüşü, öyle bir rüzgar fırtınasına se­
bep oldu ki cübbemi fırlatıp atacak sandım. 
"Bana bak evlat, 
aurama  bak  ve  ne gördüğünü  anlat! " 
diye  emretti.  Sonra, 
"Auramda ne görüyorsun ve senin için anlamı ne,  anlat ba­
na. " 
Giysili  bir şekl in aurası  sık sık bulandığı  için, gözlerimi 
ona  d ikmeden  baktım;  ona  doğru  baktım,  fakat  tam  olarak 
ona değil. 
"Efendim! "  
dedim, 
"ilk önce,  bedeninizin fiziki dış çizgi­
lerini,  sanki  üzerinde  bir giysi yokmuşçasma bulanık olarak 
gördüm. Sonra, size dahafazla yaklaşarak,  canlı odun du.na­
nı renginde hafif bir mavimsi ışık gördüm. Bu bana, çok çalı­
şıyor olduğunuzu, geceleri geç vakitlere kadar uykusuz kaldı­
ğınızı  ve eterik enerjinizin düşük olduğunu anlatıyor. " 
Göz­
lerini  normalden  oldukça  fazla  açarak  bana  baktı  ve  mem­
nuniyetle başını salladı. 
"Devam et!" 
dedi. 
"Efendim! "  
diyerek  devam  ettim, 
"auranız  sizden,  bir 
baştan öbür başa yaklaşık üç  metre  uzanıyor.  Renkler,  hem 
yatay hem de  dikey tabakalar halindeler.  Siz de yüksek ruh­
sallığın sarı rengi var.  Şu anda siz,  benim yaşımdaki birinin 
size bu kadar çok şey anlatabildiğine hayret ediyorsunuz ve 
Rehberim Lama Mingyar Dondup'un, yine de bir şeyler bildi­
ğini  düşünüyorsunuz!" 
Büyük  bir  kahkaha  gürültüsüyle  i le 
sözüm  kesildi. 
"Haklısın,  evlat,  haklısın!" 
dedi  zevkle. 
"De­
vam et " 
dedi. 
"Efendim! "  
(bu benim için çocuk oyuncağ ı ! )  
"Bu aralar 
bir terslik oldu ve karaciğer/eriniz üzerine bir darbeye maruz 
kaldınız. Çok sert gülünce size acı veriyor ve biraz fatura bit­
kisi almanız gerekip gerekmediğini merak ediyorsunuz.  Onun 
1 63 

"ANTİKLERİN  MAGARA.sz " 
uyuşturucu etkisi altındayken,  derin mesaj alıyorsunuz.  Altı 
binden fazla şifalı bitkiden,  kısa zamanda temin edilebilme­
siyle  faturaya  karar verilmesinin  Kader  olduğunu  düşünü­
yorsunuz. " 
Şimdi gülmüyordu, gizlenmem iş bir saygıyla ba­
na  bakıyordu. 
''Auranızda  daha fazlası  da  belirtilmiş  Efen­
dim, kısa bir süre içerisinde Tibet'in en önemli Tıbbi Abbot'u 
olacaksınız" 
diye ekledim. 
· 
Biraz  kavramış gibi  gözlerini  bana  dikti. 
"Evladım, " 
de­
di, 
"büyük güçlerin var,  uzaklara gideceksin ve gücünü asla 
kötüye kullanma.  Bu tehlikeli olabilir. Şimdi auranın eşdeğer­
lerini görüşmeliyiz.  Fakat ilk önce çayımızı içelim. 

Küçük 
bir gümüş çanı kaldırdı ve öyle şiddetli salladı ki, çanın el in­
den uçmasından korktum. Saniyeler içerisinde genç bir keşiş, 
çay  getirdi  ve  -oh,  mutlulukların  mutluluğu !.. Anne  Hindis­
tan'ın  bazı  lüksleriyle  h ızla  içeriye  gird i !   Orada  otururken, 
bütün  bu  yüksek  lamaların  konforlu  dairelere  sahip  olduk­
larını düşündüm. A ltımızda, kollarım ı  uzatıp yetişebi leceğim 
uzaklıkta  Lhasa'nın büyük parkını, Doppal  ve  Khati'yi  göre­
bil iyordum.  Daha  solumuzda,  bölgemizin  Chorteni  Kesar 
Lhankhang,  bir  bekçi  gibi  duruyordu  ve  yolu  karşıya  ge­
çerken  daha  kuzeyde,  benim favori  noktamda,  Pargo  Kaling 
(Batı Kapısı) daha yukarılarda yükseliyordu. 
"Auranın kaynakları  nelerdir Efendim? "  
dedim. 
"Lama 
Minzyar  Dondup,  saygıdeğer  Rehberin  olarak  sana  anlat­
mıştır. " 
diye  başladı; 
"beyin,  Yüksek Benlikten mesaj alır.  E­
lektrik akımları beyinde üretilir. Bütün hayat elektriktir. Aura, 
elektrik gücünün bir  tezahürüdür.  Bir kişinin başı etrafinda, 
senin çok iyi bildiğin gibi,  bir  ışık halka.\·ı ya da  hale  vardır. 
Eski tablolarda,  bir Aziz ya da  Tann,  daima haşmm arkası­
mn çevresinde böyle  'Altın bir Kase ' ile gösteriliı'. ..  '"Aura ve 
ışık  halkasını,  niçin  bu  kadar  az insan görüyor  Efendim? "  
diye sordum. 
"Bazı insanlar.  onu göremedikleri i<,:in auranm 
164 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
varlığına  inanmazlar.  Onlar,  havayı  da göremediklerini  ve 
havasız yaşayamayacaklarını unuturlar. Bazı insanlar, çok az 
auraları görebilir.  Diğerleri göremez. Bazı insanlar,  diğerle­
rinden daha yüksek ya da daha düşük .frekansları duyabilir. 
Gözlemcinin  ruhsal  derecesiyle  bir şey yapılamaz,  sırıklar 
üzerinde yürümek için yetenekten  çok,  bir ruhsal kişilik ge­
rekli/iği belirtilir. " 
"Üçüncü Gözünün Açılışı  için sana ameliyat yaptığımız 
zaman,  ön-lop gelişimlerinin normalden çok farklı olduğunu 
gözleyebiliyorduk  ve  bu  nedenle, fizik olarak durugör'iir  ve 
telepatik olarak doğduğunu varsaydık. Bu, bu kadar yoğun ve 
ileri eğitim  almanın  ve  alacak olmanın sebeplerinden  biri­
dir, " 
dedi  Büyük Tıbbi Lama.  B üyük bir memnun iyetle bana 
baktı  ve  devam  etti; 
"burada,  Tıp  Okulunda birkaç gün kal­
mak zorundasın. Seni, baştan sona araştıracağız ve yetenek­
lerini daha da fazla nasıl artırabileceğini anlayacağız ve sa­
na daha fazla şey  öğreteceğiz. " 
Kapıda tedbirli  bir öksürük 
vardı  ve  Rehberim  Lama  M ingyar  Dondup  odaya  girdi. A­
yağa fırladım ve başımla onu selamladım; büyük Chinsobno­
bo'nun  yaptığı  gibi ...  Rehberim  gülümsüyordu. 
"Telepatik 
mescy'ını  aldım. " 
dedi  Büyük  Tıbbi  Lama'ya. 
"Bu yüzden, 
genç arkadaşımın durumundaki bulgularımın senden teyidini 
duymanın zevkini  bana  vereceksin diye,  olabildiğince  hızla 
sana geldim. " 
Bana gülümsedi  ve  oturdu. 
Büyük  Lama  Chinrobnobo'da,  gülümsedi  ve  konuştu: 
"Saygıdeğer Meslektaşım! Araştırma için bu genç adamın ka­
bulündeki yüksek bilginizi memnuniyetle selamlarım.  Saygı­
değer Meslektaşım.  sizin kendi yetenekleriniz sayısızd11:  Sa­
şırtıcı olarak  çok yönlüsünüz; fakat asla,  bunun gibi  bir  ço­
cuk bulmanuştınız. " 
Sonra, her şey  için, her ikisi de güldü ler. 
Lama  Chinrobnobo arkasında, aşağı lardaki bir yerlere uzandı 
ve  onları ortaya çıkarttı; üç  kavanoz ceviz turşusu !  Her  ikisi 
1 65 

"ANTİKLERİN  MAGARASI,, 
de bana doğru dönüp gülmeye başladıkları için, oldukça aptal 
görünmüş  olmalıyım. 
"Lobsang,  telepatik yeteneklerini kul­
lann11yorsun.  Eğer  öyle yapsaydın,  bu Saygıdeğer Lama ve 
benim.  böyle günahkarca bir bahse girdiğimizi fark edecek­
tin.  Eğer sen  ifadelerimi kanıt/arsan,  o  zaman,  Saygıdeğer 
Tıbbi Lamanın  üç  kavanoz  ceviz  turşusunu  sana  vermesini 
aramızda kararlaştırdık. Oysa, benim belirttiğim standart ta­
lepleri yerine getirmeseydin,  uzun bir seyahat yapacaktım ve 
arkadaşım için bazı tıp çalışmalarına girişecektim. " 
Rehberim  bana  tekrar  gü lümsedi  ve 
"Elbette,  yine  de 
onun için seyahati yapacağım ve sen benimle gidiyor olacak­
sm, 
fakat ilk önce gerekli malzemeleri almak zorundayız ve 

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin