Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

bize anlat, " 
dedi Rehberim. H i ntliye bakmadım. Fakat bir şe­
ki lde bir tarafa.  aura görmenin en kolay  yolu olarak  gözleri­
mi  odağımın dışında tuttum.  İ şte,  nonnal  dürbün  görme  gü­
cünü kul lanmadım. Fakat bunun yerine, her bir gözüm ayrı o­
larak baktım. Açıklaması gerçekten zor bir şey.  Bu, hir göz le 
sola ve diğer gözle sağa bakmayı içerin bir ustalık  ister. 
Hintl iye  baktım. Aurası .ışı ldıyor  ve  dalgalanıyordu.  O­
nun  gerçekten  büyük bir insan olduğunu ve yüksek  cntelek-
1 76 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
tüel gücünü gördüm. Fakat maalesef, tüm görünüşü, iç indeki 
esrarlı  hastalığı  tarafından  bozulmuştu.  Ona  bakarken  kendi 
düşüncelerimi söyledim. Sadece zihn ime gelenleri  söyledim. 
Rehberimin ve Büyük Tıbbi Lama'nın kelimelerimi nasıl dik­
katl i  dinlediklerini  hiç fark  etmedim. 
"Hastalığın bedendeki 
fazla stres tarafindan  meydana gelmiş olduğu açıktı.  Büyük 
Hintli Lama tatminsiz kalmıştı ve hayal kmklığına uğramıştı 
ve bu, beden hücrelerinin Yüksek Benliğin yönetiminden kaç­
masına, yabanileşme/erine yol açarak,  onun sağlığına karşı 
rol oynamalarına sebep olmuştu.  Bu yüzden burada,  bu şika­
yete sahip oldu.  (Karaciğerlerini işaret ettim.)  Oldukça sert 
mizaçlı  bir insan olduğu  için,  her zaman  küserek  şikayetini 
kötüleştirdi.  Eğer Rehberim Lama Mingyar Dondup gibi. da­
ha sakin,  daha ılımlt  olabilseydi,  bu yeryüzünde  daha fazla 
kalabileceği aurasından açıkça görünüyordu. Böylece, tekrar 
gelmesine gerek kalmaksızın görevinin  daha fazlasını  başa­
rabilecekti. " 
Bir kere  daha bir sessizlik  vardı. Teşhisime  sanki tama­
men  katıl ıyormuşçasına  H intli  Lamanın  başını  sallamasın ı 
görmekten  memnun  oldum.  Tıbbi Lama  Chinrobnobo.  o  il­
ginç  makineye döndü ve küçük bir pencerenin  içinden  baktı. 
Rehberi m  ko lu hareket ettirdi  ve daimi bir hızda çev irmesine 
sebep  olacak  Tıbbi  Lama  Chinrobnobo'nun  bir  kd imesine 
kadar aı1an güçle çevirdi.  Lama Chinrobnobo, bir süre o ale­
tin içinden baktı ve sonra toparland ı. Tıbbi Lama Chinrobno­
bo.  önceden  rehberi min  yaptığı  gibi  kolu  çev irirken  Lama 
M ingyar  Dondup  tek  kelime  t!tmcdcn  yerini  ald ı .   Son unda 
araştırnıalarını  bitirdiler  ve  kesinl ikle  telepatiyle  konuşarak 
birl ikte  ayakta  kaldı lar.  Di.işi.incelerini  kcsnıeyc  ne  olursa 
olsun  teşebbib  etmedim.  Çünkü  böy le  yapnıak.  büyük  bir 
hiçe 
sayımı 
ol muş olacaktı.  Bu  tarz.  benim  "konumuma·· da 
olan  birine 
hiç 
yakışınaıdı..  Sonunda. 

{iııtli� 

döndüler ve 
1 77 

"ANTİKLERİN 
MAGARASI ,, 
"Tuesday Lobsang Rampa'nın, sana bütün söyledikleri doğru. 
Son  derece  ayrıntılı  olarak  auranı  inceledik  ve  karaciğer 
kanseri olduğuna inanıyoruz.  Bunun biraz ölçü eksikliğinden 
kaynaklandığını da düşünüyoruz.  İnanıyoruz  ki,  eğer sessiz 
bir hayat izleseydin,  vaz[feni başarabileceğin yılları,  geride 
bırakacağın  birkaç yılı  hdld yaşfYor  olacaktın.  Eğer planı­
mıza katılırsan,  burada,  Chakpori'de kalmana izin verileceği 
için,  bazı öneriler yapmaya hazınz. " 
H intl i,  bir süre  problemleri  tartıştı  ve  sonra  Chinrobno­
bo'dan, odadan  birl ikte  ayrı lmalarını  i stedi.  Rehberim  Lama 
Mingyar Dondup omzuma vurdu ve 
"Aferin Lobsang, aferin! 
Şimdi sana bu makineyi göstermek istiyorum. " 
Bu ilginç alete doğru yürüdü ve bir tarafını yukarıya doğ­
ru  kaldırdı.  Bütün  nesne  hareket  etti  ve  içinde,  merkez  bir 
şafttan uzanan bir dizi kol gördiim. Kol larının en sonunda ya­
kut  kırm ızısı, yeşil, mavi  ve  beyaz  renklerde  cam  prizmalar 
vardı. Tutacak olarak, kolların dönmesine sebep olan şaft için 
ona tutturulmuş, yönü değiştiri lmiş kayışlar vardı. Dönüşüm­
lü  olarak  her  bir  prizmayı,  iki  göz parçası  içinden  bakarak, 
görülebilen  çizgiye  getirerek  d ikkatle  inceledim.  Rehberim, 
nesnenin nasıl çalıştığını bana gösterdi  ve sonra; 
"Elbette bu, 
çok kaba ve hantal bir olay.  Bunu, burada denemeler için kul­
lanıyoruz ve günün birinde daha küçük bir sürümünü üretme­
yi  umuyoruz.  Onu asla  kullanma  ihtiyacında  olmayacaktır; 
fakat senin kadar açık aura görme gücüne sahipfazla insan 
yok.  Bir zaman sonra,  çalışmasını daha ayrıntılı açıklayaca­
ğım.  Kısaca bu, içinde renkli prizmaların hızla dönerek görüş 
çizgisine  mani  olduğu  ve  böylece,  insan  bedeninin  normol 
görünüşünü yok edip,  auranın çok zanf ışınlarını yoğunlaş­
tıran . .frekans karıştırıcı bir sistemle ilgilidiı� " 
Kapağı  yerine 
yerleştirdi ve uzak  bir köşede,  bir masa üzerinde duran başka 
bir alete  döndü. Tıbbi  Lama  Chi nrobnobo  odaya  tekrar  girip 
1 78 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
bize  katıldığında tam  da  bu  masaya yolu gösteriyordu. 
"Ah!" 
dedi, bize doğru gelerek, 
"böylece, onun düşünce gücünü mü 
test edeceksin?  İyi!  Buna  ben  de  kattlmaltyım!" 
Rehberim, 
kaba  kağıt olduğu  görünen,  tuhaf bir  silindir nesney i  işaret 
etti. 
"Bu  Lobsang,  kalın,  kaba  kağıt.  İçinde,  kağıdın yırtıl­
ması ve yansımayı bırakması için çok kör bir aletle yapılmış 
deliklere sahip olduğunu göreceksin. Sonra dışarıdaki bütün 
görüntüyü almak için,  tabakayı düz olmak yerine bir silindir 
şeklinde katlarız.  Silindirin tepesine sert bir bitki sapı takıl­
mıştı ve küçük bir kaide üzerinde sivri bir iğne te.\pİI edilmiş­
ti. Böylece, neredeyse sürtünmesiz davranışla desteklenen bir 
silindirimiz oldu.  Şimdi seyret beni!" 
Oturdu  ve sil indirin di­
ğer ucunu elinin üzerine koydu; sil ind ire  dokunmadan,  fakat 
e l iyle çıkıntı  arasında yaklaşık 
3-5 
cm  boşluk  bırakarak.  Az 
sonra sil indir dönmeye başladı ve hızını alarak ve biraz sonra 
tamamen tek bir oranda dönerek beni şoke etti .  Rehberim, bir 
dokunuşla onu durdurdu ve parmaklarını bedenden başka  bir 
durumdayken,  şimdi  bedenini  göstermesi  için  el lerini  karşı 
tarafa koydu. Sil indir dönmeye başladı, fakat zıt yönde ! 
"Onu 
patlatacaksınız!"dedim.  "Herkes  bunu söylüyor!" 
dedi  Tıbbi 
Lama Chinrobnobo, 
''fakat onlar tamamen haksız. " 
Büyük Tıbbi  Lama,  uzak duvardaki  bir girintiye  gitti  ve 
bir tabaka cam  taşıyarak döndü, oldukça  kalın bir tabakaydı 
ve  onu dikkatle Rehberime getirdi. Rehberim, dönen silindiri 
durdurdu ve  Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo cam  tabakasını 
Rehberim ve kağıt silindir arasına yerleştirirken sessiz kaldı .  
"Dönüş hakkında düşün, " 
dedi Tıbbi  Lama.  Rehberim, sil in­
dir tekrar dönmeye  başladığı  için, görünüşe  göre  öyle yaptı. 
Rehberim  için ya  da  başka  birisi  için,  sil indirin  ve cam yü­
zünden onu döndürmen in rüzgarına katlanmak neredeyse im­
kansızdı.  Silindiri  tekrar  durdurdu  ve  sonra  bana  döndü; 
"Onu dene Lobsang! " 
dedi. Oturağından  kalktı  ve onun yeri-
1 79 

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,, 
ni ben  aldım. 
Oturdum  ve  el lerimi  Rehberimin  yaptığı  gibi  yerleştir­
dim. Tıbbi  Lama  Chinrobnobo,  nefesimin  sil indirin dönüşü­
nü  etkilememesi  için önümdeki cam tabakasını tuttu.  Kendi­
mi bir aptal gibi hissederek oraya oturdum. Görünüşe göre si­
li ndire  düşünceyle  bir şey yaptıramayan  ilk  ben oldum  da ! .  
"Onun  döndüğünü  düşün  Lobsang! " 
dedi  Rehberim.  Öy le 
yaptım ve nesne hemen dönmeye başladı. Bir süre için her şe­
yi düşer ve akar gibi hissettim. Nesnenin büyülenm iş olduğu­
nu düşündüm.  Sonra  gerekçe egemen  oldu  ve durgunlaşarak 
sadece  oturdum. 
"Bu alet Lobsang, 
" dedi  Rehberim; 
"insan aurasının 
gü­
cüyle  çalışır.  Onun  döndüğünü  düşün  ve  auran,  nesnenin 
dönmesine sebep olan bir girdap etkisi yapar.  Bunun gibi bir 
aletin,  dünyanın daha büyük bütün ülkelerinde denenmiş ol­
duğunu bilmen  ilginç  olabilir.  Bütün büyük  bilim adamları, 
bu nesnenin çalışmasını açıklamaya çalıştılar. Fakat Batı in­
sanı, eterik güce inanmadı ve bu yüzden, eterik güç gerçeğin­
den bile daha ilginç açıklamalar kqfettiler!" 
Büyük Tıbbi Lama: 
"Kendimi oldukça acıkmış hissediyo­
rum Mingyar Dondup.  Biraz dinlenme ve yemek için oda/a­
rımızı hazırlamanın zamanıdır diye düşünüyorum.  Gelecekte 
bunu yeterince yapacağı  için,  genç adamın yeteneklerini ve 
tahammülünü  taş1rmayalım. " 
ded i.  Döndük  ve  bu  odadaki 
ışıkları  söndürdük  ve yönümüzü  taş  koridorlardan  yukarı  ve 
Chakpori'nin ana  biı;ıası  içerisine çevirdik. Biraz sonra.  Reh­
berim  Lama  M ingyar  Dondup  i le  bir  odadaydık.  Yemek  yi­
yiyorduk ve bu yüzden kendimizi daha iyi hissediyorduk. 
"
/
vi 
ye,  Lobsang" 
dedi  Rehberim. 
"Sonraki günlerde  seni tekrar 
göreceğim ve seninle diğer konulan görüşeceğiz. " 
Bir saat  veya  daha  az.  bir zay ıfl ık  hissettiğim  için  pen­
cereden dışarıya bakarak. 
odamda 
din lendim.  Daima yüksek 
1 80 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
yerlerden  bakmayı  ve aşağıda  hareket  eden  dünyayı  seyret­
meyi  sevd im.  Batı  kapısı ndan  geç ip  uzun  yo llarına giden  ta­
cirleri  seyretmeyi  sevdim. Onların  her ad ımı, yüksek dağ  ge­
ç itlerinden  geçen  zor ve  uzun  bir seyahatin  sonuna vardı kla­
rında  ald ıkları  zevki  gösteriyordu.  Geçm işte  tacirler,  yüksek 
bir geçit üzerinde  bel l i  bir noktadan  harika manzaran ın oldu­
ğunu  bana  anlatmışlardı .   Orada,  H ind istan  sınırından  gelen 
bir kişi, dağların arasındaki bir yarı ktan  aşağılara  bakabil ird i .  
Zirvelerindeki  altınla  parıldayan  çatı larıyla  v e   dağların  ke­
narlarında  uzanan 
"Pirinç  Yığını " 
beyaz duvarlarıyla,  dağlık 
yokuşların  eteklerinden  aşağıya  çok  cömertçe  uzanır  görü­
nen,  Kutsal  Şehri  seyredebi l irdi .   Mutlu  nehri  geçen  botçuyu 
seyretmeyi  sevdim ve  şişme  botunda  bir patlağın  bel innesini 
hep bekledim .  Suyun  üzerinde  sadece  başı  çıkıntı oluşturana 
kadar  görünürden  yavaş yavaş kaybol ması n ı  seyretmeye can 
attım;  fakat  bu  şansı  asla  bulamadım.  Botçu,  daima  yükünü 
taşıyarak  karşı  k ıyıya vardı ve tekrar geri döndü. 
Biraz  sonra,  bir  kere  daha  Rehberimle  ve  Büyük  Tıbbi 
Lama Chinrobnobo'yla bu derin odadaydım. 
"Lobsang! " 
ded i 
büyük  Tıbbi  Lama, 
"Bir hastaya yardım edebilmek için onu 
inceleyeceksen,  elbiselerini  tamamen  çıkarmış  olduğundan 
emin olmaltsm. "  "Saygıdeğer Tıbbi Lama! " 
ded im  biraz  ka­
rıştırarak, 
"tek bir parça çıkarmasma gerek kalmakslZln mü­
kemmel olarak auralarmı görebildiğim için,  bu soğuk hava­
da bir kişiyi elbisesiz kalmalartnı gerektirecek sebep olmadı­
ğını düşünebilirim. Oh! saygıdeğer Tıbbi Lama,  bir kadmdan 
elbiselerini  çıkarmasmı  istemem  nasıl  mümkün  olabilir! " 
Tek  bir  düşüncenin  korkusuyla  gözlerim  yukarılara  döndü . 
.  Hem  Rehberim ve  hem  de Tıbbi Lama gülmekten  k ırıldıkları 
için, onlara oldukça komik bir figür sunmuş olmal ıyd ım. Yere 
oturdular  ve  gerçekten  onları  güldüren  şeyden  kendi  kend i­
lerine  zevk  aldılar.  Kend imi  oldukça  aptal  h issederek  ön-
1 8 1  

"ANTİKLERİN  MAGARAsI " 
!erinde  durdum.  Fakat  gerçekten,  bu  nesnelerden  oldu kça 
şaşkındım.  M ükemmel  olarak  bir  aura  görebiliyordum  ve 
kendi  normal  uygulamamdan  niçin  ayrılmam  gerektiği  hak­
kında bir sebep göremedim. 
"Lobsang! " 
dedi  Tıbbi  Lama, 
"çok yetenekli bir klervo­
yantsın, fakat henüz göremediğin  bazı şeyler var.  İnsan  au­
rası görme kabiliyetinle, senden dikkat çekici bir gösteri sey­
rettik. Fakat elbiselerini çıkarmasa, Hintli Lama Marfata'nın 
karaciğer şikdyetini göremeyecektin. " 
Bunu dile getirdim ve 
üzerinde  düşününce,  doğrul uğunu  itiraf etmek  zorunda  kal­
dım.  G iyinikken  H intl i   Lamaya  baktım.  Karakteri  ve  teme l  
öze l l ik leri hakkında daha fazla şey göreb i l irken, karaciğer ş i­
kayetini hala fark edememiştim. 
"Kesinlikle haklısınız Saygı­
değer Tıbbi Lama, " 
dedim, 
"fakat bu konuda sizden daha ile­
ri bir eğitim istemeliyim. " 
Rehberim Lama M ingyar Dondup, bana baktı  ve 
"Bir ki­
şinin aurasına baktığın zaman, kişinin aurasını görmeyi iste; 
üzerindeki cübbesinin yapıldığı yünün hangi koyundan geldi­
ği düşüncesiyle ilgilenme. Her aura,  onunla çatışan direkt ı­
şınlardan etkilenir. Burada bir tabaka camımız var ve eğer bu 
cama üflersek bu,  camın içinden gördüklerimizi etkileyecek­
tir. Benzer şekilde,  bu saydam cama rağmen, içinden baktığı­
nızda görebileceğiniz ışığı ya da daha çok ışığın rengini ger­
çekten  değiştirir. Aynı şekilde,  eğer renkli bir camın içinden 
bakarsanız,  bir  nesneden  aldığınız  bütün  titreşimler  renkli 
camın hareketiyle yoğunlaşarak değiştirilir.  Bu yüzden,  üze­
rinde bir giysi veya bir çeşit süs olan bir kişinin bedeni, giysi 
ya da süsün eterik içeriğine göre  değişmiş bir auraya sahip 
olur. " 
Bu konu üzerinde düşündüm  ve  söylediklerine oldukça 
fazla katılmak zorunda  kaldım. 
"Daha ileri bir konu da,  bi­
rinin aldığı  izlenimleri yoğunlaştıran ve büyüten elbiselerin 
etkilerinden kurtulduğu zaman,  bedenin her organının kendi 
1 82 

"BÖLÜM  SEKİZ "  
resmini  (kendi sağlık ya  da  hastalık durumu)  eter  ve  aura 
üzerine yanslfıldığıdır.  Bu yüzden,  bir kişiye sağlık konusun­
da yardımcı olacağın zaman,  onu elbisesiz incelemek zorun­
da kalacağın oldukça kesindir. " 
Bana güldü ve 
"eğer hava so­
ğuksa Lobsang, niçin onu daha ılık bir yere götürmüyorsun.' " 
"Saygıdeğer Lama, " 
dedim, 
"bir süre önce, aura içerisin­
deki hastalıkları iyileştirebilecek yetenekte olacak bir alet ü­
zerinde  çalıştığınızı  söylemiştiniz. "  "Bu  son  derece  doğru, 
Lobsang, " 
dedi  Rehberim. 
"Hastalık/ar  sadece,  beden  titre­
şimlerinin bir uyumsuzluğudur. Bir organın sahip olduğu mo­
leküler titreşim sıklığı alt-üst olmuştur ve bu yüzden hasta bir 
organ olarak göz önünde tutulmalıdır. Eğer normalden farklı 
bir organın titreşimlerinin ne kadar olduğunu gerçekten gö­
rebilseydik,  o  zaman,  olması  gereken  titreşim  sıklığını  geri 
getirerek bir hastalığı  etkileyebilirdik.  Zihinsel  bir  hastalık 
durumunda  beyin,  Yüksek Benliğinden  aldığı  mesajları  ge­
nellikle  doğru olarak yorumlayamaz.  Böylece,  ortaya  çıkan 
eylemler, bir insan için normal eylem olarak kabul edilenler­
den farklılıklar gösterir.  Bu yüzden,  eğer  insan  normal  bir 
tarzda davranamıyorsa ya da gerekçesi yoksa,  onun bazı zi­
hinsel rahatsızlıklara sahip olduğu söylenir. Çelişkiyi ölçerek 
(eksik-dürtüler),  bir  kişiye,  dengesini  tekrar  kazanmasma 
yardımcı olabiliriz.  Titreşimler, eksik-dürtü içerisinde normal 
sonuçlardan daha düşük olabilir ya da bir beyin hummasma 
benzer bir etki verecek,  normalden daha yüksek olabilir.  Ol­
dukça kesin olarak hastalıklar, aura içinden müdahaleyle iyi­
leştirilebilir. " 
Büyük Tıbbi  Lama,  burada  sözümü kesti  ve 
"Sırası gel­
mişken,  Saygıdeğer  Meslektaşım  Lama  Marfata benimle  bu 
konuyu görüşüyordu ve Hindistan'da bir yerde (ıssız bir lama 
manastmnda).  bir ...  aleti olarak bilinen bir yüksek voltaj a­
letini denediklerini söyledi, " 
ded i .   Tereddüt  etti  ve 
"bir  de 
1 83 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
Graafjeneratörü. " 
dedi.  Terimlerinde  biraz  bel i rsizdi,  fakat 
bize  doğru  bilgi  vermek  için  tamamen  cesurca  bir  güç  harc ı­
yordu. 
"Görünüşe göre, olaKanüstü düşük hir akımı, olağan­
üstü yüksek hir vo/taja yükselten hu jeneratör. Klervoyant o/­
mayan/arm hile açıkça görehi/mesi için auramn yoğunluğu­
nun defalarca artırılmasına sehcp olması  için hazı şekillerde 
hedene  uygulandı.  Bu koşullar  altında.  hir  insan  aurasmm 
.fhtoğrt{f/arının  da  alınmış  olduğunu  an/altım. " 
Rehberim 
ağırbaşl ı  olarak  başını sal lad ı  ve 
"Evet,  iki cam tahaka arası­
na sıkıştmlmış hir sıvı, özel bir boya çeşitleriyle, insan aura­
sım görmek de mümkündü'r.  Uygun ışıklar ve arka plan dü­
zenleyerek. hu ekran içinden çıplak insan bedenini seyrederek 
pek çok insan aurayı gerçekten görebilir. " 
Pat diye söze gird i m  ve 
"Fakat Saygıdeğer Efendiler! İn­
sanlar niçin  bütün  bu numaraları yapmak zorundalar?  Ben 
aurayı görebiliyorum, onlar niçin göremiyorlar? " 
dedim.  İ ki 
akı l hocam tekrar güldü.  Bu sefer,  sokaktaki normal bir adam 
veya  kadının eğitim iyle,  benim yapmış- olduğum  eğitim ara­
sındaki  farkı  açıklama  gereği  duymadı lar. 
Tıbbi  Lama  konuştu : 
"Simdi  karanlıkta  araştırıyoruz. 
Hasta/arınuzı.  ba�parmak kuralıyla, ş(fa/ı bitkiler, hap ve ik­
sirlerle tedavi etmeye çalışıyoruz.  Zemine düşmüş bir iğneyi 
bulmaya çalışan kör bir adam gibiyiz. Küçük bir alet görmek 
isterdim  ki  klervoyant  olmayan  herhangi bir kişi,  hu  aletin 
içinden bakıp.  insan  aıırasım.  insan aurasımn bütün kusur­
lanm görerek, gerçekte hastalıklara sehep olan çelişkileri ya 
da yetersizlikleri tedavi edebilsin. " 
Bu  haftanın  geri  kalan ında  hi pnotizma  ve  telepati  hak­
kında  şeyler  gösterildi  ve  güçlerim  artırıldı.  yoğun laştırı ldı. 
Aurayı  görmenin en  i) i  y olu 
ve 
aurayı  görebilecek  bir maki­
nen in  ge liştiri lmesi  üzerine defalarca  görüştük  ve  sonra,  haf­
tanın son  gecesi bitti. Chakpori  Manastıri" ndaki küçük odama 
1 84 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
gittim ve pek çoklarıyla beraber uyuduğum uz.  o  daha büyük 
koğuşu düşünerek pencereden  dışarıya baktım. 
Vadideki  ışıklar  parı ld ıyordu.  Vad im izin  kayalık  kenar­
larından  bakan  günün  son  ışık ları,  sanki  kıv ı lcım  saçan  par­
maklarla  altın  çatı lara  fıske  vurarak,  altın  ışık  sağanakları 
göndererek  ve  altının  kend i  yelpazesinde  bu lunan  yanar-dö­
ner renklerde  ışık yans ımaları yaparak  aşağı lara  baktı. Mav i­
ler,  sarılar,  kırm ızı lar  ve  hatta  biraz  yeşil,  bir  ışığın  sönüşü 
gibi  giderek  donuklaşarak  gözleri  cezbetmeye  çal ı ştılar.  Az 
sonra  Vadi,  kendini  koyu  kadi fe,  koyu  bir  mavi-menekşe  ya 
da  neredeyse  keçeİenmiş mor  kadife  içinde gizlem iş gibiydi .  
Açık pencerenin  içinden  söğütlerin  kokusunu v e  çok  uzakta­
ki  bahçenin bitkilerinin  kokusunu alabil iyordum.  Başıboş bir 
meltem, polenleri ve gonca verm iş çiçeklerin güçlü kokusunu 
burun  deliklerime sürükled i .  
Günün  son  ışıkları  sahneden  tamamen  çekiJdi .  I şığın  a­
raştıran parmakları,  Vadinin kayalık sınırları  üzerine  bir daha 
gelmedi.  Bunun  yerine,  kararan  gökyüzüne  fırlattı  ve aşağı­
larda  uzanan  bulutlarda  kırmızı  ve  mav i  görünerek  yansıdı. 
Sanki güneş, daha ötelerde batıyor gibi, gece giderek karardı .  
Birazdan,  koyu  mor gökyüzünde  parlak  ışık  benekleri  vardı; 
Satürün'ün,  Venüs'ün,  Mars'ın  ışık ları .  Ve  sonra,  düz ve  açık 
görünen  kabarc ık  işaretleriyle  kambur  gökyüzünde  asılarak 
Ay  ışığı  geldi  ve Ay  yüzeyi  üzerinde,  parlak  yünlü  bir  bulut 
sürük lendi .  Bu  bana,  aurasına ölçtükten  sonra,  kendi üzerine 
bir  elbise  çizen  kadını  hatı rlattı.  Uzak laşarak,  var  oluşumun 
bütün  l ifleri ni  çözdüm  -ki  insan  aurası  bi lgimi  artırabilmek 
için  her şeyi  yapacaktım.  Ve  büyük d.ünyaya  girmek  için  dı­
şarı  çıkan lara  yardım  etmeye,  acı  çeken  mi lyon ları  rahatlat­
maya  yardıma  geldim. Taş  zemine  uzandım  ve  başımı yedek 
cübbeme  koyar koymaz  uykuya  dald ım. 
1 85 

BÖLÜM 
DOKUZ 
Derin bir sessizl i k  ve keskin bir hava vardı. Uzun aralar­
la  oraya  gelen,  biraz  sonra  ölüm  sessizl iğine  gömülen,  ne­
redeyse  sessiz  bir  hışırtı  vardı.  Zeminde  d imdik  oturan,  gi­
yimli  figürlerin  hareketsiz  uzun çizgilerine  bakarak  etrafımı 
gözledim. Bunlar gayretli  insanlardı. D ış  dünyanın işlerine o­
daklanmı ş  insanlar.  B azıları gerçekten böyle bir dış dünyan ın 
işleriyle  daha  i lgiliyd i !   Gözlerim,  i l k  önce  bir aziz  figürüne 
ve sonra başka birine takılarak çevrede dolandı. Burada, uzak 
bölgelerden  gelmiş  b ir  Abbot  vardı.  Dağlardan  inmiş  bir  a­
dam,  mütevazi  giyinmiş  ve  acınacak  halde  bir  Lama  vardı. 
D üşünmeden,  daha  fazla bölmeye  sahip olmak için alçak ve 
uzun masaların birini hareket ettirdim. Sessizlik bunaltıcıydı .  
Yaşayan  bir  sessizlik ...  Burada,  b u   kadar  ço,k  insanla olma­
ması gereken  bir  sessizli k  ... 
Tangırtı ! ..  Sessizlik kabaca,  gürültüyle paramparça oldu. 
Zem inden tek ayak üzerinde fırladım ve her nasılsa aynı anda 
çevremde döndüm. Çevresinde ha.Ia takırdayan kitapların  ah­
şap-kapaklarıyla,  bir  şaşkın lık  içerisinde  bütün  genişliğiyle 
yere  yayı lmış,  bir kütüphane  habercisi  vardı.  Fazla ağır yük­
lenmiş olarak  içeri  girerken,  benim  yöneldiğim  masayı  gör­
mem işti. Zeminden  sadece  50  cm. yüksek olan  masa,  onu  et-
1 87 

"ANTİKLE_RİN  MAGARAsI " 
kili o larak  tökezletmişti.  Ş imdi onun  üstündeydi. 
Endişel i  el ler kitapları  yavaşça toplad ı  ve onların tozunu 
aldı. Tibet'te  kitaplara saygı gösteri l ir.  Kitaplar,  bilgi  içerir ve 
asla zarar veri lmemeli ya da hor kullanılmamalıdır.  Şimdi dü­
şünce, kitaplar  içindi; adam  için deği l .  Masayı  topladı ve onu 
yolunun  üzerinden  çekti.  Harikaların  harikası ! ...  Hiç  kimse, 
beni m  h�rhangi  bir şeki lde  suçlu olduğumu  düşünmedi !  Ha­
berci  başını  ovalayarak,  ne  olduğunu  anlamaya  çal ışıyordu. 
Yakınlarında  bulunmam ıştım.  Kesinl ikle  onu  tökezletmiş  o­
lamazdım.  Şaşkınlıkla  başını  sal ladı,  döndü  ve  dışarı  ç ıktı. 
Birazdan sessizl i k  geri geldi ve Lamalar,  kütüphanedeki oku­
malar için geri  gitti ler. 
Mutfakta çal ışırken  baştan aşağı zarar görmüş bir şekilde 
oradan sürekl i  olarak sürgün edilmiş oldum. Şimdi, 
"sıradan " 
bir görev  için büyük  kütüphaneye  gitmek,  kitap  kapakları  ü­
zerindeki oymaların tozunu almak ve genell ikle de yerleri  te­

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin