Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

nefes alma tekniklerini ve meditmyonu takip edebildim. Baş­
ta haliisunasyonlar, boş hayallerim oldu. Sonra bir gün bede­
nimden kayarak hür oldum  ve karanlık,  bir daha benim için 
karanlık olmadı.  Meditmyon pozisyonunda  oturuşumu gör­
ıliim.  Görmeyişimi,  dik dik bakışımı, sonuna kadar açık göz­
lerimi gördüm. Derimin solukluluğunu ve bedenimin inceliği­
ni gördüm.  Yükselerek  hücrenin  çatısının içinden geçtim  ve 
altımdaki  Lhasa  Vadisini gördüm.  Tapınağa  girerek,  benim 
irin serbestliğimi onaylayan telepatik bir lamayla konuşarak, 
hazı  değişimler gördüm;  tanıdığm1  insanlar gördüm.  Uzak­
l<ırı.  enginleri  ve  hu  ülkenin sınırları ötesinde dolaştım.  Her 
iki günde bir geri döndüm. y�vebilmek ve onu tekrar canlan­
ılmıhilmek iç·in hedenime girdim. " "Fakat bütün bu hazırlık-
79 

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,, 
/arı yapmadan,  niçin astral seyahat yapamadın? " 
diye  sor­
dum tekrar. 
"Baztlarnmz çok sıradan  insanlarız.  Çok azımız,  başar­
mak zorunda olduğu görevin erdemiyle verilmiş özel yetenek­
lere sahiptir.  Sen,  uzaklara astral yolla da seyahat edebilir­
sin.  Başkaları,  -örneğin benim gibi birinin- ruhun bedenden 
ayrılmazdan  önceki zorluklarına  ve yalnızlığına  katlanması 
zorunluğundadır.  Sen evlat,  şanslılardan  birisin,  çok şanslı­
lardan birisin!" 
Yaşl ı  adam  iç  çekti  ve 
"Git.1 Dinlenmeliyim, 
çok fazla konuştum.  Gel ve  heni tekrar gör,  sorularına rağ­
men  hoş  karşılanan bir ziyaretçi olacaksın. " 
Geri  döndü  ve 
ben,  hırıltılı  bir  teşekkürle ayağa kalktım.  Düşünmekle öyle 
çok meşguldüm ki, karşıki duvarın içinden geçmeye çalıştım 
ve neredeyse ruhum bedenimin dışına fırladı. Ağrıyan başımı 
silkerek,  kendi  hücreme  varana  kadar koridor  boyunca  ağır­
başlı yürüdüm. 
Gece  yarısı  ayini  neredeyse  bitiyordu.  Keşişler,  tekrar 
geri  gelmeden  önce  birkaç  saat  daha  uyumak  için  koşuşt.ur­
maya  hazır,  biraz  sabırsızlanıyorlardı.  Yaşlı  okuyucu,  kürsü 
üzerindeki kitabın sayfaları  arasına  bir  işaretleyiciyi dikkatle 
yerleştirdi ve inmek için seve seve  teslim etti.  Dikkatsiz kü­
çük çocuklar için ya da rahatsız etmeler için disipl in görev li­
lerinin keskin gözleri , dik bakı şlarını gevşetti. Ayin neredeyse 
bitiyordu.  Küçük  chelalar  son  geç iş  için  tütsü  kaplarını  sal­
ladılar ve  hareket etmeye hazır büyük  bir toplantının  zar zor 
bastırılmış uğultusu  vardı. Aniden  kulakları  yırtan  bir  feryat 
koptu  ve  vahşi  bir figür,  oturan  keşişlerin  başının  üzerinden 
zıpladı ve  iki tütsü çubuğu tutan genç bir trappa yakalanmaya 
çalışıldı. Şok la yukarı sıçrad ık. Önümüzdeki  vahşi  figür.  kıv­
ranarak, ağzından  köpükler saçarak. sıkı lmış  boğazından çir­
kin  çığlı klar  dökülerek  yuvarland ı  ve  döndü.  Bir  süre  için 
dünyada zaman durmuştu. Polis-keşişler şaşkın lı ktan. görev li 
80 

"BÖLÜM  DÖRT" 
rahipler  yukarı  kaldırılmış kollarıyla durarak  donup  kalmış­
lardı.  Sonra  sarsılarak,  disiplin  görev li leri  harekete  geçtiler. 
Çı ldırmış şek lin üzerinde  birleşerek,  ağzından  bir se l  gibi a­
kan  şeytanca küfürleri  susturmak  için  başının çevresine cüb­
besini sararak çabucak onu  kontrol altına aldılar.  H ızla, usta­
ca  kaldırıldı  ve  Tapınaktan  taşındı.  Ayin  sona  erdi.  Ayağa 
kalktık  ve az önce görmüş olduklarım ızı tartışabilmek için a­
celeyle dışarı  çıktık, Tapınağın  sınırları  ötesinde olmak  iste­
dik. 
"Bu Kenji Tekeuchi'ydi, " 
dedi yanımdaki genç bir trappa. 
"Her yeri gezmiş olan bir Japon keşiş. " "Dünyanın her tara­
finda bulunf11UŞ olduğunu, onlar böyle söyler, " 
diye ekledi bir 
başkası. 
"Gerçeği Araştırmak için ve onun için çalışmak yeri­
ne  onu elde  etmesine yardımcı  olacağını umarak, " 
diye  be­
lirtti  bir  üçüncü.  Kendi  başına  dolaşırdı,  zihninden  oldukça 
rrobleml iydi. 'Gerçeğin Araştırı lması'  bir  insanı  niçin deli et­
mel i? Oda soğuktu ve cübbemi çevreme sararken biraz ürper­
dim  ve  uyumak  için yere  uzand ım.  Sonraki  ayin  için  gong­
ların  tekrar  çal ışından  önce  dalmak  için  hiç  zaman  yokmuş 
gibi  göründü. Pencereden dışarıya bakarken dağların üzerine 
gelen  güneşin  ilk  ışıklarını  gördüm,  yıldızlara  erişmek  için 
gökyüzünü  yoklayan  devin parmakları  gibi  ışık  ışınlarını.  İ ç 
çektim  ve  Tapınağa  en  son  giren  kişi olma ve  bu  yüzden  di­
siplin görev lilerinin hiddetine layık olma endişesiyle koridor­
dan  aşağıya koştum. 
"Düşünceli  görünüyorsun  lohsang. " 
dedi  Rehberim. 
Gün ortası ay ininden sonra. onu gördüğüm zaman. oturmamı 
işaret etti. 
"Tapınağa girdiği zaman. Kenji 1Ckeuchi �vi . .Japon 
keşişi gördün.  Daha sonra onunla görüşeceğin için sana on­
dan  bahsetmek istiyorum. " 
Kendimi  daha  rahat  şeki ide  yer­
leştirdim: bu, kısa bir oturum ol mayacaktı. Günün geri  kalanı 
için  'yakaland ım!'  Lama.  ben im  ifademi  gördüğünde  gi.i-
8 1  

"ANTİKLERİN 
MAGARASI " 
lünı sedi. 
"Bekli de Hindistan çayı içmeli ı·e Hindistan kekleri 
yemeliyi:: .. . şeker hapları için Loh.wng. 
eh! "  
Biraz aç ı ldım ve 
o da gi.i l liınscycrek; 
"llizmetli şimdi onları getiriyoı� seni bek­
let�ı -oıwn.' " 
Evet  diye  düşündüm,  keşiş-hizmetli  içeri  girer­
ken.  Böyle  hir öğretmen  başka  nerede  bulabil irdim'?  Hi ndis­
tan'dan gelen kekler benim özel favori lerimd i. Laına'nın gö
z
­
leri  sayıda  şaşkınlıktan  genişlese  bile,  hepsini ortadan  kaldı­
rabilirdim !' 
"Kenji  Tekeııchi. 
1 1  
dedi  Rehberim, 
"çok yönlü bir adam­
d11: 
Çok gezmiş biriydi.  Hoyatmda baştan sona (o şimdi, yet­
mişinin üzerindedir).  'Ger<;ek' olarak adlandırdığı şeyin araş­
tırmasmda dünyayı dolaştı.  Gerçek,  onun içindediı�  henüz 
o, 
bunu bilmiym:  Bunun yerine dolaştı ve tekrar dolaştı. Daima, 
dini inanışları  çalışmış oldu.  Daima  hıı  arayışm.  hu  takın­
tımn takibinde, peşinde pek çok ülkenin kitaplarım okuyarak. 
Simdi.  en sonunda hize sığınmış oldu. Aurasmı kirleten, çatı­
şan hir mizacın pek çof?unu okudu. ('okfazla okudu. ve çok az 
anladı  -ki zanwnın ço{�unda  aklı  başında  değildi. 
O, 
bütün 
bilgileri silip süpüren, emen ve çok az mı hazmeden bir adam­
du: " "() zaman Efendim.' " 
diye bağırdım, 
"kitap-çaltşmasma 
karşısın:' "  "Hiç öyle değil  Lohsang. " 
diye  cevaplad ı   Lama. 
"Biitün düşünen insanlar gihi. hroşürleı� kitappklar ve ilginç 
kültler hakkmda.  okültizm  olarak adlandırılan konular  hak­
kında yazılmış kitap/art elde  edenlere karşıyım.  Bu insanlar. 
ruhlarını  ::ehirlerla  bütün yanltş bilgileri dökene  ve  kiiçiik 
hir 
çocuk 
gibi olana kadw�  kendileri için daha öte gelişmeyi 
imkônsız ktlarlar " 
"Sa_ıgule{�er  Lama, 
11 
diye  sordum. 
"bir  kişi nasıl akltm 
ka.ı 
·hedehil 
ir: 
.ı 
·anltş okumalar lw::en.  nasıl kala kanşıklığtna 
yol açabilir:' " "Bu.  olduk�·a uzun bir hikôyediı� " 
diye cevap­
lad ı  Lama ivt ingyar Dondup. 
"İlkönce hazı esasları ele almak 
::orund<�ı ·ı::. 
S(/h/l'la 
kendine 
s(l/ııjJ 
ol ve  elinle 
.
1  Yeı:ı'üzii 
ii:::e-
82 

"BÖLÜM  DÖRT" 
rinde  biz,  kuklalar gibiyiz;  bir elektrik yükü ile  çevrelenmiş 
titreşen moleküllerden ibaret kuklalar.  Bizim  Yüksek Benliği­
miz çok daha yüksek oranda titreşir ve çok yüksek bir elektrik 
yüküne sahiptir.  Bizim ve  Yüksek Benliğimizin titreşim oram 
arasmda kesin bir ilişki vardır. Bir kişi, bu Yeryüzü üzerindeki 
her birimiz ve başka bir yerdeki Yüksek Benliklerimiz arasın­
daki iletişim yöntemi,  telsiz dalgalarının denizler ve kıtalar 
ötesine gönderildiği gibi bir ülkedeki bir kişinin, çok uzak bir 
ülkedeki  bir  kişiyle  iletişiminin  mümkün  kılındığı  yönteme 
benzetilebilir.  Beyinlerimiz,  'yüksekfrekansta' mesajlar alan, 
emirler gönderen  Yüksek Benlikten talimatlar alan ve hare­
ketlerimizt kontrol eden düşük frekanslı iletki/ere çeviren tel­
siz  alıcısına benzer.  Beyin;  Yeryüzü  üzerinde  bizi kullanıla­
bilir hale getiren,  elektro-mekanik-kimyasal aygıttır.  Kimya­
sal  reaksiyonlar,  beynimizin,  Yüksek  Benliğimiz  tarafından 
''yayınlanın" mesajları doğru olarak alması,  Yeryüzü üzerin­
de nadir olduğu için, mesajın bir parçasını bloke ederek. bey­
nin yanlış  bir şekilde çalışmasına sebep olur.  Zekd hareketi, 
Yüksek Benliğe danışmadan sınırlama yeteneğindedir.  Zeka, 
bazı sorumlulukları  kabul edebilir,  bazı görüşleri şekillendi­
rebilir ve Yüksek Benliğin 'ideal' koşulları ve Yeryüzünün zor­
lukları arasında boşluğa köprü kurmaya teşebbüs edebilir. " 
"Fakat Batılı insanlar,  beyindeki elektrik teorisini kabul 
edebilir mi? " 
d iye sordum. 
"Evet, " 
diye tekrarladı Rehberim, 
"bazı  hastanelerde  hastaların  beyin  dalgaları  haritası  çı­
karılır ve bir beyin-dalgası kalıbı karakteristiğine sahip bazı 
:::ihinsel  bozukluklar  bulunmuş  olur.  Böylece  zihinsel  bazı 
hastaltk ya da rahatsızlıklardan çeken ya da çekmeyen bir ki­
şi beyin dalgalarından belirlenebilir.  Sık olarak bedenin bir 
hastalığı  beyne,  onun  dalga formunu  kirleten · bazı  kimya­
sallar gönderir ve böylece aklını kaybetme belirtilerini verir. " 
"Japon. 
nldınr 
cok  kaybetmiş  miydi? "  
diye.  sordum. 
"Gel! 
83 

"ANTİKLERİN  MAGARAsI " 
Şimdi onu göreceğiz,  açık belirtilerden birine sahip. " 
Lama 
M ingyar  Dondup ayağa kalktı  ve odadan aceleyle çıktı. Aya­
ğa  sıçradım ve  onun ardından hızla gittim. Koridordan aşağı­
ya yol göstererek, aşağıdaki başka kata ve medikal tedav i  gö­
renlerin  yattığı  uzak  bir  kanada  doğru.  Duvardaki  küçük  bir 
oyukta  gözden  kaçan  K hati  L inga  (Japon  keşiş)  karamsarca 
dışarı bakıyordu. Lama M ingyar Dondup yaklaştığında ayağa 
.kalktı  el lerini kavuşturdu,  başını eğerek selamladı. 
"Oturmuş 
olduk, " 
dedi  Rehberim. 
"Sana,  kelimelerini  dinleyebilecek 
genç  bir  adam  getirdim.  En  içerideki  Kişi'nin  emriyle  özel 
eğitim altındadır. " 
Lama  başıyla  selamladı,  döndü  ve  duvar 
mağarasından  ayrıldı.  B ir  süre  Japon,  bana  dik  dik  baktı  ve 
sonra oturmamı  istedi. Oturdum; ne zaman  kendini kaybede­
ceğini  bilmediğim için makul  bir ·uzaklıkta! 
''Ak/mı,  okuyacağın  bütün  okült şeylerle  doldurma  ev­
lat! " 
dedi  Japon  Keşiş. 
"Ruhsal gelişimini engelleyecek, haz­
medilmesi zor konulardır onlar.  Bütün Dinleri çalıştım. Bula­
bildiğim bütün metafiziksel kültleri çalıştım.  O,  beni zehirle­
di,  bakış açımı kararttı,  Özellikle Seçilmiş Biri olduğuma i­
nanmamı sağladı. Şimdi beynim zayıfladı,  bazen kontrolümü 
kaybederim  -Yüksek  Benliğimin  yönetiminden  kurtularak. " 
"Faka/,  Jj:fendim!" 
diye  bağırdım, 
"eğer  bir  kişi okumazsa, 
nasıl öğrenebilir? Basılmış kelimelerden ne zarar gelebilir? " 
"Evlat! " 
dedi Japon keşiş, 
"elbette bir kişi okuyabilir, fakat ne 
okuduğunu dikkatle seç ve okuduğun şeyin oldukça anlaşılır 
olduğundan emin ol. Basılı bir kelimede tehlike yoktur, fakat 

kelimelerin sebep olabileceği düşüncelerde  tehlike  vardır. 
Bir kişi uyuşan ile uyuşmayanı karıştırarak her şeyi yiyemez. 
Bir kişi ne başkaları ile çelişen karşı gelen şeyleri okumalı, 
ne de okült güçlere söz veren şeyleri okumalıdır.  Bir kişinin 
kontrol  edemediği  bir  Düşünce-formu  üretmesi  kolaylıkla 
mümkündüı;  aynen benim yaptığım gibi ... ve sonra bu düşiin-
84 

"BÖLÜM  DÖRT" 
ce formu birine zarar verebilir. " 
Dünyanın bütün  ülkelerinde 
bulundun  mu?  Diye sordum. Japon  bana baktı ve gözlerinde 
hafif bir parı ltı  göründü. 
"Küçük bir Japon kasabasında doğdum " 
dedi 
"ve yete­
rince büyüdüğüm zaman Kutsal Ayine katıldım.  Yıllarca din­
lere  ve  okült  uygulamalara  çalıştım.  Sonra Amirim-Üstüm, 
ayrılmamı ve okyanusun ötesindeki uzak ülkelere de  seyahat 
etmemi istedi.  Elli yıl ülkeden ülkeye,  kıtadan kıtaya,  daima 
çalışarak gezdim.  Düşüncelerimle  kontrol edemediğim  Güç­
ler yarattım. Astral planda yaşayan Güçler ve onlar, ara sıra 
Gümüş Kordonumu etkilediler.  Sonra belki,  izin verilirse sa­
na daha fazlasını anlatacağım. Şimdilik son saldırıdan dolayı 
hdlô zayıfım  ve bu yüzden dinlenmem gerek. 

Rehberimden 
alacağım  izinle,  sonraki bir gün  için  selamımı verdim ve du­
var  kovuğunda  onu  yalnız  bıraktım.  B ir  doktor  keşiş,  beni 
ayrılırken görerek,  ona  doğru aceleyle gitti .  Merakla beni gö­
zetleyenlere,  Chakpori'nin  bu  bölümünde  yatan  yaşlı  keşiş­
lere  gizlice  baktım.  Sonra,  aci l   bir  telepatik çağrıya karşılık 
olarak  Rehberime,  Lama  Mingyar  Dondup'a  doğru  aceleyle 
yürüdüm. 
85 

BÖLÜM  BEŞ 
Yolumun  üzerindeki  tehlikeye  aşarak.  köşeleri  aceley le 
dönerek,  koridorlar  boyunca  koşturdum.  Yaşlı  bir  keşiş  ya­
nından geçerken ben i  kavrad ı  ve 
"Bu  un�unsıız aceleye  sa/11iJ 
olman iyi defril evlat.  gerçek Lamalann tarzı  hu değil.' " 
Sonra 
yüzüme  bir göz  attı.  Lama  Mingyar  Dondup'un  koğuşundan 
ben i tanıdı. Homurtulu bir sesle, sıcak  bir kor tutmuş  gibi  be­
ni  yere  bıraktı  ve  aceleyle yoluna  gitti .  Ben  yatışmış olarak 
kendi yolumu takip ettim. Rehberimin odasını n gi rişinde öyle 
bir  refleksle  durdum  ki,  neredeyse  düşüyordum;  onunla  iki 
yüksek  rütbeli abbot vardı. Vicdanım beni  çok  kötü  sıkıştırı ­
yordu; şimdi  n e  yapmıştım?  Daha d a  kötüsü.  pek  çok  güna­
lı ıından  hangisi  ortaya  çıkmış  oluyordu?  Kıdem l i   abbotlar. 
küçük çocukların kötü haberleri bulunmadan küçük çocukları 
beklemezler.  Ayaklarımın  bağlarının  çözüldüğünü  hissett im 
ve  Chakpori'den  kovulmama  sebep  olabi lecek  herhangi  bir 
şey 
yapıp yapmad ığımı hatırlamak  için hafızamı alt üst enim. 
Abbotların  biri  bana  baktı  ve  yaşlı bir aysbergin  sıcakl ığıyla 
gülümsed i.  Diğeri.  Himalayaların  bir  parçasından  dilimlen­
rniş  görünen  bir bak ışla  bana  doğru  haktı.  Rehberim  güldü. 
"Kesinlikle  ı·icda11111da  hir  sııpın  l'llr  /,ohsang.  Ah.'  Bu  51t�l'-
87 

"ANTİKLERİN  MAGARASI,, 
gıdeğer Ahbot  Kardeşler,  telepatik  lama/ardır  da, " 
diyerek 
bir kıkırdamayla ekledi. 
İki  Abbotun  ürkütücü  olanı,  sertçe  bana  baktı  ve  kay­
aların  düşüşü  bir  sesle; 
"Tuesday  Lobsang  Rampa,  En 
İçerideki Kişinin·istemiş olduğu araştırma vasllasıyla . ... 'nun 
şimdiki enkarnmyonu olarak tanındığm te::,pit edildi. " 
Başım 
dönüyordu,  ne  dediğini zor takip edebildim ve son sözleri ni 
zar  zor  yakaladım. 
" ... ve  üslup,  rütbe  ve  Efendi A bbot'un 
unvanı,  zamanı  ve yeri,  sonraki  bir .fırsatta  tespit  edilecek 
törende  takdim  edilecektir. " 
İ ki  Abbot,  Lama  M ingyar 
Dondup'u  ciddiyetle  selamladı lar  ve  sonra  aynı  ciddiyetle 
beni  selam ladı lar.  Bir  kitap  alarak  çıktı lar  ve  ayak  sesleri 
yavaş  yavaş  kayboldu.  Sersemlemiş  biri  gibi,  arkalarından 
bakakaldım. Samimi bir gülüş, omuzumun üzerindeki bir elin 
dokunuşu,  'şimdiye' döndürdü  ben i. 
"Şimdi,  bütün koşuştur­
manın ne için olduğunu biliyorsun.  Testler,  bizim her zaman 
bildiğimiz gerçeği sadece onayladı.  O çağrı,  senin ve benim 
aramdaki özel bir kutlama için; sonra senin için bazı ilginç 
haberlerim  var. " 
Bana  başka  bir  odayı  gösterdi  ve  orada, 
gerçek  bir Hint yemeği seri liydi. Herhangi bir özentiye gerek 
duymadan  kuruldum ! 
Sonra,  daha  fazla yiyemeyecek kadar doyunca, kalan yi­
yeceklerin  görüntüsü  bile  midemi  bulandırdığı  zaman  Reh­
berim  kalktı  ve  diğer odaya dönmek  için  yolu  gösterd i. 
"En 
İçerideki  Kişi  sana 
Antiklerin  Mağaran 
'nı  anlatmam  için 
izin verdi" 
ded i, hemen ekleyerek. 
"Tercihen, En İçerideki Ki­
şi,  onu  sana anlatınan11 önerdi. " 
Bana bir yan bakış attı, son­
ra neredey�e bir fı sı ltıyla, 
"Birkaç gün içinde oraya.  uzun bir 
yolculu{�a gid�vonız. " 
İ çimde heyecan  fı ıtınaları  hissettim ve 
daha önce bild iğim bir yere,  belki "eve" gid iyor gibi, imkan­
sız  bir  izlenim  edindim.  Rehberim,  gerçekten  çok  yakı ndan 
beni 
SC) red iyordu. 
Onun  yoğun  bak ışları  altında.  yukarıya 
88 

"BÖL�  BEŞ " 
bakarken  başını sal ladı. 
" Ben de senin gibi özel eğitim,  özel 
/irsal/ara sahip oldum Lobsang.  Benim Öğretmenim,  bu ya­
şamdan uzun zaman önce geçmiş bir adamdır,  onun boş Ka­
huftu, şimdi bile Altın İmgeler Salonundadır.  Onunla dünyayı 
haşlanbaşa,  kapsamlı olarak dolaştık.  Sen  Lobsang,  tek ba­
şına seyahat etmek zorunda kalacaksın. Şimdi sadece otur ve 
sana, Antiklerin Mağarası 'nın bulunuşunu anlatacağım. " 
Dudaklarımı  ıslattım,  bu,  uzun  zamandır  duymak  iste­
diğim bir şeydi. Bir  Lama Manastırında, her toplulukta oldu­
ğu  gibi  söylentiler,  sık  olarak  güveni l ir  köşelerden  yayılır. 
Bazı söy lentiler,  söylenti olarak kendini gösterir ve  başka bir 
�ey değildir. Bu, yine de farklıydı; her nasılsa duyduğum şeye 
inandım. 
"Çok genç bir lamaydım Lobsang, " 
diye başladı  Rehbe­
rim. 
"Öğretmenimle ve üç genç lamayla daha uzak dağ böl­
gelerini keşfe- çıkmıştık. Birkaç hafta önce, ağır bir kaya-dü­
şüşünün ardından korkunç bir patlama oldu.  Konuları araş­
tırmak için  dışarıdaydık.  Günlerce,  kudretli bir  kaya  zirve­
sinin  dibinde gizli gizli dolaştık.  Beşinci günün  sabahında, 
01-,"Jretmenim uyandı, sadece uyamk değildi; bir sersemlik içe­
risinde olduğu görünüyordu.  Onunla konuştum ve cevap ala­
madım.  Onun hasta olduğunu düşünerek, güvenliği için, son­
suz miller aşağıya nasıl indirebileceğimizi merak ederek, bu­
nu başarabilmek endişesi  içindeydik.  Sünepece,  sanki garip 
güçlerce çevrelenmiş gibi ayakta güçlükle durdu; yıkıldı  ve 
sonunda doğruldu.  Tökezleyerek,  sıçrayarak ve transtaki bir 
adam gibi hareket ederek,  başa ilerledi.  Neredeyse korkuyla 
titreyerek,  sarp  kaya  yüzeyinden  yukarı.  üzerimize  yağan 
küçük taş yağmurlarıyla yıkanarak,  sonunda  meydanın kes­
kin kenarı üzerine vardık ve yukarıdan bakarak durduk.  De­
rin  bir hayal  kırıklığı  hissi deneyimledim.  Önümüzde  şimdi 
kocaman,  neredeyse  çakıl  taşlarıyla  dolu  küçük  bir  vadi 
89 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
vardı.  Bura.\·ı  açıkça,  kaya  şelalesinin  doğduğu  yerdi. 
Rem 
kaya çatlak/art gelişmiş ya da  Yeryüzü sarsmtılan.  dağın yer­
leşmemiş  yüzeyinden  oluşmuşlardı.  Yakmlarda  se1xilenmiş 
kayaların derin yartklan.  parlak gün  ışığmda gözümüzü  ka­
maştırd1.  füsun  ve  dikenleı:  şimdi  herhangi  bir  destekten 
mahrum kaldıkları  için kederle aşağıya  düştüler.  Burada dik­
katimi  çekecek  bir şey yoktu.  Fakat  oldukça  büyük  bir  kaya 
düşüşü vardı.  İnişe geçmek için döndüm, fakat  hemen  "Ming­
yar 

" diye  birfıstltıyla  durdum.  Refakatçi/erimden  biri  işaret 
ediyordu.  Öğretmenim,  tam altımızda biraz ilginç.  içten gelen 
bir  hisle  dağ  yüzeyinden  aşağıya  ilerliyordu. " 
Büyülenmiş 
gibi oturdum, Rehberim konuşmayı  bir an kesti ve bir yudum 
su içti, sonra devam etti. 
"Biraz  umutsuzca ona baktık. 
O yavaşça,  kenardan  aşa­
ğıya,  küçük vadinin yaytlmış  kaya  zeminine  doğru  tırmanİsteksizce,  her  an  o  tehlikeli alana  kayacağımızı  umarak  onu 
izledik.  Dipte  Öğretmenim  tereddüt  etmedi,  fakat  sonunda, 
kaya  vadinin  diğer  tarafma  varana  kadm:  dev  gibi  çaktllan 
geçerken  dikkatli  bir yol  seçti.  Korktuğumuz  için  o,  birkaç 
yarda  ötede  kaybolana  kadar  ellerini 
ve 
ayaklarım  kullana­
rak yukarıya  doğru  tırmamk  İsteksizce  takip ellik.  Bize  açık 
başka  bir yol yoktu,  geri dönemezdik  ve iJniimüzde  tırmanan 
kıdemlimi::.e.  onu takip  etmeye  korktuğumuzu söyledik.  Tehli­
keli olmasma rağmen tırnuınıldı.  Dikkatli hiryol seçimiyle  ilk 
önce  llrmandık.  Zor  bir  kayaydı.  hava  inceydi.  Birazdan  ne­
fes  alma.  boğazımı  töıpülüyordu 
ı·e 
ciğerlerimi  hir sertlikle. 
kuru  a,�rtyla  dolduruyordu.  Vadiden  he/ki 
150  111.  yııkarıd(/, 
dar  hir çıkmtı  kayasmın  iizffincle.  giiç/iikle  nef('s  alarak yere 
yayıldım.  Yukarıya  tır/11(//111/a.ra.  yeniden  t11·111a1111wya  haşla­
mak irin /wzırla111rke11. 
y11karıy"  hir 
gij:: 
0111111.  O
,
!!;
r
e
t
m
eni
m
in 
sarı  ciihhesinin 
y
i
ikse
k
l
cn
l
e
ki hir k"rn okınt ı,\·ı  ii::erincle  kay­
hold
11
{

11
111
1 gdrdiim. Ammrn::uı.  daima yııkarıy(/ do,!!;m  ilerll!-
90 

"BÖLÜM  BEŞ" 
yerek  dağın  yüzeyine  yapıştım.  Arkamdan  takip  eden  yol­
daşlarım  benim  kadar  isteksizdi.  Şimdiden  küçük  vadidekı 
gücümüzden yoksunduk. Hevesli rüzgar. cübbelerimizi etrafı­
mızda şaklatıyordu.  Aşağıya  küçük taşlar boşaldı  ve  devam 
L'lmeye zorlandık. " 
Rehberim, sudan  başka bir yudum  almak 
için  sustu.  Asl ında  dinlediğimi  görmek  için  durduğunu 
anladım ... Evet, onu pür dikkat dinliyordum ! .  .. 
"Sonunda, " 
diyerek devam etti; 
"araştıran parmaklarım­
la bir çıkıntı yüzeyi hissettim.  Sıkıca bir kavrayışla ve diğer­
lerine bağırarak dinlenebileceğimiz bir yere varmıştık, kendi­
mi yukarıya çektim.  Geriye doğru, aşağıya hafifçe meyil/eşen 
ı·e 
dağ bölgesinin diğer tarafından pek.fazla görünemeyen bir 
kaya 
çıkıntısı  vardı.  İlk  bakışta  kaya  çıkıntısı,  yaklaşık  üç 
metre genişliğinde olarak gözüktü. Daha ötesini görmeyi bek­
lemedim, fakat diğerlerine, bir bir yukarı gelmelerine yardım 
L'lmek için diz çöktüm. Az sonra, çabamızın ardından, rüzga­

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin