T. C. Sağlik bakanliği haydarpaşa numune eğİTİm ve araştirma hastanesi I. Genel cerrahi kliNİĞİ



Yüklə 2,42 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/6
tarix11.01.2017
ölçüsü2,42 Mb.
#5072
1   2   3   4   5   6

   

     2.4.7.1 Medikal  tedavi:  

       Tıbbi tedavi temel hedefleri gözeterek akut dönemde hastanın hayatını korumayı 

sağlayan destek tedavisidir. Tedavinin ilk ve en önemli unsuru vital bulguların yakından 


 

26

 



 

takibidir. Akut pankreatitte erken medikal destek, pankreatik salgının inhibisyonu ve 

bezin dinlenmeye alınmasıdır.  Bu  amaçla  ağızdan gıda verilmemesi ve nazogastrik 

sonda (NG) kullanılması uzun yıllar standart tedavi yaklaşımı olarak uygulanmıştır. 

Güncel tadavi yaklaşımı içerisinde akut pankreatitte NG sondanın tamamen terk 

edilmesi benimsenmiştir. Ancak ağır pankreatitlerde inatçı kusmaların varlığında NG 

dekopresyon önerilmektedir. Daha sonraki çalışmalar tükrük içinde varolan IgA ve 

siyalik asidin NG ile dışarı alınması mukozal immüniteyi bozacağı ve komplikasyonları 

arttıracağını göstermiştir. Litaratürde bugüne değin bildirilmiş olan üç prospektif 

randomize çalışmada 132 akut pankreatit olgusunda NG takılmasının hastaların 

seyrinde hiçbir olumlu katkı sağlamadığı gösterilmiştir (2). 

        Akut  pankreatite  bağlı bulantı ve kusma varlığında mevcut semptomlar 

gerileyinceye kadar oral alım kesilebilir. Hafif pankreatitli hastalarda parenteral veya 

enteral beslenme endikasyonları olmamasına rağmen, Treitz ligamanının altına verilen 

erken enteral beslenmenin bazı komplikasyonları azalttığı ve ağır pankreatitli hastalarda 

mortalite oranını düşürdüğü belirtilmektedir (37).

 

1997’den itibaren çok sayıda çalışma 



enteral nütrisyonun (EN) önemini vurgulamaya başlamıştır. EN’nun parenteral 

nutrisyon ile karşılaştırıldığında çalışmalarda güvenilir, uygulaması kolay, daha az 

hiperglisemi yaptığı, enfeksiyon riskinde, morbidite ve diğer tüm komplikasyonlarda 

azalma oluşturduğu gösterilmiştir. Bunlara ilaveten EN ile akut faz cevabın iyileştiği, 

hastalık ciddiyetinin azaldığı sistemik inflamatuar yanıtın (SIRS) iyileştiği, barsak 

devamlılığını ve bariyer fonksiyonlarının korunduğu gösterilmiştir (38, 39). 

       Literatürde  yapılan çalışmalara bakıldığında beslenme desteğinin enteral veya 

parenteral olmasına bakılmaksızın ekzokrin pankreas işlevleri ile iki temel noktada 

ilişkilendirildiği görülmektedir:  

1- Enteral formüller düşük yağ içermeli ve pankreatik ekzokrin sekresyonu 

olabildiğince inhibe etmek için Trietz ligamanının distalinden verilmelidir.  

2- TPN ve diğer parenteral substrat infüzyonları pankreatik ekzokrin salgıyı 

uyarmamaktadır.  

Sonuç olarak akut pankreatitte beslenme desteği şu şekilde özetlenebilir:  

• Hafif (prognostik faktör 1-2 arası) akut pankreatitte beslenme desteğine gerek yoktur.  

• Orta veya şiddetli akut pankreatitte, kardiak ve solunumsal denge sağlandıktan sonra 

olabildiğince erken olarak beslenme desteği sağlanmalıdır.  


 

27

 



 

• Başlangıçta, kusma ve aspirasyon riski olmadığına emin olana kadar parenteral 

solüsyonlar kullanılabilir. Bunlar, esansiyel yağ asidi açığını önleyici yağ solüsyonları 

içermelidir. Özel aminoasit formülasyonu önerilmemektedir.  

• Tanı ve sağaltım amaçlı cerrahi girişim gerektiren hastalara ise beslenme jejunostomisi 

mutlaka konmalı, cerrahi girişim yapılmayacaksa stabilite sağlandıktan sonra Bengmark 

tüpü veya nazoenteral tüp yolu ile olabildiğince hızlı bir şekilde enteral beslenmeye 

geçilmelidir. Bu amaçla yağlı, yüksek omega-3-yağ asidi, gulutamin ve argininden 

zengin solüsyonlar tercih edilmelidir (2). 

      Akut  pankreatit  tedavisinde  pankreas  salgısının inhibisyonu önemlidir. 

Antikolinerjik ve H2 reseptör bloke edici ajanlar duedonal pH’ın 4.5 üzerine çıkması ve 

pankreasın sekretin tarafından uyarılması engellenmiş olur. H2 bloke edici ajanlar ile 

yapılan üç kontrollü çalışmada ağrının şiddeti ve hastanede kalış bakımından bir yarar 

görülmemiştir (1,14). 

      Ekzokrin salgının inhibisyonundan sonra tedavide önemli bir yaklaşım da otodijestif 

enzimlerin inhibisyonudur. Tripsin ve kallikrein inhibitörü olan aprotinin (Trasylol) bu 

maksatla 20 yıldan bu yana kullanılmaktadır. Trapneli ve arkadaşları yaptıkları 

kontrollü bir çalışmada Trasylol'un mortaliteyi %25'ten % 7.5 düzeyine düşürdüklerini 

ifade etmişlerse de bu durum daha sonra yapılan hiçbir çalışmada teyit edilememiştir. 

Son zamanlarda Trasylol'un intraperitoneal kullanımı ile daha iyi sonuçlar alındığı 

bildirilmektedir. Bir plazmin ve tripsin inhibitörü olan epsilon amino kaproik asit 

(Transamin) aynı amaçla kullanılmış, bir netice alınamamıştır. Fosfolipaz A 

inhibitörlerinden Gabaxate mesilate, camoatate ve sodyum-2 EDTA kullanımı ile bazı 

klinik düzelmeler görülmüşse de mortalitede değişiklik olmamıştır. Kontrollü gruplarla 

yapılan diğer çalışmalarda H2 reseptör blokeri ilaçların ve glukagonun pankreas 

sekresyonu inhibisyonundaki yararı kanıtlanamamıştır (1). 

 

 

 



 

 

 



Somatostatin akut pankreatit tedavisinde tek kullanım amacı; pankreas 

sekresyonunun azaltılmasıdır. Somatostatin enjeksiyonu deneysel pankreatit modelinde 

eritrosit akım hızını ve kan akımını arttırır, glikoz intoleransını düzeltir, sağaltımda 

yardımcı olabilir. Buna karşın aktive olmuş enzimleri bloke ederek hücre hasarını 

arttırabilir . Bu açıdan da zararlıdır ve kullanılmamalıdır.(

 

2) 



       Ağır akut pankreatit bir yoğun bakım ünitesi hastasıdır. Yoğun bakım  şartlarında 

tedavi edilmelidir. Hastaların yoğun bakım desteğine gereksinimini belirleyen temel 



 

28

 



 

göstergeler organ yetmezliği ve bilgisayarlı tomografide nekroz varlığıdır. Görüldüğü 

gibi yoğun bakım desteği gereken pankreatit hastasında sıvı-elektrolit takibi çok 

önemlidir. Burada kullanılacak sıvının kristaloid veya kolloid olması bir fark 

yaratmaktadır. Vazopressör ajanlardan dopamin, diğerlerine kıyasla daha avantajlı 

gözükmektedir. Çünkü dopamin aynı anda periferik vasküler direnci arttırırken, renal ve 

pankreatik kan akımında azalmaya yol açmamaktadır. Buna karşın heparin, vazopressin 

ve düşük molekül ağırlıklı destran belirgin bir yarar sağlamamaktadır (2). 

       Pankreatik  nekrozun  bakterial  kontaminasyonu  nekrotizan  pankreatitli  hastaların 

%40-70’inde ortaya çıkmakta ve  bu hastalarda ölümlerin % 80’ni buna bağlanmaktadır. 

Pankreatik nekrozda ortaya çıkan sekonder infeksiyon oranı antibiotik kullanılmaması 

ile artar. Kullanılan antibiyotik pankreas içine hızlı penetre olmalı, uzun süre etkin doku 

konsantrasyonunda kalmalı ve nekrotizan pankreatit sonrası ortaya çıkan 

enfeksiyonlarda yer alan bakterilere karşı etkili olmalıdır. Erken klinik çalışmalar 

Ampisilin kullanımına ait herhangi bir yarar gösterilmemiştir. Yapılan çalışmalarda 

imipenem, siprofloksasin, ofloksasin, mezlosilinin etkinliği kanıtlanmışltır.(Buchler ve 

Beger yaptığı çalışmaya göre pankreas doku konsantrasyonu en etkili olan antibiyotikler 

kinolon grubundandan imipenem ve karbapenemdir. Pederzoli ve arkadaşlarının yaptığı 

başka bir çalışmada imipenemin pankreatik enfeksiyonu azatlığı gösterilmiştir) (1,2). 

        Hafif  pankreatitli  hastada  sebeb  biliyer  ise  semptomların düzeldiği 4-6 gün 

içerisinde elektif kolesistektomi yapılabilir. Ağır pankretitlerde 6 hafta o bölgedeki 

inflamasyonun dağılması beklenmelidir. Ancak biliyer olduğu bilinen bir hastada serum 

biluribin degerinin 4 mg/dl yüksek oldugu, alkalen fosfataz iki katından fazla büyümüş 

ise ve klinik gidiş 24-36 saat içerisinde düzelmezse impakte taştan şüpelenilir (2).  Bu 

nedenle Endoskopik Retrograt Kolonjiopankreaotografi (ERKP) pankreatitin tedavi ve 

tanısında kullanılmaya başlanmıştır. 1980 yılında ilk olarak Acostan’nın serilerinde 

başarılı sonuçlar elde bildirilmişse de Kelly başta olmak üzere yayınlanan serilerde daha 

yüksek mortalite ve morbitite belirtilmiştir (2). Bu konuda yayınlanan ilk prospektif 

çalışma olan Neoptolemius tarafından 1988 yılında yayınlanmıştır. Bu seride İmrie 

kriterlerine göre 38’i şiddetli olan 121 hastaya 72 saat içinde ERKP yapılmış ve taş 

saptanmışsa taş  çıkartılıp endoskopik sfinkterotomi (ES) yapılmıştır. ERKP yapılan 

grup lehine morbiditede anlamlı, mortalitede klinik olarak anlamsız sonuçlar çıkmıştır 

(2). Yine Fan 5 yıl boyunca prospektif olarak yaptığı çalışmalara bağlı olarak bir 


 

29

 



 

algoritma belirlemiştir. Buna göre ağır pankretitlerde acil (ilk 24 sa. İçinde), hafif 

pankreatitte ise erken (ilk 72 sa. İçinde) ERCP/ES tarif etmiş ve hafif pankretitlere 

erken lap. kolesistektomi önermiştir. Bu çalışmaya göre hafif pankreatitte hastanede 

kalış süresi ortalama 2 gün olarak bildirilmiştir (2).     

 

 2.4.7.2 Cerrahi tedavi: 



       Ağır olmayan akut pankreatitte cerrahi kontrendikedir. Şiddetli akut pankretitte 

cerrahi infekte pankreatik nekroz varlığında uygulanır. Cerrahi nekrozektomi 

yapmaktaki amaç infekte ve nekrotik dokuyu çıkararak organ yetmezliğinden sorumlu 

septik uyarıyı ortadan kaldırmaktır. Majör damarlara ve canlı pankreas dokusuna zarar 

vermemek için genellikle künt parmak diseksiyonu ile yapılmalıdır.  İnfekte nekroz 

%50’den fazla nekrozu olan hastaların %40’ında görülür. İnfekte nekroz tanısı çekilen 

Batın BT’de hava kabarcıklarının görülüp materyalden örnek alınarak gram boyası ile 

boyanarak konur. Nekrozektomi açık veya laparoskopik olarak uygulanabilir. Değişik 

nekrozektomi tipleri mevcuttur. 

1-  Tekrar eden açık tamponlama ile birlikte pankreas yatağının marsüpiyelizasyonu 

2-  Geçici pasif drenler ve kapalı emme drenleri tarafından takip edilen kapalı tek 

safhalı nekrozektomiler 

3-  Ameliyat sonrası 2-4 hafta devamlı yüksek hacimli pankreatik lavaj ile birlikte 

nekrozektomi 

4-  Kapalı emme drenleri ile birlikte planlanan, tekrarlıyan reoperasyonlar birlikte 

olan nekrozektomiler  (3,14,40). 

        Burada ençok tartışılan nekrozektominin veya peritoneal lavajın ne sıklık ile ve kaç 

kez yapılacağıdır.  Bunun kararını vermede alfa-1-antitripsin, alfa-2-makroglobulin ve 

CRP düzeyleri önerilebilirsede gerek bakılma zorluğu gerekse maliyet nedeni ile lavaj 

sıvısının makroskopik görünümü (partikül sayısı, infeksiyon vb) ve hastanın genel 

durumu daha ön plandadır (2,14). 

       Pankreatitlerde  belirli  bir  tanı ve tedavi değeri olan peritoneal lavaj yöntemi 

özellikle hemorajik, nekrotizan veya fulminan olgularda tedavi maksadıyla da 

kullanılmaktadır. Yöntem ilk kez 1937'de tanımlanmış olmasına rağmen ancak son 

zamanlarda popülerize olmuştur. 24-48 saat içinde klinik iyileşme görülmemesi

peritoneal lavaj için genel olarak kabul edilmiş bir endikasyondur. 1-2 litre ringerli 



 

30

 



 

laktat solüsyonu peritoneal dializ kateteri ile batına verilir ve geri çekilir. Bu, birkaç gün 

boyunca saat başı uygulanır. Tipik endikasyonu konvansiyonel tedaviye rağmen önemli 

düzelme göstermeyen ciddi pankreatitlerdir (

 

2,14). 


       İnfekte nekrozu olan hastalarda perkutan drenajda başka bir tedavi seçeneğidir. 

Girişimsel radyoloji altında retroperitoneal bölgeye yerleştirilen drenlerden yapılan 

lavajdır. Yıkama solusyonu olarak periton dializ solüsyonları kullanmanın böbrek 

parankimi üzerine koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Ancak ağır olgularda yetersiz 

kalmaktadır (2). 

       Akut batın tanısı ile opere edilen bir hastada perop bilier pankreatit tanısı konmuş 

ve pankreatit hafif veya orta seyirli ise kolesistektomi ve intra-operatif kolanjiografi 

önerilir. Eğer pankreatit ağır  şiddetli ise kolesistostomi uygulanır ve vater ampullaya 

impakte taş saptanır ise koledok eksplore edilip T tüp uygulanır (14).  

       Hafif ve orta şiddetli akut pankreatitlerde nedene yönelik tedavi yani kolesistektomi 

hasta taburcu edilmeden yapılmalıdır. Ağır pankreatitli hastalarda ise düzeldikten sonra 

taburcu edilmeli ve kolesistektomi en erken 6 hafta sonra planlanmalıdır (2,3,14). 

 

    2.4.8 KOMPLİKASYONLAR  



 

       Akut pankreatitin komplikasyonları sistemik ve lokal olmak üzere ikiye ayrılırlar 

Sistemik komplikasyonlar:  

       Akut  pankreatitte  görülen  ensık ve en yaygın komplikasyon sıvı elektrolit 

imbalansıdır. Myokard Deprasan Faktör ve akut hızlı sıvı kaybı nedeniyle kalp-damar 

sistemi yetmezliği her zaman birinci sırada bir risk oluşturmaktadır.  İkinci sırada ise 

ARDS ve solunumsal yetmezliği gelmektedir. Renal hasar ise yalnız başına sıvı 

sekestrasyonuna bağlıdır.  İlk 48 saatte 300 ml/gün miktarının altında idrar yapılması 

çoğunlukla pankreatite bağlı renal hasarın göstergesi olarak kabul edilmektedir. 

Kanamalar ise stres erozyonu, peptik ülser, psödoanevrizma ve splenik ven trombozu 

sonucu gelişen varislerden oluşur. Akut pankreatitte hiperglisemi gelişebilir, bunun en 

sık nedeni hiperglukagonemidir. Hipoglisemi gelişebilir, bunun nedeni ise beta 

hücrelerinin kaybıdır. Kan glukoz seviyesi 300 mg’a ulaşmadıkça hiperglisemiye 

müdahale edilmeyebilir. Hiperglisemi uzun sürerse ve kan glukozu 300mg üzerindeyse, 

insülin infüzyonuna uygun dozda başlanmalıdır. Klasik olarak total kalsiyum 8.0 


 

31

 



 

mg/dl’nin altına inmedikçe veya semptom vermedikçe tedavi etmeye gerek olmadığı 

kabul edilir. Kalsiyum tedavisine rağmen hipokalsemi bulguları düzelmiyorsa veya 

kalsiyum seviyesi yükselmiyorsa asidoz veya hipomagnezeminin olabileceği, 

hipomagnezemi düzeltilmeden hipokalseminin düzeltilmeyeceği bilinmelidir

 (2,14). 



 

Lokal komplikasyonlar: 

1-Pankreatik sıvı koleksiyonları:  Akut pankreatitin en sık komplikasyonudur ve %50 

oranında görülürler. Bu koleksiyonlar erken dönemde oluşurlar ve psödokistlerden 

farklı olarak fibröz bir duvar içermezler . Sıvı tipik olarak serözdür ve pankreatik  veya 

peripankreatik inflamatuar süreçten kaynaklanır, fakat nadir olarak  pankeratik kanal 

harabbiyeti varsa pankreas sekresyonda içerebilirler. Mediastenden plevral boşluğa, 

kasığa kadar görülebilirler. Pankreatik harabiyeti olmayan seröz koleksiyonlar 

müdahalesiz spontan gerilerler. Kanal harabiyeti olanlarda 10-14 gün somotastatin 

analogu kullanarak tedavi edilirler. Asit hala devam ediyorsa ERKP ile duktal 

yaralanma bölgesini görüp sızıntı distal pankreastan ise distal pankreatektomi, sızıntı 

baş ve gövdede ise jejenumun roux-Y bacağı ile internal drenaj uygulanır. Başarı şansı 

%85’dir, ancak düşkün hastalarda mortalite yüksektir (3,14).

 

2-Pankreatik psödokist: Akut pankreatitin sık komplikasyonudur, akut pankreatit (%5-

10), kronik pankreatit (%20) görülürler. Genellikle akut atağın 2-4 haftasında ortaya 

çıkan gerçek epiteli olmayan pankreas kanal sistemi ile direkt iştirakı olabilen pankreas 

ekzokrin salgısını içeren içi sıvı dolu kistik yapılardır. Gerilemiş olan idrar ve kan 

amilazının tekrar yükselmesi bu komplikasyonu aklımıza getirmelidir. Ensık etanol 

kaynaklı kronik pankreatitlerde daha sonra ise bilier ve travma sonrası oluşan 

pankreatitlerde görülürler. Psödokistler klinik bulgular karın ağrısı ve basıya bağlı 

oluşan bulantı, kusma, kilo kaybıdır. Psödokistlerin en korkulan komplikasyonları 

hemoraji, rüptür ve infeksiyondur. Hemoraji hastaların yaklaşık %6’sında olur, rüptür 

%7’sinde ve infeksiyon %14’inde gözlenir. Akut pankreatit sonrası oluşan 

psödokistlerin yaklaşık %40’ı kendiliğinden gerilerler, kronik pankreatit sonucu 

oluşanlarda bu oran çok düşüktür ve bunlar görüldüğü anda matür kabul edilirler. Genel 

kanı 5 cm’den küçük semptom vermeyen psödokistlerde herhangi bir tedavi gerek 

olmadığıdır. Bu hastalar 3-6 aylık aralıklarda ulturason ile takip edilirler. Vitas ve 

Sarr’ın yaptığı bir çalışmada ciddi komplikasyonların %10-12 oranında görüldüğünü 


 

32

 



 

belirtmektedir ve 6 haftadan daha uzun süren psödokistlerin tümünün yüksek oranda 

ciddi komplikasyon nedeni ile drenaj gereklitiğini savunmaktadır (41). Akut pankreatit 

atağı sonrası septomatik psödokist tespit edilen hastalar kist duvarının matürasyonu için 

4-6 hafta beklenirler. Mümkün olan bütün durumlarda operasyon öncesi pankreas kanal 

iştirakini belirlemek için ERCP yapılmalıdır. Bilinmelidir ki ERCP işlemi sırasında 

steril olan bir kiste bakteri kontaminasyonu olabileceğinden işlemden en geç 24 saat 

sonra cerrahi uygulanmalıdır. Tedavide rezeksiyon, ekternal drenaj, internal drenaj, 

perkutan aspirasyon seçenekleri mevcuttur. Cerrahi tedavinin genel prensibi kistik 

muhtevanın tam boşaltılması, psödokisti taklit eden pankreas kistik neoplazmını ekarte 

etmek için kist duvarından biyopsi alınmasıdır (42). Kist duvarının matürasyonundan 

sonra kistin bulunduğu lokalizasyona göre distal pankreas ise rezeksiyon, diğer 

lokalizasyonlarda ise kistogastrostomi, kistoduedonostomi veye Roux-Y 

kistojejunostomi uygulanabilir. Psödokistlerde yaklaşık %10 oranında nüks görülürler, 

bu oran external drenajda %20 perkutan aspirasyonda ise %60 dır.(2,3,14) 

3-Pankreas abseleri: Pankreasta veya pankreas çevresi alanda lokalize, içi pürülan 

madde ile dolu kapsüllü bir lezyondur. Pankreatik abse pankreattin geç bir 

komplikasyonudur. Akut atağın 3.-5. haftalarında ortaya çıkar. Pankreatik veya 

peripankreatik nekrozun likefikasyonu ve psödokistin enfekte olması sonucu gelişirler. 

İnfekte pankreas nekrozunun, pankreas apsesi ile karıştırmamak gerekir, nekrozda 

kapsül yoktur. Tanı BT ile konur. Seçilen tedavi enfekte olmuş bütün dokuların 

uzaklaştırılması ve cerrahi debritmandır. Agresif cerrahi debritman + uyguın 

antibiyotikler + etkili eksternal drenaja rağmen mortalite %10-15 arasındadır (14). 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

33

 



 

   3-HASTALAR ve YÖNTEM 

 

       Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniklerinde 

Ocak 2006 ile Ocak 2009 tarihleri arasında akut biliyer pankreatit tanısıyla takip ve 

tedavisi yapılan 60 hastada demografik veriler, biliyer patoloji, klinik, laboratuar ve 

radyolojik bulgular, Ranson kriterleri, hastalığın seyri ve ERKP ile tedavi girişimleri 

prospektif olarak incelendi.  

Tipik karın ağrısı ve-veya bulantı kusma şikayetleri ile başvuran hastalarda serum 

amilaz değerlerinin normalin üç katından yüksek saptanması akut pankreatit lehine 

değerlendirildi. Batın USG de safra kesesinde taş ve/veya çamur saptanması halinde 

biliyer pankreatit ön tanısıyla tetkik ve tedavi planlandı. 

Oral beslenme ilk planda kesilerek intravenöz sıvı ve analjezik tedavi başlandı. İnatçı 

bulantı ve/veya kusma şikayeti olan hastalar dışında nazogastrik dekompresyon rutin 

olarak uygulanmadı. Kolanjit kliniği olan hastalarda ampisilin-sulbaktam intravenöz 

yoldan başlandı.

 

Şikayetlerin gerilemesine paralel oral beslenmeye geçildi. 



 

Yatışın 1 ve 4. günleri arasında koledok patolojisi varlığına yönelik olarak tüm hastalara 

MRKP tetkiki yapıldı. Koledokta taş saptanmayan hafif ödematöz akut biliyer 

pankreatit hastalarında erken kolesistektomi yapıldı. Erken kolesistektomi akut biliyer 

pankreatit tanısı ile yatışın ilk on günü içerisinde kolesistektomi yapılması olarak 

tanımlandı. 

MRKP de koledok taşı saptanan hastaların tedavisine yönelik ERKP’nin zamanlaması 

kontrol MRKP bulguları ve klinik, laboratuar korelasyon doğrultusunda planlandı. 

Kontrol MRKP ilk görüntülemeden 7 gün sonra gerçekleştirildi.  

1.  Kontrol MRKP de koledok taşı sebat eden tüm hastalara tedavi amacıyla ERKP 

yapıldı.  

2.  Kontrol MRKP de koledokta taş saptanmayan ve kolestaz enzimleri ve bilirubin 

değerleri gerilemiş hastalar kolesistektomi sonrası takibe alındı.  

3.  Kontrol MRKP de koledok taşı saptanmayan ancak kolestaz enzimlerinde 

gerileme gözlenmeyen veya yükselme eğilimi gösteren hastalarda ise tanı ve 

tedavi amacıyla ERKP uygulandı.  

MR tetkiki kontrendikasyonu veya hasta uyumsuzluğu nedeniyle tetkikin yapılamadığı 

hastalar (n=4) çalışma dışı bırakıldı.  



 

34

 



 

Başvuru esnasında Ranson kriterleri 3 ve üzeri olan hastalar ve/veya yatışın ilk 72 saati 

içerisinde  şikayetlerinde gerileme olmayan hastalarda batın bilgisayarlı tomografi 

tetkiki ile pankreas parankimi değerlendirildi. Pankreatik nekroz saptanan hastalarda 

rutin olarak antibiyotik tedavisi başlandı (imipenem). Klinik ve laboratuar takipler 

doğrultusunda komplikasyonların tanı ve tedavisine yönelik görüntüleme ve girişimler 

planlandı. Ağır pankreatit varlığında kolesistektomi en erken 6 hafta sonra olmak üzere 

geç dönemde gerçekleştirildi.  

       Prospektif olarak toplanan tüm veriler klinik, laboratuar ve radyolojik bulguların 

korelasyonu açısından incelendi. MRKP’nin koledokta taş saptamasına yönelik 

sensitivite ve spesifisitesi hesaplandı. Kolestaz enzimleri ve serum total ve direk 

bilirubin değerlerindeki seyrin görüntüleme ve klinik ile korelasyonu incelendi. 

Koledokta taş saptanan akut biliyer pankreatit hastalarında kontrol MRKP tetkikinin 

tedavi yaklaşımına katkısı incelendi.   



Klinik Tanı Kriterleri: 

        Epigastriumda  başlayan batın üst kadranları ile sırta yayılan tipik karın ağrısı 

beraberinde bulantı ve/veya kusma varlığı akut pankreatit için tipik şikayetler olarak 

değerlendirildi. Mevcut şikayetlerin içi boş organ perforasyonu veya intestinal 

obstrüksiyona bağlı olmadığını ortaya koymak için gerekli değerlendirmeler yapıldı.  

Biyokimyasal Parametreler:    

        Acil servis başvurusu esnasında biyokimya (amilaz, total bilirubin, direkt bilirubin, 

kreatinin, BUN, elektrolitler,

 

AST, ALT) ve hemogram tetkiki yapıldı. Serum amilaz 



düzeyinin normal düzeyin üç kat üstüne çıkan değerlerde tespit edilmesi serum 

amilazında yükselme yapabilen diğer nedenlerin ekarte edilebilmesi halinde (peptik 

ulkus perforasyonu, barsak obstrüksiyonu …) akut pankreatit lehine değerlendirildi. 

Kolanjit açısından eşlik eden karaciğer (AST, ALT) ve kolestaz enzim (ALP, GGT) 

yükseklikleri ve ateş yüksekliği (>38

0

C) araştırıldı. Yatış sonrası CRP, biyokimya ve 



hemogram takipleri başvuru esnasında, yatışın birinci, üçüncü ve beşinci günlerinde 

yapıldı. Ağır pankreatitli olgularda klinik bulgular doğrultusunda ek tetkiklerle takip 

gerçekleştirildi. Serum biyokimyasal parametrelerin incelenmesi kuru tüpe alınan 5 ml 

kan ile, Roche/Hitachi marka Modüler DPI cihazıyla Spektro Fotometrik yöntem ile, 

hemogram tetkikleri ise 2 ml kan EDTA’lı tüpe alınarak Roche marka Sysmex X-T 


 

35

 



 

2000  İ cihazıyla Flow Sitometrik yöntem ile gerçekleştirildi. Kan biyokimyası ve 

hemogram için kabul edilen referans değerler Tablo 8’de verilmiştir.    


Yüklə 2,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin