Sbornik materialov dlya opisaniya mestnostey I plemyon kavkaza dergiSİ Üzerine bir araştirma



Yüklə 2,74 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/23
tarix18.05.2020
ölçüsü2,74 Mb.
#31200
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23
Serdar Karaca


1. 1. 3. Petersburg Üniversitesi 
Petersburg Üniversitesi,  1855’te Şark Dilleri Fakültesinin kuruluşuyla Şarkiyatçılığın 
ve  onun  çatısı  altında  da  Türklük  bilgisinin  Rusya’daki  merkezi  konumuna  gelir.  Burada 
Türklük bilgisinde Vladimir Velyaminov-Zernov ve Şarkiyatçılıkta da Alman kökenli Baron 
V. Rozen ilk çalışmaları yapan ilim adamlarıdır (Kurat, 1987, 456). 
Petersburg  Üniversitesinin  19.  yüzyılın  sonu  ve  20.  yüzyılın  başında  seçkin 
şarkiyatçıların  yetiştiğini  belirten  Akdes  Nimet  Kurat,  bu  ilim  adamlarının  çalışmalarını 
Çarlık Rusyası’nın siyasi gayeleri doğrultusunda şekillendirdiğini ifade eder: 
“Rus  âlimlerinin  birçoğu  araştırmalarını  ‘siyasi’  olaylarla  denk  tutmuşlar  ve  Rus 
yayılış  politikasına  hizmet  etmişlerse  de,  bu  tetkiklerin  birçoğu  Türk  âlemini  öğrenme 
bakımından faydalı olmuştur.” (Kurat, 1987, 457) 
1. 2. İlminskiy Metodu 
Ortaya  çıkışından  bu  yana  siyasi  gayelerle  yürüyen  Şarkiyatçılık  Batı’nın  Doğu 
üzerinde  hükmetmesini  sağlayan  bir  araç  hâlini  almıştır.  “Böl,  parçala  ve  yönet”  anlayışı 
oldukça  başarılı  olmuş;  milliyetçilikle  beraber  imparatorluklar  dağılarak  küçük  devletlere 
dönüşmüş, lehçe farklılıklarıyla milletler parçalanarak kabileler ortaya çıkarılmıştır. Osmanlı 
Devleti’nin  yerinde  elliden  fazla  devletin  ortaya  çıkması,  Arap  devletlerinin  sayısının 
yirminin üzerinde olması bu duruma yalnızca iki örnektir. 
İlmî  metotlarla  halkların  bütün  yönleri  ele  alınarak  onların  zaafları  ve  güçlü  yanları 
tespit  edilmiştir.  Toplumların  gerek  kendi  içindeki  yaşayışları  ve  gerekse  başka  toplumlarla 
ilişkilerinin  değerlendirildiği  raporlar,  eserler  hazırlanmıştır.  İlim  adamlarının  ulaştığı 
bilgilerin siyasi otoritelerin hizmetine sunulmasıyla da işgal edilen toprakların elde tutulması 
ve  halklarının  asimile  edilmesi  için  sistemler  geliştirilmiştir.  Bu  sürecin  yaşandığı  ve 
sonuçlarının günümüzde dahi etkisini yitirmediği ülkelerden birisi Çarlık Rusyası’dır. 
Çarlık Rusyası’nda komşuluk ilişkileri, ticaret ve savaşlar gibi olgularla gelişen Doğu 
dillerinin ve Türkçenin pratikte öğrenilmesi süreci, I. Petro’nun bir dizi faaliyeti ve bunlardan 
en önemlisi olan RAN’ın kurulmasıyla teorik sahadaki çalışmalarla sürmüştür. Diller üzerine 
yapılan  basit  araştırmalar  ve  derlenen  küçük  materyaller  zamanla  Avrupa’daki  Şarkiyat 
çalışmalarıyla  paralellik  kazanmış,  Rus  araştırıcılar  Türklük  bilgisi  çalışmalarında  Alman 
araştırıcılarla beraber önde giden taraf olmuşlardır.  
Çarlık  Rusyası’nın  ideolojik  Türklük  bilgisi  çalışmalarının  belki  de  en  önemli  ismi 
Nikolay İvanoviç İlminskiy’dir. Bir dil bilimci olan İlminskiy asıl ününe, etkileri günümüzde 
dahi süren oldukça başarılı misyonerlik faaliyetleriyle kavuşmuştur. 

20 
 
1. 2. 1. İlminskiy Metodunun Temel Hususları 
SMOMPK’nin  ilk  sayısının  yayımlandığı  1881  yılı  ve  sonrası  Çarlık  Rusyası’nın 
Türkistan, Kakfasya ve Kafkas Ötesi bölgelerinde egemenliğini tesis ettiği ve artık buralarda 
kalıcı  olmanın  yollarını  aradığı  bir  döneme  denk  gelir.  18.  yüzyılın  ikinci  yarısında  Çarlık 
Rusyası;  Rus  olmayan  halkları,  bilhassa  da  gayrı  Hristiyanları  idare  edebilmenin  onların 
eğitim  kurumlarında  Ruslaştırılmasıyla  mümkün  olacağına  kanaat  getirdi.  Bu  yöndeki 
çalışmalara fikirleriyle yön veren isim ise Nikolay İvanoviç İlminskiy’dir (1822-1891). 
Rusya’da  yaşayan  Rus  olmayan  halkları  Ruslaştırma  ve  Ortodoks  Hristiyanlaştırma 
faaliyetleri  İlminskiy’den  önce  de  yapılmaktaydı.  1552’de  Kazan  Hanlığı’nı  ele  geçiren  IV. 
İvan,  Ruslaştırma  ve  Ortodoks  Hristiyanlaştırma  çalışmalarına  yönelerek  1555’te  Kazan’da 
Ortodoks  başpiskoposluğunu  kurmuş  ve  Guri  isimli  bir  misyoneri  piskopos  tayin  etmiştir. 
Guri,  bölgedeki  Başkurt,  Tatar,  Çirmiş  ve  Çuvaş  gibi  hakların  Ruslaştırılması  ve 
Hristiyanlaştırılması için ilk olarak içinde okulların olduğu üç manastır açmıştır. Bu okullara 
çoğunluğu  Müslüman  ve  Türk  olan  çocuklar;  kandırılarak,  kaçırılarak  veya  zorlanarak 
getirilmekte  ve  hedeflenen  maksat  doğrultusunda  eğitilmekteydi.  IV.  İvan’ın  halka  yönelik 
uyguladığı ve daha sonra da uzun yıllar uygulanan cebri yöntemlerden birisi de Hristiyanlığı 
kabul etmeyen ahalinin mallarına el konularak göç etmeye mecbur bırakılmasıdır. Daha sonra 
Hristiyanlığı kabul edenlere malları geri veriliyor ve Tatar mirzaları “dvoryanlık” (soyluluk) 
payesiyle taltif edilmekteydi (Maraş, 1998, 237-238). 
16. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadarki misyonerlik tecrübeleri, cebren yapılan 
Ortodoks Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin istenen başarıyı sağlayamadığını ortaya koymuştur. 
Eğitim yoluyla halkın Ruslaştırılması ve Ortodoks Hristiyanlaştırılması ise eğitimde Rusça ve 
Kilise Slavcasının kullanılmasından dolayı yine istenen başarı yakalanamamıştır.  
İlminskiy öncüllerinin tecrübesini iyi tahlil etmiş ve meseleye çözüm getirecek fikirler 
üretmiştir.  Onun  geliştirdiği  fikirler  önceki  faaliyetler  gibi  şiddet  içermemekteydi.  Aksine 
Ruslaştırılmak ve Ortodoks Hristiyanlaştırılmak istenen halkların öz değerlerini çıkış noktası 
kabul  etmekteydi.  Bu  fikirler,  görünürde  bu  halkların  tepkisini  çekecek  ve  onlarda  direnç 
uyandıracak  hiçbir  unsur  taşımamaktaydı.  İlminskiy’in  geliştirerek  bizzat  kendisinin  pilot 
uygulamalarını  yaptığı  metot,  Rus  Eğitim  Bakanlığı  tarafından  uygun  görülerek  1860-1870 
yıllarında  eğitimde  reformlar  yapılmış  ve  bu  reformlarla  Ruslaştırma  ve  Ortodoks 
Hristiyanlaştırma meselesinde hedeflenen başarıya ulaşılmıştır. 
Kazan  Üniversitesi  Dil  Tarih  Fakültesinde  Türk-Tatar  dilleri  kürsüsünde  hoca  olan 
İlminskiy’in  geliştirdiği  ve  ilim  literatüründe  kendi  adıyla  “İlminskiy  Metodu”  diye  anılan 

21 
 
eğitim  anlayışının  temelinde  “dil”  vardır.  İlminskiy’in  çalışmalarını  dil  üzerinde 
yoğunlaştırması,  19.  yüzyılda  “halk”ın  ne  olduğuna  ilişkin  ileri  sürülen  düşüncelerle 
değerlendirilebilir. Alman romantizminden doğan ve 1917 devrimiyle Marksist içerik kazanan 
düşüncelerde,  “halk”ın  tanımında  en  önemli  unsur  “dil”dir  (Roy,  2000,  92).  Gelişen  bu 
düşüncelerden harketle Çarlık Rusyası 19. yüzyılın ikinci yarısında siyasi egemenliğini tesis 
etme ve sürdürmede “dil”i bir araç olarak kullanmıştır. 
İlminskiy’in,  “halk”ın  en  önemli  unsuru  “dil”i  çıkış  noktası  kabul  eden  metodu  dört 
ana maddeden oluşur: 
1.  Ruslaştırma  ve  Ortodoks  Hristiyanlaştırma  için  eğitimin  halkların  ana  dillerinde 
yapılması. 
2. Ortodoks Hristiyan olmayan halklardan öğretmen yetiştirmek. 
3. Rus olmayan halklar için Kiril esaslı alfabeler geliştirmek. 
4.  Başta  dinî  kitaplar  olmak  üzere  eğitim  materyallerinin  halkların  kendi  dillerinde 
hazırlanması (Pavlova, 2002, 3). 
1. 2. 2. İlminskiy Metodu Uygulanması 
Çarlık Rusyası’nın egemenliği altında bulunan Müslüman Türkler 19. yüzyılda eğitim 
ve ilim sahasındaki bütün geri kalmışlıklarına rağmen tarihleri, edebiyatları, dinleri ve dilleri 
yönüyle  millet  olma  bilincine  sahip  halkardır.  İslamiyet’i  kabul  etmeleriyle  kullanmaya 
başladıkları  Arap  harfleri,  geniş  coğrafyada  birbirlerinden  uzak  medeniyet  merkezlerinde 
yaşamalarına rağmen uzun asırlardır hem yazı dili birliğini hem de İslamiyet’e bağlılıklarını 
sağlamaktaydı.  Ruslaştırma  ve  Hristiyanlaştırma  faaliyetlerinin  başarıya  ulaşması  için 
öncelikle  Türk  boyları  arasında  birliği  sağlayan  Arap  harfleri  terk  edilerek  Kiril  harflerine 
geçiş  sağlanmalıydı.  Ancak  Türk  halklarının  uzun  çağlar  boyunca  kullana  geldikleri  Arap 
harflerini kolaylıkla terk etmelerini beklemek beyhude olduğu için alfabe değişikliğinin ince 
tasarlanarak  uygulamaya  konulması  gerekmekteydi.  Alfabe  değişikliği  sağlanırsa  bu  halklar 
arasındaki  birlik  bozulacak  ve  Türk  boylarının  süreç  içerisinde  kendiliğinden  Ruslaşarak 
Ortodoks Hristiyan olacağı ön görülmüştür. 
İlminskiy’in  geliştirdiği  metot  Eğitim  Bakanı  D.  A.  Tolstov  tarafından  ilgiyle 
karşılanmıştır.  Tolstov,  İlminskiy’in  metodunun  Kazan  bölgesinde  Müslümanlar  ve  Rus 
olmayanlar için açılan okullarda tatbik edilişini bizzat kendisi müşahede etmiştir. İlminskiy’in 
çalışmalarında başarıya ulaştığını gören Tolstov, metodun Müslüman Türk ülkelerinde tatbik 
edilmesinin  yerinde  olacağına  karar  vererek  meseleyi  Çar  II.  Aleksandır’a  açmıştır.  1870 

22 
 
yılında Çar, İlminskiy metodunun Rus olmayan milletlerin yaşadığı bölgelerde uygulanmasını 
emretmiştir (Saray, 2008, 31). 
İlminskiy metodu çerçevesinde geliştirilen eğitim sistemi 26 Mart 1870’de “Rusya’nın 
Güney  Doğu  ve  Doğu  Bölgelerinde  Yabancıların  Eğitimine  Dair  Tedbirler”  başlığıyla 
kanunlaştırılmıştır.  Bu  tarihten  sonra  yabancılar  için  açılan  okulların  sayısı  hızla  artmaya 
başlamıştır.  İrkutsk,  Kazan  ve  Orenburg  gibi  şehirler  eğitim  kurumlarıyla  bu  anlamda  bir 
merkez  hâline  gelir.  Buralarda  yetişen  öğretmenler  köylerine  dönerek  okullar  açmışlardır. 
Köylerine dönen bu öğretmenler aynı dili konuştukları kendi insanlarına Hristiyanlığı ve Rus 
kültürünü aşılamada zorluk çekmemişlerdir (Aça, 2013, 1471). 
İlminskiy metoduna asıl şeklini veren ve onun başarıya ulaşmasını sağlayan tecrübeler 
Kazan’da  Kreşin  Tatarları  için  açılan  okullarda  elde  edilmiştir.  Bu  okullarda  elde  edilen 
tecrübelerle İlminskiy metodunun temelleri atılmıştır. 
İlminskiy’in Kazan Kreşin Tatarları Okulu yerli halktan öğretmenlerin yetiştirildiği ilk 
kurumdur. 1867 yılı itibariyle buradan mezun olanlar köy okullarına öğretmen atanmışlardır. 
Yerli  halktan  çocukların  okuduğu  çok  milletli  bu  okula  gönüllü  Rus  çocukları  da  kabul 
edilmekteydi.  1863-1913  yılları  arasında  bu  okulda  6000  kişi  eğitim  görmüş  ve  bunların  da 
900’ü öğretmen olmuştur. Okul, 1918’e değin 120 öğretmen daha çıkarmıştır (Pavlova, 2002, 
23). 
Kazan  Rus  Olmayan  Halklar  Öğretmen  Semineri  en  çok  rağbet  gören  öğretmen 
yetiştiren  eğitim  kurumlarından  biri  olmuştur.  Bu  sebeple  okula  girmek  isteyenlerin  ancak 
donanımlı  olanları  kabul  ediliyordu.  Ekserisi  köy  çocukları  olan  bu  okulda  farklı  halkardan 
çocuklar eğitim görmekteydi. Bu seminerin çatısı altında Çuvaş, Mari, Mordov ve Udmurtlar 
için  dört  ilkokul  hizmet  vermiştir.  Daha  üst  sınıflardaki  öğrenciler  bu  ilkokullarda  pratik 
kazanıyordu.  Buradan  mezun  olanlar  görev  yapmak  üzere  Çarlık  Rusyası’nın  faklı  eğitim 
okruglarına  dağılmışlardır.  Bu  öğretmen  seminerinde  1918  yılı  itibariyle  farklı  milletten 
1500’ün üzerinde öğretmen yetişmiştir (Pavlova, 2002, 23). 
Yerli halk için hazırlanan eğitim kitapları hususunda yine en büyük başarı Kazan’da, 
Kazan  Eğitim  Okrugu  ve  Ortodoks  Misyonerlik  Derneği  tercüme  komisyonlarının 
çalışmalarıyla sağlanmıştır (Pavlova, 2002, 22). 
Kazan  Öğretmen  Semineri’nin  yanında  öğretmen  yetiştiren  en  önemli  kurumlardan 
birisi  Simbir  Çuvaş  Öğretmen  Semineri’dir.  Bu  seminerde  İlminskiy’in  en  önemli 
takipçilerinden  bir  Mari  (Çirmiş)  olan  G.  Ya.  Yakovlev  hizmet  vermiştir.  Bu  okul  binin 
üzerinde öğretmen yetiştirmiştir (Pavlova, 2002, 23). 

23 
 
Çuvaş okulları öbür okullara nazaran daha başarılı olmuştur. Kreşin, Mari, Mordov ve 
Udmurtlar için okullarda eğitim süresi üç yıl iken Çuvaş okullarında eğitim süresi dört yıldır. 
İlk iki yıl ana dil eğitimine ayrılmıştır (Pavlova, 2002, 24). 
İlminskiy’in insiyatifiyle Ufa İki Sınıflı Çirmiş Okulu ile Birsk Rus Olmayanlar İçin 
Öğretmen  Okulu  açılmıştır.  Bu  okullara  girenler  ana  dilde  eğitim  vermeleri  için  hususi 
yetiştiriliyordu (Pavlova, 2002, 24). 
Müslüman  halkın  eğitim  gördüğü  okullara  öğretmen  yetiştirmek  için  hususi  eğitim 
kurumları tesis edilmiştir. Buralarda din dışı derslere ve Rusçaya ağırlık verilmiştir (Pavlova, 
2002, 24). 
Zikredilen  eğitim  kurumları  İlminskiy  metodu  doğrultusunda  eğitim  verecek 
öğretmenlerin  yetiştirilmesini  sağlamıştır.  Bu  öğretmenler  kendi  halkları  arasına 
döndüklerinde Çarlık Rusyası’nın ekonomik, siyasi ve dinî gayeleri doğrultusunda Rus eğitim 
anlayışını  uygulamaya  komuştur.  Bu  süreçte  izlenen  yöntem  Ruslaştırma  ve  Ortodoks 
Hristiyanlaştırmanın  zamana  yayılarak  ve  halkların  tepkisini  çekmeyerek  yapılması  üzerine 
kuruluydu: 
1.  Rus  eğitimi  halkarın  millî  eğitimi  görünümü  altında  yapılmalıdır.  Bu  eğitim 
sisteminin savunucuları ve uygulayıcıları Çarlık Rusyası’nın  yetiştirdiği  ve Rus organlarıyla 
iş birliğini sürdürecek yerli halktan aydınlar olmalıdır. Bu kişiler, yerli halk için açılacak millî 
görünümlü  okullara  gönderilerek  Rus  eğitim  sistemini  uygulayacaklardır.  Açılan  Rus 
okullarına halkın itibar etmemesi ve buralara “gâvur” okulu nazarıyla bakılması bunu elzem 
kılmaktadır.  Buna  karşılık  millî  görünümlü  modern  okullara  halk  itibar  ederek  çocuklarını 
gönderecek ve buralarda küçüklükten Rus eğitim anlayışı kalplere ve zihinlere işleyecekti. Bu 
okulların  en  önemli  silahı  ise  derslerin  ana  dilde  verilmesi  ve  Rusçanın  yalnızca  bir  ders 
olarak okutulacak olmasıydı. Eğitim dilinin ana dilde olması halkın bu okullara itibar etmesini 
sağlayacaktı.  Ancak,  ana  dilin  yazılışında  Kiril  alfabesi  kullanılarak  Rusçanın  öğrenilmesi 
kolaylaştırılacak  idi.  Rusçanın  iyice  öğrenilmesiyle  beraber  dersler  Rusça  verilmeye 
başlanacaktır (Auelbekova, 2004, 2). 
2.  Kiril  alfabesinin  yaygınlaştırılması  için  Arap  harflerinin  Türkçe  için  yetersizliği 
üzerinde propaganda yapılmalıdır. Kur’an yazısı olan Arap harflerinden Müslüman Türklerin 
vazgeçmelerinin  zor  olacağını  İlminskiy  çok  iyi  bilmekteydi.  Alfabe  değişikliğini  Rus 
aydınların  ifade  etmesi  yerli  halkın  tepkisini  çekecektir.  Bu  yüzden  yerli  halklar  arasından 
aydın  kişilerin  Arap  harflerinin  konsonantları  esas  aldığından  Türkçenin  vokallerini 
yansıtmakta yetersiz olduğunu dillendirmeleri gerekmekteydi. Arap harflerinin vokalleri değil 

24 
 
de konsonantları esas alması bütün Türk boyları arasında, yazıda dil birliğini sağılıyordu. Her 
boy için geliştirilecek ve ses farklarının yansıtan Kiril alfabeleri kısa vadede yazıda Tatarca, 
Çağatayca  ve  Osmanlı  Türkçesinin  birleştirici  etkisinin  kırılmasını  sağlayarak  dil  birliğini 
bozacak ve uzun vadede ise her boyu farklı bir etnisite hâline dönüştürecek idi. 
3.  Müslüman  halklar  Hristiyanlığı  kendi  istekleriyle  severek  kabul  etmelidir.  Geçen 
asırlar  zorla  yapılan  Orodoks  Hristiyanlaştırma  faaliyetlerinin  istenen  neticeleri  vermediğini 
açıkça  göstermiştir.  Bu  sebeple  eğitim  kurumlarında  Rusçayı  öğrenen  ve  Rus  harflerini 
kullanan  hakların  zamanla  egemen  Rus  kültürüne  sempati  kazanacakları  ön  görülmekte  idi. 
Böylece halklar kendiliğinden Ruslaşarak Ortodoks Hristiyanlığı benimseyecektir. Bu süreçte 
Arap  harfleri  yerine  Kiril  harflerinin  kullanılması  önemli  bir  rol  üstlenmekteydi.  Zira  Kiril 
harfleri  Müslümanları  Kur’an’dan  ve  İslamiyet’ten  uzaklaştırmada  tek  başına  önemli  bir 
silahtır. 
4.  Türkistan  coğrafyasında  hâkim  olan  “aracı  dil”lerin  etkisinin  kırılması.  Bu  husus 
Rusyayla  Türkistan  arasında  kurulan  ticari  ilişkilerde  elde  ettiği  ekonomik  kazançlarla  öbür 
Türk  boylarına  nazaran  daha  müreffeh  bir  hayat  süren  Tatarların  ve  dillerinin  etkisinin 
kırılmasıyla ilgilidir. Hristiyan ve Musevilerin faal olamadığı pazarlara Tatarların gerek dil ve 
gerkse de din  avantajıyla çok kolay  girmesi  Tatarlar ve  Ruslar arasında ekonomik ilişkilerin 
gelişmesini  sağlamıştır.  Bu  da  Tatarları  Türk  boyları  arasında  ayrıcalıklı  bir  konuma 
yükseltmiştir.  Ekonomik  zenginlikleri  Tatarların  aynı  zamanda  medeniyet  ve  din  taşıyıcısı 
olmasını  da  sağlamıştır.  19.  yüzyılda  Tatar  aydınlarının  başlattığı  uyanış,  din  ve  eğitim 
alanlarında  etkili  olarak  Türkistan’a  yayılmaktaydı.  Abdunnasır  Kursavi  ve  Şehabeddin 
Mercani  gibi  Tatar  aydınların  önayak  olduğu  reform  hareketleri  Tatar  zenginleri  tarafından 
desteklenmiştir (Aça, 2014, 224). Daha sonraları bu hareketlerin Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı 
Bey’in  bayraktarlığını  üstlendiği  “Cedid”  hareketi  ile  kurumlaşması,  İlminskiy’in 
önderliğindeki  reform  hareketleri  için  büyük  tehlike  arz  ediyordu.  Cedidler’in  faaliyetlerini 
yakından  takip  eden  İlminskiy  ve  destekçileri  bu  durumu  bertaraf  etmek  için  Türkçenin 
Kazak,  Kırgız,  Özbek,  Başkurt  ve  Türkmen  gibi  şivelerini  Tatarcaya  karşı  müstakil  diller 
hâlinde öne çıkarmaya çabaladılar. Çünkü “Dilde, fikirde, işte birlik.” sloganıyla hareket eden 
Cedid hareketi müşterek dil fikri üzerine kuruluydu. Türkistan halklarını birleşitirici bir vasfı 
olan Tatarcanın etkisinin kırılması aynı zamanda  İslamiyet’in  yayılışının da engelleyecektir. 
Çünkü  Türkistan  hakları  İslamiyet’i  Tatarlardan  ve  onların  neşrettiği  Tatarca  yayınlardan 
öğrenmektedir.  Bunun  için  öbür  boylara,  Arap  harflerinin  ve  onun  getirdiği  imlâ  düzeninin 
Araplara veya “Tatar”lara ve “Tatarca”ya ait olduğu, bu sebepten kendi dilleri ve yazıları için 

25 
 
millî  yeni  bir  sistemin  gerekli  olduğu  benimsetilmeliydi.  Bu  süreçte  yine  yerli  halkın 
aydınlarına iş düşmekteydi. Onlardan müşterek yazı dilini zayıflatmak için, etnisiteye dayalı 
millî  bir  dil  inşa  etmek  maksadı  altında  Arapça  ve  Farsça  unsurların  atılması  gerektiği 
yönünde  ilmî  propaganda  yürütmeleri  istenmiştir  (Auelbekova,  2004,  5).  Bu  amaca  hizmet 
eden yerli aydınlar milliyetçi bir tutumla kendi toplumları için yararlı olmak hevesiyle hareket 
ederken  aslında  bu  mevzunun  Çarlık  Rusyası’nın  Türkistan’da  dil  ve  yazı  birliğini  bozma 
gayesine  hizmet  etmek  olduğunu  fark  edememiştir.  Kiril  harfleriyle  oluşturlan  yeni  yazı 
sistemlerinin Türkler arasında birer aracı dil olan Tatarca, Çağatayca ve Osmanlı Türkçesinin 
birleştirici vasfını ortadan kaldıracağı ön görülmüştür. Bu maksatla bir aracı dil olan Tatarca 
Tataristan’da  millî  dil  olarak  öne  çıkarılırken  başka  yerlerde,  örneğin  Kazakistan’da 
yasaklanmıştır. 
5.  İbadetlerde  halkların  ana  dilleri  kullanılmalıdır.  Bu  doğrultuda  Rus  olmayanlara 
yönelik vaaz ve ayinlerin ana dilde yapılması fikri 1869 yılında uygulamaya konularak ilk kez 
bir kilise ayini Tatarca yapılmıştır (Aça, 2013, 1472) 
6.  Çocukların  karma  eğitim  veren  okullarda  okuması  sağlanmalıdır.  Gerek  milliyet 
yönünden  Rus  ve  Türklerin  gerek  cinsiyet  yönünden  kızların  ve  erkeklerin  aynı  okullarda 
eğitim  görmesi  sağlanmıştır. Böylece küçüklükten itibaren  yerli halkın çocukları  Rus kültür 
dairesine  girmiş  olacak.  Buralarda  kız  çocuklarının  da  eğitim  alması  yarının  bireylerini 
yetiştirecek  anneler  ve  kadın  öğretmenlerin  misyonerlik  faaliyetlerinde  hizmet  vermesini 
sağlayacaktır (Aça, 2013, 1470). Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus Rus-Tatar veya 
Rus-Kazak  adını  taşıyan  okullara  gidecekler  yine  yerli  halkın  kendisiyle  sınırlıdır.  Bu 
durumda  Rus  dili,  tarihi  vb.  dersler  yerli  halkın  çocukları  için  işlenecek  ve  bu  derslerde  de 
Rus milleti ve medeniyetinin yüceleştirilmesi söz konusudur. 
İlminskiy  metodu  Rus  aydınlar  arasında  bazı  yönleriyle  tepki  çekmiştir.  Onun 
metodunu  eleştirenlerin  üzerinde  en  çok  durdukları  husus  İlminskiy’in  her  halk  için  Kiril 
esaslı  ayrı  alfabeler  kullanmayı  teklif  etmesiydi.  Onlara  göre  farklı  alfabelerin  kullanılması 
Rus  devletinin  birliğini bozacak bir adımdır.  İlminskiy’e  yöneltilen eleştirilerden bir başkası 
ise  yine  alfabe  meselesiyle  paralel  değerlendirilebilecek  bir  mevzudur.  İlminskiy  ilk  eğitim 
kurumlarında eğitimin ana dilde yapılmasını istemektedir. Ana dilde işlenen derslerin yanında 
Rusça  yalnızca  ders  olarak  okutulacaktır.  İlminskiy  bu  yöntemi  alfabe  meselesinde  olduğu 
gibi Rus eğitim sistemindeki birliği bozacak endişesiyle tepki çekmiştir. Eleştirenler eğitimin 
ana dilde  yapılmasının  halkların  millî  yönlerini canlı tutarak Ruslaşma ve Hristiyanlaşmaya 
engel olacağını da savunmaktaydılar (Auelbekova, 2004, 108). 

26 
 
1. 2. 3. İlminskiy Metodunun Sonuçları 
Müstakil Kiril harfleri ve ortaya çıkarılan “ana dil”lerle Türk boylarının her biri süreç 
içerisinde farklı birer etnisiteye dönüşmüştür. Bu süreç, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamış 
ve  1930’lu  yıllarda  Stalin’in  “milliyetler  politikası”  adı  altında  uygulamaya  koyduğu 
“Sovyetleştirme”  politikalarıyla  devam  ederek  zamanla  başarıya  ulaşmıştır.  Bu  durum  21. 
yüzyıla  gelindiğinde  de  etksini  sürdürmektedir.  Türkistan,  Kafkasya  ve  Kafkas  Ötesi’ndeki 
pek çok halk gibi Türk halkları da kendilerini ayrı bir millet olarak tanımlama yolunu tercih 
etmektedir. 
16.  yüzyıldan  19.  yüzyılın  ilk  yarısına  kadarki  ekseriyetle  baskı  ve  şiddete  dayalı 
Ruslaştırma  ve  Hristiyanlaştırmanın  aksine,  İlminskiy’in  yalnızca  dil  ve  alfabeye  ilişkin 
yöntemlerle  uygulamaya  koyduğu  metot  yerli  halkların  tepkisini  çekmeyecek  faaliyetlerle 
yürütülüyordu.  Metodun  Çarlık  Rusyası’nda  başarıya  ulaşması,  İlminskiy’in  fikirlerinin 
Marksist  ideoloji  doğrultusunda  Sovyetler  Birliği  döneminde  de  neredeyse  hiç  değişikliğe 
gidilmeden  uygulanmasını  sağlamıştır.  Aradaki  fark,  Çarlık  Rusyası’ndaki  Ortodoks 
Hristiyanlaştırmanın yerini Sovyetleştirmeye bırakmasıdır (Aça, 2013, 1473). 
İlminskiy’in  her  bir  Türk  boyunun  dilini  yazı  dili  hâline  getirme  teşebbüsünün 
başarıya ulaşması, bu halkların birbirleriyle anlaşmasını zorlaştırarak Rusçanın bir “aracı” dil 
hâline  gelmesine  sebep  olmuştur  (Aça,  2013,  1470).  Farklı  boyların  birbirleriyle  anlaşmak 
için aracı dil Rusçayı kullanmaları ve Sovyetler Birliği’nde ana dillerin kullanılmasına ilişkin 
yasaklarla ana diller giderek unutulmaya başlamıştır. 
Çarlık  Rusyası’nda  etnik  milliyetçiliğin  körüklenmesi  yöntemi,  aynı  millete  mensup 
halkları parçalamada başarıya ulaşılmasına karşılık ortaya bir başka sorunun daha çıkmasına 
sebep  olmuştur.  Etnisitenin  öne  çıkarılması  bu  halklar  arasında  “bağımsızlık”  fikirlerinin 
yeşermesine sebep olarak etkisi 21. yüzyılda dahi süren etnik kökenli Müslüman milliyetçilik 
hareketlerini  doğurmuştur  (Roy,  2000,  89-90).  Kakfasya’da,  Dağıstan  ve  Çeçenistan’da 
yaşanan sorunlar bu hususun en belirgin örneğidir. 
19.  yüzyılda  Türkistan’da  görülen  din  ve  eğitim  alanlarındaki  gerilik  İlminskiy  ve 
takipçilerinin  açtığı  okulların  başarıya  ulaşmasında  etkili  olmuştur.  Yerli  okulların  geriliği, 
varlıklı  ailelerin  çocuklarını  Rusların  açtığı  okullara  göndermelerine  sebep  olmuştur.  Bu 
durum,  yerli  halklar  arasında  modern  eğitim  anlayışıyla  yetişmiş,  Avrupa  medeniyetini 
tanıyan bireylerin çıkmasını sağlamıştır. 
Birçok  dile  hâkim  bir  dil  bilimci  olan  İlminskiy’in  üzerinde  misyonerlik  faaliyetleri 
yürüteceği Türklerin arasında geçirdiği zamanlarda elde ettiği birikim ve yetiştirdiği misyoner 

27 
 
öğrencilerinin  Türk  dilleri  üzerine  ilmî  tetkikleri  Türklük  bilgisi  çalışmalarının  gelişmesine 
katkı sağlamıştır. İlminskiy’in öğrencileri ve onunla bağlantılı çalışan başta Katanov, Radlof, 
Malov,  Timofyev  olmak  üzere  öbür  misyoner  Türkologlar  Türklük  bilgisi  için  hatırı  sayılı 
eserler ortaya koymuştur.
 5
 
Okullaşmanın  çok düşük olduğu bölgelerde  İlminskiy ve takipçilerinin açtığı  okullar 
yerli  halklar  arasında  okuryazar  kişi  sayısının  arttırmıştır.  Bununla  paralel  bir  şekilde 
ağızların,  şivelerin  müstakil  dillere  dönüşmelerini  sağlamak  için  edebi  eserlerin  vücuda 
getirilmesi bazı geri kalmış bölgelerde kültür ve sanatın gelişmesini sağlamıştır. 
Sbornik  Materialov  Dlya  Opisaniya  Mestnostey  İ  Plemyon  Kavkaza  adındaki 
“plemyon”,  “plemya”  (племя)  kelimesinin  ilgi  hâli
6
  olup  kabile  demektir.  1881  yılında 
yayımlanmaya  başlanılan  SMOMPK’de  halk  anlamına  gelen  “narod”un  ‘народ’  (İng.  folk) 
tercih edilmeyerek “plemya” (İng. tribe, clan) kelimesinin kullanılmasının üzerinde durulması 
gerekir. 19.  yüzyılda Alman romantikler tarafından temelleri  atılan “halk” (Alm.  volk)  fikri, 
Rus  düşünürlerce  geliştirilerek  önce  Çarlık  Rusyası’nda  kullanılmış,  sonra  da  Marksist 
görüşle Sovyetler’de ekonomik ve siyasi sistemin önemli unsurlarından biri olmuştur. Siyasi 
gayelerle  halkın  kavramlaştırılması  üzerinde  önemle  duran  Rus  antropolog  ve  etnografları, 
Rus  hâkimiyeti  altındaki  topluluklar  etraflıca  incelemiştir.  Onların  çalışmalarına,  dil 
bilimcilerin  bu  toplulukların  dilleriyle  ilgili  tetkikleri  de  eklenince  iç  içe  geçmiş  hâlde 
yaşayan bu toplulukları birbirinden ayırmaya, sınıflandırmaya yarayacak zengin materyal elde 
edilmiş  olmaktaydı.  Sonraki  zamanda  yaşanan  gelişmeler  “plemya”  yani  kabile  olarak 
değerlendirilen  bu  toplulukların  birer  “narod”  yani  halka  dönüştüğünü  açıkça  ortaya 
koymuştur. 
SMOMPK’de, coğrafi yapısı yönüyle zengin bir kültürel etkileşim alanı olan Kafkasya 
ve Kafkas Ötesi halklarının ayrı ayrı incelendiği dil ve etnografya yazıları önemli yekûn tutar. 
Bu yazılar, çalışmada Konu Dizini içerisinde Etnografya’da Dil başlığı altında sıralanmıştır. 
Çarlık  Rusyası’ndaki  Rus  etnograf  ve  dil  bilimcilerin  mesaileri  neticesinde  ortaya 
çıkarılan  etnisiteler,  Sovyetler’de  “milliyetler  politikasıyla”  ana  vatanları  olacak 
“toprak”larına  da  kavuşmuş  olmaktadır.  Sovyet  etnograf  ve  dil  bilimciler  ideolojik 
maksatlarla belirlenmiş kıstaslarla halkları ve dilleri sınıflandırmışlar ve sonra da bu halklara 
toprak atfetmişlerdir (Roy, 2000, 102-103). Böylece, Rus devletinde etnisitelerin iman edilişi 
Çarlık  Rusyası’nda  başlamış  ve  Sovyetler’de  tamamlanmış  olmaktadır.  Bu  süreç  bir  bütün 
                                                 
5
  
İlminskiy’in öğrencilerinin ve onunla bağlantılı ilim adamlarının listesi için bk. Aça (2013). 
6
  
Rusça ‘родительный падеж’ (İng. genitive). 

28 
 
kabul  edildiğinde  son  iki  sayı  sayılmazsa  (45.  sayı  1925  ve  46.  Sayı  1929)  1881-1915 
arasında  34  yıllık  yayın  hayatına  sahip  SMOMPK  dergisinin  Rus  hâkimiyeti  altındaki 
halkların  idaresini  sağlama  ve  bunun  için  de  Ruslaştırma  ve  Ortodoks  Hristiyanlaştırma 
hususunda gördüğü vazife ele alınmalıdır. 
SMOMPK  dergisinin  naşiri  Çarlık  Rusyası’nın  bir  kurumu  Kafkas  Eğitim 
Okurugu’dur (KUO). Kafkasya ve Kafkas Ötesi’nin idari anlamda merkezi konumunda olan 
Tiflis  aynı  zamanda  KUO’nun  da  merkezidir.  Bölgede  eğitim  verecek  öğretmenlerin  çoğu 
Tifliste’ki  öğretmen  seminelerlerinde  ders  görmektedir.  Erivan,  Gori  (Zakavkaz),  Kutais  ve 
Kuban öğretmen seminerlerinin olduğu merkezlerdir. Bu öğretmenlerin ekserisi bölgenin yerli 
halkıdır.  Dergide  neşredilen  yazıların  çoğunluğu  yine  bu  seminerlerde  eğitim  alan 
öğretmenlere aittir. 
Azerbaycan’da Türkler için 1887 yılı itibariyle “Rus-Tatar” okulları açılmaya başlanır. 
1917’de  bu  okulların  adı  adları  “Rus-Müslüman”  şeklinde  değiştirilir.  Adında  geçen  Rus 
ibaresinin  aldatıcılığına  karşılık  bu  okullarda  Türkler  eğitim  görmektedir.  Dört  yıl  eğitim 
veren  bu  okullarda  dersler  Rusça  işlenir.  Azerbaycan  Türkçesi  veya  “yerli  dil”  ders  olarak 
haftada  bir  kez  görülür.  Bu  okullarda  okutulacak  kitaplar  Rus  olmayan  halklara  yönelik 
mahsus Moskova’da hazırlanmıştır. Rusça hazırlanan bu kitaplardaki konuların çoğunu  yerli 
halktan  çocukların  anlamasına  imkân  yoktur.  Çarlık  Rusyası’nın  eğitimde  böyle  bir  yola 
yönelmesi  yerli halkın ilmî manada  gelişmesine  engel  olmak şeklinde değerlendirilmektedir 
(Nazarli, 2008, 24-25).
7
 
KUO  öğretmenlerden  görev  yaptığı  yerlerle  ilgili  her  türlü  bilgi  ve  materyalleri 
derleyerek göndermelerini istenmiştir. Gönderilen yazıları SMOMPK  yazı kurulu tarafından 
değerlendirilerek  yayımlanması  uygun  görülenler  SMOMPK  sayfaları  arasındaki  yerlerini 
almıştır.  Gelen  yazıların  gelişi  güzel  yayımlanmadığını,  bir  tasnife  tabi  tutulduğunu  ve 
yazılardan  birbiriyle  alakalı  olanların  “özel  sayı”  veya  “özel  bölüm”  şeklinde  tabir 
edilebilecek bir anlayışla yayımlandığı görülmektedir. Yine bazı sayıların ön sözlerinde ileriki 
sayılarda ele alınacak konular zikredilmektedir. Bu durum SMOMPK yazı kurulunun elinde 
epey yazının biriktiğini göstermektedir. Uzun soluklu bir yayın olan SMOMPK’ye bu kadar 
çok yazının nasıl sağlandığı, yazarlara ücret ödenip ödenmediği, yazı kurulunun yayın ilkleri 
gibi konular yapılacak araştırmalar ile ortaya konulmalıdır.  
İlminskiy metoduna 1860-1870 yıllarındaki Rus olmayan halkların Ruslaştırılması ve 
Ortodoks Hristiyanlaştırılması gayesini güden eğitim reformlarıyla ilgili araştırmalar daha çok 
                                                 
7
  
Çarlık Rusyası’nda Azerbaycan sahasındaki eğitim durumu için bk.: Süleymanlı (2006), ss. 64-72. 

29 
 
Kazan,  Simbir,  Samara,  Saratov  ve  Astrahan’ı  içine  alan  Volga  bölgesine  yönelmektedir. 
İlminskiy metodunun Rus hâkimiyetine Volga bölgesinden çok sonra, 18. ve 19. yüzyıllarda 
giren Kafkasya ve Kafkas Ötesi’indeki  yansımalarının neler olduğu araştırılması gereken bir 
başka konudur.  
Bölgeyi bütünlükle ele alan bir yayın olan SMOMPK’nin muhtevasında 19. yüzyılın 
ikinci  yarısında  bölgedeki  eğitim  durumunu  tasvir  eden  yazılar  mevcuttur.  SMOMPK’deki 
doğrudan eğitimi konu alan yazılar çalışmada Konu Dizini içerisinde Eğitime Dair Muhteva 
başlığıyla  sıralanmıştır.  Bu  yazılardan  (99.)  Tatar  Okulları  ve  (100.)  Kafkas  Ötesi 
Tatarlarında  Halk  Eğitimi  başlıklarını  taşıyan  yazılar  Müslüman  Azerbaycan  Türklerinde 
eğitim konusunu ele almaktadır. İkisi de 1890’da yayımlanan bu yazılarda “Tatar” okullarının 
umumiyetle geri kalmışlığı  vurgulanmaktadır. 19.  yüzyılda Türk  halklarının  eğitim alanında 
epey  geri  kaldığı  ve  İsmail  Gaspıralı’nın  başlattığı  “Cedid”  hareketinin  hiç  de  boş  yere 
olmadığı  bir  vakıadır.  Ancak  yukarıda  zikredilen  (99.)  Tatar  Okulları  adlı  yazının  müellifi 
Mir-Gaşim-Bek  Vezirov’un  “Tatar”  okullarının  vaziyetini  bütün  kötü  yönleriyle  aktardıktan 
sonra yazısını şöyle bitirmesi oldukça ilgi çekicidir: 
“Eğitim anlayışının  belirtilen materyal  şartları altında, bu kısıtlı hedeflerle pedagojik 
ve  öbür  manalarda  sonuçları  itibariyle  yararlı  olmaktan  çok  zararlı  ve  en  sefil  neticeleri 
vermesi beklenir.” (s. 6). 
Ne kadar geri kalmış şartlarda yapılırsa yapılsın bir eğitim  sürecinin, tabiatı itibariyle 
yararlı  sonuçlar  vermesi  beklenir.  Yukarıdaki  sözlerin  sahibi  Erivan  Öğretmen  Semineri  3. 
sınıf öğrencisi Mir-Gaşim-Bek Vezirov’un yazısını 1888 yılında kaleme almış olduğu da göz 
önüne  alınmalıdır.  İlminskiy  metodunun  Çarlık  Rusyası’nda  uygulamaya  konulduğu  bir 
dönemde  yayımlanan  SMOMPK  dergisinin  Şarkiyatçılık  açısından  analizinin  yapılmalıdır. 
Çünkü  SMOMPK,  Eğitim  Bakanlığının  bir  organı  olan  Kafkas  Eğitim  Okurugu  tarafından 
neşredilmiştir.  SMOMPK’ye  yazı  gönderenlerin  çoğu  bölgede  görev  yapan  öğretmenlerdir. 
Bu  öğretmenlerin  eğitim  gördüğü  öğretmen  seminerlerinde  Çarlık  Rusyası’nın  farklı 
bölgelerinde  görev  yapacak  misyonerlerin  yetiştirildiği  bilinmektedir.  İlminskiy  de  1872 
yılında  bu  seminerlerin  en  önemlilerinden  biri  olan  Kazan  Öğretmen  Semineri’nin  başkanı 
tayin edilmiştir (Auelbekova, 2004, 108). 
Kafkas  Eğitim  Okrugunun  1878-1901  tarihleri  arasındaki  yöneticisi  olan  Kirill 
Petroviç  Yanovskiy’in  aynı  zamanda  Kafkaslarda  Ortodoks  Hristiyanlığı  Canlandırma 
Cemiyeti’nin bir üyesi olduğu bilinmektedir.  

30 
 
SMOMPK’nin 1902 tarihli 30. sayısı baştan sona Udince-Rusça İncil’e ayrılmıştır. Bu 
İncil’de bir sütun Kiril esasına dayanan bir alfabeyle oluşturulmuş Udince metni ihtiva eder. 
İkinci sütun ise Rusçadır. İlminskiy’in çalışmalarından birisinin Ortodoks Hristiyan olmayan 
halkların Kiril harfleriyle din kitaplarının yazılması olduğu daha önce ifade edilmiş idi. 

31 
 
 
Yüklə 2,74 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin