La
[60]
Violencia’ya
(1948-1957) neden olmuştu.
Tüm çelişki ve ironiye rağmen, gerek
Washington gerekse Wall Street, tarihsel olarak,
Kolombiya’yı, Pan-Amerikan ticari ve siyasi
çıkarlarının korunması için vazgeçilmez bir
konumda görmüştür. Bunun, Kolombiya’nın
kritik
coğrafik
konumuna
ek
olarak,
yarımküredeki liderlerin ilham ve rehberlik için
başkent Bogota’yı takip ediyor olmalarının
dışında, ülkenin hem kahve, muz, tekstil,
mücevherat, çiçek, yağ ve kokain gibi ABD’de
satılan birçok ürünün kaynağı, hem de bizim
ürettiğimiz mal ve hizmetlerin alıcısı olması da
dahil birçok nedeni vardır.
20.
yüzyılın
sonlarında
Kolombiya’ya
sattığımız en önemli hizmetlerden biri de
mühendislik ve inşaat sektöründe uzmanlık idi.
Kolombiya, çalıştığım birçok yere benziyordu.
Ülkeyi yüklü miktarda borç altına sokacak
projeler üretip, sonra da bu projelerden elde
edilen geliri ve kendi doğal kaynaklarını
kullanarak bu borcu ödeme kapasitesinin
olduğunu göstermek kolaydı. Dolayısıyla, enerji
dağıtım ağları, otoyollar ve iletişim sistemlerine
yapılacak büyük yatırımlar, Kolombiya’nın
engin gaz ve petrol kaynaklarını barındıran ama
gelişmemiş
Amazon
bölgelerini
açmasını
sağlayacak; bu projeler de borcun ve faizinin
geri ödenmesi için gerekli geliri yaratacaktı.
Teori buydu. Ama dünya çapındaki gerçek
emellerimizle tutarlı olan gerçek ise küresel
imparatorluğun
çıkarları
için
Bogota’yı
boyunduruk altına almaktı. Benim işim ise diğer
birçok yerde olduğu gibi, büyük miktarda kredi
için ortamı hazırlamaktı. Kolombiya’nın bir
Torrijos’a sahip olma şansı yoktu; dolayısıyla
şişirilmiş ekonomik ve elektrik yükü tahminleri
üretmekten
başka
yapabileceğim
bir
şey
olmadığı sonucuna vardım.
İşimle ilgili olarak ara sıra duyduğum
suçluluk hissi dışında, Kolombiya benim için
kişisel bir barınak haline geldi. Ann ile birlikte
1970’lerin başlarında orada birkaç ay geçirmiş,
hatta Karayip sahilindeki dağlarda küçük bir
kahve çiftliği için bir peşinat bile ödemiştik.
Sanırım o dönemde birlikte geçirdiğimiz zaman,
önceki yıllarda birbirimizde açtığımız yaraları
iyileştirmeye en yaklaştığımız anlardı. Ama
sonunda, yaralar çok derine gittiği için, ülke ile
gerçek tanışıklığım ancak evliliğimizin sona
ermesinden sonra gerçekleşebildi.
MAIN’e 1970’lerde bir dizi hidroelektrik tesis
ile
ormanın
derinliklerinden
dağların
tepelerindeki şehirlere enerji nakil hatları da
dahil olmak üzere, birçok altyapı projesi
geliştirme ihalesi verilmişti. Benim de bir sahil
şehri olan Barranquilla’da bir ofisim vardı ve
hayatımda güçlü bir değişim nedeni olacak o
güzel Kolombiyalı kadınla 1997 senesinde orada
tanıştım.
Paula’nın
(çoğu
yabancının
bir
Kolombiyalı’da beklemediği) uzun sarı saçları
ve harikulade yeşil gözleri vardı. Anne ve babası
kuzey İtalya’dan gelmişlerdi; o da, soyu gereği,
moda tasarımcısı olmuştu. Sonra da bir adım
daha
ileri
gitmiş,
tasarımlarının
giysilere
dönüştüğü küçük bir imalathane kurmuştu.
Tasarımları, ülkesinde olduğu kadar, Panama ve
Venezuela’daki lüks butiklerde satılıyordu. Çok
sevecen bir kişiliği vardı; biten evliliğimin
ardından geçirdiğim bunalımları atlatmamda ve
kadınlara
karşı
oldukça
olumsuzlaşan
tavırlarımın bir kısmının üstesinden gelmemde
bana yardımcı oldu. Aynı zamanda, işimde
verdiğim kararların sonuçları hakkında da bana
çok şey öğretti.
Daha önce de söylediğim gibi, yaşam,
kontrolümüz dışında gelişen bir dizi rastlantıdan
oluşur. Benim durumumda, bunların arasında,
kırsal New Hampshire’de sadece erkeklerin
devam ettiği bir okulda öğretmenlik yapan bir
babanın oğlu olarak yetişmiş olmak, Ann ve
onun Frank amcası ile tanışmış olmak, Vietnam
Savaşı ve Einar Greve ile tanışmış olmak da
vardı. Ancak, bu rastlantılarla karşılaştığımız
zaman seçim yapmak durumunda kalırız. Nasıl
karşılık verdiğimiz, rastlantılar karşısındaki
eylemlerimiz belirleyici olur. Örneğin, o okulda
başarılı olmak,
Ann
ile evlenmek, Barış
Gönüllüleri’ne girmek ve bir ekonomik tetikçi
olmaya karar vermek. Bu kararların tümü beni
hayatta şu anda bulunduğum konuma getirmişti.
Bir diğer rastlantı da Paula idi ve onun
üzerimdeki etkisi, beni hayatımın akışını
değiştirecek eylemlerde bulunmaya itecekti. Onu
tanıyana kadar, hep sistemin bir parçası
olmuştum. Sık sık, kendimi, yaptıklarımı
sorgularken
bulmuş,
bazen
de
suçluluk
duymuştum. Ama her zaman sistem içinde
kalmamı haklı çıkartacak bir bahane bulmuştum.
Belki de Paula tam zamanında karşıma çıkmıştı.
Zaten bir şeyler yapacaktım; Suudi Arabistan,
İran
ve
Panama’daki
deneyimlerim
beni
harekete geçmeye zorlayacaktı. Ama nasıl ki bir
kadın,
yani
Claudine,
ET’lerin
saflarına
katılmaya beni ikna etmekte etkili olmuşsa, bir
diğeri, Paula da, o sıralarda tam ihtiyacım olan
şeydi. Kendimi sorgulamamı ve o rolü
oynamaya devam ettiğim sürece, hiçbir zaman
mutlu olamayacağımı görmemi sağladı.
|