Archives Medical Review Journal 42 Ölüm ve



Yüklə 380,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/4
tarix28.03.2017
ölçüsü380,79 Kb.
#12738
1   2   3   4

Acı  duyma  korkusu:

 

Kanser,  AIDS  veya  diğer  bazı  kronik  hastalıkların 



ölümle  sonuçlanması  insanlarda  hastalık  ve  ölüm  arasında  sıkı  bir  ilişki 

olduğu  düşüncesine  neden  olmuştur.  Bu  hastalıkların  seyrinde  acı 

duyulması  bireyde  ölümün  de  acı  verici  olduğu  düşüncelerini 

oluşturmaktadır.  Bununla  beraber,  dini  görüş  ve  açıklamalarda,  ‘ölümün 

çok acı verici bir durum olduğu, ölüm sonrasında dehşetli azapların varlığı’ 

anlatılır,  bu  da  insanın  ölümle  ilgili  kaygı  ve  korkuların  artmasına  yol 

açabilmektedir

39



4. 

Yalnızlık  korkusu:

 

Ölümcül  ve  hastane  şartlarında  bakımı  ve  tedavisi 



gereken  hastalıklarda,  birey  ailesinden

 

uzaklaştığı  için  kendini 



soyutlanmış ve yalnız bırakılmış hissedebilir. Bu durum sıklıkla insanların 

kendisinden  uzak  durmasıyla  pekiştirilir.  Böylece  önce  ölümle 

yüzleşmenin  sonra  da  insanlar  tarafından  terk  edilmenin  getirdiği  yoğun 

korku bir arada yaşanır

28



5. 



Yakınlarını  kaybetme  korkusu:

 

İnsan  için  eşini,  çocuğunu,  anne 



babasını,  bir  aile  yakını  veya  arkadaşının  ölümü  büyük  bir  üzüntü 

sebebidir. İnsan yakınlarını kaybetmekten ve onlarsız yaşamaktan korkar 

ve kaygılanır

6



6.  Denetimi  kaybetme  korkusu: 

Bazı  hastalıklarda  veya  ölümcül  bir 

hastalığın  ileri  evrelerinde  kişinin  beden  denetiminin  azalması  ego 

tarafından  tehdit  olarak  algılandığından  kişide  kaygı  ve  korkuya  neden 

olur. 


Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

52 


7.  Kimlik  duygusunu  kaybetme  korkusu: 

Bireyde  hastalık  ve  ölümle 

yakınlarından  uzaklaşma  korkusu  gelişir.  Yakınlarını  ve  dostlarını 

kaybetmek, onlarla ilişkilerinden yoksun kalmak insanın kimlik duygusunu 

sarsabilir.  Bu  dönemde,  bireyin  kendisine  olan  özsaygısını  yitirme, 

ümitsizliğe düşme ve değersizlik düşünceleri gelişebilir

6



8.  Gerileme  korkusu: 



Ölümün  yaklaştığını  düşünen  birey  bir  gerileme 

dönemine girdiğini düşünür ve korkuya kapılabilir.

 

9. 


Ölüm  sonrası  cezalandırılma  korkusu:

 

Bazı  dini  inanışlarda  kişinin 



ölümünden  sonra  ona,  bir  ceza  verileceği  ve  işkence  yapılacağı 

düşünceleri vardır. Ayrıca ölüm olayının da bir elem içerdiğine inanılır

40



 



Ölüm 

K

aygısının 

B

ileşenleri

 

Ölüm kaygısı, duygusal, bilişsel ve motivasyonel bileşenler içerir

41

.  


a. 

Duygusal  Bileşen:

 

Bireyin  varoluşuna  bir  tehdit  bireyde  beyindeki 



duygusal bellek alanlarının aktifleşmesine neden olur

42



b. 

Bilişsel Bileşen:

 

1. 


Ölüm kaygısının bilişsel boyutlarını,

 

2. 



Ölüm süreci inanç ya da düşüncelerini,

 

3. 



Ölü olma durumu ile ilgili düşünceleri,

 

4. 



Ölüm sonrası beden düşüncesini,

 

5. 



Bilinmezlik hakkındaki düşünceleri

 

6. 



Ölüm hakkında bilinçli düşün

celeri 


7. 

Erken ölüm düşüncelerini içerebilir

41



Bireyin yaşam deneyimleri sonucu gelişen bilişsel yapının ölüm kavramı ile 



birleşmesi  sonucunda  ölümün  birey  için  daha  az  kaygı  unsuru  oluşturacağı 

düşünülmektedir

43



c. 



Motivasyonel Bileşen:

 

Ölüm kaygısı ve buna karşı gelişen savunma 



mekanizmalarının  bireyin  davranışlarını  etkilediği  ve  yaşam  için  bir 

motivasyon oluşturduğu düşünülmektedir

44



 



Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

53 


Ölüm Kaygısını Açıklamaya Yönelik Yaklaşım ve Kuramlar

 

Ölüm kaygısı, son yıllarda araştırmalara sıklıkla konu olmaya başlamasına 

rağmen,  halen  en  az  açıklığa  kavuşan  alanlardan  biridir

18

.  İnsanın  doğduğu 



andan itibaren ölüm kaygısını bilinçaltı olarak da bulundurması ve yaşam ile 

ölümün  iç  içe  olması  araştırmacıları  bu  konuya  yönlendirmiştir.  Bu  konuda 

çeşitli yaklaşımlar öne

 

sürülmüştür.



 

1. 

Psikodinamik yaklaşımlar

 

Psikodinamik  görüşler  ölüm  kaygısının,  oidipal  çatışmalar  ve  ayrılık 

kaygılarının  sonucunda  oluşan  suçluluk  duygusu  veya  çocuktaki  animistik 

düşüncelerden  kaynaklandığını  savunmuşlardır.  Ölüm  kaygısı  üstbenliğin 

yaşadığı  en  önemli  kaygılardan  biridir.  Bunlardan  yola  çıkarak  ölüm 

kaygısının, psikopatolojide ve psikosomatik hastalıklarda etkili bir rol oynadığı 

ve onlarla ilişkili olduğu düşünülür

45,46


Freud, önce ölümden bahsetmemiş, hatta ölüme inanmadığını belirtmişt

ir. 

Daha  sonra  ‘yaşam  ve  ölüm  içgüdüleri’  kuramında  yaşamın  gayesinin  ölüm 



olduğunu  vurgulamıştır

47

.  Freud’a  göre  davranışlar  temelini  geçmişten 



almaktadır.  Oysa  ölüm  gelecektedir  ve  bu  durumda  insanın  davranışlarını 

etkileyemez. Bu durum Freud’un şiddetli

 

kişisel ölüm kaygısı sebebiyle de bu 



konuyu gözardı ettiği biçiminde yorumlanmıştır

36



Jung  ise  ölüm  kaygısının  altında  yaşama  korkusunun  olduğunu  ve 

ölümden  korkan  kişinin  aslında  yaşamaktan  korktuğunu  düşünmüştür

1



Horney  insanların,  yaşamdaki  olumsuz  olaylar  sebebiyle  ölüme  istek 



duyabileceğini  ve  bu  isteğin  ölüm  korkusu  ile  birleşerek  nedeni  belirsiz  bir 

kaygıya  dönüştüğünü  savunmuştur

48

.  Zilboorg  ölüm  kaygısının  gereçek 



yüzünü göstermemesinden dolayı insanların onu yok saydığını savunmuş ve 

tıpkı  yaşam  için  vazgeçilmez  olan  oksijenin  tek  başına  hayat  vermek  yerine 

yakıcı  ve  öldürücü  olması  gibi  tüm  görünümlerin  altında  yatan  evrensel  bir 

ölüm kaygısı olduğunu söylemiştir. Şayet bu korku bilinçte sürekli bulunsaydı 

normal işlevselliğimizi yerine getiremezdik. Bu yüzden bizi hayatta tutmak için 

en uygun şekilde bastırılması gerektiği öne sürülmüştür

35,49



Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

54 


Ölüm  kaygısını  yadsıma  ve  bastırma  yoluyla  çözmeye  çalışmanın  bireyi 

koruyucu rolü olmadığını savunan psikodinamik görüşler de vardır. Dougherty 

ve  arka

daşları,  kanser  hastalarında  yaptıkları  çalışmada  ölüm  kaygısı  ve 

yadsıma  arasında  anlamlı  bir  ilişki  bulmuşlardır.  Bunu  yadsıma  ile  düşük 

kaygı  seviyesi  arasında  bir  ilişki  bulunsa  da  yadsımanın  tipik  ve  yaygın 

kullanılan bir yol olduğunu göstermeyeceği şeklinde yorumlamışlardır

50



2. 

Varoluşsal yaklaşımlar

 

Genel  olarak  varoluşçu  filozof  ve  psikologlar  ölüm  kaygısının,  hepimizin 

benliğinin derinliklerinde olan ve bireyin bilinç düzeyine ulaşmadan yaşanan, 

kaçınılmaz bir kaygı olduğunu ileri sürmüşlerdir

51

. Ya


lom ise kaçınılmaz olanın 

ölüm kaygısı değil ölüm olduğunu savunmuştur. Yalom’ a göre, ölüm ilk kaygı 

ve  psikopatoloji  kaynağıdır.  Ölüm  kaygısının  varlığının,  ölümden  kaçma  ve 

onu  yadsıma  davranışıyla  ilişkili  olduğunu  ve  ölüm  kaygısıyla  baş  etme  ve 

ondan 

kurtulmanın yolunun, ölümle yüzleşmek, ölümü tanımak ve onu bilmek 



olduğunu  belirtmiştir.  Yalom,  kişisel  ölüm  kaygıları  ve  altındaki  dinamik 

süreçlerin,  ölümle  ilgili  fantezileri,  inançları,  yaşam  tarzını  ve  seçimlerini 

etkilediğini vurgulamaktadır

36



Heid

egger’in “Varlık ve Zaman” adlı çalışmasında Yalom’a benzer şekilde, 

ölümün inkarı, ölümden kaçma çabası, ölümün yenilmesi gereken bir hastalık 

olarak  görülmesinin  bireyin  psikolojisi  üzerinde  olumsuz  etkilere  neden 

olduğunu  savunmuştur.  Bundan  dolayı  da  Heidegger,  sağlıklı  bireyin 

oluşabilmesinin  tek  şartı  olarak  ölüm  olgusunun  birey  tarafından  açıkça 

kabullenilmesi görüşünü öne sürmüştür

52



3. 

Bilişsel yaklaşımlar

 

Bilişsel  kurama  göre  kaygı,  bireyin  koşullanmaya  yatkın  bir  tepkisi  olarak 

görülüp koşullanmalar ve genellemeler sonucu ortaya çıkar. Bireyin bir tehdit 

olarak  gördüğü  durumu  ne  kadar  korkutucu  olarak  algıladığına  önem  verir. 

Kişi  tehdide;  korkutucu,  kontrol  dışı,  baş  edilmez  şeklinde  atfettiği  oranda 

kaygılanır.  Bu  kurama  göre  bireyin  tehlikenin  varlığına  ilişkin  yorumu  üç 

basamakta  oluşur:  Birinci  ve  ikinci  basamakta  birey  çevresinde  potansiyel 


Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

55 


olarak bir tehdit algılar, sonrasında bu tehdidin potansiyel zararı ve buna karşı 

kendisinin  nasıl  baş  edeceğini  değerlendirir.  Üçüncü  basamakta  ise  birey 

t

ehlikeli  durumu  yeniden  değerlendirerek  en  iyi  başa  çıkma  yöntemini 



belirlemeye  çalışır.  Yine  bu  kuram  ölümün  kötü  algılanmasının  nedeninin 

ölümün  kaygı  ile  birlikte  kötü  olarak  düşünülmesinden  kaynaklandığını  ve 

bireyin  ölüme  ilişkin  edindiği  olumsuz  düşünceler  sonucu  ölüm  kaygısının 

geliştiğini savunur

2



4. 



Dehşet yönetim kuramı

 

Bu  kuram  Jeff  Greenberg  tarafından  öne  sürülmüş  olup,  kaygı  ile  baş 

etmek  için  kullanılan  savunma  mekanizmalarını  açıklar.  Bu  kuram  ölüm 

kaygısının  bireyin  kendi  ölümlülüğünün  farkında  olması  sonucu  geliştiğini  ve 

ölüm  kaygısının  duygusal  ve  bilişsel  olmak  üzere  2  bileşeni  olduğunu 

savunur. Bilişsel bileşenin ölümü sık sık düşünme ve bu konulara ilgi duyma 

ile  karakterize  olduğu,  duygusal  bileşenin  ise  bireyin  tümüyle  yokolmayı 

öngörmesi sonucu gelişen duygusal gerginlik ile karakterize olduğu düşünülür. 

Bu  kuramda  ölüm  kaygısı  ile  baş  etmede  iki  savunma  mekanizmasından 

bahsedilmektedir

53



1. 



Bireyin özsaygısını artırarak, ölümlülüğünü ve buna bağlı ölüm kaygısını 

bilinçlilikten  uzak  tutmak:  Burada  bireyin  yaşadığı  kültürün  özelliklerine 

uygun  davranması,  kendi  kültürünün  gereklerini  yerine  getirerek  kendini 

kültürü ile özdeşleştirmesi sonucu özsaygısının arttığı ve bireydeki ölüm 

kaygısını  azalttığına  inanılır.  Bireyin  kültürü  ile  özdeşim

 

yapmasının 



kendi özsaygısını arttırdığı düşünülür

54-56


2. 


Kültürel  dünya  görüşlerinin  desteklenmesi  ve  uygulanması  ile  bireylerin 

ölümsüzlüğe ulaştığı düşünülür. Bu ölümsüzlük, dinsel inançlar, bireylerin 

çocuklarını  kendi  uzantıları  olarak  görmesi,  ün  yapacak  bir  başarı  elde 

etme yolu ile gerçekleştirilir

54,57



5. 



Ölüm kaygısını açıklamaya yönelik diğer yaklaşımlar

 

Kübler  Ross  ölüm  kaygısını  dini  açıdan  da  ele  almış  olup,  bireyin  ölüm 

karşısında  yapabilecek  bir  şeyi  olmadığından  bireyin  ölümle  karşılaşması 


Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

56 


dur

umunda bu durumla ilgili nefret ve öfke duyabileceği veya dini gereklerine 

uygun  şekilde  çeşitli  ayin  ve  törenlerle  bu  durumu  hafifletebileceğinden 

bahsetmiştir.  Ölümün  psikolojik  yönünü  yansıtan  bir  çalışmasında  ölümlerini 

bekleyen  bireylerin  reddetme,  öfke,  pazarlık,  depresyon  ve  kabul  etme 

şeklinde beş ardışık dönemden geçtikleri; ölümü reddeden bireylerde ölümle 

başetmede  daha  fazla  sorun  yaşandığı;  bazı  kültürlerin  ölümün  kabullenici 

yanının,  yeni  nesillerin  ölümden  daha  az  kaygı  duyan  bireyler  haline 

gelmelerinde rolü olduğu sonucuna varmıştır

28,58


İbn


-

i Sina insanların pek çoğunda açık veya gizli ölüm kaygısının varlığına 

değinmiştir. Ölüm kaygısını; ölüm gerçeğini bilmemek, öldükten sonra kişinin 

başına neler geleceğini bilmemek, bedenin çürüyüp yok

 

olduktan sonra kişilik 



ve  benliğin  de  tamamen  hiçliğe  kavuşacağını  düşünmek,  öldükten  sonra 

kendisine  bir  ceza  ve  işkence  edileceğine  inanmak,  öldükten  sonra  nereye 

gideceğini  ve  başına  ne  geleceğini  bilemeyip,  şaşkınlık  içerisinde  olmak, 

arkada  bırakacağı  mal  ve  miras  üzerine  üzüntü  duymak,  kendisinden  sonra 

diğer  insanların  yaşamının  devam  edeceği  düşüncesi,  ölümden  önce  ve 

ölüme yol açan hastalıkların acı ve ızdırabından başka ayrıca ölüm için de bir 

elemin var olduğu düşüncesine bağlamıştır

40



Fromm  ölüm  kaygısını  daha  çok  dini  nitelikte  bir  sorun  olarak 

değerlendirmiştir.  Her  insanın  ölüm  karşısında  yaşadığı  normal  korku  ve 

insanları  sürekli  tedirgin  eden  ölüm  korkusu  şeklinde  iki  ölüm  kaygısından 

bahsetmiştir. Bireyi sürekli tedirgin eden korkunun akı

l-

dışı olup hayatı iyi bir 



şekilde yaşayamamaya bağlı olduğunu savunmuştur. Fromm da İbn

-

i Sina’ya 



benzer  şekilde  ölüm  kaygısının  ölümden  değil,  sahip  olunan  şeyleri,  bedeni, 

mal-


mülkü,  benliği  yitirmekten  ve  hiçbirşeye  sahip  olamama  korkusundan 

kaynakland

ığını  savunmuştur.  Bireyin  sahip  olmak  anlayışına  verilen  önem 

oranında,  ölümden  korktuğunu  ve  bu  tutkudan  sıyrıldığı  ölçüde  kişinin 

ölümden korkmayacağını ileri sürmüştür

6



Ölüm 

K

aygısına 

K

arşı 

G

eliştirilen 

Savunma M

ekanizmaları

 

Hastalık, reddedilme gibi ölümü hatırlatıcı ya da olumsuz bir olay, örneğin 



Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

57 


durumlar  bastırılan  ölüm  kaygısının  açığa  çıkmasına  neden  olabilir.  Ölüm 

kaygısının  uyanması  genel  olarak,  savunmacı  davranışların  artmasına  yol 

açar[59].  İnsanoğlu  en  büyük  çaresizliği  ölüm  karşısında  yaşar.  Kaçınılmaz 

son  karşısında  ölümsüzlük  isteği  insanoğlunun  sınırlı  gücüyle  hayatta  kalma 

hayalidir. Tarihin erken dönemlerinden bu güne kadar gelen destanlar insanın 

ölümle mücadelelerinin sergilendiği bir alan olmuştur

60



Birey  kendi  ölüm  düşüncesi  ile  dünyanın  onsuz  nasıl  devam  edeceğinin 



vermiş  olduğu  sıkıntıyla  yüzleşmeye  başlar  ve  dünyanın  onsuz  devam 

etmesini  olanaksız  olarak  düşünür.  İnsan  ölüm  üstüne  düşünmeye  başladığı 

her  durumda,  bu  düşünceyle  tekrar  tekrar  yüzleşmeye  başlar.  Birey  kendi 

ölümünün  algılanamaz  edilemez  bulduğunu  söylediği  anlarda  dahi  ölüm 

kaygısı bastırılmaktadır. Başka bir deyişle, yaşanan kaygıya kanıt aramaktan 

ya da gerçekte korkulan şeyin ölüm olmadığının gösterilme çabası esnasında 

yaşanan şey aslında ölüm kaygısıdır

61



Ölüme  karşı  savunmalar  iki  başlık  altında  toplanabilir.  Bunlardan  ilki, 

ölümsüzlüğü  aramaya  yönelik  olarak  kültürel  yani  sosyolojik  açıklamalar  ve 

diğeri de psikolojik savunmalardır

62



1. 

Kültürel Savunmalar

 

Her  kültürün  başlıca  işlevlerinden  biri,  üyelerini  kaostan  korumak,  onları 

önemli  olduklarına  ve  sonunda  başarıya  ulaşacaklarına  inandırmaktır

62



Kültürel  yapının  ölümsüzlük  arayışı  için  3  tarzdan  bahsedilmiştir.  Bunlar; 

biyolojik  tarz,  dinsel  tarz  ve  yaratıcı  tarzdır.  Biyolojik  tarz  insanın  soyu 

boyunca,  sons

uz  biyolojik  bağlantı  zinciri  içinde  yaşamaya  devam  etmesi; 

dinsel  tarz  farklı,  daha  üst  varoluş  düzleminde  yaşamak;  yaratıcı  tarz  ise 

kişinin yaptığı işleriyle, kişisel buluşların kalıcı etkisi veya başkaları üzerindeki 

etkisiyle yaşamasıdır

6



İnsanoğlu  kültürel  gerçekliğin  sunduğu  veriler  içinde  yaşamaya  değer  bir 

olgunun  varlığına  bağlanma  zorunluluğu  hisseder.  İnsan  yaşamının  değeri 

kültürel  verilere  o denli  bağlanmıştır  ki,  insan  yaşamına  değer  katan  kültürel 

veriler geçerliliğinden kuşku duyulmadan kabul edilmiştir. Bunun da ötesinde 



Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

58 


yaşamın  anlamı  dini  ya  da  kültürel  geleneklerle  bağlanmıştır

63

.  Toplumlar 



ölümü, bir dizi ayinsel törenlerle sosyal olarak deneyimlenen bir geçiş halinde 

kültürlerine  mal  ederler.  Defin,  mezarlık  ve  ölenlerin  ruhlarıyla  il

gili  bir  dizi 

tabu, dua vb. ölümü uzaklaştırmak ya da onun uzakta oluşuna ilişkin bir güven 

hissini  uyanık  tutmak  için  gösterilen  çabalardır

64

.  Başka  bir  deyişle  cenaze 



törenleri,  tabutlar  ve  mezar  törenleri,  ölümün  kendisi  hakkında  bir  şey 

anlatmaktan çok, geride kalanlara ilişkindir

65

. Bu durumu Illich “ölüm yaşamın 



tazelenmesi için bir fırsattır” şeklinde yorumlar

66



2.  Bireysel Savunmalar(Psikolojik savunmalar) 

Birey ciddi veya ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrendiğinde ilk gösterdiği 

tepki  sıklıkla  inkar

 

şeklindedir.  Bütün  bireyler  ölüm  kaygısıyla  karşılaşırlar; 



çoğunda  uyuma  yönelik  başa  çıkma  yöntemleri  bastırma,  yer  değiştirme, 

kişisel  güce  inanma  şeklindedir

31

.  Bireyin  ölüm  kaygısı  ile  baş  etmede 



kullandığı  savunma  mekanizmaları  bireyin  bu  duruma  uyum

 

sağlamasına 



yöneliktir.  Ancak  bu  savunma  mekanizmalarında  aşırılık  uyumun 

bozulmasına, kaygının artmasına, bireyin kendini korumak için aşırı tedbirlere 

sığınmasına ve psikopatoloji gelişimine de neden olabilir

36



Yalom’a  göre  ölüme  karşı  geliştirilen  bir

eysel  savunmalar  iki  temel 

kategoriye  ayrılabilir.  Bunlardan  ilki,  bireyin  özel  olduğuna  ve  kişisel 

dokunulmazlığa  yönelik  geliştirdiği  inanç;  ikincisi  ise  nihai  kurtarıcının 

varlığına yönelik inançtır

36



a. 

Özel olma

 

Kişisel yok olma tehdidinin etkisi altında kalmaksızın tehlikeyle karşılaşma 

cesaretimizi artırır. İnsan güce ulaştığı derecede ölüm kaygısı hafifler ve özel 

oluşuna  dair  inancı  da  güçlenir.  Özel  olmaya  ilişkin  geliştirilen  inanç, 

abartıldığında bazı patolojik davranışların ortaya çıkmasına neden

 olur. Zoraki 

kahramanlık,  işkoliklik,  narsisizm,  saldırgan  ve  kontrol  odaklı  olma,  bireyin 

özel olmaya ilişkin geliştirmiş olduğu inançlardan doğan patolojik davranışlara 

örnek olarak verilebilir

36



 

Ar

şiv, 2012                                                                                                               Karakuş ve ark. 

 

59 


b. 

Nihai Kurtarıcı

 

Savunma  mekanizması  olarak  nihai  kurtarıcıya  inanmanın  temeli,  anne 

babanın  bebeğin  ihtiyaçlarıyla  sonsuza  kadar  ilgilenip  doyuracak  gibi 

göründükleri  erken  yaşam  dönemlerine  dayanmaktadır.  İnsanoğlu  yazılı 

tarihin  başlangıcından  itibaren  kesinlikle  bir  kişisel  Tanrı  inancına  sıkı  sıkıya 

sarılmıştır.  Bazen  bireyler  kurtarıcılarını  doğaüstü  güçlerde  değil,  maddi 

çevrelerinde  ya  bir  lider  ya  da  daha  yüksek  konumdaki  kişiler  arasından 

seçerler.  İnsanoğlu  ölüm  kaygısını  bu  yolla  yenmeye  çalışabilir.  Bu  çaba 

bilinçaltı süreçlerde gerçekleşir

36



Nihai 

kurtarıcıya karşı duyulan inanç hayatın büyük çoğunluğunda önemli 

bir rahatlama sağlar ve gözle görülmez bir şekilde işlev görür. Nihai kurtarıcı 

savunması kişisel özel olmaya duyulan inançtan daha az etkilidir. Hem daha 

kolay dağılan hem de yapısı gereği

 

sınırlayıcı bir savunma mekanizmasıdır



36

Çoğu  birey  inanç  sistemlerinin  yapısını  bunlar  amaca  hizmet  etmede 



başarısız  olana  dek  anlamazlar.  Nihayi  kurtarıcıya  dair  inanç  abartıldığında 

kendini  çekme,  sevginin  geri  çekilmesi  korkusu,  pasiflik,  bağımlılık,

  kendini 

kurban  etme,  yetişkinliğin  reddi  (regresyon),  inanç  sistemlerinin  çöküşüyle 

depresyon şeklinde karşımıza çıkar. Bunların her biri bir klinik sendrom olarak 

kendini gösterebilir

36



 



Ölüm 

K

aygısını 

Etkileyen D

eğişkenler

 

Ölüm  kaygısı  ile  ilgili  araştırmalar  incelendiğinde,  genellikle  ölüm  kaygısı 

ile  ilişkili  olan  çok  boyutlu  bir  yapının  olduğu  fark  edilmiştir.  En  çok  yaş, 

cinsiyet, kişilik özellikleri, sosyokültürel etkenler, gelişimsel süreç, dini inançlar 

ve  ölümcül  hastalık  durumlarının  ölüm  kaygısı  ile  ilişkili  olduğu 

belirlenmiştir

67,68



Yüklə 380,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin