Kişilik bozuklukları konusu son 30 yılda giderek daha çok ilgi odağı olmuştur. Bunun başlıca üç nedeni vardır



Yüklə 198,76 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/3
tarix18.03.2017
ölçüsü198,76 Kb.
#11855
1   2   3

unutulma  ve  önemini  yitirme  korkusudur.  Acilen, 

övülen,  takdir  edilen  kişilerin  küçümsenmesi  çaba-

sına girişirler. Çeşitli fırsatlarla, söz konusu kişilerin 

açıklarını yakalamaya ve teşhir etmeye çabalarlar.

9.   Küstah, kendini beğenmiş davranış ve tutumlar ser-

giler. 


  Kibir,  uzaklık,  soğukluk  narsisistik  yaralanmalara 

karşı bir savunma olarak, sık görülen bir durumdur.

7

Başkalarından gelecek eleştirilere karşı bir savunma 



olarak,  başkalarının  fikirlerini  önemsemediklerini 

baştan belli ederler. Eleştirilebilecekleri durumlarda 

kibirli ve uzak davranırlar. 

C Kümesi Kişilik Bozuklukları

Çekingen kişilik bozukluğu 

Temel özellikleri, yetersizlik duyguları ve olumsuz değer-

lendirilmeye aşırı duyarlılık ile sosyal ketlenmedir. Genel 

popülasyonda %0,5-1 arasında, psikiyatri kliniklerinde 

%10 oranında görülür. 

1.   Eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma 

korkusuyla  çok  fazla  kişiler  arası  ilişki  gerektiren 

mesleki etkinliklerden kaçınırlar.

  İnsanlarla  ilişki  içinde  olmalarını  gerektirecek  mes-

leklerden  veya  pozisyonlardan  kaçınırlar,  daha  çok 

insan  ilişkisi  gerektireceği  için,  mesleğinde  yüksel-

mekten bile kaçınabilirler. 

2.   Sevildiklerinden  emin  olmadıkça  insanlarla  ilişkiye 

girmek istemezler.

  Kendiliklerinden ilişki kuramaz ve girişimde bulun-

mazlar.  Başkalarından  gelen  yaklaşımlarda  da,  ger-

çekten istendiklerinden ya da sevildiklerinden emin 

olmak isterler. Israr edilmedikçe bir davete katılmaz, 

ayrıca  orada  bulunacak  herkesin  kendisini  isteyip 

istemediğini bilmek isterler.

3.   Mahcup olacakları ya da alay konusu olacakları kor-

kusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterirler.

  İnsanlarla  bir  aradayken  ya  da  yakın  biriyle  birlik-

teyken bile, söyleyecekleri ya da davranışları küçüm-

senme ya da alay konusu olabilir, beğenilmez diye, 

çekingen  ve  tutuk  olurlar.  Doğal  ve  kendiliğinden 



Klinik Gelişim



davranamaz her şeyin uygun karşılanıp karşılanma-



yacağını hesap ederler.

4.   Toplumsal durumlarda eleştirilecekleri ya da dışlana-

cakları üzerine kafa yorarlar.

  Olası  bir  sosyal  etkinliğe  katılacakları  zaman  ya  da 

böyle bir durum olmaksızın, insanlar arasında ne tür 

hatalar yapacakları, nasıl dışlanacakları ve istenmeye-

ceklerine ilişkin hayaller kurarlar.

5.   Yetersizlik  duyguları  yüzünden,  yeni  kişilerle  aynı 

ortamda bulundukları durumlarda ketlenirler.

  Özellikle yeni tanıştığı kişilerin kendisini beğenme-

yeceğinden ya da küçümseyeceğinden endişe ettikle-

rinden, rahat ve doğal davranamazlar.

6.   Kendilerini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel ola-

rak albenisi olmayan biri olarak ya da başkalarından 

aşağı görürler.

  Kendilerini beğenmez ve başkalarından aşağı görür-

ler. Kendilerini sıkıcı, başkalarının arkadaşlık ya da 

yakınlık  yapmak  istemeyeceği  biri  olarak  değerlen-

dirirler.  Bu  yüzden  insanlar  arası  ilişkilerde  tutuk 

davranırlar ve zamanla da, çok önemsenmeyecekle-

rine  ilişkin  kehanetlerinin  gerçekleşmesini  sağlamış 

olurlar. 

7.   Mahcup olabileceklerinden ötürü kişisel girişimlerde 

bulunmak ya da yeni etkinliklere katılmak istemez-

ler.

  Nasılsa  sonunda  mahcup  duruma  düşecekleri  en-



dişeleri  yüzünden,  insanlarla  tanışmak,  toplumsal 

etkinliklere katılmak ve insanlarla birlikte olmak için 

bir çaba harcamazlar. 

Bağımlı kişilik bozukluğu

Temel  özelliği,  uysal  ve  yapışkan  davranışa  ve  ayrılma 

korkusuna yol açacak biçimde aşırı bir kendisine bakıl-

ma gereksinmesinin olmasıdır. Ruh sağlığı kliniklerinde 

en sık karşılaşılan kişilik bozukluğudur. Ancak çoğun-

lukla, bağımlı kişilik bozukluğu nedeniyle değil, başka 

birinci eksen sorunları için başvururlar. 

1.   Başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almazlar-

sa gündelik kararlarını vermekte güçlük çekerler. 

  Günlük  olaylarda  bile  başkalarına  danışma  gerek-

sinimi  duyarlar.  Şunu  mu  giysem  bunu  mu,  oraya 

mı gitsem buraya mı gibi, herhangi bir ehemmiyeti 

olmayan  konuları  bile  başkalarına  sorarlar.  Bağım-

lıların  sürekli  danışma  gereksinimi  hissetmeleri, 

başkalarının ilgi ve desteğine ihtiyaç duymalarından 

kaynaklanır.  Başkalarının  ilgi  ve  desteğine  ihtiyaç 

duyduklarında, kendi başlarına yapamıyorlarmış gibi 

düşünmek isterler. 

2.   Yaşamlarının  çoğu  önemli  alanında  sorumluluk  al-

mak için başkalarına gereksim duyarlar. 

  Kendi hatalarıyla yüzleşmek ve hayatlarının sorum-

luluklarını  tek  başlarına  almak  istemediklerinden, 

önemli kararlarına, hep başkalarını dahil etmek ister-

ler. Üniversite tercihlerini, iş kararlarını, evlenme ya 

da boşanma kararlarını, nerede oturacaklarını, nasıl 

bir yaşam seçeceklerini başkalarına danışmadan ka-

rar veremezler. 

3.   Desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korku-

suyla, başkalarıyla aynı görüşü paylaşmadığını söyle-

mekte zorluk çekerler. 

  Kimseyle  aralarının  bozulma  ihtimaline  tahammül 

edemezler, herkesle iyi geçinme ve desteklerini yitir-

meme arzusuyla, her şeye uyumlu davranır, bir şeye 

itiraz edemezler. Hayır diyemezler. Kendilerini sıkın-

tıya  sokacak  olsa  bile,  başkalarının  işlerine  yardım 

ederler ya da paralarını verirler. 

4.   Doğru  yapıp  yapmadıklarına  ya  da  yeteneklerine 

ilişkin korkularından ötürü, tasarıları başlatma ya da 

kendi başlarına iş yapma zorlukları vardır. 

  Bir  şeye  başlamak  ve  inisiyatif  gösterebilmek  için 

başkalarından  destek  isterler.  Bağımsızlık  korkuları 

vardır.  Bağımsızlığını  ve  bireyselliklerini  kazandık-

larında,  başkalarının  desteğini  kaybedeceklerinden 

korktuklarından,  bağımsızlık  yönünde  adım  atmak 

konusunda çok dirençli davranırlar. 

5.   Başkalarının  bakım  ve  desteğini  sağlamak  için,  hoş 

olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar, aşırıya gi-

derler. 

  İnsanların  kendisinden  memnuniyetini,  dolayısıyla 

da desteğini sağlamak için, aşağılayıcı işleri bile üst-

lenebilir, insanlara çeşitli hizmetler sunabilirler.

6.   Kendilerine bakamayacaklarına ilişkin aşırı korkuları 

nedeniyle, tek başına kaldıklarında kendilerini rahat-

sız ya da çaresiz hissederler. 

  Aile  üyelerini,  anne,  babalarını  kaybettiğinde  tek 

başına  kalamayacağı  ve  hayatla  başa  çıkamayacağı 

konusunda sık sık korkulara düşerler.

7.  Yakın  bir  ilişkileri  sonlandığında,  bakım  ve  destek 

kaynağı  olarak  derhal  başka  bir  ilişki  arayışı  içine 

girerler. 

  Bağımlı  oldukları  insanlara  ne  kadar  düşkün  ve 

onlarsız  yapamıyor  görünseler  dahi,  böyle  bir  ilişki 

sonlandığında yeniden bağlanacakları birini ararlar. 

8.  Kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı kor-

kuları  üzerine,  gerçekçi  olmayan  bir  biçimde  kafa 

yorarlar. 

  Başkalarının  ilgi  ve  desteğine  ihtiyacı  olduğunu 

düşünebilmek  için,  sürekli,  hayatla  tek  başına  başa 

çıkamayacağı duygusuna gereksinim duyarlar.

Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu

Temel  özelliği,  düzenlilik,  mükemmeliyetçilik,  zihinsel 

ve kişiler arası ilişkilerde kontrollü olmak üzerine aşırı 

kafa  yormaktır.  Bu  uğraşları  dolayısıyla,  esnek  ve  açık 

olamazlar  ve  verimlilikleri  önemli  ölçüde  azalır.  Genel 

popülasyonda  %1,  psikiyatri  kliniklerinde  %3-10  ora-

nında rastlanır. 


Klinik Gelişim



1.  Yapılan etkinliğin asıl amacını unutturacak derecede 



ayrıntılar,  kurallar,  listeler,  sıralama,  organize  etme 

ya da program yapma ile uğraşıp dururlar.

  Bir işe başlamak için uzun bir zaman o işi nasıl, hangi 

sırayla yapacaklarını kurgular, işe başladıktan sonra 

da, işin asıl amacından uzak ayrıntılarla uğraşırlar. 

2.  İşin  bitirilmesini  zorlaştıran  bir  mükemmeliyetçilik 

gösterirler (örneğin; kendisine özgü aşırı katı ölçütler 

karşılanmadığı için bir tasarıyı tamamlayamazlar). 

  İşlerini bitiremez, ne kadar iyi yapsa da tatmin ola-

maz, tekrar tekrar kontrol etme isteği duyarlar. Söz 

gelimi ödevlerini zamanında bitiremezler. Her zaman 

bir eksik bulur, araştırmaları gereken bir şeylerin ek-

sik kaldığı duygusunu taşır ya da yazısını beğenmez, 

yeni bir kurguyla tekrar tekrar yeniden yazarlar.

3.   Boş  zamanlarını  değerlendirme  etkinliklerinden  ve 

arkadaşlıklarından  yoksun  kalacak  derecede  kendi-

lerini işe ya da üretkenliğe adarlar (bu durum ekono-

mik gereksinimleri ile açıklanamaz). 

  İşkoliktirler. Eğlence, ya da boş zamanlarında iş, ders 

veya  yapılması  gereken  bir  görev  dışında  bir  şeyle 

meşgul olduklarında, huzursuz olurlar. 

4.   Ahlak,  doğruluk  ya  da  değerler  gibi  konularda vic-

danının  sesini  aşırı  dinler  ve  esneklik  göstermezler 

(bu durum kültürel ya da dinsel özdeşim ile açıkla-

namaz).

  Hem kendi, hem başkalarının davranışlarını sürekli 



ahlak ve doğruluk konusunda sorgularlar. Kurallara 

ya da değerlere uymadığını düşündüğü davranışlar-

dan rahatsız olur, eleştirirler. Yollarda tanımadığı in-

sanların kuyruğa girmemesi, toplu taşıma araçlarında 

yüksek sesle konuşması, trafik kurallarına uymaması 

gibi olaylar sinirlenmelerine ya da huzursuz olmala-

rına yol açar. 

5.   Özel  bir  değeri  olmasa  bile  eskimiş  ya  da  değersiz 

şeyleri elden çıkaramazlar.

  Eski eşyalarını atamazlar. Bir gün lazım olur gerek-

çesiyle  ya  da  elinden  bir  şey  çıkarmada  zorlandığı 

için her şeylerini saklarlar. Sinema, konser biletleri, 

eski okul defterleri, işe yaramayan eski ders kitapları, 

eskimiş kıyafetler gibi birçok şeyi saklarlar. 

6.   Başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı 

kabul etmedikçe, görev dağılımı yapmak ya da baş-

kalarıyla birlikte çalışmak istemezler. 

  İşlerin kendi bildikleri gibi yapılmasını beklerler. Her 

şeyin en doğru biçiminin belli olduğunu düşünürler, 

aksine  davranışlardan  rahatsız  olurlar.  Söz  gelimi, 

bir salatanın nasıl yapılması gerektiğine ilişkin kendi 

inandıkları belli bir sıra ve kural vardır, başka türlü 

yapıldığında kendilerine yanlışmış gibi gelir. Dolayı-

sıyla, başka türlü yapacaklar diye, işlerin ve sorumlu-

lukların önemli bir bölümünü kendileri yaparlar. 

7.   Para  harcama  konusunda  hem  kendilerine  hem  de 

başkalarına  karşı  cimri  davranırlar;  para,  gelecekte 

ortaya çıkabilecek felaketler için biriktirilmesi gere-

ken bir şey olarak görülür.

  Gerekli  şeyler  için  bile  para  harcamaktan  rahatsız 

olurlar.  Becerebilseler  bütün  paralarını  biriktirmek 

isterler. Harcadıkları her kuruş güvenlik duygularını 

zedeler ve kısa sürede telafi etmek isterler. 

Etiyoloji

Kişilik bozukluklarının, çok çeşitli etkenlerin karşılıklı 

etkileşimleri ve bir araya gelmeleri ile geliştiği düşünül-

mektedir. Bunların başında, erken çocukluk yıllarındaki 

anne-baba ile ilişkiler, en önemli yeri tutuyor görünmek-

tedir. Kişilik bozukluklarında temel problemin, kişinin 

kendisini ve diğerlerini algılamasındaki sorunlar olduğu 

söylenebilir. İnsan kendisine davranıldığı ve hissettiril-

diği  bir  biçimde  kendisini  tanır  ve  kendi  hakkındaki 

düşünceleri ve kendilik tasarımı oluşur. Sınırda kişilik 

örgütlenmesi  vakalarında  olumsuz  ve  kötü  kendilik 

imgelerinin  baskınlığı,  kararlı  ve  bütünlüklü  bir  ken-

dilik tasarımı gelişmesine engel oluyor görünmektedir. 

Nevrotik  düzeydeki  kişilik  bozukluklarında  ise  kararlı 

ve bütünlüklü olsa da, kendilik ve nesne tasarımlarının 

sorunlu şekillenmesi ile psikoseksüel gelişim basamak-

larına saplanma veya gerilemeler ön planda görünmek-

tedir. 

Özetle, kişilik bozukluğunun gelişiminde en önemli et-



ken, erken çocukluk yıllarında, anne-baba ile ilişkilerde 

yaşanan olumsuzluklardır. Söz gelimi, bağımlı kişilik bo-

zukluğu, çocuğuna fazla sorumluluk vermeyen, her şeye 

onun yerine kendisi karar veren ve yapan, kendileri de 

bağımlılık ihtiyaçları içinde olan annelerin, çocuklarında 

görülmektedir.

Tedavi

Kişilik bozukluğu vakalarının tedavi için başvuru oran-



ları  yüksek  değildir.  Özellikle  ciddi  sorunlara  yol  açan 

sınırda kişilik bozukluğu ve çekingen kişilik bozukluğu 

vakaları daha çok tedavi gereksinimi duyarlarken; anti-

sosyal kişilik bozukluğu vakaları, ancak bir suç işledikle-

rinde tedavi edilmek üzere yasal yollardan gönderildik-

lerinde ya da alacakları cezaları hafifletebilmek amacıyla 

kendiliklerinden başvururlar. 

Kişilik bozukluklarının tedavisi, ortalama 4-6 yıl sürmek-

tedir ve hepsi tam olarak tedavi olmasalar bile, olumlu 

sonuç  alma  oranı  eskiden  düşünülene  göre  oldukça 

yüksektir. Tedavide temel yöntem, uzun süreli bireysel 

terapi  veya  grup  ve  aile  terapileridir.  Uzun  yıllar  daha 

çok  analitik,  dinamik  yönelimli  tedaviler  uygulanmak-

tayken,  son  yıllarda  bilişsel  davranışçı,  diyalektik  veya 

şema  terapilerinin  de  yararlı  olduğuna  ilişkin  yayınlar 

bulunmaktadır.

Terapilerin yanında, bu hastalarda sıklıkla ortaya çıkabi-

len, duygusal dalgalanmalar, depresif dönemler, yoğun 

anksiyete  krizleri  ya  da  kısa  süreli  psikotik  belirtilere 

karşı ilaç kullanılmaktadır. Duygudurum düzenleyicileri 

dışındaki ilaçlar, daha çok belirtilere yönelik olarak kısa 

sürelerle kullanılır. 



Klinik Gelişim



Hasta Yakınlarının 



Karşılaşabilecekleri Sorunlar 

Kişilik bozukluğu vakaları kendi sıkıntıları kadar, bir-

likte yaşadıkları kişiler için de ciddi bir sıkıntı ve stres 

kaynağı  olabilmektedirler.  Üstelik  hasta  olarak  görül-

mediklerinden,  etraflarında,  bilerek  ya  da  insanları 

üzmek ya da kırmak amacıyla böyle davrandıkları sa-

nılır. Aileler genellikle bu kişilere böyle davranmaktan 

vazgeçmeleri  için  baskı  yaparlar,  akıl  ve  öğüt  verirler 

ve tedavi için pek özendirmezler. Bazı aileler ise, duru-

mu bir hastalık olarak görmeyi tercih eder ve durumu 

kabullenip  düzelmesi  konusunda  çaba  göstermezler. 

Hasta  yakınlarının  sabırlı,  anlayışlı  ve  destekleyici 

yaklaşımları yanında düzenli ve uzun süreli terapilerle 

sonuç alınabileceğini bilmelerinde ve sık hekim değiş-

tirmemelerinde yarar vardır.

Kaynaklar

Amerikan  Psikiyatri  Birliği.  Mental  Bozuklukların  Tanısal  ve 

Sayımsal Elkitabı. (DSM-IV) Washington DC: 1994. Çev: Köroğlu 

E, Ankara: Hekimler Yayın Birliği; 1998.

Gunderson  JG.  Borderline  Kişilik  Bozukluğu.  Çev:  Ceyhun  B. 

Ankara: Hekimler Yayın Birliği; 1994.

Kernberg OF. Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm. Çev: Atakay 

M. İstanbul: Metis Yayınları; 1999.

Kernberg OF. Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırgan-

lık. Çev: Büyükkal MB. İstanbul: Metis Yayınları; 2000: 74-89.

Stolorow  R,  Lachmann  F.  Psychoanalysis  of  developmental 

arrests. New York: International Universities Press; 1980.

Saydam B. Narsisistik kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozuklu-

ğu, borderline kişilik bozukluğu: Psikodinamik açıdan benzerlikler, 

farklılıklar.  İçinde:  Çelikkol  A;  ed.  Narsisistik  Kişilik  Bozukluğu. 

İzmir: Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, 1996: 413-430.

Odağ C. Örneklerle narsisizm. İçinde: Çelikkol A; ed. Narsisistik 

Kişilik Bozukluğu. İzmir: Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları; 1996: 

457-476.


1.

2.

3.



4.

5.

6.



7.

Yüklə 198,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin