Karakalpak tüRKÇESİndeki tip terimleri


Jötellen-,< ? jötel+le-n- Jötel-



Yüklə 172,12 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/3
tarix07.01.2017
ölçüsü172,12 Kb.
#4773
1   2   3

Jötellen-,< ? jötel+le-n- Jötel- fiilinin dönüşlü şekli.

Jötelles-, < ? jötel+le-s- Jötel- fiilinin işteş şekli.

Jötellet-, < ? jötel+le-t- Jötel- fiilinin ettirgen şekli.

Jötelt-, < T. jötel-t- Jötel- fiilinin ettirgen şekli.

Jötkir-,  < T. jöt-kir-  Yansıma söz (f.)  Arada sırada 

“jötel” (soğuk algınlığı) hastalığına 

yakalanmak ve o halde ses çıkarmak.

Jötkirik, < T. yöt-kir-ik bk. Jötel.

Jötkirin-, < T. yöt-kir-in- Jötkir- fiilinin dönüşlü şekli.

Jötkiris-, < T. yöt-kir-is- Jötkir- fiilinin işteş şekli.

Jötkirit-, < T. yöt-kir-it- Jötkir- fiilinin ettirgen şekli.

Juq-, -ğı, < T. (f.) Bir şeyin başka bir şey üzerinde 

leke bırakması. 2.  Hastalığın birinden 

başkasına geçmesi, sirayet etmek.

Jürek,  < T. yürek (ED, 905a) (is.)  Yürek, göğüste 

yer alan ve kan pompalayan organ, kalp. 



*Jüregi aynı-: Midesi bulanmak, kusacağı 

gelmek.


Jürekle-,  < T. yürek (ED, 905a) jürek+le-  (f.)  Yüreği 

ağrımak, yüreği sıkılmak, sıkmak.

  K

Kal, < R. kal “necaset, ters, gübre” (RTS) (is.) Bağırsakta 

bulunan ve tuvalette dışarıya atılan dışkı.



Karantin,  < İt. quarantina

 

(is.) 1. Karantina, 



hastaları belli bir süre sağlıklı olanlardan 

ayırma işi. 2. Bulaşıcı hastalığa yakalanmış 

olanları sağlık açısından kontrol etme 

noktası.


Kele: Kele bol-, < T. kel- (ED, 715a) kel-e+bol- (bir.f.) 

Hastalıktan kurtulmak, iyileşmek. 



Kemlik,  < T. kem (ED, 720b) kem+lik   (is.)  Sıkıntı, 

hastalık, dert.



Kesel, < Ar. kesel

 

(is.) 1. Hasta. 2. ağız. Dert, sıkıntı. 



*Kesel bol-: Hasta olmak, hastalanmak. 

Qoyanşıq kesel: Ağızdan köpük çıkarıp 

bayıltan bir hastalık, sara.



Kesellen-, < Ar. kesel+le-n-

 

(f.) Hastalanmak.



Kesellik,  < Ar. kesel+lik

 

(sf.) Hastalık, hasta oluş. 



*Nerv keselliği: Sinir hastalığı.

Keselxana, < Ar + Far. kesel+hâne (bir.is.) Hastane.

Kewil sora-: < T. köñül + sora- (bir. f.)  Gönlünü, 

hatırını sormak; hastanın, dertlinin halini 

sormak.

Kindik,  < T. kindik (DS, 2873)  (is.)1.  Göbek, göbek 

bağı.  2.  Karnın ortasında bulunan delik 

kısım, göbek. 3. Kuş midesinin (kursağının) 

bir bölümü. *Kindik şeşe: Yeni doğmuş 

bebeğin göbeğini kesen kadın, göbek 

annesi.


Klizma,  < R. klizma (is.) 1. Şırınga.  2.  Şırınga 

yoluyla makattan su veya sıvı verip 

bağırsakları temizleme işi.

Klinika,  < Fr. clinique (is.) Klinik.

Klinitsist,  < R. < Fr. clinique (is.)  Klinikte çalışan 

doktor.


Kodeyin, < Fr. codéine (is.) Kodein ilacı, afyondan 

çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir 

alkaloit.

Kompress,  < Fr. compresse (is.)  Yaraya, ağrıyan 

yere ılık su vb. şeylere batırılarak uygulanan 

mendil, pamuk gibi şeyler, kompres.

Kompressor, < Fr. compresseur (is.) Kan damarlarını 

sıkıştıran alet, kompresör.



Konsilium,  < R. < Fr. consultation (is.)  Bir hastalığı 

tam olarak teşhis etmek için değişik 

branştaki doktorların bir araya gelmesi, 

konsültasyon.



Köksaw,  < T. kök+sa-w (is.)  Akciğer hastalığı, 

verem.


Köşir-,  < T. köş-ir-  (f.)  Hastanın iyileşmesi için 

tütsü yakmak.



Köz,  < T.  kö:z (ED, 756b) (is.)  İnsan veya diğer 

canlıların görme organı, göz. *Köz äynek: 

Gözlük.  Köz jum-: Ölmek, dünyaya 

gözlerini kapatmak. Közdiñ qaraşığı: Göz 

bebeği, gözün ortasındaki yuvarlak siyah 

kısım.  Közi şıq-: Gözü çıkmak, görmez 

olmak. Közi şıqqır: Gözü çıksın anlamında 

beddua. Gülli köz: Ak düşmüş göz; gözüne 

ak düşen kişiye halk, “gözünün gülü var” 

diye de söyler. Segiz köz: Bel omurgasının 

kuyruk sokumu ile birleştiği yer. Tawıq köz: 


Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri

7

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012

Karanlık çökmeye başladığı zaman gözü 

görmeyen kişi. (İçki içenin çocuğu “tavuk 

gözlü” olurmuş diye halk arasında batıl bir 

inanış vardır.) Şorrıq köz: Göz bebeğini ak 

bastıktan (gözüne leke düştükten) sonra 

gözü görmeyen kişi. Şüñirek köz: Oyuk 

göz, içe çökmüş göz.



Közäynek, < T. +Ar. köz+äynek (bir. is.) Gözlük.

Közäynekli, < T. +Ar. köz+äynek+li (sf.)  Gözlüklü, 

gözlüğü olan, gözlük takmış.



Közäynektey, < T. +Ar. köz+äynek+tey (sf.) Gözlük 

gibi, gözlüğe benzer.



Közildirik, < T. kö:z (ED, 756b+ il- (?i:l-) (ED, 125b) il-dir-ik 

(bir. is.) bk. Közäynek.



Koloniya,  < Fr. colonie (is.)  Organizmalar 

topluluğu, hücre veya diğer canlılar grubu.



Krizis, < Fr. crise (is.) Hastalığın en ileri derecesi, 

bunalım.


Kurator,  < R. kurator

 

(is.).  Hastanelerde nöbetçi 



doktor, nöbetçi asistan (öğrenci).

Kursovka, < R. kursovka (is.) Kaplıca gibi yerlerde, 

yatmadan, sadece dinlenme (tedavi) ve 

yiyecek için verilen belge.

Kün öt-: < T. kün (725a) öt- (bir.f.) Güneş çarpmak, 

güneşin çarpması sonucu hastalanmak, 

güneş geçmek.

Küy-,  < T.  küy-  (DS, 3056)  (f.)  Hastanın ateşinin 

yükselmesi.



 Q

Qağındı,  < T. kakı- (ED, 609b)kakı-n-dı (is.)  Ciğeri 

sıkıştırıp rahatsız eden (nefes almayı 

güçleştiren ve insana sıkıntı, acı veren) bir 

hastalık.  *Qağındı tiygir: “Hasta olasın, 

hastalıklara kalasın” anlamında bir kargış, 

beddua sözü.



Qaltıratpa,  < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-at-pa 

(is.) Sıtma hastalığı, sıtma sebebiyle titreme. 



Qaltırawıq, < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-aw-

ıq(sf.) Hastalıktan dolayı eli ayağı titreyen. 



Qamtım, < T. kamtı-m “1. Kendi içine dâhil etmek, 

katıp yığmak, kuşatmak, sarmak. 2. Bir şeyi 

el ile tutmak, yakalamak, sarmak” (KTTS) (is.) 

Avuç, avuç içi.



Qamşı, < T. kamçı (ED, 626a)(is.) Erkek hayvanların 

cinsiyet (erkeklik) organı. 



Qan, < T. ka:n (ED, 629b) (is.) 1. Kan. 2. ağız. Ölüm, 

ecel.  *Qan al-: Vücuttan kan almak. Qan 



azayıwı:  Kanın azalması, kanın azalmaya 

başlaması, kansızlık. Qan basım: Vücutta 

kanın artması, çoğalması. Qan ber-: 

Kan vermek, kan aldırmak. Qan jiber-: 

Yaralanmış organ (vücuda) kan vermek. 

Qan jos-: Kan akmak, kanın durmadan 

akması, kanamak. Qan ket-: İsteği dışında 

vücuttan kan gitmek, kan akmak. Qan 

qıl-:  Kanatmak, yaralamak. Qan qızıl: Kan 

kırmızısı, kıpkızıl. Qan siy-: Zorluk görmek, 

azap çekmek, kan işemek. Qan sor-: Kan 

emmek.  Qan sorğış: Vücuttan kan emen 

canlı mahlûk. Qan şıqpa-: Vücudun 

yaralanmış yerinden kan çıkmamak, 

kanamamak.  Qan tamır: Kan damarı. 

Qanğa bat-: Kana batmak, kana boyanmak. 

Qanğa otır-: eski. din. Hastanın kana oturup 

tedavi edilmesi, şifa ümit etmesi. 



Qant,  < Ar. kand (is.) Şeker. *Qant diabeti: Kan 

şekeri denilen hastalık.



Qaraqaptal,  < T. kara: (ED, 643b) qara+qaptal  (bir.is.) 

İnsanlarda ve atın aygır olanında görülen 

bir cinsî hastalık. 

Qaytala-, < T. kayt- (ED, 675a) qayt-a+la- (f.) Önceki 

hastalığın tekrar nüksetmesi, tekrar 

hasta olmak, aynı hastalığa bir kez daha 

yakalanmak. 



Qäste, < Far. haste (is.) Hasta.*Qäste bol-: Hasta 

olmak, dert ve sıkıntıya düşmek.



Qıltamaq, < T. qıl+tamaq (bir.is.) Boğazdan yemek 

geçirmeyen, boğazı tıkayan bir hastalık, 

gırtlak hastalığı.

Qışı-,  (f.)< T. kaşı- (ED, 671a)  Kaşınmak, kaşınma 

hissi gelmek.



Qışıma,  < T. kaşı- (ED, 671a)  qışı-ma (is.)  İnsan ve 

hayvanlarda görülebilen, kaşıntı hastalığı, 

kaşıntılı deri hastalığı. 

Qışın-, (f.) < T. kaşın- (ED, 674a) qışı-n- Kaşınmak.

Qışıt-, < T. kaşıt- (ED, 671b) qışı-t- Qışı- fiilinin 

ettirgen şekli. 



Qol, < T. ko:l (ED, 614b) (is.) Kol, omuzla parmaklar 

arasındaki vücut organı; el. 



F. Tokat

8

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012

Qolqa,  < T. ko:l  (ED, 614b) kol+ka (is.) 1. Yürekten 

vücut organlarına kan gönderen asıl damar, 

atardamar.  2.  Soluk borusunun ciğerle 

birleştiği yer. 



Qoltıq, < T. koltuk (ED, 619a) (is.) Koltuk, kolun altı, 

omuzun alt kısmı.



Qoyanşıq, < T. koyan “tavşan” + çık [ TT.de kullanılan 

“yılan+cık gibi] (is.)  Aniden insanı şaşkına 

çeviren veya bayıltan sancılı hastalık. 

Qoyanşıqlı,  < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq+lı (sf.) 

“Qoyanşıq” hastalığı olan.



Qoyanşıqtay, < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq +tay (sf.) 

“Qoyanşıq” hastalığına benzer.



Qulaq,  < T. kulkak (ED, 621a)  (is.)  Kulak, işitme 

organı.


Quyañ,  < T. kuy-añ (is.)  Beyindeki bazı sinir 

sistemlerinin bozulmasından ortaya çıkan 

bel ağrısı.

Quyañday,< T. kuyañ+day  (sf.)  Bel hastalığına 

benzer, bel hastalığı gibi.



L

Labirint,  < R. labirint (is.)  Kulağın iç boşluğu, iç 

kulak boşluğu. 



Laringit,  < Fr. laryngite (is.)  Damağın şişip 

ağrımasıyla ilgili hastalık.



Lazaret, < R. lazaret (is.) Askerlerin tedavi olduğu 

yer, askerî hastane.



Läket, < ? (sf.) İnsan organlarındaki kusur. 

Läketlen-,  < ? läket+le-n-  (f.)  Yaramaz duruma 

gelmek, işe yaramaz olmak, sakatlanmak. 



Läketlew, < ? läket+le-w (sf.)  Arızalı, kusurlu, 

sakat, işe yaramaz.  



Läketlik,  <  ?läket+lik (is.)  Sakatlık, arızalı oluş, 

kusurluluk. 



Lepse, < ? (is.) Çocuklarda ve yaşlılarda görülen 

solunum yolları hastalığı. 



Lepselik,  < ? lepse+lik (sf.)  Solunum yolları 

hastalığı ile ilgili.



Letargiya, < Fr. léthargie (is.) İnsan veya canlıların 

derin uyku hali.



M

Maqaw,  < ? (is.) ağız. Bir hastalık adı. *Maqaw 

pestey: Kötü hastalığa benzer, “maqaw” 

hastalığı gibi. 



Maqawday,    “Maqaw” 

hastalığı gibi.



Martıw,  < mart-ıw ? (is.)  Kendini kaybetme, 

albastı hastalığı. 



Martıwday, 

< martıw+day (sf.) 

“Martıw” 

hastalığına yakalanmış gibi, kendini 

kaybetme (albastı) hastası gibi.



Mayıplıq, <  ?  mayı-p+lıq(is.)  Bir organı 

olmamaklık, aksaklık, topallık. (krş. Mayır- 

Bir organından olmak, bir organı veya 

parçası zarar görmek, işe yaramaz duruma 

gelmek. KTTS)

Mayıpsın-, < ? mayıp+sın- (f.) Aksak, topal, kusurlu 

görmek (sanmak). 



Mayıptay, < ? mayıp+tay  (sf.)  Topal gibi, aksak 

gibi.


Mayır-,  <  ?  mayı-r- (f.)  Bir organından olmak, 

bir organı veya parçası zarar görmek, işe 

yaramaz duruma gelmek.

Mayırıl-, < ? mayır-ıl (f.) Bir organından ayrılmak, 

işe yaramaz duruma düşmek, bir organı 

kırılmak. 

Mäntirsek, < ?  män + < T. tirsek (sf.) 1. Kötü, 

yaramaz. 2. Bir organı eksik, kusurlu, aksak.



Mäntirsekle-,  < ? män+tirsek+le- (f.) 1. Yaramaz 

olmak, kötü olmak, kötü hale gelmek. 2. Bir 

organı eksik olmak, aksak olmak.

Medik,< Fr. médical (is.) Tabip, doktor, tıpçı.

Medikament, < İng. medicament (is.) İlâç.

Meditsina,  < R. meditsina (is.)  Tıp, tabiplik, 

hekimlik dalı.



Meditsinalıq,  < R. meditsina+lıq (is.)  Tıpla, 

hekimlikle ilgili. 



Medpunkt,  < R. medpunkt (is.)  Sıhhî yardım 

merkezi, sağlık ocağı.



Medsestra,   < R. medsestra (is.)  Hemşire, sağlık 

hemşiresi. 



Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri

9

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012

Medsestralıq, < R. medsestra+lıq (is.) Hemşirelikle 

ilgili.


Merez,  < Ar. maraz (is.)  Bir tür hastalık (vücutta 

yaralar çıkar.) 



Merezdey, < Ar. maraz+dey (sf.) “Merez” hastalığı 

gibi. (bk. Merez)



Mertil-,  < T. mert-il-  (f.)  Ağır işten bir organına 

zarar gelmek, sakatlanmak. 



Mertin-,   Mertil- fiilinin dönüşlü 

şekli.


Mertiliwşi,  < T. mert-il-iw+şi (is.)  Sakatlanan, 

kırılan, mertilen.



Mertiliwşilik, < T. mert-il-iw+şi+lik (is.) Sakat hale 

gelme, kırılma halinde olma.



Mıspıl,  < ?  (is.)  Boyun veya damak bezlerinin 

irinleşip aktığı bir hastalık.



Mıspılday, < ? mıspıl+day (sf.)  “Mıspıl” hastalığı 

gibi.  (bk. Mıspıl)



Mışyak, < R. mış’yak  (is.) Arsenik elementi, zırnık.

Miy , < ? (is.) Beyin, beyin organı. 

Murın,   < T. burun (ED, 366b) (is.)  Burun, koku 

alma organı.



Murınlı, < T. burun (ED, 366b) +lı  (sf.) 1. Burunlu, 

burnu olan.  2. Burnu büyük olan.



Müşe, < Moğ. muce “memur; üye” (is.) 1. Vücut azaları, 

organ. 2. Vücut, beden. 



Müşedey, < Moğ. müşe+dey (sf.) “Müşe” gibi. 

(bk. Müşe)



Müşele-, < Moğ. müşe+le- (f.) Vücudu organlarına 

ayırmak, parçalamak.



Müşelen-,  < Moğ. müşe-le-n-  (f.)  Organları 

parçalanmak, vücudu parçalara ayrılmak.



Müşeles-,  < Moğ. müşe+le-s-  (f.) Müşele- fiilinin 

işteş şekli.



Müşelet-,< Moğ. müşe+le-t-  (f.)  Parçalatmak, 

hayvanın vücudunu parçalatmak.



Müşelettirt-,  < Moğ. müşe+le-t-tir-  (f.)  Parçalara 

ayırtmak, parçalattırtmak.



Müşeli, < Moğ. müşe+li (sf.) Uzvu, organı olan. 

Müşesiz, < Moğ. müşe+siz (sf.)  Uzuvsuz, 

organı olmayan.

   N

Narkoz, < Fr. narcose (is.) Narkoz, anestezi. 

Narkoman, < Fr. narcosemane (is.)  Narkotik 

tiryakisi, eroinman.



Narkotik, < Fr. narcotique

 

(is.) Uyuşturucu madde, 



narkotik.

Nawqas, < ? (is.) Hasta, bîtap.

Nawqaslan-,  < ? nawqas+la-n  (f.)  Hastalanmak, 

sağlığı bozulmak. 



Nawqaslı,   (sf.)  Hasta, sağlığı 

bozulmuş.



Nawqaslıq,    (is.)  Hasta oluş, 

hastalıklı oluş.



Nawqaslılıq, < ? nawqas+lı+lıq bk. Nawqaslıq.

Nawqasşılıq, < ? nawqas+şı+lıq (is.) Hastalıklı oluş, 

sağlıksız oluş.



Nevralgiya, < Fr. névralgie (is.) Sinir ağrısı, nevralji.

Nevroz,  < Fr. névrose (is.)  Sinir sisteminin 

bozulmasından doğan hastalık.



Nevrolog,  < Fr. neurologue (is.)  Nörolojist, sinir 

sistemini araştıran, onunla ilgilenen uzman.



Nevrologiya,  < Fr. neurologie (is.)  Nöroloji, 

sinirlerle ilgili bilim dalı.



Nevropatolog,  < Fr. neuropathologue (is.)  Sinir 

doktoru.


Nevropatologiya,  < Fr. neuropathologie (is.) 

Nöropatoloji.



Neyron, < Fr. neurone

 

(is.) Nöron, sinir hücresi.



Neyroxirurg,  < Alm. neurochirurg (is.)  Nöroşirurg, 

sinir cerrahı. 



Neyroxirurgiya, 

< Alm. neurohirurgija (is.) 

Nöroşiroloji.



Nitroglitserin, < Fr. nitroglycerine (is.) Nitrogliserin 

ilacı.


Nitron,   < Yun. nitron (is.)  Petrolden, kömürden, 

kireçten alınan yapay parça, kumaş; nitron.



F. Tokat

10

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012

Nişter, < Far. nîşter (is.) İki yüzlü ve ucu sivri küçük 

keskin bıçak, neşter. 



Nişterdey, < Far. nîşter+dey (sf.) Neşter gibi, neşter 

bıçağına benzer.



Nişterle-,  < Far. nîşter+le- (f.)  Neşterlemek, 

neşterle kesmek.



Nişterlen-, < Far. nîşter+le-n- (f.) Neşterlenmek.

Nişterles-,< Far. nîşter+le-s- (f.) Neşterleşmek.

Nişterlet-,< Far. nîşter+le-t- (f.) Neşterletmek.

Nişterli, < Far. nîşter+li (sf.) Neşterli, neşteri olan, 

neşter tutan.



Nişterlik,  < Far. nîşter+lik (is.)  Neşter olabilen

neşterlik.



Niştersiz, < Far. nîşter+siz (sf.)  Neşteri olmayan, 

neşter tutmayan.



Novokayn, < Lat. novacaine (is.) Ağrıyı azaltan ilâç. 

    


O

Oba , < Ar. vebâ’ (is.) Veba hastalığı, kolera.

Omırtqa,< T. oğurğa: (ED, 92b)  (is.)  Omurga 

kemiği. *Moyın omırtqa: Baş ile gövdenin 

arasındaki omurga kemiği, omurganın 

boyun kısmı.



Oñal-,  < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) (f.)  Hastalığın 

iyileşmesi. 



Oñaldır-, < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- dır- (f.) İyi ve 

rahat hale getirmek.



Oñaldırt-,< T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- dır-t-   (f.) 

İyileştirmek, iyi ve rahat duruma getirtmek.



Oñalıwşı,  < T. oŋal-/oŋul- ( ED, 185b) oñ-al- ıw+şı (is.) 

Hastalıktan kurtulan, iyileşen.



Oray,  < T. ora-y (is.)  Tepe saçının yuvarlak bir 

şekil alarak çıktığı yer.



Organ ,  < Fr. organe (is.) Vücut âzası, organ.

Organizm,   < Fr. organisme (is.)  Organizma, canlı 

vücut, canlı varlık.



Organikalıq,  < Fr. organika+lıq (sf.)  Bitki, hayvan 

veya insanların vücutlarından çıkan veya 

onların kalıntısından meydana gelen (şey). 

    


Ö

Ökpe,    Akciğer organı. *Ökpesi 

isin-: Nefesi kesilmek, nefes alamamak, 

tıkanmak. 



Ötlew, < T. öt+le-w (is.) Bir iç hastalığının adı.

Ötlewdey,    “Ötlew” 

hastalığı gibi. (bk. Ötlew)

    

P

Palata,  < R. palata   (is.)  Hastanelerde hastaların 

yattığı oda, bölme. 



Pediatr, < Fr.  pédiatr (is.) Çocuk doktoru.

Pediatriya, < Fr.  pédiatrie (is.) Çocuk hastalıklarıyla 

ilgili tıp dalı, pediatri.



Pediatriyalıq, < Fr.  pédiatrie+lıq  (sf.)  Pediatri ile 

ilgili, pediatrik.



Pentsillin, < Fr. pénicilline (is.) Penisilin.

Pes, < Far. pest ? (is.) Kötü hastalık, ağır hastalık.

Pestey, < Far. pest+dey (sf.) Kötü (ağır) hastalık gibi.

Pısqırıq, < T. pıs+qır-ıq Yansıma söz (is.) Nefes almayı 

zorlaştırıp hırıldatan bir hastalık; hasta.



Piramidon,   < İng. pyramidon (is.) Tadı acı, suda 

eriyen, ağrıyı ve ateşi alan bir ilâç tableti.



Psixoterapiya,  <  Fr. psycothérapie (is.)  Psikolojik 

tedavi usulü, psikoterapi.



Plastır, < İng. plaster (is.) Yara bandı, flaster. 

Poliklinika,  < Fr. polyclinique (is.)  Poliklinik, hasta 

tedavi yeri.



Porxan, < Hint. ? Burkan (is.) din. Fal açan, oynayıp 

zikrederek hastalığı tedavi eden adam, 

falcı; büyücü.

Porxanday, < Hint. ? porxan +day (sf.) “Porxan” gibi, 

“porxan”a benzer. (bk. Porxan)



Protez,  < Fr.  prothèse (is.)  Eksik organın yerine 

takılan yapay organ, protez.



Psixopatalogiya,  < Fr. psychopathologie

 

(is.) 



Psikolojik hastalıklarla ilgili bilim dalı, 

psikopatoloji.



Putevka, < R. putevka   (is.)  Dinlenme evi ve 

sanatoryumda dinlenme ve tedavi için 

verilen belge. 


Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri

11

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012

    


Yüklə 172,12 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin