İslam Devletinin İlk Kuruluş ve Kurumsallaşma Süreci Mehmet ŞİMŞİR ÖZ



Yüklə 410,26 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/15
tarix11.12.2022
ölçüsü410,26 Kb.
#73890
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15
slam Devletinin lk Kurulu ve Kurumsalla ma S reci[#924934]-1725020


§§§§§§§§
da bulunduğu bir gün bir haberci gönderirken O, Hz. 
Ömer’e “Sen bu habercinin eline mallar ve hediyeler verdin, birileri çıkıp onun yerine geçer ve habercinin 
kendisi olduğunu iddia ederse nereden bilecekler. Sen ona kayıtları da içine alan bir defter ve eline bir 
Dîvân ver. Dîvânında verdiğin malların kayıtları bulunsun. Habercinden vardığın zaman Dîvân isterler ki 
bununla kendilerine gelen habercinin senin habercin olduğunu anlarlar” demiş, Hz. Ömer de onun 
önerdiği şekliyle Dîvân tesis etmiştir (Cehşiyârî, 1980: 17; Mâverdî, 1994: 374). 
Bu rivayet iyi tahlil edildiğinde Fîrûzân ya da Hürmüzân’ın tavsiyesinin önceki dönem İslam Devleti 
için yeni bir uygulama olmadığı görülecektir. Zira Hz. Peygamber döneminden itibaren ordu ile ilgili 
bilgiler zaten kayıt altına alınmaktaydı. İbn Abbas’tan gelen rivayette “Rasulullah (s)’i hutbe okurken 
işittim, şöyle buyuruyordu: ‘Hiçbir erkek yanında mahremi bulunmadıkça bir kadınla yalnız kalmasın. 
Kadın da yanında mahremi olmadıkça yolculuk yapmasın.’ Bir adam ayağa kalkarak şöyle dedi: ‘Ey Allah’ın 
Resulü! Benim zevcem hacca gitti, ben ise şu şu gazaya yazılmıştım.’ Allah Resulü şöyle buyurdu: ‘Git ve 
‡‡‡‡‡‡‡‡
İbn Haldun, bu şahsı Halid b. Velid olarak vermektedir. Bkz.; İbn Haldun, 1988: I/637.
§§§§§§§§
İbn Haldun ve Mâverdî, bu şahsın isminin Hürmüzân olduğunu söylemektedirler. Bkz.; İbn Haldun, 1988: I/637; Mâverdî, 
1994: 374.


İslam Devletinin İlk Kuruluş ve Kurumsallaşma Süreci 
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 

38 / 2017 
283 
eşinle birlikte hacc et!’ denilmektedir (Müslim, Hacc, 74).
*********
Farklı kişilere has benzer olaylarla ilgili bir 
rivayet de İbn Ömer’den nakledilmektedir (Tirmizî, Cihâd, 31). Bu rivayetler bize gösteriyor ki daha o 
dönemlerde orduya asker yazım işlemiyle alakalı bir Dîvân işleyişi zaten oluşturulmuştur. Fîrûzân’ın teklifi, 
muhtemelen genişleyen ve sayısı artan bir ordu için daha kullanışlı bir metodun aktarılmasıyla ilgilidir. 
Dolayısıyla bu uygulama daha öncesinde olmayan yeni bir Dîvân tesisi değildir. Ancak şunu belirtelim ki 
Hz. Peygamber dönemindeki uygulama da elbette oturmuş bir Dîvân uygulaması değildir. Kettânî’nin 
Hıtât sahibi Makrîzî’den aktardığı
†††††††††
gibi o günlerde asker ile alakalı bilgileri kayıt altına almaktan 
ibarettir. 
Bu rivayetin aktarılan ikinci versiyonu ise tetkike muhtaçtır. Bu anlatımda, gönderilen bir elçiden 
bahsedilmektedir. Elçinin yolda kötü bir harekete maruz kalabileceği, yerine başka bir kimsenin 
geçebileceği ya da gittiği yerde tanınması hususunda risklerin bulunduğu söylenmektedir. Bu tür risklerden 
kurtulmak için bir Dîvân tesis edilmesi gerektiği ve kurulan bu Dîvân defterinin de elçinin yanında 
götürülmesi teklif edilmektedir. Oysa bu teklif, Dîvân işleyişine tamamen aykırıdır. Çünkü Dîvân, devlet 
kurumsal yapısının birimi olup merkez ya da merkeze bağlı eyaletlerde, özel mekânlarda ve resmi görevliler 
eliyle yürütülen bir işleve sahiptir. Bahsedilen bu teklif, elçilerin ve gönderilen resmi evrakların tanınması 
için belgelerin mühürlenmesi şeklinde algılanabilir. Ama o zamanda daha önce ifade ettiğimiz, Hz. 
Peygamber döneminde bu riskleri ortadan kaldıran mektuplar, iktâ belgeleri, ahitnameler vb. resmi 
evrakların mühürlenmesi işlemine zaten geçilmiş olduğu, hatta ilk kurulan Dîvân’ın da bundan dolayı 
Resâil Dîvânı olduğu hatırlanmalıdır.
Sonuç 
Toplumlar, temel ihtiyaçlarını karşılamak, güvenliklerini temin etmek, maddî ve manevî hayatlarında 
ilerlemek için sosyal alanlardan iktisadî alanlara, askerî alanlardan eğitim ve kültür alanlarına varıncaya dek 
çok çeşitli organizasyonlar vücuda getirmek zorundadır. Bu organizasyonların arasında koordinasyonu 
sağlamak ve hepsini sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için de en tepede bulunacak siyasî bir organizasyona 
sahip olmalıdır. Bu nedenle en eski toplumlardan en modern toplumlara kadar her birisinin bu 
organizasyonu hayata geçirmek için çaba sarf ettikleri görülmüştür. Siyasî organizasyonlar da en kısa 
sürede, geniş salahiyetlere sahip hükmî bir şahsiyet olan “Devlet” hüviyetine kavuşmayı hedeflemişlerdir. 
Ancak her toplum, siyasî organizasyonunu “Devlet” hüviyetine ulaştıramamıştır. Zira “Devlet” için, birçok 
şart gerekmiştir. 
Hz. Peygamber’in tebliğine başladığı dönemlere kadar Hicaz bölgesinde yaşayan Arap toplumu, başta 
siyasî organizasyonları olmak üzere yaşamlarıyla ilgili birçok alanda çeşitli teşekkülleri hayata geçirmiş 
olsalar da bir devletten yoksun durumdaydılar. Hz. Peygamber, risalet görevinin yanı sıra toplum liderliği 
vasfı gereği idarî alanlarda da çeşitli reformlar ve idarî düzen için gerekli şartları hayata geçirmeye gayret 
gösterse de hayatının Mekke döneminde ciddi karşı çıkışlar nedeniyle hedeflerine ulaşamamıştır. Ancak 
hicretinden sonra Medine döneminde bu alan ile ilgili çalışmalarına hız vermiş, çok kısa bir sürede, yeni 
temellerini attığı toplumu önce siyasî bir organizasyona, hemen akabinde de başta yazılı anayasal düzen 
olmak üzere kayıtların tutulduğu, kurumlarının teşekkül etmeye başladığı, özel mekânları ve görevlileri olan 
bir devlet yapısına kavuşturmuştur. Kurduğu “Medine Şehir Devleti”ni, bir devlet için şart görülen hemen 
hemen her alanda icraatlarda bulunarak içte ve dışta kabul gören, sınırları tüm Arap yarımadasına ulaşmış 
ilk “İslam Devleti” haline getirmiştir. Bu konu üzerinde araştırma yapan ve hükümler ifade eden 
Müslüman ve Batılı araştırmacılar, ilk “İslam Devleti”ni Hz. Peygamber’in teşekkül ettirdiği hususunda 
hem fikir olmuşlardır. Bu durum, o günlerin devlet yapılanmalarının kurumsal işleyişini ifade eden “Dîvân 
Teşkilatı”nı da Hz. Peygamber’in hayata geçirmiş olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. O’nu ve 
dönemindeki gelişmeleri anlatan tüm rivayetler dikkatli bir şekilde incelendiğinde gerçeğin bu yönde 
olduğu görülmektedir.
*********
Rivayet Buhârî’de “Ben şu şu gazveye yazıldım, eşim de hacca gidiyor…” şeklinde geçmektedir. Bkz.; Buhârî, Cihâd, 181, 
Nikâh, 111.
†††††††††
Kettânî, Makrîzî’den şu cümleyi aktarmaktadır: “İslam’ın ilk zamanlarında dîvânlarının yazılması, yazılan şeylerin birbirine 
eklenen sayfalar yapılması şeklinde idi.” Bkz. Kettânî, 1990: I/294.


Mehmet Şimşir 
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 

38 / 2017 
284 
Hz. Peygamber döneminde, devlet idarî mekanizması içerisinde, iktisadî alanlardan uluslar arası 
diplomasiye, askerî alanlardan bürokratik yapılanmaya, yargısal alanlardan eğitim ve kültür hayatına 
varıncaya kadar her alanla ilgili kısmen kayıtlı ve düzenli bir işleyişin varlığı ortadadır. “Dîvân Teşkilatı”nın 
ne olduğu ve nasıl yürütüldüğü hakkında ön bilgi sahibi olan herkes, eldeki rivayetler muvacehesinde Hz. 
Peygamber döneminden itibaren bu yapılanmanın varlığını kabul edecektir. Elbette bu durum, “Dîvân 
Teşkilatı”nın tam ve mükemmel bir işleyiş halinde olduğu anlamına gelmemektedir. İmkânlar ölçüsünde ve 
başlangıç nüveleri şeklindedir. Rivayetler ve yaşanan gelişmeler, büyük ölçüde tam ve mükemmel bir 
işleyişe göre değerlendirildiğinden “Dîvân Teşkilatı”yla alakalı tüm gelişmelerin Hz. Ömer döneminde 
olduğu gibi hatalı bir hüküm ortaya çıkmıştır.

Yüklə 410,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin