MAINLINES'deki makaleye döndüm. Yazarıyla
yaptığım
görüşmeyi
gayet
net
olarak
anımsıyordum; çok yetenekli ve iyi niyetli genç
bir kadındı. Makaleyi yayınlamadan önce,
onayım için bana vermişti. Bu kadar gururumu
okşayıcı bir yazı yazdığı için ona minnet
duymuş ve derhal onaylamıştım. Bir kez daha
sorumluluk benimdi. Yazı şöyle başlıyordu:
‘Masaların
ardındaki
yüzlere
bakınca,
Ekonomik
ve
Bölgesel
Planlama’nın,
MAIN’deki, en yeni kurulan ve hızlı büyüyen
bölümlerden biri olduğunu söylemek zor
değil...
Ekonomi grubunun kurulmasında her ne
kadar birçok kişinin etkisi olduysa da, bunun
gerçekleşmesi, temelde bir kişinin, şu anda
grubun başı olan John Perkins’in, çabaları
sayesinde olmuştur.
Ocak 1971’de yük tahmin şefinin yardımcısı
olarak işe alınan John, o zamanlar MAIN’de
çalışan az sayıda ekonomistten biri idi. İlk
görevi olarak, bir elektrik ihtiyaç çalışması
yapmak üzere, 11 kişilik bir ekibin parçası
olarak Endonezya’ya gönderilmişti.’
Makale, iş geçmişimin kısa bir özetini verip,
nasıl “Ekvador’da üç sene geçirdiğimi” anlatıyor
ve şöyle devam ediyordu:
‘John Perkins’in, o zamanlar Ekvador’un
Paute şehrinde MAIN’in bir hidroelektrik
projesinde çalışmakta olan Einar Greve
(sonradan MAIN’den ayrılıp Tucson Gaz ve
Elektrik Şirketi’nin başına geçen eski bir
çalışanımız) ile tanışması bu döneme rastlar.
İkisi arasında gelişen dostluk ve devam eden
haberleşme sonucu John’a MAIN’de bir iş
teklif edildi.
Yaklaşık bir sene sonra John, yük tahmin şefi
oldu ve müşteriler ve Dünya Bankası gibi
kuruluşlardan gelen taleplerin artmasıyla,
MAIN’de daha fazla ekonomiste gereksinim
olduğunu fark etti.’
Her iki belgedeki ifadelerin hiçbirisi açıkça
yalan değildi. Her ikisinin de arkasındaki bilgiler
dosyamdaki kayıtlarda vardı. Ama gerçeğin
çarpıtılıp yumuşatılmış bir şeklini sunuyorlardı.
Ve resmi belgelere tapan bir kültürde, yaptıkları
çok daha kötüydü. Açık yalanlar çürütülebilir.
Hâlbuki açık aldatmacalara değil de gerçek
kırıntılarına dayanan ve diğer kuruluşların,
uluslararası bankaların ve hükümetlerin güvenini
kazanmış bir kuruluşun ürünü olan bu ikisi gibi
belgeleri çürütmek imkânsızdır.
Bu
durum,
özgeçmişim
için
özellikle
geçerliydi; çünkü o, makale gibi, bir dergide
çıkan bir söyleşi değil, resmi bir belgeydi.
Özgeçmişin altında ve o özgeçmişin parçası
olacağı her teklif dosyasının ve raporun
kapağında
görünen
MAIN
ambleminin
uluslararası iş dünyasında hatırı sayılır bir
ağırlığı vardı. Bu, en az doktorların ve
avukatların
ofislerinde
asılı
duran,
diplomalardakiler
kadar
güven
veren
bir
mühürdü.
Bu belgeler beni yerkürenin her tarafına
yolculuk eden ve dünyayı daha uygar ve zengin
bir yer yapacak çeşitli çalışmalar yürüten çok
başarılı bir ekonomist ve saygın bir danışmanlık
firmasında
bir
bölüm
müdürü
olarak
resmediyordu. Aldatmaca söylenilende değil,
söylenilmeyendeydi. Eğer dışarıdan biri olarak
öznel bir şekilde bakacak olsaydım, atlananların
birçok soruyu da beraberinde getirdiğini kabul
etmek zorunda kalırdım.
Örneğin, NSA tarafından işe alınmam veya
Einar Greve’nin ordu ile bağlantısı ve NSA
bağlantı
göreviyle
ilgili
hiçbir
şey
söylenmemişti. Tabii ki, şişirilmiş ekonomik
tahminlerde bulunmam için inanılmaz derecede
baskı altında olduğum ya da işimin aslında
Endonezya ve Panama gibi ülkelerin hiçbir
zaman ödeyemeyecekleri büyüklükte borçlar
ayarlamak olduğu hakkında da bir şey yoktu.
Selefim
Howard
Parker’in
dürüstlüğüne
herhangi bir övgü olmadığı gibi, benim yük
tahmin şefi olma nedenimin, Howard gibi doğru
olduğuna inandıklarımı söyleyip kovulmak
yerine, patronlarımın istediği yanlı sonuçları
vermeye razı gelişim olduğundan da söz
edilmemişti. Ama en şaşırtıcı olanı, müşteri
listemin altındaki o son madde idi: ABD Hazine
Bakanlığı, Suudi Arabistan Krallığı.
İnsanların o satırı nasıl yorumlayacaklarını
merak ediyordum. ABD Hazine Bakanlığı ile
Suudi Arabistan arasındaki ilişkinin ne olduğunu
pekâlâ sorabilirlerdi. Bazıları bunu belki de bir
yazım hatası zannedecekti; yanlışlıkla beraber
basılmış iki ayrı satır. Ama okuyanların çoğu,
gerçeği, yani bu lafın çok belli bir nedenden
ötürü oraya konulmuş olduğunu, asla tahmin
edemeyecekti. O laf, içinde çalıştığım ortamın
duayenlerinin, dünya tarihini değiştirmesine
rağmen gazetelere hiç yansımayan yüzyılın
anlaşmasını yaratan ekibin bir parçası olduğumu
anlamaları için oradaydı. Amerika’ya sürekli
petrol
sağlanmasını
garantileyen,
Suud
Hanedanı’nın
hükümranlığını
koruyan
ve
Usame
bin
Ladin’e
finansal
destek
sağlanmasıyla Uganda’nın İdi Amin’i gibi
uluslararası suçluların korunmasına yardım eden
bir anlaşmanın yaratılmasında katkım olmuştu.
Özgeçmişimdeki o tek satır, konuyu bilenler
içindi.
MAIN’in
başekonomistinin,
söylediklerini yapabilecek biri olduğunu ifade
ediyordu.
Dostları ilə paylaş: |