ulusallık ve vatandaşlığı eş zamanlı ve paralel olarak yaşamaktadır. Bunun ötesinde, milliyetçilik
yönetimin otoritesini meşrulaştırır. Millî-devlette siyasî hâkimiyet bizzat halkta ya da millettedir.
Sonuç olarak, milliyetçilik halka dayalı öz yönetim ve ‘millî çıkar a uygun olarak halk adına ve halk
tarafından yönetim fikirlerini sembolize eder. Bu açıdan milliyetçiler dünyada yeni yeni bağımsız
devletlerin doğmasının doğal ve karşı konulamaz olduğuna, zirâ başka herhangi bir sosyal grubun
başka bir anlamlı siyasî topluluk oluşturamayacağına inanırlar. Kısaca, uygulanabilir ve varlığını
sürdürebilir yegâne siyasî birim, ancak millî-devlettir.
Tüm bu algılayışlara rağmen, milliyetçiliğin dâima kendini millî-devlet ve kendi kendini yö
netim fikriyle özdeşleştirdiğini söylemek yanıltıcıdır. Zirâ bazı milletler, örneğin, tam bağımsızlığı
ve devlet olmayı sona erdiren bazı siyasî özerklik önlemleriyle yetinebilmektedir. Sözünü ettiğimiz
bu duruma İngiltere’de Galler milliyetçiliğinde, Fransa’da ise Breton ve Bask milliyetçiliklerinde
rastlanabilir. Böylece ortaya çıkmaktadır ki, milliyetçilik her zaman ayrılıkçılık (
separatism
), daha
büyük bir siyasî oluşumdan ayrışmak suretiyle bağımsız devlet kurmak yoluyla değil, zaman zaman
güç aktarımı (
devolution
) ya da federalizm olarak da tezahür edebilir. Ancak bu oluşumların milli
yetçi talepleri ne ölçüde tatmin edebileceği tartışmalı bir konudur. İspanyanın Bask bölgesini daha
geniş yetkilerle donatma fiili, ETA’nın terörist eylemlerinden dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Benzer bir biçimde, 1 9 9 9 ’da İngiltere’de İskoç Parlamentosunun kurulması, SN P ’nin Avrupa Bir
liği içerisinde bağımsız bir İskoçya kurma kampanyasını sona erdirmeyi başaramamıştır.
Dostları ilə paylaş: