Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları


-Enerji Şirketim, Enron ve Bush



Yüklə 1,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə50/78
tarix02.01.2022
ölçüsü1,73 Mb.
#44723
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   78
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları - John Perkins ( PDFDrive.com )

28-Enerji Şirketim, Enron ve Bush

Torrijos  öldüğü  zaman,  Paula’yı  görmeyeli

aylar

olmuştu.



Aralarında

MAIN’deyken

tanıştığım  ve  babası  Bechtel’in  başmimarı  olan

genç  çevre  planlamacısı Winifred Grant’ın  da

olduğu  başka  kadınlarla  çıkıyordum. Paula da

Kolombiyalı bir gazeteci ile beraberdi. Romantik

ilişkimizi bitirmeye ama arkadaş olarak kalmaya

karar vermiştik.

Uzman  tanıklık  işindeki  durumum,  özellikle

de  Seabrook  Nükleer  Santrali’ni  savunmayışıma

paralel  olarak,  çok  iyi  değildi.  Zaman  zaman,

para  için  yine  kendimi  satıp,  eski  rolüme

bürünmüşüm  gibi  geliyordu.

Winifred


bu

dönemde  bana  çok  yardımcı  oldu.  Sıkı  bir

çevreci  olmasına  rağmen,  artan  miktarlarda

elektrik  üretme  ihtiyacının  pratik  nedenlerinin

farkındaydı.  San Francisco’daki  East Bay’ın

Berkeley bölgesinde  büyümüş  ve  Kaliforniya

Üniversitesi

Berkeley


kampüsünden  mezun

olmuştu. Hayat hakkındaki görüşleri Ann ve katı

kuralcı  aileminkilerle  çelişen  serbest  düşünceli



biriydi.

İlişkimiz gelişti. Winifred, MAIN’den izin aldı

ve  birlikte  benim  teknemle  Atlantik  sahilinden

aşağı,  Florida’ya  doğru  yelken  açtık.  Acelemiz

yoktu, sık sık değişik limanlarda tekneyi bırakıp,

uzman


tanık

olarak


ifade

vermek


için

uçuyordum.  Sonunda  Florida’da West Palm

Beach’e gelip bir daire kiraladık. Evlendik ve 17

Mayıs  1982’de  kızımız Jessica doğdu.  Otuz  altı

yaşımdaydım  ve  eğitim  aldığımız  doğal  doğum

sınıfındaki diğer erkeklerden oldukça yaşlıydım.

Seabrook  işinin  bir  bölümü  de,

New


Hampshire

Kamu


Hizmet

Komisyonu’nu

nükleer  santrallerin  eyalette  elektrik  üretimi  için

en  iyi  ve  en  ekonomik  seçim  olduğuna  ikna

etmek  idi.  Ne  var  ki  konuyu  inceledikçe  kendi

savlarımın  geçerliliği  hakkındaki  şüphelerim  de

artmaya başladı. Konu hakkındaki yayınlar, yeni

araştırmalar  yapıldıkça  durmadan  değişiyor  ve

ortaya çıkan kanıtlar da giderek birçok alternatif

enerji  kaynağının  nükleer  güçten  teknik  olarak

daha  üstün  ve  daha  ekonomik  olduğunu



gösteriyordu.

Nükleer  gücün  emniyetli  olduğu  hakkındaki

eski  teori  de  artık  geçerliliğini  yitirmeye

başlamıştı.

Yedekleme

sistemlerinin

güvenilirliği,  operatörlerin  eğitimi,  insanların

hata  yapma  eğilimleri,  cihazların  yorulması  ve

nükleer

atıkların

ortadan

kaldırılmaları

konusundaki  yetersizlik  hakkında  ortaya  ciddi

sorular  atılıyordu.  Şahsen,  bir  mahkemede  ve

yemin altında almam beklenen - almam için para

ödenen - tavırla ilgili olarak rahatsızlık duymaya

başladım.

Aynı


zamanda,

yeni


çıkan

teknolojilerin  bazılarının  gerçekten  de  çevreye

yardımcı  olacak  elektrik  üretim  yöntemleri

sunduklarına  da  ikna  olmaya  başlamıştım.  Bu,

özellikle, daha önceden çöp olarak nitelendirilen

maddelerden elektrik üretimi alanında doğruydu.

Bir  gün, New  Hampshire kamu  hizmeti

şirketindeki  patronlarıma,  artık  onlar  lehine

tanıklık yapamayacağını bildirdim. Çok kazançlı

bu  mesleği  bırakmaya  ve  yeni  teknolojilerin

bazılarını  tasarım  masasından  alıp,  teorileri



pratiğe  dönüştürecek  bir  şirket  kurmaya  karar

vermiştim.  Bu  girişimdeki  belirsizliklere  ve

hayatında  ilk  defa  bir  aile  kuruyor  olmasına

rağmen, Winifred bana yüzde yüz destek oldu.

1982’de, Jessica’nın  doğumundan  birkaç  ay

sonra  Bağımsız  Güç  Sistemleri (IPS) şirketini

kurdum.  Şirketin  misyonu,  çevreye  yararlı

elektrik  santralleri  geliştirmek  ve  diğer  firmalara

da  aynı  şekilde  davranmaları  yönünde  model

oluşturmaktı.

Riski

yüksek


bir

işti


ve

rakiplerimizin çoğu sonunda iflas ettiler. Ancak,

“rastlantılar”  imdadımıza  yetişti.  Gerçekten  de,

çoğu  zaman  birilerinin  yardım  için  devreye

girdiğine,  eski  hizmetlerim  ve  devam  eden

suskunluğumdan

dolayı

ödüllendirildiğime

emindim.

Bruno  Zambotti,  Amerikalararası  Kalkınma

Bankası’nda

(Inter-American

Development

Bank)  üst  düzey  bir  pozisyonda  işe  girmişti.

IPS’nin  yönetim  kurulunda  da  yer  alıp,  yeni

şirketin  finansmanında  yardımcı  olmayı  kabul

etti. Bankers  Trust, ESI  Energy,  Prudential


Insurance Company, Chadboume ve Parke (eski

ABD  senatörü,  başkan  adayı  ve  İçişleri  Bakanı

Ed  Muskie’nin  de  ortağı  olduğu  büyük  bir Wall

Street  avukatlık  firması)  ve Riley  Stoker Şirketi

(Ashland

petrol

şirketinin

sahibi

olduğu,


karmaşık  ve  gelişmiş  elektrik  santrali  boylerleri

tasarlayan ve imal eden bir mühendislik firması)

bize destek verdi. Hatta IPS’yi bir vergiden muaf

tutarak,  rakiplerine  karşı  belirgin  bir  üstünlük

sağlamasına  neden  olan  Temsilciler  Meclisi’nin

bile desteğini aldık.

IPS ve Bechtel 1986’da  (aynı  anda  ama

birbirlerinden  bağımsız  olarak)  asit  yağmuruna

neden  olmadan  atık  kömür yakmak için  çok

gelişmiş  ve  modern  teknolojiler  kullanan

santrallerin  yapımına  başladılar.  80’lerin  sonuna

doğru  bu iki  santral,  üretim şirketlerinin uzun

zamandır  iddia ettiklerinin  aksine,  birçok  atık

maddenin  elektriğe  dönüştürülebileceğini  ve

kömürün  asit  yağmuruna  neden

olmadan


yakılabileceğini

kesin


olarak

ispatlayarak,

elektrik üretim sektöründe  bir  çığır açmışlar  ve

yeni  hava  kirliliği  yasaları

çıkartılmasına



[74]

yardımcı olmuşlardı. Bizim santralimiz  aynı

zamanda,  böyle  yeni  ve gelişmiş  teknolojilerin,

küçük ve bağımsız bir şirket tarafından da, Wall

Street  ve  diğer  bilinen  yollar  vasıtasıyla,  finanse

edilebileceğini  ortaya  koymuştu.

Ek  bir

yarar  olarak, IPS santrali  atık  ısıyı,  soğutma

havuzları  veya  soğutma  bacaları  yerine,  bir

buçuk


hektarlık

bir


hidrofonik

seraya


gönderiyordu.

IPS


başkam

olarak


konumum,

enerji


sektörünün  derinlerine  erişme  olanağı  vermişti.

Bu  işin  içindeki  en  etkili  insanlarla  çalıştım:

Avukatlar,  lobiciler,  yatırım  bankacıları  ve

büyük  şirketlerin  üst  düzey  yöneticileri.  Aynı

zamanda,  Bechtel’de  30  yıldan  fazla  bir  süre

çalışmış,  başmimar  konumuna  yükselmiş  ve

şimdi  de,  1970’lerin  başındaki  Suudi  Arabistan

Para Aklama Tezgâhı sırasında yapmış olduğum

işlerin  doğrudan  bir  sonucu  olarak,  Suudi

Arabistan’da  bir  şehrin  kurulmasından  sorumlu

bir  kayınpederim  olma  avantajına  da  sahiptim.

Winifred,  Bechtel’in  San  Francisco  merkezinin




yanında  büyümüştü  ve  şirket  ailesinin  de  bir

üyesiydi;  Berkeley’den  mezun  olduktan  sonraki

ilk işi de Bechtel'de olmuştu.

Enerji  sektörü  büyük  çapta  bir  yeniden

yapılanma

yaşıyordu.

Büyük

mühendislik



firmaları,  o  ana  kadar  yerel  tekel  olmalarının

avantajlarını  kullanan  üretim  firmalarını  ele

geçirmek (ya da  en  azından  onlarla  rekabete

girmek)


için

birbiriyle

yarışıyordu.  Günün

anahtar  kelimesi  ‘serbestleştirme’  idi  ve  kurallar

akşamdan

sabaha


değişiyordu.

Ortalık


mahkemelerin

ve


parlamentonun

aklını


karıştıran bir  ortamdan  yararlanmak  isteyen

hırslı  insanlar için  fırsatlarla  doluydu.  Sektörün

duayenleri  buna  ‘Enerjinin  Vahşi  Batısı’  çağı

adını verdiler.

Bu  süreçten  zarar  görenlerden  biri  de MAIN

oldu.  Bruno’nun  öngördüğü  gibi  Mac  Hall,

gerçeklikle  bağını  kaybetmişti  ve  bunu  ona

söylemeye  kimse  cesaret  edemiyordu.  Paul

Priddy  hiçbir  zaman  kontrolü  eline  geçiremedi

ve MAIN yönetimi sadece sektörü kasıp kavuran




değişikliklerden  yararlanmayı  başaramamakla

kalmadı,  bir  dizi  de  ölümcül  hata  yaptı.

Bruno’nun yaptığı rekor kârlardan sadece birkaç

yıl sonra  ET  rolünü bırakan MAIN finansal

darboğaza  girdi.  Ortaklar,  MAIN’i  kartlarını

doğru  oynamış  olan  büyük  mühendislik  ve

inşaat şirketlerinden birine sattı.

Ben 1980 senesinde beher hissemi neredeyse

30 dolardan satmışken, diğer ortaklar yaklaşık 4

yıl  sonra  bunun  yarısından  azına  razı  olmak

zorunda  kaldı.  Böylece  yüz  yıllık  gururlu  bir

hizmet  süreci  utanç  içinde  sonuçlanmış  oldu.

Şirketin  bu  hale  düşmesinden  üzüntü  duymakla

birlikte,  o  zaman  vermiş  olduğum  ayrılma

kararımın  doğruluğu  da  ortaya  çıkmıştı.  MAIN

adı  yeni  sahiplerince  bir  süre  daha  kullanıldı,

sonra  o  da  bırakıldı. Tüm  dünya  ülkelerinde  bir

zamanlar  o  kadar  ağırlığı  olan  şirket  logosu  da

unutuldu gitti.

MAIN  enerji  sektöründeki  değişen  atmosfere

yeterince  ayak  uyduramayan  şirketlere  bir

örnekti.  Yelpazenin  öbür  ucunda  ise  biz



içeridekilerin büyüleyici bulduğu bir firma vardı:

Enron.  Sektördeki  en  hızlı  büyüyen  firmalardan

biri  olan  ve  birdenbire  ortaya  çıkan  Enron,

hemen


devasa

anlaşmalara

imza

atmaya


başlamıştı.

İş


toplantılarının

çoğunda,


katılımcılar  sandalyelerine  yerleşip,  kendilerine

birer


bardak

kahve


koyup,

evraklarını

düzenlerken

birkaç


dakikalığına

sohbet


ederlerdi.  O  günlerde  bu  sohbet  konusu

genellikle  Enron  üzerinde  odaklanıyordu.  Firma

dışındaki hiç kimse Enron’un bu mucizeleri nasıl

gerçekleştirebildiğini

anlayamıyordu.

İçeridekiler

ise

sadece


bizlere

gülüp


sessizliklerini  koruyorlardı.  Bazen  ısrar  edilince,

yönetimde

yeni

yaklaşımlardan,



‘yaratıcı

finans’dan  ve  dünya  başkentlerindeki  güç

odaklarını  iyi  tanıyan  yöneticilerle  çalışma

konusundaki becerilerinden bahsediyorlardı.

Bütün bunlar bana, eski ET tekniklerinin yeni

bir  şekli  gibi  geliyordu.  Küresel  imparatorluk

hızla ilerliyordu.

Petrol  ve  uluslararası  ortamla  ilgilenenlerimiz




[75]

[76]


için  ise  sık  konuşulan  bir  konu  daha  vardı:

Başkan  yardımcısının  oğlu  George  W.  Bush.

Bush’un  ilk  enerji  şirketi  Arbusto

sonunda


1984’te  Spectrum  7  ile  birleşerek  kurtarılan

başarısız  bir  şirketti.  Ardından,  Spectrum  7

kendini  iflasın  eşiğinde  buldu  ve  1986’da

Harken  Enerji  şirketi  tarafından  satın  alındı;  G.

W. Bush, yıllık  120  bin  dolar  maaşla,  yönetim

kurulu üyesi ve danışman olarak kaldı.

Hepimiz,  ABD  başkan  yardımcısı  olan  bir

babanın  bu  görevlendirme  kararında  etkili

olduğunu  varsaydık;  genç  Bush’un  bir  petrol

yöneticisi  olarak  başarı  sicili  böyle  bir  görevi

kesinlikle  hak  etmiyordu.  Harken’in,  bu  fırsatı,

tarihinde ilk defa uluslararası ortama açılmak ve

Ortadoğu’da  aktif  olarak  petrol  yatırımları

aramak  için  kullanması  da  rastlantı  olamazdı.




Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.azkurs.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin