Katolik piskoposları 1968 yılında “yoksullar için öncelikli tercih”i deklare etti. Din adamları sınıfının
dinî sorumlulukları dar bir şekilde dinî olanın ötesine genişleyecek ve sıradan insanın sosyal ve siyasî
mücadelesini içerecek bir biçimde görülmeye başlandı. Papa II. Jean Paul ve Vatikan’ın kınamasına
rağmen Lâtin Amerikanın pek çok bölgesindeki radikal papazlar, yoksulluğa ve siyasî baskıya karşı
kampanya yürüttüler ve bazen sosyalist devrimci hareketleri bile desteklediler. Aynı şekilde Kuzey
Afrika’nın, O rta Doğunun ve Asya’nın, çoğunluğu Müslüman olan ülkelerindeki sosyalist hareket
ler, dinden ilham almışlardır. İslâm, sosyal adâlet, yardımseverlik ve işbirliği ilkelerini öğütlemesi ve
özellikle tefeciliği veya vurgunculuğu yasaklaması anlamında sosyalizmle bağlantılıdır.
Bununla birlikte ahlâkî ve dinî ilkelerin lehinde bilimsel tahlilin bir kenara bırakmasıyla sos
yal demokrasi, sosyalizmin teorik temelini zayıflattı. Sosyal demokrasi, esas itibariyle, toplumdaki
zenginliğin âdil veya hakça dağıtımı mefhumuyla ilişkilendirilmiştir. Bu, sosyal demokrasinin çok
ça vurgulanan ilkesinde, daha fazla eşitliğe bağlılığa işaret eden sosyal adâlette, ve [başkalarına]
ihtimam gösterme ve merhamet etme gibi değerlerde karşımıza çıkar. Sosyal demokrasi, sonuç
itibariyle, eşitliğin genişletilmesine ve zenginliğin kolektif sahipliğinin genişletilmesine dönük sos
yal kanat bir bağlılıktan liberalizmin veya muhafazakârlığın belirli şekillerinden ayırt edilemeyecek
olan piyasa verimliliği ve bireysel özgüven ihtiyacını kabul eden sağ kanat bir sosyal demokrat an
layışına kadar giden geniş bir tayfta büyük bir alanı içine alır hâle geldi. Yine de sosyal demokrasiye,
genellikle bizzat kapitalizmin yeniden incelemesini ve sosyalizm amacının yeniden tanımlanması
nı da içeren teorik bir temel kazandırmaya dönük çabalar olmuştur.
Dostları ilə paylaş: