Barnabas İncili
145
“Merhametiyle bizi yaratan, bize Doğru Elçi'nin diniyle kulların
insanlar mertebesi veren Kadir ve Rahim Rab Allah, tüm
nimetlerin için sana şükreder olsun. Günahlarımıza
hayıflanarak, namaz kılıp zekât vererek, oruç tutup Kelimen
üzerinde çalışarak, iradeni bilmeyenlere öğreterek, Sen'in sevgin
için dünyanın sıkıntılarını çekerek ve Sana kulluk için ölüm
üzerine hayatımızdan geçerek seve seve yalnızca Sana ibadet
ederiz. Sen ey Rab, seçtiklerini koruduğun gibi, Kendi benliğin
aşkına ve bizi kendisi için yarattığın Elçin aşkına ve tüm kutsal
kulların ve peygamberlerin aşkına bizi şeytan'dan, nefisten ve
dünyadan koru!” Havariler karşılık verdiler, “Âmin, Âmin Rab,
Âmin ey merhametli Allah'ımız.”
Barnabas İncili
146
36. İnsanın Yaratılışı.
Cuma günü gelince, sabah erkenden namazdan sonra İsa
havarilerini topladı ve onlara dedi, “Oturalım; çünkü işte bu
günde Allah insanı yeryüzünün çamurundan yarattı; ben de
inşallah, insanın nasıl bir şey olduğunu size anlatacağım.”
Herkes oturunca yeniden dedi,
“Allah'ımız, yaratıklarına iyiliğini, merhametini ve hoşgörülüğü
ve adaletiyle birlikte kudretini de göstermek için birbirine zıt
dört şeyden bir terkip meydana getirdi ve bunları, toprak, hava,
su ve ateş her biri zıddını dengelesin diye insan denilen nihai bir
nesnede birleştirdi. Ve bu dört şeyden, sinirler, damarlarla ve
tüm iç parçaları ile birlikte et, kemik, kan, ilik ve deriden oluşan
insan vücudu olarak bir kap yaptı; içine Allah, bu hayatın iki
yönü olarak ruh ve nefsi yerleştirdi; orada yağ gibi yayıldığı için
nefse yerleşim bölgesi olarak vücudun her parçasını verdi. Ve
ruha da yerleşim bölgesi olarak, nefisle birleşip tüm hayata
egemen olması için kalbi verdi. İnsanı bu şekilde yaratan Allah,
içine akıl denilen bir ışık yerleştirdi ki deri, nefs ve ruhla tek bir
hedefte Allah'a kulluk için çalışmak birleşsin.
Bundan sonra, bu eseri Cennet'e koyunca, akıl, Şeytan’ın
dürtmesiyle nefsin iğvasına uğradı, beden rahatını yitirdi, nefs
kendisiyle yaşadığı zevki yitirdi ve ruh da güzelliğini yitirdi.
Böylesi kötü bir duruma düşen insan, akıl tarafından
engellenmediğinden çalışmakta huzur bulmayıp, zevk peşinde
koşan nefisle, gözlerin kendine gösterdiği ışığın peşinden gider;
bundan dolayı da, gözler boş şeylerden başka bir şey
görmediğinden kendini aldatır ve böylece dünyevi şeyleri
seçerek günah işler. İşte, Allah'ın rahmetiyle, insanın aklının
iyiyi kötüden seçmek ve gerçek zevki ayırt etmek için yeniden
aydınlatılması gerekmektedir; bunu bilmekle günahkâr tövbeye
yönelir. Bu bakımdan, bakın, size diyorum ki, eğer Rabbimiz
Allah insanın kalbini aydınlatmazsa, insanın akıl yürütmelerinin
hiç bir önemi yoktur.”
|